| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 05 .11.2025 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Komisyonumuzun üyelerini, Sayın Bakanımızı ve heyetini saygıyla selamlıyorum; basın emekçilerimize de takipleri için teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, sunumunuzun kitapçığını siz oturduğunuzda bize verdiler, 77 sayfaydı. Siz onu iyice kısalttınız, sizinki kaç sayfaydı bilmiyor ama 77 sayfayı sadece okusak herhâlde bir buçuk saat sürer ve sonra, hemen bizden bunlara cevap vermemizi bekliyorsunuz. Mesela, bunların dijitalleri daha önceden oluşturulmuş olduğu hâlde -bu, aslında Bütçe Komisyonumuzu da ilgilendiriyor da- neden böyle iki gün evvel, üç gün evvel milletvekillerine verilmediği konusu daha evvel de Komisyonda yine konuşuldu ama bir sonuç alınmadı. Neyse, bu da sizin sorununuz değil ama belki siz yaparsınız, bir farkındalık yaratırsınız diye bir hatırlatayım dedim.
2024'te ihracat 261 milyar 855 milyon dolar, ithalat 344 milyar 20 milyon dolar; 2025'in ilk dokuz ayı yani ocak ve eylül döneminde ihracat 200 milyar 625 milyon dolar, ithalat 267 milyar 651 milyon dolar oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz, 23 Ekim 2025 tarihindeki bütçe sunumunda ihracatın 2025 yılı sonunda 273 milyar 800 milyon dolar olacağını, 2026'da da 282 milyar doların üzerinin hedeflendiğini söyledi; 2025 yılı sonunda ithalatın 367 milyar, 2026'da 378 milyar dolar düzeyinde olmasının öngörüldüğünü açıkladı. Şimdi açılan-kapanan iş yeri sayısına bakalım. 2024 yılında kurulan şirket sayısı bir önceki yıla göre yüzde 10,2 azalışla 115.463'e gerilerken, kapanan şirket sayısı yüzde 21,4 artışla 31.416'ya yükseldi yani aslında sizin sunumunuzdaki gibi her şey tozpembe değil. Uçuyoruz, kaçıyoruz, ekonomi şahlanıyor diye çizdiğiniz pembe tabloların aksine, işte rakamlar hiç de öyle söylemiyor.
Türkiye'nin dünya ticareti üzerinden aldığı paya bakalım. Dünyanın nüfusu 8,1 milyar, Türkiye'nin nüfusu 86 milyon yani dünya nüfusunun yüzde 1,06'sı ama Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı pay yüzde 1,07. Diğer ülkelere bir bakalım. Örneğin, Brezilya'da yüzde 1,43; Güney Kore'de yüzde 2,65; Polonya'da yüzde 1,6; Tayland'da yüzde 1,19. Türkiye'nin gayrisafi millî hasılaya göre ihracatta oldukça geride kaldığı bu rakamlardan da anlaşıldı.
İhracatın ithalatı karşılama oranına bakıyoruz. İhracat 2019'da 180,8 milyar dolar iken, ithalat 210,3 milyar dolar idi. Rakamlar biraz fazla oluyor ama kayıtlara geçiyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 86 seviyesindeydi, 2024'te ise 261,8 milyar dolarlık ihracata karşılık 344 milyar dolarlık ithalat gerçekleşti yani ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 76'ya kadar gerilemiş oldu. Tayland'ın ihracatının millî gelire oranı yüzde 55,3 iken bu oran Polonya'da yüzde 47,2; İrlanda'da yüzde 38, Türkiye'de ise ihracatın millî gelire oranı yüzde 23'te kaldı. Demek ki pembe tablo sizin anlattığınız gibi değil. Bakıyoruz ki dış ticarette de bir başarı hikâyesi maalesef yok. Rekabet Kurumunun misyonunu ve vizyonunu okumuyorum zaman kazanmak için ama ithalat ile ihracat arasında 12 kat fark olursa biz burada doğru bir ekonomiden söz edemeyiz. Yine, sizin anlattıklarınızın dışında Adalet Bakanlığının verilerine bakıyoruz; icra iflas dosyası sayısı tam 24,5 milyona ulaşmış durumda; bu yıl da ağustos ayında 232 bin kişi yirmi günde ne yazık ki iş yerinde icra ve iflasla karşı karşıya kalmış durumda.
Rekabet Kurumu Başkanımıza bir soralım: Kamu İhale Kanunu'nda -200 defadan fazla değiştirildi, alfabede harf kalmadı ya, çift harfler kullanılıyor artık- 21/(b) maddesinin nasıl istismar edildiğini hepimiz biliyoruz ve ihalelerin bu yolla verildiğinin farkındayız ancak ve ancak olağanüstü hâller, savaş hâli gibi hâllerde başvurulması gereken bu ihale metodu genelgeçer bir ihale durumuna dönüştü, artık bütün işler böyle verilmeye başlanıyor. Biz, Türkiye'nin bütçesinde sadece Kamu İhale Kurumu yoluyla, davetiye yoluyla değil de normal bir şekilde ihalelerin verilmiş olması hâlinde bütçenin yüzde 20'ye yakın tasarruf edebileceğini biliyoruz. "Web" sayfasında serbest rekabet oluşturmaktan söz ederken, Kamu İhale Kurumu mevzuatının böylelikle serbest rekabet ortamını ortadan kaldırdığını göremiyor musunuz? Düzenleme, denetleme, yaptırım, uygulama dâhil her türlü yetkiye sahipsiniz ama niçin bu yanlışa müdahale edip de düzeltemiyorsunuz? Serbest rekabet ortamını korumaya buradan başlamanız gerekir diye düşünüyorum.
