| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .11.2025 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepiniz hoş geldiniz.
Şimdi, tabii, bizim ekonomimizin aslında -bu Sanayi Bakanlığıyla ve onun dışında da bir alan- temel problemi verimlilik. Yani bu, hem iş gücü anlamında hem de toplam faktör verimliliği yani iş gücünün dışındaki diğer alanları, hepsini aslında konuştuğumuzda ekonomimizde ciddi bir verimlilik problemi var, bunun artırılması gerekiyor. Tabii, bu, sizin yalnız başınıza yapacağınız bir şey değil, dediğim gibi, bütün bakanlıkları ilgilendiren bir husus.
Şimdi, şöyle uzun dönem bir baktığımızda, mesela, elimizde ne var? "Penn World Table" diye "database" var, oraya arkadaşlarınız da muhtemelen bakıyordur. Bunu size niye anlatıyorum? Tabii, sizin bu işle ilgili birimleriniz var yani toplam faktör, daha doğrusu, verimlilik konusu sizin Bakanlığınızın çalıştığı bir alan; o yüzden özellikle burada söylüyorum. Bir de bunu tabii planlama bütçesinde konuşuruz biz veya strateji bütçesinde. Şimdi, bakıyorsunuz oradaki tabloya, orada yıllar itibarıyla başka ülkelerle de mukayeseli veriyor. Yani toplam faktör verimliliği "level" olarak, seviye olarak şu anda geldiğimiz noktada 2002 yılıyla aynı. 2002-2007 dönemi Türkiye iyi işler yaptı, orada gerçekten toplam faktör verimliliğinin hem seviye olarak hem büyüme katkısında filan biz ciddi artışlar gördük, fakat ondan sonra tekrar bir gerileme trendi içerisine girdi ve bugün geldiğimiz noktada toplam faktör verimliliğine katkısı çok az. Bu çok önemli bizim açımızdan. Yani artık dünyada rekabetin... Birazdan, fırsatım olursa, bu Çin'deki robot teknolojisini konuşacağız, başka şeyleri de konuşacağız; hadi, bunların da dışında bu gerçekten bizim açımızdan son derece önemli. Niye? Çünkü yani büyüme 3 kaynaktan, malum, yapılır, olur. Bir, sermaye stokunuzu artırırsınız, yatırım yaparsınız; iki, istihdam yani iş gücünü daha fazla çalıştırırsınız; üç, bunun dışındaki bütün alanlar. Bunun dışındaki bütün alanlar içerisinde, işte, sizin yönetim sisteminiz, hukuk sisteminiz, demokrasiniz, iş ortamınız, adalet sisteminiz, iş gücü verimliliğiniz, her şey bunun içerisinde; eğitim, sağlık, hepsi bunun içerisinde. Şimdi, sermaye sıkıntısı çeken bir ülke olduğumuz düşünülürse, sermaye kısıtı olan bir ülke olduğumuz düşünülürse, dolayısıyla istihdamda yalnız başına büyüme imkânı yok, o da sınırlı. Dolayısıyla, bizim yapacağımız alan toplam faktör verimliliği üzerinden büyümenin artırılması gerekir, bunun da üzerinde gerçekten çalışılması lazım. Buna ilişkin neler yaptığınızı, ne tür çalışma yaptığınızı bizimle paylaşırsanız sevinirim.
Şimdi, mesela, 2025 büyümesi hakikaten çok komik. İşte, altı aylık büyüme elimizde var, yıl sonu büyümesi de var. Yıl sonu büyümesi için... Altı aylığı söyleyeyim önce, altı aylık büyümenin yarısından fazlasının toplam faktör verimliliğinden geldiğine ilişkin burada Sayın Cevdet Yılmaz'ın bir açıklaması oldu. Yıllıkta da yıllık büyümenin, 3,3 büyümenin 2 puanının toplam faktör verimliliğinden geldiğini söyledi bize. Şimdi, 2025 yılının içerisindeyiz değil mi, hafızamız da daha çok canlı. Şimdi, toplam faktör verimliliği öyle bir şey ki yani her şey bunun içerisinde, çünkü bu "residual" olarak bulunan bir kalem, yani bu artık bir kalem. Şimdi, siz büyümeyi doğru ölçmezseniz, ondan sonra bakıyorsunuz sermaye stoku belli, çünkü rakamları var, istihdamdaki artış belli, bunun dışındaki her şeye "Verimlilikten büyüdük." demek gibi bir durumla karşılaşıyorsunuz.
