| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 05 .11.2025 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar, kıymetli milletvekilleri, basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçenizin, 2026 yılı bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Toplam 76 milyar 251 milyon liralık bu bütçe görünürde ticareti kolaylaştırma, kayıt dışılığı önleme, tüketiciyi koruma hedeflerini taşıyor. Bu bütçe bir önceki yıla göre nominal olarak yaklaşık yüzde 36 artmış olarak görünüyor ama reel olarak baktığınızda yani TÜİK'in açıkladığı enflasyon göz önüne alındığında hemen hemen hiç artmamış olarak karşımıza çıkmakta. Gayet güzel hedefi olan ve ciddi bir harcama yapılması gereken bu hedefler için bu bütçe nasıl kullanılacak ya da ne kadar yetecek, bununla ilgili ciddi soru işaretlerimiz var. Ben bugün sizin bütçenizdeki iki temel başlıkla ilgili değerlendirme yapmak istiyorum. Bunlardan biri, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, diğeri de e-ticaretin düzenlenmesi. Sayın Bakan ve Bakanlık yetkililerinin de ifade ettiği gibi, kayıt dışılıkla mücadele hem bütçenin hem de ülke ekonomisinin tabii ki bel kemiğidir. Ancak görüyoruz ki 2026 bütçesinde bu alana ayrılan pay sadece 8,27 milyar TL'dir yani toplam bütçenin yaklaşık yüzde 11'i. Oysa kayıt dışı ekonominin Türkiye ekonomisine maliyeti sadece vergi kaybı olarak bakıldığında bile her yıl yaklaşık 500 milyar liranın üzerindedir. Bu tablo MİLTAR gibi yüksek teknoloji sistemlerinin övülmesine rağmen sorunun teknolojiyle değil, denetim kültürüyle ilgili olduğunu açıkça gözlerimizin önüne seriyor. 2026 hedeflerinde yıllık 3.875 denetim, dedektör köpek sayısında artış, veri analiz ekiplerinin 40'a çıkarılması gibi rakamlar sıralanıyor. Ancak bu göstergelerden hiçbiri kayıt dışılığı yaratan asıl yapısal nedenleri yani vergi adaletsizliğini, yüksek istihdam maliyetlerini ve güven eksikliğini ortadan kaldırmıyor. Kayıt dışılıkla mücadele sadece kaçak sigara veya akaryakıt operasyonu değildir. Aynı zamanda adil rekabetin sağlanması, vergisini ödeyen esnafın korunması, küçük üreticinin ve ihracatçının desteklenmesidir. Bakanlığın performans tablolarında risk odaklı gözetim vurgusu var ama risk, hâlâ sistemin en altındaki küçük üreticide, değilse girişimcide aranıyor. Kayıt dışılığın büyük kısmı hâlâ kayıt içi görünen ama dolaylı teşviklerle sistemden pay alan büyük aktörlerde oysaki. Biz, İYİ Parti olarak diyoruz ki: Kayıt dışılıkla mücadele sadece cezayla değil, güvenle, vergide adaletle ve sade bir mevzuatla yapılır. Her yıl reform denilen ama uygulamada değişmeyen bu tabloyu aşmak için maliye, ticaret, istihdam politikalarının ortak, eş güdümlü bir yapı altında toplanması gerekmektedir.
