KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkanım, yedi saat olmuş; hem bu yedi saatin yorgunluğu hem gerek Halil Bey'in gerekse grup sözcümüz Sayın Süleyman Vekilimin baskıları karşısında sözlerimi fazla uzatmayacağım. Dolayısıyla hem bir yandan bu var hem de tabii, gecenin bu saati oldu.

Geçen hafta Adalet Bakanlığının bütçesi sırasında Plan ve Bütçede yaptığım konuşmanın bir bölümüyle başlayayım, buraya uyarlıyayım: "Meclisin bile Anayasa'yı açıkça ihlal ettiği, toplumun yargıya güveninin ciddi zedelendiği, yargılama sürelerinin ve yargılama giderlerinin artmasıyla adalete erişimin zayıfladığı, soruşturma ve kovuşturmaların hukuk çiğnenerek yapıldığı gerçeği karşısında hâkim, savcı ve adalet binalarının sayısının artışının, reform ve yargı paketlerinin sayısının artık hiçbir anlamı yoktur. Ben 'Kral çıplak.' diyorum; adaleti mumla değil, kibritle aradığımızı da tüm ülkedeki vatandaşlarımızla beraber söylemek istiyorum." Fazla söze gerek yok, cezaevleri kapasitesinin üzerinde bir vaziyette şu anda. Dolayısıyla mağdur sayısının arttığı, suç işleyenlerin sayısının arttığı bir ülke hâlindeyiz, bütün reform paketleri ve bu getirdiğiniz yargı paketleri karşısında.

Şimdi kanun teklifine geldiğimizde genel gerekçeye bakıyorum: "Güvenlik tedbirleri ile suçlar için öngörülen ceza miktarı, ceza hukukunun evrensel temel ilkeleri ve Anayasanın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, ülkenin sosyal ve kültürel yapısı..." denilmiş, sonra yine "Ceza hukuku, suç faillerine işlediği fiilin ağırlığına göre belirli bir yaptırım uygulamak suretiyle yeniden suç işlenmesini önlemeyi ve toplumun suçtan korunmasını amaçlamaktadır." demiş gerekçelerin bir bölümünde. Şimdi, bu gerekçelere baktığımda, hani, Nasrettin Hoca'nın dediği gibi, kedi buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede? Aynen bu şekilde önümüze gelen bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Şimdi, siz on birinci yargı paketini getirdiniz, ben bu kanun teklifine baktım, ben de paketledim: Ceza usul hükümlerine aykırılık paketi, 12'nci madde gibi; Anayasa'ya aykırılık paketi gibi, birçok maddede bütün arkadaşlarım söyledi; yargı yetkisinin devri paketi, 31'inci, 22'nci maddelerdeki gibi; İmamoğlu paketi, 16'ncı ve 20'nci maddelerdeki gibi; Saraçhane paketi, 23'üncü, 24'üncü, 21'inci, 19'uncu maddelerdeki gibi; mükerrer Anayasa'ya aykırılık paketi, 21, 32, 31 gibi; konuyla ilgisi olmayan maddeler paketi, 27'nci, 28'inci maddeler gibi; sorumsuzluk paketi, 22'nci maddenin (6)'ncı fıkrası gibi, ki ben bundan özellikle de bahsetmek istiyorum: "Askıya alma işlemine karar veren gerçek ve tüzel kişiler hukuki bakımdan sorumlu tutulmayacak." Ya, böyle bir sorumsuzluk zırhını nasıl getirebiliyoruz? Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Bu açıkça "Hukuka aykırı bir şekilde davran, ben de sana bir kılıf geçireyim, hukuki sorumluluğun olmasın." demek bu; bunu, bu kılıfları başka yerlerde de yaptınız, bu hukuk devletinde kabul edilebilecek bir şey değil. Hocalarım burada, belirtmek isterim: Böyle bir madde olabilir mi ya? "Ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâlde..." yani biz buna hukuk metni diyebilir miyiz? Bir romanda, bir hikâyede, bir şiirde olmayacak şekilde betimlemeler, tasvirler var yani kimse kusura bakmasın, böyle kanun hazırlaması olmaz. Bütün evrensel hukuk kurallarına aykırı bir biçimde hazırlanan metinleri önümüze getiriyorsunuz, buradan bunları yine geçireceksiniz, Meclisten geçireceksiniz; ondan sonra yine Anayasa Mahkemesine gidecek, birçok maddeleri iptal edilecek ve biz yine burada dönüp bunları görüşmeye kalkacağız.

