KOMİSYON KONUŞMASI

METİN İLHAN (Kırşehir) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli milletvekilleri; bugün Cumhurbaşkanlığının 2026 yılı bütçesini görüşüyoruz fakat açık konuşalım, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde en ufak bir ekonomik sıkıntı yok, her şey yerli yerinde; sarayın itibarından, lüksünden ve şatafatından hiçbir tasarruf yapılmamış. Müsriflik için ödenekler büyümüş, temsil ve ağırlama giderleri artmış, tek bir kalem bile kısalmamıştır. O yüzden biz Cumhurbaşkanlığı bütçesine hiç bakmayalım zira eksik hiçbir şey yok. Gelin bu bütçede gerçek tasarrufun nerelerden yapıldığına bakalım: Vatandaşın sofrasından, gençlerin hayallerinden, memurun emeğinden, emeklinin cebinden, işçinin alın terinden tasarruf tedbirleri adı altında halkın geriye giden yaşam standartlarında nelerin gasbedildiğini görelim. Enflasyon altında ezilen dar gelirlinin, yoksulun, işsizin, garip gurebanın 2026 yılı bütçesi ne diyor ona bakalım çünkü bu ülkede iki ayrı gerçeklik var: Biri 21 milyarlık bütçesiyle sarayın hiç sönmeyen ışıkları ve ihtiyacı hiç bitmeyen gösterişli itibarı, diğeri markette, pazarda gramı hesaplayan, ay sonunu getiremeyen milyonların hayatı. Dolayısıyla bu bütçe bir yönetim tercihini değil derin bir adaletsizliği belgelemektedir. Biz Meclis olarak burada işte o yok sayılan milyonların bütçesini konuşmak zorundayız. Ekonomiden başlayacak olursak dünyanın en yüksek faizleriyle toplanan döviz rezervlerinin birilerinin bekası için bir gecede buharlaştığı bir ortamda ekonomik istikrardan, bütçe disiplininden söz edilmesi mümkün değildir. Geçen yıl sorun olmaktan çıktığı hükûmet kadrolarınca ifade edilen cari açık bu yıl nasıl olur da yüzde 100 artarak 22,6 milyar dolar olmaktadır. Bu ekonomik çöküşün temel sebebi, 2018'de yürürlüğe sokulan dünyada yeni otoriter rejim diye anılan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Bu ekonomik kaos ortamında birileri köşeyi dönerken fatura ise yoksul halk kesimlerine ödetilmektedir. Altı yılda 6 Merkez Bankası Başkanı, 4 Hazine ve Maliye Bakanı değiştiren bu sistem ülkemizi sürekli krizlerle karşı karşıya bırakmaktadır. Kur korumalı mevduatla zenginler servetlerine servet katarken dar gelirlilerin mutfakları yangın yerine dönmüş, milyonlar açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkûm edilmiştir. Hükûmet, millî gelirimizin kişi başı 17,748 bin dolar olduğunu övünerek ifade etmektedir. Bu, güncel kurla aylık 62 bin lira demektir. Bir ailenin de 4 kişi olduğunu varsayarsak bir ailenin eline aylık 248 bin lira para geçmesi demektir. Ancak ne yazık ki ülkemiz nüfusunun yarıya yakını bir hane için 92 bin lira olan açlık sınırının altında asgari ücretle yaşam mücadelesi vermekte, emeklilerimizin büyük çoğunluğu ise 16.681 lirayla hayatta kalmaya çalışmaktadır. Gerçek yaşamda karşılığı olmayan bu rakamlar bizi yoksulluk endeksinde dünyada 5'inci sırada olmaktan ne yazık ki kurtaramamaktadır. Hâl böyleyken ekonomi, çalışma ve iş hayatında ise süregelen sorunlar her geçen gün artmaya devam etmektedir. Önlenemez bir enflasyon söz konusu, gıda enflasyonunda dünya rekorları kırıyoruz. Tedavüle girdiği 2009 yılından beri 200 liranın alım gücü onlarca kat düştü. Bakınız, bütçeden faize yani zengine ödenecek para ise üreticimize ve çiftçimize verilecek desteğin 16 katı olan 2 trilyon 742 milyar liradır. Üreticimizin kanuni hakkı olan desteklerden tasarruf yapılmış ama faiz lobisinden yapılmamış. Tabii, bir de 2026 yılı için öngörülen 16 trilyon 216 milyar liralık bütçe gelirinin yüzde 85'i vergiden, onun da büyük bölümü dolaylı vergiden yani garip gurebadan, çiftçiden, memurdan ve dar gelirliden tahsil edilecek.

Sonuç olarak, kayıt dışı, güvencesiz ve düşük ücretli istihdamı düzeltmek yerine tek hedef olarak bir kişinin bekasını baki kılmayı kendisine amaç edinen bir ekonomik model inşa edilmiştir. İşsizlik Sigortası Fonu'nun üçte 2'si işsize değil işverene gitmektedir. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 29, gerçek işsizlik ise takdir edersiniz ki bunun çok üzerindedir. Çocuk işçiliği artarken mücadele projeleri yarıya indirilmektedir. Ayrıca, açlık sınırının altında yaşayan 8,5 emeklimiz var. Gençlerimiz işsiz, çaresiz ve ne yazık ki Türkiye OECD ülkeleri içerisinde ev genci 1'incisidir. Bütçede eğitim, sağlık, sosyal koruma ve tarıma ayrılan paylar düşerken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)