Diğer önem verdiğim konu da e-ticaret ve onun üzerine de birkaç düşüncemi paylaşmak istiyorum. Dosyada yer alan performans göstergeleri açıkça söylüyor: 2026'da e-ticaret hacminin 8,5 trilyon liraya ve genel ticaret içindeki payının da yüzde 22'ye ulaşması hedefleniyor. Bu, Türkiye'nin dijital dönüşümü açısından önemli bir potansiyel ancak bu büyümenin adil, denetlenebilir ve rekabetçi bir zeminde gerçekleştiğini söyleyebiliyor muyuz, bununla ilgili soru işaretlerimiz var. Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi (ETBİS), güven damgası uygulamaları ve yerli girişimcilerin markalaşmasına yönelik destekler bu bütçede yer alıyor. Ama öte yandan e-ticaret platformları ile küçük esnaf arasındaki makas da gün geçtikçe açılıyor. Bugün Türkiye'deki e-ticaret hacminin yüzde 70'inden fazlası sadece ve sadece 3-4 büyük platformun elinde. Bu platformların komisyon oranları da yüzde 30'lara dayanmış durumda. Bakanlık acaba bu tekelleşmeye karşı ne yapıyor? ETBİS sadece veri topluyor, güven damgası uygulaması ise yüzde 70 siteyle sınırlı kalmış. Yani 8,5 trilyon liralık hacmin sadece binde 2'si kadar bir kesim bu güvenli kategoride kalıyor. Dijital ekonomi büyüyor ama adil bir dijital düzen oluşamıyor. Vergi düzenlemeleri hâlâ fiziksel esnaf lehine değil, veri sahipleri lehine. Bu dengesizlik kayıt dışılığın yeni bir versiyonunu da karşımıza çıkarıyor, o da dijital kayıt dışılık. E-ticaretin gerçek anlamda toplumsal refah yaratabilmesi için üreticiyi, esnafı ve tüketiciyi aynı çatı altında koruyacak dijital bir rekabet yasasının şart olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca ben geçen bütçede de bahsetmiştim, Ticaret Bakanlığının 2026 bütçesinde "paylaşım ekonomisi" kavramına yine hiç değinmediğini görüyoruz. Uyuyan kapasite ve bu kapasitenin paylaşım ekonomisi aracılığıyla etkin hâle getirilmesinin önemine bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizde maalesef, üretimden tüketime, ulaşım araçlarından konaklama tesislerine kadar birçok alanda mevcut kapasitenin yeterince kullanılamadığını görüyoruz. Paylaşım ekonomisi bu uyuyan kapasitenin ekonomiye kazandırılması için önemli bir çözüm yolu sunmaktadır. Dünyada klasik üretim-tüketim zinciri çoktan geride kaldı. Bugün ekonomiler mülkiyetten ziyade erişim, sahip olmaktan ziyade paylaşma üzerine kuruluyor. Evini kiraya veren, aracını paylaşan, bilgi ve becerisini dijital platformda hizmete dönüştüren milyonlarca insan Türkiye'de hâlâ gri bir alanda çalışıyor. Ne işveren sayılıyor ne çalışan, ne ticari kazanç sayılıyor gelirleri ne de istihdam istatistiklerinde yer alıyorlar. Bu durum hem vergi kaybı hem sosyal güvenlik açığı hem de ekonomik adaletsizlik doğuruyor.
Paylaşım ekonomisi bireylerin ve kurumların sahip oldukları kaynakları diğerleriyle paylaşmasıyla verimliliği artırmayı amaçlamaktadır. Bu bu model, uyuyan kapasiteyi açığa çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda kaynak kullanımını optimize ederek maliyetleri düşürür ve çevresel etkileri azaltır. Örneğin, boş kalan iş makineleri, tarım araçları, taşıma araçları gibi birçok varlık paylaşım ekonomisiyle çok daha etkin bir şekilde kullanılabilir. Aynı şekilde, büyükşehirlerde boş duran ofis alanları, konutlar veya depo alanları da bu ekonomi modeliyle etkin bir şekilde değerlendirilebilir.
Ticaret Bakanlığının 2026 bütçesi içinde paylaşım ekonomisini destekleyici mekanizmaların ve teşviklerin yer almasını istediğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum ancak bu alanda ne yazık ki yeterli bütçe yok hem e-ticaret alanında hem de dijitalleşme alanında. Paylaşım ekonomisinin yaygınlaşmasının küçük ve orta ölçekli işletmeler için de yeni fırsatlar sunarak ekonomik büyümeye katkı sağlayacağı bir gerçek. Özellikle yerli platformların gelişimini teşvik etmek Türkiye'nin dijital ve paylaşım ekonomisinde daha güçlü bir konum edinmesine de yardımcı olacaktık. Bizler uyuyan kapasitenin harekete geçirilmesi için, paylaşım ekonomisinin ülkemizde yaygınlaştırılması için Ticaret Bakanlığına daha fazla bütçe ve kaynak ayrılması gerektiğine inanıyoruz. Bu adımlar ekonomimizin rekabet gücünü artıracak, sürdürülebilir bir ekonomik büyümeye zemin hazırlayacaktır. Ticaret Bakanlığının bütçesinde bu vizyonun yer almasını umuyor ve bu yönde düzenlemeler yapılmasını talep ettiğimizi bir kez daha vurguluyorum.