2025 yılı nasıl bir yıldı? Başından itibaren hatırlayalım: Belediye başkanlarının tutuklandığı, ondan sonra, efendim, bir sürü siyasi operasyonların yapıldığı, gazetecilerin tutuklandığı, belediyelere kayyumların atandığı; bırakın belediyeleri, işte, partilere, genel merkezlerine, il binalarına kayyumların atandığı; efendim, TÜSİAD Başkanının eli kelepçeli bir şekilde karakollara götürüldüğü bir Türkiye manzarasında, bana Allah aşkına söyleyin, toplam faktör verimliliğinden büyümeye nasıl katkı geliyor? Çok komik bir şey ya! Yani bunu bilen insan, bilmeyen bir şey demez, o ayrı bir şey ama bunu bilen insan çok ayıplar böyle bir şeyi. Burada başka problem var o zaman, demek ki 3,3'lük tahmin ettiğimiz büyüme veya ilk altı ayda gerçekleşen büyüme demek ki çok yüksek. Bu büyümede bir problem var, açıklanamayan bir büyüme. Diğer taraftan bakınca da -bu konuları biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum- harcama yönüyle de millî geliri analiz ediyoruz değil mi? Orada da işte, "tüketim" "yatırım" diyor; bakıyor, bakıyor, olmuyor; aynı zamanda hata kalemi olan stoka atıyor, "Stoktan büyüdük." diyor; orası hata kalemi, orası çünkü doldur boşalt yeri. Yani, şimdi, düşünün, yine 2025 yılı arkadaşlar, sanayici kredi bulamıyor da yüzde 50'nin üzerinde -yüzde 60'ları, 70'leri de gördük- bir kredi finansman maliyetiyle borçlanacak, stokuna mal atacak. Nerede böyle sanayici, bana söyleyin ya? Yanlış bu büyüme, yani yanlış, böyle bir şey olamaz, böyle bir şey olamaz.
Şimdi, diğer bir husus, teşvik meselesi. Teşvik önemli bir konu, tabii bizde Planlama Teşkilatı kökenli olduğumuz için, bir zamanlar da bizdeydi bu konu.
Bir defa şunu söyleyeyim: Sayın Bakan, tabii, bu konunun şu anda otoritesi sizsiniz. Tabii, birçok kanaldan birçok kurum para veriyor; para dağıtmak olağanüstü hoşunuza gidiyor, herkesin hoşuna gidiyor, bürokratın da hoşuna gidiyor, siyasetçinin de hoşuna gidiyor çünkü akıl dağıtana hiç kimse itibar etmiyor, para dağıttınız zaman herkes sizin peşinizden koşuyor falan. Tamam mı? O yüzden de bütün kurumlarımız para dağıtıyor. Bir defa bu işi bir sadeleştirmek lazım. Bakın, bunu siz yapabilirsiniz. "Kaynağımız kıt." diyoruz; değil mi? Hem bütçe kaynağımız kıt hem de ekonominin genelindeki kaynağımız kıt. Ya, kılı kırk yararak -hakikaten çok vahşi bir noktaya gidiyor dünya- paralarımızı kullanmamız lazım. Herkes bir kanaldan harcıyor; ölçülüyor mu? Ölçülmüyor. Bakın, şeyleriniz var, takdir ediyorum. Şimdi, şunları bize vermişsiniz; etki değerlendirme çalışmalarınız var.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Veriyoruz.
