KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanımız biraz evvel gerçekten de sanayideki gelişmeleri, en azından son bir yıl içerisindeki gelişmeleri anlattı. Biz de rakamlara bakıyoruz, mesela, en son bir veri var, PMI rakamları, önemli bir veri bu; ekim ayında 46,7, hafif bir düşüş var, son üç ayın en düşük rakamı, üretimde yavaşlama eğilimi bu rapora göre baktığımız zaman 19'uncu aya ulaşmış oluyor. Talepte ve siparişlerde zayıflama görülmektedir. Bu gelişmeler karşılığında firmalarda istihdam ve satın alma faaliyetleri azalmış ve imalatçılar nihai ürün fiyatlarını artırmışlar.

Sanayi Üretim Endeksi Ağustos 2025, yıllık yüzde 7,1 artmış, aylık ise binde 4. Şimdi, yıllık yüzde 7,1 artışa baktığımız zaman ciddi bir artış gibi gözükmekte, oysa referans yıl yani 2021 yılında endeks 100 olarak kabul edilmiş, bugünkü endekse baktığımız zaman 107,6 yani dört yıl içerisinde endekste sadece yüzde 7,6'lık bir artış söz konusu. Bu süre içerisinde, bu dört yıl içerisinde Gayrisafi Yurt İçi Hasıla Hacim Endeksi yüzde 30'un üzerinde artmış. Tabii, bu da beraberinde neyi getiriyor? Sanayi üretiminin gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı payı azaltmaktadır. Sanayimizin gayrisafi yurt içi hasıladan payı 2025 yılı birinci çeyreğinde yüzde 18,8; ikinci çeyrekte 18,6. Geçmiş yıllara bakıyoruz -hani demişti ya Cumhurbaşkanı- o toplu iğne bile üretemediğimiz yıllara, mesela 1995 yılına baktığımız zaman, birinci çeyrekte sanayinin millî hasıladaki payı yüzde 32,1. Bugün ne? Yüzde 18,6. İmalat sanayisi içinde de benzer rakamlar var. 1995'te yüzde 22 olan imalat sanayisinin millî gelirdeki payı, 2025 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 15,8'e düşmüş durumda. 2053 yılındaki hedefleriniz vardı biliyorsunuz kalkınma planında, imalat sanayisinin millî gelir içindeki payını yüzde 30'a çıkarmak hedefleniyordu, bugünkü durum yüzde 15,8. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içerisindeki payını yüzde 17'ye çıkarmak hedeflenmekte 2053 yılında, bu rakam bugün için 3,7. Oysaki 2002 yılında yani iğne bile üretmediğimizi, üretemediğimizi iddia ettiğiniz yıllarda yüzde 6,2'ydi. Şimdi, imalat sanayisinin gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı pay azalmakta ancak hâlen daha Cumhurbaşkanımız çıkıp "Geçmişte hiçbir şey üretemiyorduk." diye söyleyebiliyor.

Biraz evvel siz geldiğinizde bir tablo çıkardım, bu İSO 500'de Türkiye'nin en büyük firmaları, ilk 11 firma yer almakta ve bunların yanında da kuruluş tarihleri yer almaktadır. Mesela, TÜPRAŞ Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarından bir tanesi çok uzun zamandan beri, 1955 yılında kurulmuş. Başka, mesela, 1969 yılında OYAK Renault araba üretiyormuş yani 1969 yılından beri bu ülkenin sanayicileri bu ülkede araba üretiyor. Listede 4 tane otomobil firması bulunmaktadır. Mesela, TUSAŞ 11'inci sırada, 1973 yılında kurulmuş ve bugün de 11'inci sıraya kadar yükselmiş. Yani burada ne yaparsanız yapın, ne kadar eğip bükmeye çalışırsanız çalışın, ne kadar inkâr ederseniz edin, bu ülke geçmişte de önemli bir sanayi ülkesiydi, sanayisi vardı, önemli bir sanayi altyapısı bulunmaktaydı. Bence burada haksızlık ediyorsunuz, bu ülkeye haksızlık ediyorsunuz, bu ülkenin sanayicisine haksızlık ediyorsunuz, bu ülkedeki mavi yakalılara, emekçilere haksızlık ediyorsunuz, mühendislere haksızlık ediyorsunuz, bu ülkenin üniversitelerine haksızlık ediyorsunuz. Ne amaçla söylendiğini gerçekten de bilemiyorum.

