| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 05 .11.2025 |
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları ve bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ticaret Bakanlığının 2026 yılı bütçesinde anlatılanlar ile milletin yaşadığı gerçekler arasında uçurum var. Burada, sunumlarda, slaytlarda, grafiklerde rekor kıran bir ekonomi, yükselen ihracat, büyüyen ticaret anlatılıyor ama dışarıda, sokakta, çarşıda pazarda, sanayi sitesinde bambaşka bir Türkiye var. Bir tarafta parlak cümlelerle süslenmiş bir başarı hikâyesi, diğer tarafta sessizce kepenk kapatan esnafın, borç batağında çırpınan KOBİ'nin, icraya düşmüş küçük işletmenin dramı. Bu bütçenin sayfalarında, o insanların sesi yok, alın teri yok, emeğin hikâyesi yok. Sayın Bakan, diyorsunuz ki: "Ticarette rekor kırıyoruz, ihracat artıyor." Ama masa başında değil, Amasya'nın çarşısında, Anadolu'nun pazarında görüyoruz hakikati ve gördüğümüz tablo çok açık, bu ülkenin ticareti artık üretimle değil borçla dönüyor, kazanan alın teri değil faiz lobisi, ayakta kalan üretici değil bir avuç tefeci.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin bankalara olan borcu yalnızca geçtiğimiz eylül ayında 223 milyar lira artarak 5 trilyon 791 milyar liraya çıktı. Bu borcun 171 milyar lirası ödenmediği için icraya gitti. BDDK verilerine göre 296 bin KOBİ şu anda bankaların takibinde yani 296 bin işletme, 296 bin aile ve yüz binlerce çalışan borç batağında, umutsuzluk içinde. Artık insanlar kâr etmeyi değil ayakta kalmayı, büyümeyi değil batışını geciktirmeyi konuşur hâle geldi.
Ekonomik daralmanın ticareti nasıl boğduğunu Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu rakamlarla söylüyor: Bu yılın ilk dokuz ayında 83 binden fazla esnaf kepenk kapattı. Bu, her gün ortalama 300 esnafın ticari hayatına veda etmesi demek. Her gün 300 umut sönüyor, 300 ocağın ışığı sönüyor. Üç harfli marketler, küçük esnafı boğdukça boğuyor. Artık yalnızca her mahalleye değil, neredeyse her sokağa hiçbir rekabet koşulu gözetilmeden şubeleri açılıyor. Tüm bunlar olurken siz hâlâ diyorsunuz ki "İstikrar var." Evet, Sayın Bakan, bir istikrar var; batışta istikrar, kapanışta istikrar, kayıpta istikrar. Konkordato ilan eden şirket sayısı bir yılda yüzde 72 arttı, 2.326'ya ulaştı. Firmalar iflasın eşiğinde, konkordato sırası bekleyenler var dedik ama siz bunları hiç duymadınız. Siz KOBİ'lere, sanayicilere, atölyelere, esnafa sırt döndünüz.
2025'in ilk dokuz ayında 32.779 şirket, kooperatif ve ticari işletme kapandı. Her geçen yıl bu sayı biraz daha artıyor. Kayıt dışıyla mücadele etmek yerine, ekonomik kriz ortamında büyük fedakârlıklarla ayakta durmaya çalışan işletmelerimizi kendinize hedef seçtiniz. Maliye ile esnaf karşı karşıya gelmiş durumda. Vergi yükü, âdeta ceza kesmek için yaratılan yükümlülükler, vergisini vererek dürüst bir şekilde ticaret yapan yurttaşlarımızı canından bezdirdi. Bir tarafta dolar milyarderleri türemiş, diğer tarafta siftah yapmadan kepenk indiren esnaf var. Bir yanda holdinglerin vergi borçları bir kalemde silinirken, diğer yanda halkın üç kuruşluk borcu icraya gidiyor. Ticaret Bakanlığı, bu ülkenin damarlarında dolaşan küçük üreticiyi, pazarcıyı, zanaatkârı görmeden görevini yapamaz. Esnaf batarken, KOBİ borca saplanırken, küçük işletme icraya düşerken "İhracat artıyor." demek artık bir başarı değil, bir ayıptır.
Bu tabloyu değiştirmek için artık göstermelik adımlar değil, köklü çözümler gereklidir. KOBİ'lerin borç yükü hafifletilmeli, faizsiz yeniden yapılandırma acilen başlatılmalıdır. Esnafa birkaç ay nefes aldıran değil, gerçekten işlerini yoluna koyacak uzun vadeli krediler verilmelidir. Konkordato ve iflasların önüne geçmek için kredi garanti sistemi şeffaflaştırılmalı, siyasi yakınlıkları sayesinde elde edilen ayrıcalıklar sona ermelidir. Kapanan işletmelerin sahipleriyle, iflas eden esnafla, küçülmeye giden sanayiciyle görüşmeler gerçekleştirilmeli, bu durumun sebepleri birinci kişilerden öğrenilmelidir. Bu şekilde, gerçekçi ve etkili önlemler alınabilir.
Türkiye'nin kurtuluşu yalan ve algıyla değil, adil ticaretle, planlı ekonomiyle, güçlü cumhuriyet değerleriyle mümkündür. Bir milletin emeği, alın teri, üretim gücü akılla ve adaletle yönetilmeyi hak ediyor. Ticaret Bakanlığını da aynı amaç doğrultusunda çalışmaları yürütmeye davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.