ERHAN USTA (Samsun) - Veriyorsunuz, veriyorsunuz, bakıyorum da. Tabii, bir fırsatımız olmadı, keşke önce gönderseydiniz.
Şimdi, mesela bölgesel gelişmeyle ilgili programa baktım ama etki değerlendirmelere bilmiyorum, siz bakıyor musunuz? Ben bakıyorum, ben uzman kökenliyim. Etki değerlendirmelere bakın, şu çıktılarla ilgili bir şeyler var -doğru olduğunu kabul ediyoruz, uzman çalışması- ama maliyet tarafı yok. Yani ben bu çıktıyı ne kadar para harcayarak elde ediyorum arkadaşlar? Yani yok etki değerlendirmelerinizde. Sayın Bakan, bakın, takdir ediyoruz, güzel; geçmişte bu da yapılmıyordu, yirmi üç yılın sonunda, işte sizin Bakanlığınız döneminde bunlar yapılmaya başlandı. Teşekkür ederiz ama arkadaşlar, tamam "İstihdama katkısı var." diyorsun bir şeye. Ya, ne kadar para harcayarak ben bu istihdamı artırdım burada? Başka bir alana gitsem acaba daha mı fazla istihdam artırabilirdim, büyümeye katkı yapabilirdim, teknolojik ürün geliştirebilirdim; değil mi? Bu perspektiften bakmak lazım. Arkadaşlar şimdi işin kolayına kaçmışlar. Bakın, zaten Türkiye'de veri altyapımız da yetersiz, bu kısmı sizin dışınızda.
Teşvik dağıtıyorsunuz. Şimdi, özel programları söylemiyorum, onlar harcama üzerinden olduğu için onların maliyetlerini üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorsun ama büyük rakam nerede? Hani, turpun büyüğü nerede? Şu genel teşvik sisteminde. Kurumlar vergisinde ne kadar istisna? Bunun maliyeti nedir size, biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Türkiye biliyor mu? Bilmiyor. Gelir İdaresi biliyor mu? Bilmiyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar ya? Yani vergi harcamaları tahmini doğruysa 2026'da 768 milyar lira kurumlar vergisinden biz vergi harcaması yapacağız, istisna ve muafiyetimiz var; bunun önemli bir kısmı vergi teşvik sistemiyle alakalı. Ya, bu "768" üfürme, onu söyleyeyim ha, ciddi üfürme. Şimdi, tahmin veriyorsun, kolay ama geriye doğru ver bakalım bana haydi. Bir idare kaydın var mı? Yok. Bakın, vergi harcamalarının geriye doğru maliyetinin ne olduğuna ilişkin bize hiçbir rakam verilmiyor ama bunu sizin talep etmeniz lazım, bunu sizin zorlamanız lazım. Sizin şunu söylemeniz lazım: "Arkadaş, bu benim sorumluluğumdaki bir iş, ben buradaki performansımı ölçemiyorum, bu işin maliyeti nedir bana? Bana bunu söyleyin." diye Gelir İdaresi Başkanını sizin zorlamanız lazım Sayın Bakan.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Hepsi var bizde.
ERHAN USTA (Samsun) - Varsa paylaşın. Maliyede olmayan şey sizde nasıl var, onu bilmiyorum. Muhtemelen ne söylediğimi kavrayamadınız.
Şimdi, mesela, gelir vergisi tarafında da benzer şey var...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Allah, Allah! Gerçekten...
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, canım anlatamamış da olabilirim ya. Ne var?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama "Anlamadınız..."
