| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/280) ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/279) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 06 .11.2025 |
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Basın emekçilerini, Bakanlık heyetini ve sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Yaklaşık 19 trilyon liralık bütçe gelirlerinin yüzde 85'ini vergiler oluşturuyor. Bunun sadece 11,7'si kurumlar vergisinden geliyor. Yani özcesi, bütçenin vergi gelirlerinin 8,5'ini işçilerden, emekçilerden; 1,5'ini ise sermayedarlardan alıyorsunuz. Böyle topluyorsunuz gelirleri, dağıtmaya gelince ise 4'ünü sermayeye, 1'ini işçiye, emekçiye veriyorsunuz. Her gün 42 milyar 824 milyon lira vergiyi halktan toplamayı biliyorsunuz. Dakikada 30 milyon lira vergi ödeyen halkın çocukları neden okullarda aç eğitim almak zorunda kalıyor? Neden parasız eğitim ve sağlık hakkı yok? Bu çelişkiyi neden görmüyorsunuz? Her yıl sermayedarların ödemesi gereken trilyonlarca liralık vergiden vazgeçiyorsunuz, yetmiyor, bir de üzerine teşvik veriyorsunuz. Her 100 liralık verginin 26 lirasını kodaman sermaye sahiplerinin kasasına akıtıyorsunuz, yoksulluk sınırının altında ücreti olan işçilerden alırken ise yüzünüz hiç kızarmıyor.
"Faiz ödemelerini düşüreceğiz." diyorsunuz. Neden hâlâ halkın ödediği her 100 liralık verginin 20 lirası faize gidiyor? Servet vergisi almazsanız, lüks tüketimi vergilendirmezseniz, yoksulluk sınırının altındaki ücretleri vergiden muaf tutmazsanız vergide adalet üzerine söylediğiniz hiçbir şeyin artık toplu iğnenin ucu kadar bir karşılığı, bir geçerliliği ve bir anlamı yok. Bu olmadan vergide adalet olmaz. Servet vergisi alacaksınız önce, sonra vergide adaletten söz etmeye başlayacaksınız.
"Bu yıl enflasyon tek haneye inecek, bütçe açığı kapanacak." diyorsunuz. Şimdi, üç yıl sonra "Faizi borçla ödüyoruz." diyorsunuz. Sonra, halka dönüp "sabır" diyorsunuz, "Bekleyin." diyorsunuz, "Dişinizi sıkın." diyorsunuz, "Bu sene de olmadı, seneye inşallah." diyorsunuz ama siz de bal gibi biliyorsunuz ki Türkiye kapitalizmi kısa dönemde istikrarlı bir gelişme sürecine giremeyecek. Saray rejimi olarak ekonomik durgunluk ve kriz karşıtı politikaların tüm yükünü halkın sırtına yıkmaya devam edeceksiniz. Bu da yetmeyecek, Türkiye kara para, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, bahis, kumar, ne kadar melanet varsa bunların istasyonu olmanın ağır bedellerini de her geçen gün daha fazla ödeyecek. Bunların hepsini biliyorsunuz aslında ama yokmuş gibi davranıyorsunuz. Bütçe böyle ağır bir sömürü bütçesi olunca onun uygulanma koşulları da ağır baskı koşulları oluyor ne yazık ki; tıpkı 24 Ocak kararları ile 12 Eylül darbesi arasındaki bağ gibi, aynı mantıkla ilerliyorsunuz. Siz, sermayenin çürüyen ve çöken sömürücü saray düzeninin şartlarını, grev yasaklarıyla, seçme seçilme hakkını, basın özgürlüğünü, yargı bağımsızlığını, kadın-erkek eşitliğini ayaklar altına alarak döndürmeye çalışıyorsunuz. Bu, Türkiye'de bizim yabancı olmadığımız cuntanın, 12 Eylülün sömürüyü ayakta tutma siyasetinin devamıdır, ona özeniyorsunuz; o günkü koşullardaki gibi her şey elinizde olsa da istediğiniz gibi yapabilsek diyorsunuz ama sizin deyiminizle söyleyelim Sayın Bakan: Yerli halk artık bu masallara inanmıyor. Bu yıl boyunca grev ve direniş alanlarında, işçi mitinglerinde en çok atılan slogan neydi, biliyor musunuz? "Mehmet Şimşek şaşırma, sabrımızı taşırma!" Önümüzdeki aylarda bu sloganı daha çok duyacaksınız. İşçilerin, emekçilerin sabrı taşıyor, bundan emin olabilirsiniz; bunu asla kulağınızdan çıkarmayın Sayın Bakan.
Sonuç olarak, bütün bunların dün olduğu gibi bugün de bize gösterdiği tek bir gerçek var: Bütçenizin adaleti de bereketi de yerli yabancı sermayenin şartlarına göre şekilleniyor. Size yeniden ve yeniden hatırlatıyoruz Sayın Bakan: Siz, finans kapitalin, mali oligarşinin Şimşek'isiniz, siz onları mutlu ediyorsunuz, onlar da her yıl sizi daha çok sevdiklerini söylüyorlar. Girdim, sitenizde kişisel yaşam öz geçmiş hikâyenizde nasıl sınıf atladığınızın bir resmi var, bunu bir başarı hikâyesi olarak görebilirsiniz ama bu, bu ülkenin emekçilerine cesaret vermiyor, refah getirmiyor Sayın Bakan. IMF, Dünya Bankası, S&P, Fitch, Moody's, JPMorgan, TÜSİAD, MÜSİAD, TİSK ve MESS'in Robin Hood'u oldunuz Sayın Bakan. Bundan böyle sizin adınız "ters dönmüş Robin Hood" olsun, böylece işler böyle devam etsin Sayın Bakan.