Bakanlığın iç ticaret düzenlemesi programında ayrıca kooperatifleşme ve esnaf kredileri gibi kalemler de var ama paylaşım ekonomisini regüle edecek bir politika hâlâ bulunmuyor. Oysa paylaşım ekonomisi doğru yönetilirse ülke genelinde atıl kapasitenin ekonomiye kazandırılmasını, gençlerin istihdamını ve yerel gelir çeşitliliğini kesinlikle çok daha iyi sağlayacaktır.
Biz İYİ Parti olarak diyoruz ki: Paylaşım ekonomisi Türkiye'nin genç nüfusuna yeni fırsatlar yaratmak için adil vergilendirme, dijital kimlik doğrulama ve mikro girişimcilik destekleriyle kurumsallaştırılmalıdır. Bakanlığın Güven Damgası uygulaması, paylaşım ekonomisi platformlarını da kapsamalı, tüketici güvenliği kadar üretici güvenliği de kesinlikle sağlanmalıdır.
2026 bütçenizde "Ticaretin Düzenlenmesi, Geliştirilmesi ve Kolaylaştırılması" başlığı altında da 58,4 milyar TL'lik bir rakam ayırmışsınız, bu da bütçenin yüzde 77'sini oluşturuyor. Ancak bu devasa kaynak yine bürokrasi ve destek programları arasında dağılmış durumda. Gerçek üreticiye, küçük ihracatçıya, dijital girişimciye ulaşan kısmı oldukça sınırlı gözükmekte. 2026 performans göstergelerinde Yeşil Mutabakata Uyum Projesi kapsamında 320 şirketin destekleneceği yazıyor ama Türkiye'de karbon sınırı düzenlemelerinden etkilenecek firma sayısı neredeyse 10 binin üzerinde yani her otuz firmadan sadece 1'i destek alacak. Bakanlık, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm gibi kavramları hâlâ proje düzeyinde ele alıyor, sistem düzeyine bunu henüz taşıyamadığı gözüküyor.
Bu konudaki önerimiz: Kayıt dışılığı azaltmak için teşvik-ceza dengesini adil kurmak gerekmekte, vergisini düzenli ödeyen firmalara "yeşil app" gibi kolaylıklar tanınabilir. E-ticarette vergi şeffaflığını zorunlu kılmak durumundayız. Platformların ticaret hacmi ve komisyon oranları kamuya kesinlikle açık olmalıdır. Eğer paylaşım ekonomisi gündeminizde olursa bu ekonomiyi kesinlikle tanımlayın ve vergilendirin. Dijital mikro girişimler için basitleştirilmiş vergi ve sosyal güvenlik modeli geliştirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun, bir dakika daha.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Türkiye'nin ticaret politikası artık ihracat rakamlarıyla veya gümrüklerdeki bekleme süreleriyle ölçülemez. Artık mesele, ticaretin adil mi olduğu, gelirin kimler arasında paylaşıldığı ve dijital ekonominin kimin için çalıştığı meselesidir. Bu bütçe adil paylaşımı değil, eski düzenin sürdürülmesini finanse ediliyor maalesef.
Biz İYİ Parti olarak kayıt dışı ekonominin, dijital tekellerin ve paylaşım ekonomisindeki belirsizliğin Türkiye'nin geleceğini zayıflattığını görüyoruz ve adil rekabet, dijital şeffaflık ve güvenli ticaret için yeni bir ekonomik sayfanın açılmasını sizden talep ediyoruz.
Çok teşekkür ederim.