KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye Barolar Birliğinin Değerli Başkanı, Bakanlığımızın bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, öncelikle nezaketiniz için teşekkür ederim, biraz önceki konuşmanız için de teşekkür ederim.

Şöyle, Sayın Başkan, şimdi, burası Adalet Komisyonu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, sonuçta kurum olarak Anayasa'ya en uygun davranması gereken kurum veya Anayasa'yı koruyacak kurum Türkiye Büyük Millet Meclisi ve tabii ki Anayasa Komisyonu, Adalet Komisyonu. Sonuçta burada gerçekten her siyasi partiden çok seçkin hukukçular var, deneyimli hukukçular var, bir de bunun yanında yasama çalışmasına katkı sunan Bakanlık var, Yargıtay var, Anayasa Mahkemesi var. Böyle kurumlardan görüş alındıktan sonra bütün bu faaliyetler yapılıyor ve Genel Kurula geliyor, oylanıyor, sonra onaya gidiyor falan yani bir süreçten bahsediyoruz. Şimdi, benim uzun zamanda itiraz ettiğim mesele şu: Bu Parlamento nasıl bu kadar çok Anayasa'ya aykırı yasa yapıyor? Bu çok önemli bir pratik yani hem dönemsel bir karşılaştırma yapılması lazım, gerçekten son on yıla, on beş yıla, yirmi yıla nazaran bir karşılaştırma yapmak lazım hem de dünya parlamentoları ile Türkiye Parlamentosunu karşılaştırmak lazım yani Anayasa'ya aykırı yasa yapma pratiği bakımından Türkiye'nin konumu ne ve sizin döneminiz ne, Adalet ve Kalkınma Partisinin dönemi ne? Neden bunları söylüyorum? Önceki yargı paketlerinde de vardı ağırlıklı olarak bu yargı paketinde de var; 37 maddeden sayabildiğim kadarıyla 10 civarında ya da 10'dan fazlası Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yerine getirilmesi üzerine yapılan bir yasama çalışması. Anayasa Mahkemesi bu Parlamentonun yaptığı yasaları iptal etmiş ve Anayasa Mahkemesi bu Parlamentoya diyor ki: "Anayasa'ya uygun yasa yap." Ya, tamam da yani Anayasa Mahkemesinin görevlerinden bir tanesi bu ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi de Anayasa'ya aykırı yasa yapmak değil. Bakın, yine bu konuyu tartışacağız ve yine Anayasa'ya aykırı yasa yapacağız ve bunu, çok özür dilerim ama akademisyen ve anayasa hukukçusu olan bir Adalet Komisyonu Başkanlığında yapacağız. Bunda gerçekten de yapısal bir sorun var, bunu konuşmamız lazım. Karşılaştıralım, Anayasa'ya uygun yasa nasıl yapılır? Neden bu kadar çok Anayasa'ya aykırı yasa yapıyoruz? Anayasa Mahkemesi üyeleri de sonuçta hukukçu kökenliler ama herhâlde buradaki heyetten çok daha iyi yetişmiş insanlar değil yani ben kendime güveniyorum, siz de kendinize güveniyorsunuz, buradaki arkadaşlar da kendilerine güveniyorlar ama neden bunu yapıyoruz? Gerçekten şunu anlarım: Kendi siyasi tercihlerinize uygun yasa yapabilirsiniz, bunu saygıyla karşılarım, önceliklerinize göre yasa yapabilirsiniz, bunu da saygıyla karşılarım ama Anayasa'ya aykırı yasa yapmak ne demek yani şimdi? Anayasa'ya uymamak eğer bir siyasal öncelikse bunu kabul edemeyiz, bu bir siyasal tercih olmamalı yani öncelikle Parlamentoda olmamalı, ondan sonra Adalet Komisyonunda olmamalı.

Şimdi, 37 tane maddeden 10 tanesi Anayasa Mahkemesinin kararına ilişkin olarak... Şimdi, arkadaşlarımız çok kuvvetli gerekçelerle, bakın, çok kuvvetli gerekçelerle, özellikle ifade özgürlüğüne ilişkinin, infazda eşitliğe ilişkin, yine Avukatlık Yasası'ndaki yeni disiplin maddelerinin ihdasına ilişkin maddelerde çok ciddi bir biçimde Anayasa'ya aykırılık iddialarını ortaya koyuyorlar. Ya, bunu burada düzeltmek sonuçta bizim elimizde olan bir şey. Neden bunu yapmıyoruz? Yine Anayasa'ya aykırı bir yasa yapacağız.