Sayın Bakanım, esasında, bakıldığı zaman, Türkiye sanayisizleşiyor, rakamlar bize onu gösteriyor, bu konuda çok makale de bulunmakta ve bu eğilim 2000'li yılların başından beri de devam etmekte. Dünyada da esasında bize benzer bir eğilim bulunmakta ancak bu genellikle gelişmiş ekonomilerde gözükmekte; orta yüksek, yüksek teknolojili üretimin artması, emek yoğun imalat sektörlerinin gelişmekte olan ülkelere kaydırılması imalat sanayisinin istihdam içerisindeki ve millî hasıladaki payının azalmasına neden oluyor. Ülkemiz için şunu söyleyebiliriz: Biz ne yazık ki erken sanayisizleşmekteyiz yani gelişimimizi tamamlamadan sanayisizleşmekteyiz. İmalat sanayisinde girişimlerin sadece yüzde 1'i yüksek teknoloji üretmekte, istihdam içerisindeki payı ise yüzde 2,8. Sanayide yapısal değişim durma noktasına gelmiş durumda. Diğer hatiplerin de belirttiği gibi, verimlilik artışı çok sınırlı kalmıştır. Verimli olmayan işletmelerin pazar payı daha fazla artmakta, daha fazla teşvik almakta. Bu da toplamda verimliliği etkileyen hususlardan bir tanesi.

Uluslararası doğrudan yabancı yatırım ülkelerin teknoloji transferi konusunda çok önemlidir. 2007 yılında bu ülkeye 22 milyar dolar doğrudan yatırım gelmiş. Türkiye o tarihte dünyada en fazla doğrudan yatırım alan, yabancı yatırım alan ilk 20 ülke arasındaydı ve payı da yüzde 1,5'ti. Yıl 2024, bu oran yüzde 6,4 milyar dolara kadar düşmüş ve bu süreç içerisinde sermaye yatırımlarının da düştüğünü görmekteyiz, gayrimenkul yatırımlarının arttığını görmekteyiz. Yani yıllardır hep bir şikâyet vardır bizde, orta gelir tuzağından bahsedip durmaktayız. Benzer durum esasında sanayi için de geçerlidir, Türkiye sanayisi ne yazık ki orta teknoloji tuzağında bulunmaktadır. Orta gelir tuzağından kurtulmanın formülü ancak ve ancak sanayide bu orta teknoloji tuzağından kurtulmamızla olacaktır. Nasıl olacak bu? Nasıl bu tuzaktan kurtulacağız? Şimdi, endekslerden bahsettiğimiz zaman işte, hukuk endeksi, adalet endeksi, demokrasi endeksi; bunları söylediğimiz zaman, tekrarladığımız zaman iktidar temsilcileri kızıyorlar. Ben bunları tekrarlamayacağım, gerek de yok ancak geçen yıl mesela özellikle altını çizdiğiniz bir endeks vardı, Küresel İnovasyon Endeksi; 37'nci sıraya çıkmamız âdeta bir bayram havası yaratmıştı. Bu seneki rakama bakıyoruz, 43'üncü sıraya düşmüşüz. Bence bu sıralamadan öte alt başlıklara bakmak lazım, alt endekslere bakmak lazım. Problemin ne olduğunu burada daha iyi anlayabiliyoruz. Şimdi, bizi bir şeyler ayağımızdan çekip aşağıya doğru asılıyor. Baktığımız zaman, mesela "Kurumlar" başlığında 100'üncü sırada yer almaktayız. "Hükûmetin etkinliği" sıralamasında geçen sene 81'inci sıradaymışız, bu sene 87'nci sıraya düşmüşüz. Hukukun üstünlüğünde geçen sene 90'ıncı sıradaymışız, tahmin edildiği gibi bu sene 100'üncü sıraya düşmüşüz. İş yapma politikası istikrarında 108'inci sıradayız, eğitimde 67'nci sırada yer almaktayız, yatırımlar konusunda da geçen sene 58'inci sıradaydık, bu sene 69'uncu sıradayız. Bu verilerle bu endekslere baktığımız zaman şunu görmekteyiz: Bizi aşağıya çeken, üzerimizdeki o görünmez cam tavanı yıkmamızı engelleyen, bu yirmi iki-yirmi üç yıl boyunca inşa etmiş olduğunuz eğitim sistemi, hukuk sistemi, tüm kurumları yerle bir eden, demokrasiyi rafa kaldıran, kurumları âdeta işlevsiz hâle getiren bu tek kişilik Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olduğunu yani iktidarınız olduğunu görmekteyiz. Çözüm ne? Çözüm derhâl seçim.