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, şimdi, bunu ben Mehmet Şimşek'e soruyorum, Cevdet Yılmaz'a soruyorum "Yok." diyorlar "Bilmiyoruz." diyorlar. Yani siz bunu ayrı bir yerde tutuyorsanız bize söyleyin.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR - Tamam.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam mı? Söyleyin o zaman, çok memnun olurum vallahi. Bu şeylerinize de koyun; o zaman niye buraya koymuyorsunuz? Buraya koyun. Ya, en önemli vereceğiniz şey o bana; bana başka şeyleri falan anlatmayın. Teşvik sisteminin bana maliyeti nedir? Tamam mı? Bakın, birkaç özel programı söylemiyorum, orası harcama yönlü olduğu için onları bilmiyor...
Vaktim çok azaldı.
Şimdi, dolayısıyla teşvik sistemine bakılması lazım yani kılın kırk yarılması gerekiyor. Yatırım taahhütlü avans kredisi var, bununla ilgili bilgi vermediniz. Bu çok önemli; bunun etkisi niye ölçülmedi mesela? Esas para burada, 500 milyar lira...
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKAN YARDIMCISI ÇETİN ALİ DÖNMEZ - Yeni başlıyor.
ERHAN USTA (Samsun) - Yeni başlamadı, kaç yıldır var, ta Bakan Nebati döneminde var. Olur mu yeni başlamış? Haberiniz yok. Yeni artırıldı, 500 milyara çıkarıldı.
Şimdi, bakın, üç önemli gösterge vardır sizin alanınızla ilgili Sayın Bakan, mercek altına almanız gereken. Bir, imalat sanayisinin toplam üretim içerisindeki payı. Tekrar ediyorum: İmalat sanayisinin toplam üretim içerisindeki payı düşük ve düşüyor. Bakın, bunun payı bizde yüzde 20 civarında; bu, iyi gelişmiş, örnek ülkelerde -az, sınırlı da değil- uzun süre yüzde 35'in üzerinde kalmıştır bu oran; bunu artırmanız lazım, bunu artıracak tedbirler almanız lazım.
İki, özel sektör yatırımlarında imalat sanayisinin payını artırmanız lazım, düşüyor. Şimdi, onun grafikleri var, zaman harcamayacağım. Özel sektör yatırımları içerisinde imalat sanayisinin payını artırmanız lazım, düşüyor. Konut ve ulaştırma almış başını gidiyor, üretken olmayan alanlara gidiyor ülkenin kaynakları. Bunu sizin zorlamanız lazım. Bu, Maliye Bakanının umurunda olmayabilir, onun alanlarına vergi koyması lazım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - İki dakika verdim Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) - Vergi üzerinden bu işlem yapılacak ama sonuçta bunun sorumluluğu sizin üzerinizde. İşte, geliyoruz, size soruyoruz "Niye sanayide böyle olmuyor, şöyle olmuyor?" falan diye. Anlatabildim mi? Kentsel rantları vergilendirmek, çözümü söylüyorum, bu yapılmadığı sürece bu ülkede... Bakın, biz 20 milyar dolar yıllık FDI aldık bu ülkede, onların hepsini taşa toprağa gömdük, şimdi sıkıntı çekiyoruz. Bundan sonra da zaten kaynağımız az, bütçe kaynağı da ülkenin genel kaynağı da özel sektörü de işin içerisine katıyorum. Bunları daha üretken alanlarda kullanmanın yolunu Türkiye bulmak durumundadır, bunu da sizin zorlamanız lazım, üretken alanlara yatırımda kaynaklarımızı artırmamız lazım.