Değerli arkadaşlar, sabrınızın bittiğini biliyorum.

Bir paketi unuttum, infaz düzenlenmesi altında dolaylı af paketi. Siz de bizim gibi telefonlar, mesajlar aldınız mı? Ben bazen diyorum ki iktidar milletvekilleri acaba bu ülkede yaşamıyor mu?

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - "Kapsamı genişletelim." diye mesaj atıyorlar.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Öyle değil. O zaman ben buradan bütün vatandaşları... Herhâlde telefon numaranızı bilmiyorlar Halil Vekilim. Sizin telefon numaranızı söyleyeyim, size de mesaj atsınlar.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Ben okumuyorum artık.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Okumuyorsunuz öyle mi? Biz hepsini okuyoruz.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Şimdi, 27'nci maddeyle ilgili ciddi tepkiler alıyoruz, endişeler haklıdır. Dolayısıyla, sadece bazı suç tiplerinin muaf tutulması ama onun yanında, özellikle kadınlara, çocuklara yönelik suçların bu kapsam içerisinde bulunması... Çok açık, net söyledi Sayın Başkan; bir etki analizi yok. Yani merak ediyorum, soruyorum: Daha önce Covid yasası nedeniyle tahliye ettiğiniz, bıraktığınız kişilerle ilgili bir çalışma yaptınız mı? Bunlardan kaçı tekrar içeriye girdi? Bununla ilgili bir bilginiz var mı? Mesela, kadınlara ve çocuklara karşı suç nedeniyle hüküm almış kişilerden kaçı yine aynı suçları işleyerek cezaevlerine geri geldiler? Bir fikriniz var mı? Mesela, direkt ilgilenen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı hep bir araya gelip bir inceleme yaptı mı? Yani infaz yasasıyla bir beklenti oluşturdunuz. O zaman da çok açık, net bir biçimde bunun hukuka uygun olmadığı, Anayasa'ya aykırı olduğu dile getirildi. Zamanında bunu hüküm kesinleştiği tarihte değil de suçun işlenmesi tarihinde almış olsaydınız bugün bu tartışmaları yapmayacaktık, bugün yine örtülü bir af çıkarma çabası içerisinde olunmayacaktı, bugün tüm insanların hassas olduğu konularda da millette bir hassasiyet yaratılmayacaktı. Az önce dediğim gibi kadınlar, çocuklar, depremde bütün canlarını yitiren vatandaşların hissettiği gibi yani "Devlet kişiye karşı yapılan suçları affetmek de çok bonkör ama diğer suçlarda bonkör değil." algısı yaratılmayacaktı. Dolayısıyla, 27'nci maddeye çocuklar ve kadınlar yönünden bir muafiyet de getirmemiz gerektiğine ben inanıyorum.

Sözü daha fazla uzatmadan, savunma yaptığımız ceza savunmalarında bizden önce konuşan meslektaşlarımız olunca diyoruz ya "Aynen katılıyorum." diye, benden önce söz alan, çok ayrıntılı ve güzel bir şekilde konunun önemini belirten grup milletvekillerimin sözlerine -sizinkilere değil- aynen katıldığımı ama tabii, maddeler üzerinde de söz alma hakkımı saklı tuttuğumu belirterek herkesi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Çok teşekkür ediyorum Sayın Suiçmez.

Sizin partinizin sözcüsünü kırmadınız, Halil Bey'i de kırmadınız.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Teşekkür ederiz, etkin ve verimli bir konuşma oldu.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Ağzınıza sağlık, yüreğinize sağlık.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Ben teşekkür ediyorum.