KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanımızı, değerli heyeti ve milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, 2017 yılında aslında şaibeli ve tartışmalı bir referandumla bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldi ve başladı.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şaibeli mi?

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Evet, "şaibeli ve tartışmalı" dedim, tekrar söylüyorum. Basını tararsanız veya Meclisteki tutanaklara da bakarsanız bunları yeniden tartışmaya gerek yok. Önemli olan bu sistemin gelmesinin neden ihtiyaç olduğu şeklindeki bahsetmelerdi. Hatırlayalım, o zaman kurumlar arasındaki uyumsuzluk, yetkisizlik ve benzeri gibi şeylerle Türkiye'nin uçacağı, ayağa kalkacağı, şahlanıp kalkacağı gibi vaatlerle bu sistem geldi ve artık her şey saraydan hazırlanan, Strateji ve Bütçe Dairesi Başkanlığınca belirlenen yöntem ve şekillerle ne yazık ki sürüyor. Peki, ne oldu bu durumda yani? Bütçe açığımız bu sistem geldikten sonra azaldı mı, arttı mı; ona bakmak lazım. Elbette ki giderek artıyor ve her şey giderek daha kötüye gidiyor. Denk bütçeyi yaratabilmek için açıkların nereden geldiğine önce bir bakmak lazım Sayın Bakan. Denk bütçe niye olmuyor? Yani bizim birkaç dönemdir bu Mecliste -ben iki dönemine katılabildim ama- sürekli bir bütçe açığımız, sürekli bir faiz ödememiz var. Bunun nereden kaynaklandığını bilirsek eğer, bütçe açığını nasıl kapatacağımızı biliriz. Ben bunun şundan kaynaklandığını düşünüyorum büyük ölçüde: Siz, tabii, 4'üncü Bakansınız bu yeni sistemden sonra ve sizin de cümleleriniz oydu. "Rasyonel politikalara dönmekten başka çaresi yoktur." diye zaten başlarken de söylemiştiniz. Bu, şu demekti aslında: Daha önceki bakanlıklar döneminde irrasyonel ya da akılcı olmayan ekonomi politikaları izlendiği anlamını taşıyordu. Bunu onaylıyorum ben de ama işin doğrusu, değişen bir şey olmadı, şu an itibarıyla da olmadı. Açıkların nereden geldiğine baktığımızda -bunun başında- kamu ihale kanunlarının çok defa değiştirilmesi ve toplanan kaynakların neredeyse yüzde 80'inin belli kesimlerde 21/b yoluyla uygun olmayan bir biçimde pahalı işler yaptırılması nedeniyle açıklar doğuyor. Yoksa, sizin iddia ettiğiniz gibi, aslında emeklilerin, SGK'lilerin, EYT'lilerin yükünden dolayı açık doğduğunu biz düşünmüyoruz.

Şimdi, ekonomik krizler kötü yatırımlar, yönetimler sonucu olur ve devam ediyor. Siz göreve geldiğinizde, Eylül 2023'te "İki yıllık orta vadeli plan" dediniz. Yine Ekim 2023'te de 12'nci Kalkınma Planı'ndan bahsetmiştiniz. Mayıs 2024'te "Kamuda tasarruf tedbirleri yapacağız." dediniz. Eylül 2024'te de yeni OVP ve revize açıkladınız. Yani bu şu demek aslında: Hedefler tutmadı. Büyüme, enflasyon, işsizlik, cari açık beklentileriniz sizin de değişti. Bu, şu demek: Öngörüleriniz tutmadı. İşte tam da orada OVP'de de tutmadı bu arada. Yani enflasyondaki... TÜİK'in rakamları biraz eğip bükerek düşük göstermesine karşılık yine de istenen hedef veya sokakla tutmuyor. Sokakla tutmamasının aslında bir temel nedeni de şu: Biliyoruz yani hepimiz, Ekim 2024'te TÜFE yüzde 48,58 oldu. 2025'te de şu anda 32,87 olarak açıklandı ama sokağın gerçek fiyatları bu değil Sayın Bakan. Yani ENAG'a göre normalde yüzde 89,77 civarında hâlâ devam ediyor ve yine başarısızlığın sorumluları olarak doğa olayları, sel, deprem, asgari ücretliler, emekliler, EYT'liler, muhalefetin kendisi olarak göstermek de bence başarısızlığın başka bir nedenidir.