Hazır konu buraya gelmişken de özellikle Doğu Karadeniz'le ilgili bir çift laf etmeden geçemem. Rize'de çay üretimi; Trabzon'da, Ordu'da, Giresun'da fındık üretimi var, Samsun'da var. Şimdi, mesela, fındık üretiminde iklim koşulları ve zararlı böcekler nedeniyle, onları gerekçe göstererek, kokarca istilasına bağlı olan üretimdeki düşüş nedeniyle fındık üreticisi zaten zordaydı. Şimdi bir de tuttu bunu İtalyan Ferrero... Sizin Rekabet Kurumu Başkanlığınızın göz ardı ettiği, aslında emeğin korunması, piyasa düzeninin manipülasyona teslim edilmemesi ve piyasa düzeninin hiç kimsenin keyfine göre şekillenmemesi gerektiği açıklamalarına rağmen, Ferrero grubunun "Kardeşim, ben fındığı satın almıyorum." demesine göz yumuyorsunuz. Nasıl oluyor bu Rekabet Kurumunun müdahalesi? Fındığın yanında mesela çay ÇAYKUR'da 25,44 TL'ye satılırken -Tarım Bakanlığında açıklanırken- özel sektörde 17-18 liraya alınmasına müsaade ediyorsunuz. Nasıl bir rekabet bu, Rekabet Kurumunun işi bu değil midir? Dolayısıyla, buradaki olay sizin anlattığınız gibi bu kadar tozpembe değil.
Bir de yine, yeniden notlarımdan bakarak devam etmek istiyorum: Özellikle İsrail'le ticaret meselesi. İki yıldan fazladır İsrail'in Gazze'de Filistin halkına uyguladığı soykırımı bütün dünya biliyor, artık hepimiz bu konuda ortaklaştık, bütün siyasi iradeler böyle ama ortaklaşmadığımız şey şu: Pek çok ülke buna yüksek tondan tepki gösterip İsrail'i boykot ediyorken, Türkiye kamuoyu da bu ülkeyle olan ticari ve siyasi bütün ilişkilerin bitirilmesini talep ediyorken siz yine de İsrail'le olan ticarete, kamuoyunun bütün tepkilerine rağmen önce gizleyerek, sonra kısmen de devam ettiniz. Soykırımcı ülkeye askerî teçhizat ve savaşta kullanılan ürünleri, ham maddeyi dahi göndermekten ne yazık ki çekinmediniz. Önce dediniz ki: "Geçmiş yıllarda yapılan anlaşmalar nedeniyle göndermek zorundaydık." Sonra da saklayarak, örtülü biçimde İsrail'le olan ticari ilişkilerinizi ne yazık ki aylarca devam ettirdiniz. Bir yandan İsrail'i protesto edip diğer yandan İsrail'le ticarete devam etmek tam da bu Hükûmete yakışan bir durumdur.
TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Sayın Başkan...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bakanım, konuşma bitiyor.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Oysa Filistin Ekonomi Bakanı Muhammed el-Amur bizzat açıkladı, "İsrail işgali nedeniyle Gazze Şeridi'nde üretim tamamen, Batı Şeria'da ise kısmen durdu; yerle bir edildi Gazze." dedi. Filistin'e gönderildiği iddia edilen mal ve mamullerin kullanılabileceği bir sanayi Filistin'de yok, kalmadı; çocuklar açlığa mahkûm. O hâlde soralım: İsrail devletinin aldığı ve İsrail ordusunun ihtiyaçlarını karşıladıkları bizzat şirketin CEO'sunun açıkladığı ZIM şirketinin gemilerinin İstanbul limanlarında ne işi var?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Doğrusunu bile bile bu konuyu çarpıtıyorsunuz.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Orhan Bey, bittikten sonra konuşursun.
Bugünlerde Azerbaycan Trabzon Limanı'na gelen ve binlerce ton gübre taşıyan tırların İsrail'e giden gemilere yük taşıdığı iddiaları var. Sayın Bakan, bu doğru mudur, bununla ilgili bir açıklama yapın. "Bu ticareti kestik." diyorsunuz ama "Bizim limanlarımızdan başka ülkelere yaptığı ticarete de karışmayız." diyerek ön mü açmış oluyorsunuz, bunu da öğrenmek istiyoruz.
Gelelim güvenli ürün arzı meselesine -zamanımız da bitiyor- Tarım Bakanlığı her yıl gıda kontrolleri yapıyor, taklit, tağşiş listesi yayınlıyor. Geçen yıl helal sertifikası olan bir köftecinin ürünlerinde domuz eti tespit edildiği açıklanmıştı. Sizin helal dediğiniz yerde başka bir bakanlık domuz eti bulunduğunu açıklıyor, bu nasıl olabiliyor? Akreditasyon sisteminde bir zafiyet mi var, kontroller mi yetersiz, personel mi az, bütçeniz mi yetmiyor? Bütçe yetersizse biz teklif edelim, buradan biraz daha bütçenizi artırsınlar Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Süremiz doldu.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Yaş çaya boya karıştırıldığı ileri sürülen daha önce çay ambalajlarında taklitten ceza almış olan Rize'deki firmalarla ilgili haberleri sitelerde engelleme kararı -Bakanlığınızın görevi- gıda sahteciliğini koruyan bir durum mudur? Çaya boya katan firmalar faaliyetlerine aynı şekilde nasıl devam ediyorlar? Bu şirketlerin itibarları zedelenmesin diye bunları haber yapanların haberlerini kısıyorsunuz. Bunlar sizin sorumluluğunuzda Sayın Bakan, kusura bakmayın ama işini düzgün yapan ticaret erbabı ile sahtekârları birbirinden ayıramıyorsanız sahtekârlığı teşvik etmiş olursunuz.
Saygılar sunuyorum. Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.