KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

"Ne ezen ne ezilen; insanca, hakça bir düzen." diyen Cumhuriyet Halk Partimizin 3'üncü Genel Başkanı, eski Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'i ölümünün 19'uncu yılında saygı ve özlemle anarak sözlerime başlamak istiyorum.

Görüşmekte olduğumuz Ticaret Bakanlığımızın bütçesi 2026 yılı için 76 milyar 251 milyon olarak öngörülmüş. Dün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı görüşmelerinde de söyledim, bu bakanlıkların bütçeleri iktidarın hangi tercihlerine göre şekilleniyor merak ediyorum. Ticaret Bakanlığı gibi ülkemizin büyümesinde önemli etkileri olan, esnafından KOBİ'lere desteğe, ihracatının artırılmasından genel ekonomik istikrara kadar önemli görevleri olan ve çokça kesimin beklentilerini barındıran bu Bakanlığın bütçesinin çok düşük olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakanlık bütçesinden ticaretin düzenlenmesi, geliştirilmesi ve kolaylaştırılması programına ayrılan kaynak 58 milyar 408 milyon. İktidarın ekonomi politikalarının sonucu üreticimiz, esnafımız, KOBİ'lerimiz ayakta kalmaya çalışırken bütçeden ayrılan bu miktar sarayın kimsenin sesini duymadığının bir kez daha göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, dün rakamlar açıklandı, ekim ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 24 artışla 7,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ocak-ekim döneminde on aylık ihracat 224,6 milyar, ithalat ise 299 milyar dolar olarak gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz dün yaptığı açıklamada ihracat rakamlarındaki artışı örnek göstererek Türkiye ekonomisinin dengeli, dirençli ve sürdürülebilir bir büyüme politikasında olduğunu iddia etti ancak biz biliyoruz ki rakamlar tek başına refahın göstergesi değildir. Türkiye'nin büyümesi kâğıt üzerinde olabilir ama mutfağa, pazara, esnafın tezgâhına yansımadığı sürece bu büyüme ne dengelidir ne dirençlidir ne de sürdürülebilirdir. Evet, ihracat rakamları yıllık bazda yüzde 3,1 artmış olabilir ancak şu gerçeği hepimiz biliyoruz: İthalatımız da aynı hızla artmakta, dış ticaret açığı büyümekte, cari açık kronik hâle gelmektedir. Türkiye hâlâ ihraç ettiği ürünü üretmek için ithalata bağımlıdır. Bu tablo, ekonominin yapısal bir kısır döngüye sıkıştığının da açık göstergesidir. İhracat artıyor ama çiftçi ürettiğinden kazanamıyor, sanayici yüksek enerji maliyetleri altında eziliyor, esnaf kepenk kapatıyor, emekli aldığı maaşla pazara dahi çıkamıyor. İşte bu nedenle, biz, yalnızca ihracat rakamlarına değil, bu ülkenin emeğiyle yaşayan insanların sofrasına, cebine ve yaşam kalitesine bakıyoruz.

Sayın Yılmaz'ın "İhracat odaklı üretim yapımız" ifadesi kulağa hoş geliyor ama gerçekte üretimlerimizin büyük bölümü düşük katma değerli sektörlerde yoğunlaşmış durumda. Yüksek teknolojiye dayalı üretim payı artmadığı sürece Türkiye'nin ihracatındaki bu artışın kalıcı bir hava yaratması maalesef mümkün değildir. TÜSİAD verileri de bunu açıkça ortaya koyuyor, sanayide verimlilik artışı sınırlı, AR-GE harcamaları yetersiz, üretim maliyetleri ise son iki yılda yüzde 60'tan fazla artış göstermiş.

Değerli arkadaşlar, bakın, Antalya Türkiye'nin ihracatında ve turizm gelirlerinde başı çeken illerden bir tanesi. 2024 yılında Antalya'nın toplam ihracatı 2,17 milyar dolar oldu. Sektörel dağılımına baktığımızda, tarım sektörü 1 milyar 203 milyon dolar, sanayi sektörü 611 milyon dolar, madencilik 345 milyon dolar. Tarım sektörü içinde yaş sebze ve meyve ihracatı 680 milyon dolar, süs bitkileri ihracatı 57,9 milyon dolar yani Antalya Türkiye'nin yaş sebze meyve ihracatının yüzde 20'sini, süs bitkilerinin yüzde 41'ini tek başına karşılıyor. Ama bu ihracat başarısı üreticinin cebine yansımıyor çünkü tarım girdileri ithalata bağlı, nakliye ve enerji maliyetleri yüksek, döviz dalgalı; üretici kazanamıyor, ihracatçı kâr etmiyor. Ticaret Bakanlığının bütçesinde Antalya gibi üretim merkezlerine doğrudan destek kalemi de maalesef yok. Bu bütçede bunlar göz ardı ediliyor. İhracatı artırmak kadar ithalata bağımlılığı azaltmak şart. Üreticiyi desteklemeden, teknolojiye yatırım yapmadan, emeğin hakkını korumadan dirençli ekonomiden bahsedemeyiz. Halkın refahı büyümenin merkezine konulmadıkça hiçbir rakam gerçek başarıyı yansıtmayacaktır.