Sayın Cevdet Yılmaz da iki üç gün evvel burada öyle bir sunum yaptı ki zannedersiniz Türkiye'de ekonomi şahlandı, her şey çok iyi, sorun yok. Ama gerçek o değil, mutfak öyle demiyor, pazar öyle demiyor, pazara çıkan insanlar öyle demiyor; 16 bin lira alan, asgari ücretle geçinen insanlar öyle demiyorlar. Yani siz ekonominin iyi yolda olduğunu söylüyorsunuz, hatta sizi hiç üzmeyen TÜİK'in rakamları dahi bunu doğrulamıyor. Vatandaş kendisini açlığa mahkûm edip pembe tablo çizenleri görüp not ediyor. Dolayısıyla, Sayın Cevdet Yılmaz dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını söyledi ama dezenflasyon ekonomide daralmaya yol açar. Oysa yeni OVP'de de iddialı büyüme hedeflerinden vazgeçmiyorsunuz. Enflasyonu düşürürken büyümenin devam edeceğini, işsizliğin azalacağını söylüyorsunuz. Tam da çelişkiniz, şu enflasyonla mücadeleyi artırmak ama yapmıyorsunuz. Alım gücünü azaltarak, talebi kısarak... Kıstığınız talep, lüks tüketim değil Sayın Bakan. Bir milletvekilimiz söz etti: Viskiye yüzde 1 vergi varken yerli alkollü içeceklerde yüzde 50 civarında olan verginin nasıl izah edileceğini siz bir söyleyin. Bu halkın sırtı sarayın savurganlıklarını artık kaldıramıyor; tasarrufu saraydan başlayarak, bakanlıklardan başlayarak büyütebilirsiniz. "Asgari ücreti artırmak enflasyonla mücadeleye zarar verir." diyorsunuz. "EYT çıktı, bütçe açık verdi." diyorsunuz. Rasyonellik anlayışınız buysa biz bunu reddediyoruz; bu, rasyonellik değil bence akıl dışılıktır veya dar gelirliyi ezmektir başka bir deyimle. Açlık sınırının yarısı kadar maaş ödediğiniz emeklilerin o parayı alması hiç zorunuza gitmiyor mu? Emekliliği tamamen mi kaldırmak istiyorsunuz yani? İşçilere hiç mi ücret ödenmesin, karın tokluğuna mı çalışsın bu insanlar? Öte yandan, 5'li çete dediğimiz şirketlere yapılan astronomik garantili ödemelerden hiç bahsedilmiyor; o haksız, kirli ticarete hiç kimse dokunamıyor, dokunamıyorsunuz. Bizim istediğimiz bazı sözleşmeleri, hak edişleri incelemek üzere taleplerimiz karşılanmıyor, orada olan yolsuzlukların ortaya çıkmasını demek ki kimse istemiyor.

Naci Ağbal da TL'nin değer kaybını önleyemeyen Murat Uysal'ın yerine 7 Kasım 2020'de Merkez Bankası Başkanı olarak atandı, geldi, bu Komisyonda da kendisine 128 milyar doların akıbeti soruldu, araştırıp Komisyona bilgi vereceğinin sözünü vermişti, dört ay görevde kalabildi, 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanı tarafından görevden alındı. Merkez Bankasının buharlaşan 128 milyar dolarının akıbetini sorduğu, araştırdığı için dört ayda görevden alındı. Komisyona, bu halka 128 milyar doların nasıl buharlaştığını bence siz anlatın. Yoksa, görevde kalabilmek için bunu duymazdan mı geleceksiniz? Tek bildiğiniz garibanların üzerine yeni vergiler salıp hayatı zor geçinen, hatta geçinemeyen insanlar için daha da zorlaştırmak. Verginin kendisini, vergisini alıyorsunuz, bankalar karşı çıkmasaydı kredi kartlarının limitinden dahi vergi alacaktınız.

Kamuda tasarruf tedbirleri paketi açıkladınız ama buna kendiniz riayet etmediniz. Yerli otomobilimiz var ama kamudaki makam araçlarının tümü Alman aracı, hiç kimse yerli otomobilleri makam aracı olarak kullanamıyor, bir milletvekili arkadaşım demin size çarpıcı örneklerle de anlatmıştı.

Asgari ücrete, emekli maaşlarına hedef enflasyon oranında zam yapıyorsunuz; asgari ücrete yapılan artışı enflasyonla mücadeleye darbe olarak görüyorsunuz. Devletin alacaklarına, geçmiş dönem enflasyonuna göre artış yaparken işçiye, emekliye uydurduğunuz bir hedef enflasyon rakamı üzerinden artış önermek vatandaşı enflasyona tam da ezdirmektedir yani alacağına şahin, borcuna güvercin olmak.

Getirdiğiniz bütçeye bakıyoruz; 18 trilyon 928 milyar, faiz giderleri 2 trilyon 741 milyar yani bütçenin yüzde 14,5'i faiz. Bu oran geçen sene yüzde 13'lerdeydi yani bu yıl artmış; ekonomi demek ki giderek daha da faize batıyor. Kur korumalı mevduat Türkiye'ye 2 trilyonun üzerinde bir yük getirdi. Niçin bunun sorumlularını ortaya çıkarmıyorsunuz? Ne kadar rasyonel olsanız da kamu bankalarının yandaş müteahhitlere kredi altında peşkeş çekilmesini önleyemiyorsunuz. Küçük birikimlerini size güvenip borsada değerlendirmek isteyen yatırımcıların borsa manipülasyonlarıyla mağdur edilmesini de önleyemediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bir dakikamı alayım.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Yabancı yatırımlara Türkiye'nin kaynaklarını aktarıyorsunuz, Kamu İhale Kanunu'nda 200'den fazla değişiklik yapıldı. Nereden buldun yasası çok önemlidir; esas, nereden buldun yasasının geri getirilmesi gerekiyor. Gelir vergisinin 8,5 trilyon lirası sadece iki dolaylı vergiden, ÖTV'den ve KDV'den yani vatandaşın yüzde 65'inden dolaylı olarak alınan vergidir ama yine de size yetmiyor, savurganlık daha önlenmiş değil. Önümüzdeki yıl bütçe açığı tahmini yine 2,7 trilyon lira olacak, kazanandan da kazanmayandan da asgari ücretliden de patrondan da aynı biçimde alınan bu vergi yönteminden kurtulup az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak bir yönteme geçilmelidir.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.