Bakın, şunu özellikle... Yani bir siyasal tutum, bir taktik olarak da yapıyorsunuz; Adalet ve Kalkınma Partisi özellikle. Anayasa'ya aykırı yasa yapılıyor, Anayasa Mahkemesi işte, gidecek, iptal edecek, o arada yürürlükte kalacak ve Anayasa'ya aykırı bir dönem oluşacak; geçmişte bunu çok gördük. Dolayısıyla o arada yapılan işte, yasal işlemler, ondan sonra uygulamalar falan da yasal olacak ama hukuka uygun olmayacak; bunu yapmak zorunda değiliz. Dolayısıyla dünyanın sonu değil yani bu yasa bugüne kadar beklemiş, bir hafta daha beklese ne olacak? Bir alt komisyon kurulsun burada, yeniden bir denetleme yapılsın, üç gün sonra önümüze gelsin. Yani bunu yapmak gerçekten zor bir şey değil ama biraz önce işte, Nurettin Bey söyledi "Elli yıl sonra bakacaklar, ne diyecekler?" Vallahi, elli yıl sonra gerçekten yani sizin döneminize ilişkin yasama faaliyetine bakacak araştırmacılar, tarihçiler, hukukçular diyecek ki "Ya, kardeşim, bunlar okuma yazma bilmiyorlar mıydı gerçekten? Bu dönemde bu kadar çok Anayasa'ya aykırı yasa yapmayı nasıl becermişler?" Bunu diyecekler bakın, kesin diyecekler. O yüzden bu muhalefet şerhlerine bakacaklar, tutanaklara falan bakacaklar. Bunu yapmayalım yani ne olacak gerçekten? Hani hangisi acele, çok acele? Evet, infaza ilişkin düzenlemeler acele, her gün bize yüzlerce kişiyi arıyor, binlerce kişi arıyor ama Anayasa'ya uygun olsun, eşit olsun, iki gün, üç gün, dört gün sonra olsun yani sonuçta; çok zor işler değil bunlar, yapabiliriz. Dolayısıyla bugün başlanmasıyla mesela haftaya... İşte, bütçe görüşmeleri var, yine sıkıştırırız. Yapmamız arasında ya da ne bileyim, cumartesi, pazar günü çalışmamızda bir fark yok ama bu Anayasa'ya aykırı yasa yapma pratiğinden vazgeçelim.

İkinci olarak da şunu söyleyeceğim, biraz önceki tartışmaya ilişkin söyleyeceğim; bunu ben Genel Kurulda çok ifade ettim, yazı yazdım, makale yazdım falan: Yani sonuçta, hukuk devletinde insanların kimliklerinden, inançlarından dolayı kamu hizmetlerine alımda, yükselmede, atanmada ayrımcılığa uğramaması lazım; yani bu genel bir ilke. Evet, Anayasa'daki maddeyi biraz önce okudunuz ama biz de biliyoruz ki, bu dönemde özellikle insanların inanç kimliğinden dolayı, kimliğinden dolayı kamu hizmetlerine alımda, atanmada...

NURETTİN ALAN (İstanbul) - 28 Şubatı ne yapacağız?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Ya, sizden fazla ben karşı çıktım.

Bakın, alımda, atanmada...

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - "Bu dönem" demezseniz kabul edeceğimiz dönemler var.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Tamam, tarihimizde diyelim; tarihimizde.

Bu dönemde de özellikle inanç kimliği üzerinden, özellikle de etnik kimlik üzerinden...

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Çok bürokratik bir söylem.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Hayır, bakın, şöyle söylüyorum arkadaşlar...

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Sizin dilinize yakışmadı.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Olur mu öyle bir şey.

Bakın, biraz önce arkadaşlar söylediler, ben bir daha bu tartışmayı açmak istemiyorum ama bunu kabul edin ki var. Bu cumhuriyetin yurttaşları arasında yüzde 20'ye yakın Alevi inancına sahip yurttaşlarımız var; kamu hizmetlerine girmede, özellikle belli görevlere alımda ayrımcılığa uğruyorlar; belli görevlere alımda ayrımcılığa uğruyorlar; doğdukları yere, babalarının ismine, kendi isimlerine falan bakıp ayrımcılığa uğruyorlar. Kimlik bakımından da böyleydi. Bakın, yıllar önce yazdığımız yazılar var.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Yapmayın! Yapmayın!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakın, yıllar önce...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Şimdi de var...

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Bu milleti ne yaptıysanız ayıramadınız! Yapmayın!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bakın, şimdi de var. İsmi Mizgin olan bir çocukla, Rojda olan bir çocukla adı Tolga olan bir çocuk sınava girsinler bakalım, bir sözlü sınava girsinler.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Çok ayıp ediyorsunuz!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Özel sektörde de böyle; bakın, özel sektörde de böyle. Ya da Hasan, Hüseyin olan, Ali olan bir çocukla başka birisi sınava girsin bakalım, sözlü sınava girsin, hâkim ve savcılık sınavına girsin. Dolayısıyla böyle...

NURETTİN ALAN (İstanbul) - İş Bankasında kaç başörtülü çalışıyor, CHP'nin bankasında? (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Bundan başlayan ayrımcılık var. Dolayısıyla bu Komisyonun görevi de aynı zamanda bütün bunları...

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Alan... Söz isteyin Sayın Alan...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakı - Ya, bakın, suçluluk psikolojisi içine girmeyin.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sağ olun.