Diğer taraftan, AKP iktidarı kendi varlığını devam ettirmek için Trump'a şirinlikler yapma peşinde. Amerika Birleşik Devletleri'nden ithal edilen bazı ürünlerdeki ek vergileri kaldırma kararı alındı, hepiniz biliyorsunuz. Bu karar, ülkenin kaynaklarını üretime, teknolojiye ve istihdama yönlendirmek yerine dışa bağımlılığı artıracak adım olur, Türkiye ekonomisini daha kırılgan hâle getirir. Alınan bu karar, özellikle tarım, tekstil, otomotiv, yan sanayi ve kimya sektörlerinde yerli üreticiyi rekabet edemez duruma getirecektir. Bu karar, birkaç büyük ithalatçı şirketi memnun ederken Anadolu'daki üreticinin, küçük esnafın ve çiftçinin emeğini değersizleştirecektir. Bu ülkenin yurttaşı, saray rejiminin varlığını devam ettirmesi için uçuruma sürüklediği ekonomiyi düzeltmek için daha ne kadar vergi ödeyecek? Esnafa, yurttaşa sürekli vergi üstüne vergi ama Trump'a vergi yok, yazık.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin ekonomisinde en ağır yükü çeken kesimlerin başında esnaf ve KOBİ'ler gelmektedir. Bugün, sokakta, çarşıda, sanayi sitesinde, pazarda dolaşan herkesin ortak cümlesi şudur: Maliyetler aldı başını gitti, satış yok, kazanç yok. İşte bu, AKP iktidarının yıllardır sürdürdüğü yanlış ekonomik politikalarının açık sonucudur. Hükûmet, her fırsatta büyümeden, ihracat rekorlarından, dengeli ekonomiden bahsediyor. Oysa o "dengeli ekonomi" dedikleri tablo, kepenk kapatan esnafın, borcunu çeviremeyen KOBİ'nin iş yapamadığı için işçi çıkarmak zorunda kalan işletmenin gerçeği, TÜİK'in makyajlı verileri değil; sahadaki gerçekler konuşuluyor. Bugün, Türkiye'de esnafın yüzde 68'i kira ve enerji maliyetlerini karşılayamıyor. KOBİ'lerin kredi borcu son iki yılda yüzde 90 artmış durumda. Bankalara olan toplam ticari borç, üretimi değil borç sarmalını büyütüyor. Küçük işletmelerin yüzde 40'ı son bir yılda en az bir kez üretimi durdurmak zorunda kalmış. 2025 yılının ilk dokuz ayında 64.406 esnaf kapanmış. KOBİ'lerimiz üretimi sürdürmek için ucuz krediye, desteğe ihtiyaç duyuyor. Esnaf adil bir vergi düzenlemesi ve yapılandırma bekliyor. Sayın Bakanım, özellikle, esnafın nakde ulaşması çok zor. Af demiyorum ama esnafın çok acil bir borç yapılandırmasına ihtiyacı olduğunu sizlerle paylaşmak isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Diğer taraftan, bugün, Türkiye'de mahalle bakkalıyla uluslararası zincir marketler aynı sokakta rekabete devam ediyor. Bakanlık "Esnafı destekliyoruz." diyor ama perakende yasası hâlâ rafta. 2025 yılı itibarıyla zincir market sayısı 45 bini aşmış, 40 bin esnaf kepenk kapatmış. Eğer bu Meclis küçük esnafı koruyamayacaksa büyük zincirlerin egemenliğini onaylamış olacaktır.

Yine, Bakanlık Yeşil Mutabakat Uyum Programı'yla firmalara destek vereceğini söylüyor. Kaç firmaya destek veriyorsunuz Sayın Bakanım? Türkiye'de 3,5 milyon KOBİ var. Gerçek dijitalleşme sadece e-ticaret sitesine reklam vermek değil, gerçek yeşil dönüşüm sadece karbon ayak izinden bahsetmek değil; bunun için bütçede somut fonlar, hibe programları, yerli teknoloji yatırımları gerekir.

Yine, burada esnafın kredi kartı komisyon oranlarıyla ilgili sorunları dile getirmek isterim. Siz kabul etmezsiniz de ekonomi ortada, enflasyon durdurulamıyor, politikalarınız yüzünden yurttaşın cebindeki para belli, paranın değeri belli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Teşekkür ediyoruz.

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Bitiriyorum Başkanım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Mikrofonu açmıyoruz, biliyorsunuz. Hemen söyleyin.

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Artık mahalle pazarı tezgâhlarında bile pos cihazı kullanılıyor. İnsanlar kredi kartlarına borçlanıp günü kurtarmaya çalışıyor ama bankaların esnafa uyguladığı komisyon oranları yüksek. Zaten esnaf bunu bir ay, kırk beş gün sonra alıyor. Buraya dair bir düzenleme yapılmasını bekliyor esnaf. Bankaların kârı ortada, Türkiye'de finans sektörü kadar kâr eden başka bir sektör yok...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Erdem lütfen...

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Esnafın kredi kartlarıyla ilgili bir düzenleme şart diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.