Bu emek yoğun sektörlerde, özellikle işte tekstilde, hazır giyimde, deride, mobilyada sıkıntı çok fazla, çok ciddi istihdam kaybı var. Bu sektörler size net olarak şunu söylüyor: "Bizi gözden çıkardı mı devlet?" diyor. Yani bunları gözden çıkaramayız, ciddi bir emek yoğun... Tekstil ve hazır giyimi gözden çıkaracaksınız şayet yerine bir şey koymanız lazım, yerine bir şey koymadan bunu gözden çıkarmak diye bir şey olamaz. Oradaki rakamları vermeyeceğim ama mesela, otuz beş yıl sonra, ilk defa Türk hazır giyim sektörünün Avrupa'daki payı, dünya hazır giyim sektöründeki payı yüzde 3'ün altına inmiş. Bunlar size bir alarm vermiyor mu? Bunlarla ilgili ne yapacaksınız niye bir an evvel yapmıyorsunuz? Yani su gelecek ama kurbağanın gözü patlıyor. Mesela, bizim önerimiz oldu, şu döviz dönüşüm desteğini tekstil ve hazır giyim sektörü başta olmak üzere seçilmiş sektörlerde yüzde 3'ten yüzde 8'e çıkarın. Yani yüzde 5'lik bir kur avantajını orada getirmek lazım; bu, bir miktar rahatlatabilir insanları. Tamamen sorunu çözecek demiyorum; bakın, yanlış anlaşılmasın ama bir miktar rahatlatacaktır.
Çin'de robot teknolojisi almış başını gidiyor, çok ciddi tehdit altındayız, hem üretimimiz tehdit altında hem pazarlarımız tehdit altında. Bakın, 10 bin işçiye düşen robot sayısı Çin'de 567, İngiltere'de 107; Çin bu hızla gidiyor. Türkiye'nin bunlara hazırlanması lazım, Türkiye'nin bir Çin stratejisinin olması lazım.
Kalkınma ajansları tamamen lüzumsuzdur, kaldırılması gerekir; o kadar söylüyorum.
Konkordato meselesi Ticaret Bakanlığının sorumluluk alanında olabilir ama sonuçları itibarıyla sizi de ilgilendiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Usta, son defa uzatıyorum, bir daha uzatmayacağım.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir de mesela, Samsun OSB'miz, yeni bir OSB'miz var, gayet de güzel yani orada yer tahsisleri yapıldı. Sayın Bakan, size sormuşuz, demişiz ki: "Ya, bu yer tahsisleri neye göre yapılıyor? Kriterleri nedir, ne değildir?" Siz bize genel cevaplar veriyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biz yapmıyoruz, yönetim kurulları yapıyor." Ya, biz bunu biliyoruz ama ben bu soruyu size sormak durumundayım. OSB'lerin genel yönetimi, koordinasyonu, izlenmesi, denetlenmesi de sizin üzerinizde, Bakanlığınız üzerinde. Kanununuzda böyle bir eksiklik varsa bunu da almak durumundasınız. Yani oradaki yönetim kurulu... Ben yönetim kuruluna yazı yazamıyorum milletvekili olarak. Bakanlık benim muhatabım, siyasi iktidar benim muhatabım. Bize böyle yazılar yazmayın. Bakın, orada tahsisler yapıldı, ondan sonra o tahsisler bozuldu, verilen şeyler geri alındı ellerinden; başkalarına verildi, şöyle oldu, böyle oldu. Yatırımcı mağdur, yatırıma başlamış adam ya, yatırıma başlamış elinden yerini aldınız. Şimdi, buna ilişkin soru önergesine bana verdiğiniz cevap şu Sayın Bakan; vaktim olmadığı için okuyamıyorum, hiçbir şey yok içerisinde. Allah aşkına, bunu yapmayın bize, yapmayın böyle şeyi. Yani bakın, bunları denetlemeniz lazım, izlemeniz lazım. Elbette onların üzerinde ama sizin bu işin koordinatörü, izleyeni, bakanı, bir gözü olmanız lazım çünkü mesela, konuşmalarınızda "OSB sayısını şu kadar artırıyoruz." diye bize söylüyorsunuz. Bu konu önemlidir, lütfen, Samsun Yeni OSB'sindeki yer tahsisleri usulüne uygun yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Orada yatırımcılar mağdur oluyor mu, olmuyor mu? Bu konuyu bize söylerseniz çok memnun oluruz yani yazılı olarak bildirmenizden çok memnun olacağım.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun Sayın Başkan.