Değerli Sayın Bakanım, Manisa'da biliyorsunuz BYD yaklaşık 1 milyar dolarlık bir yatırım yapacak. Bir yıl önce BYD yetkilileriyle bir sözleşme imzalamıştınız. Mecliste kişiye özel, BYD'ye özel yasama faaliyetlerinde biz bulunduk burada. Damga vergisinden muaf eyledik. BYD'nin ürettiği bir araca dışarıdan şarj edilebilen hibrit bir modele vergi avantajı sağlandı. Çin araçlarına getirilen yüzde 40 ek vergiden BYD'yi muaf tuttuk. O günden bugüne BYD yaklaşık 35 bin tane araç sattı bu muafiyetlerle, istisnalarla ve indirimlerle. Ancak Manisa'da daha kazma vurulamadı, normal şartlar altında bugünlerde üretime başlaması gerekirdi. Üretim planlamasında yaklaşık bir yıllık bir sapma var. Bu bir yıl içerisinde de yüz milyonlarca dolarlık indirimden, istisnadan ve teşvikten faydalandı. Bu konuda herhangi bir garanti aldınız mı? Yani 35 bin tane araç ithal edilmiş, bununla ilgili teminat mektubu aldınız mı? Aldıysanız kaç liralık teminat mektubu aldınız ve yatırım ne zaman başlayacak? Onları size sormak istiyorum.

Bir de Sayın Bakanım, biliyorsunuz, Manisa zeytin üretiminin olduğu ve sanayisinin gelişmiş olduğu yerlerden bir tanesi. Şu anda hasat sezonundayız ve ciddi sıkıntılarımız var. Nedir sıkıntımız? Rekolte çok düşük olmasına rağmen fiyatlar her gün aşağı iniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika ekliyorum.

Buyurun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Buradaki problemlerden bir tanesi, benim gördüğüm, firmalar yüksek faiz yüküyle karşı karşıya; yüzde 50, yüzde 60'la borçlanacaklar, daha sonra mahsulü alıp stoklayacaklar, işleyecekler; çok uzunca bir süreç ve çok ciddi bir maliyet. Zeytin gibi diğer ürünlerde de -hasat dönemlerinde özellikle- buna benzer sıkıntılar oluyor; bu, fiyatların düşmesine de sebebiyet veriyor, üstelik yüksek faizin olduğu ortamlarda. Bu firmalara bu gibi durumlarda, bu dönemlerde, hasat dönemlerinde stoklayabilmeleri, alabilmeleri ve işleyebilmeleri için indirimli faiz kullandırılması konusunda bir çabanız olur mu?

Teşekkür ederim.