KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Vergideki eşitsizlik, gelirdeki adaletsizlik, patrona kıyak, emekçiye dayak, sermayeye teşvik ve halka sefalet; ne ararsanız aslında bu iktidarın döneminde yaşandı. AKP iktidara geldiğindeki IMF'nin temsilcisi, neoliberal politikaların gurusu, kemer sıkma uzmanı Kemal Derviş'in politikalarını aynen uyguluyor ve o anlayışın iz düşümü önümüzde, karşımızda. AKP yıllar içerisinde bir anlatı ortaya koydu "Ekonomiyi düzelttik, refahı getirdik, enflasyonu düşürdük." diye ama aslında ekonomi patladı, enflasyon yükseldi, söylemlerin hepsi de çöktü. Özelleştirmelerin, devlet eliyle zenginleştirilen yeni sermaye gruplarının, yapılan sarayların, devlet destekli garanti ödemelerinin, savaşa, silaha ayrılan kaynakların ve demokrasiden uzaklaşmanın ceremesini maalesef halkımız hâlâ ödemeye devam ediyor. Bir dönemin süper Bakanı olan Sayın Şimşek "Memleketime borcum var, ekonomiyi rayına oturtacağım." deyip yine dümenin başına geçti ama geçtiği gibi de vergiler arttı her nedense. Emekçinin, emeklinin, asgari ücretlinin emeğine, ekmeğine çöküldü. Oysaki Türkiye'de en zengin olan 10 insanın 2020'den bu yana servetini dolar bazında yüzde 52 artırdı. Yani şimdi burada kim kazandı, kim kaybetti, kimin cebi boşaltıldı, kimin kasası dolduruldu; hepsi ortada, meydanda aslında.

Değerli Komisyon üyeleri, bu ülkede öyle bir kurum var ki hiçbir verisine güven duyulmuyor, iktidar bu kurumun marifetiyle enflasyonu gizliyor, emeklilere ödenecek ücretler bu manipüle edilen verilerin ışığında maalesef belirleniyor. İsmini daha anmadım ama mutlaka bu kurumun hangi kurum olduğunu elbette ki biliyorsunuzdur; elbette bu kurum da TÜİK. Açlık sınırının 28.500 TL, yoksulluk sınırının 93 bin TL'ye dayandığı bu düzende yıllık enflasyonun yüzde 38 küsur olduğunu belirtmek halkın aklıyla alay etmektir. TÜİK yayınladığı verilerle ekonomik krizi perdelemeye çalışmaktadır. Kurumun görevi iktidarın arkasını toplamak değil, doğru verilerle halkın hakkını savunmak olmalıdır. TÜİK'i bir an önce ikiyüzlü politikasından vazgeçmeye, doğru verileri paylaşmaya, sorumluluklarını eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye çağırıyoruz.

Süremin sonuna yaklaşırken de şimdi, Körfez Savaşı sonrası Şırnak'ta hurda hâlde kalan ve resmiyette hâlâ görünen ama var olmayan araçlar nedeniyle yaşanan bir mağduriyeti de dile getirmek istiyorum. Cizre ve Silopi'den Irak'a yapılan taşımacılıkta yoğun bir şekilde kullanılmış, sınır ticaretinin çeşitli sebeplerden dolayı azalması ve sona ermesiyle birlikte sayısı toplam 3 bini bulan kamyon ve çekici atıl hâle gelmiştir. Varlıkları fiziksel olarak da ortada olmayan bu ticari araçların Emniyet kayıtlarında aktif olarak gözükmedikleri, 2000 yılından bugüne hiçbir hareket kaydı olmadığı saptanmış. Hâl böyle iken söz konusu ticari araçların trafik tescillerinin silinmemesinden kaynaklı araç sahipleri ciddi bir mağduriyet yaşamaktadırlar ancak bu araçlar resmen hurdaya ayrılmadığı için hâlâ kayıtlarda aktif olarak görünüyor yani vatandaşın elinde olmayan, fiilen var olmayan araçlar üzerinden hâlâ vergi borçları çıkarılıyor ve bu borç milyonlarca TL'yi de bulabiliyor. Vergi dairesinde bu kayıtları silmek hem zor hem de bürokratik bir süreç. Çoğu zaman "Bilirkişi raporu çıkar." deniyor ama araç zaten fiziksel olarak yok olduğu için rapor da mümkün olmuyor. Vatandaş faaliyetine son vermiş olsa bile vergi yükünden kurtulamıyor. Bu mağduriyetin çözümü için elinde aracı olmayan, ticari faaliyeti yapmayan nakliyecilerin mükellefiyet kaydının geriye dönük olarak silinmesi, hurda olduğu hâlde kaydı silinemeyen araçlar için vatandaşlara vergi ve ceza gönderilmesine son verilmesi ve konu hakkında yasal bir düzenleme yapılması gerekmektedir diyerek teşekkür ediyorum.