| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 03 .12.2025 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bizim bu konuda farklı görüşlerimiz var. Şöyle farklı: Biliyorsunuz, onuncu yargı paketinde noterlerle ilgili disiplin hükümleri geldi. Bu noterlerle ilgili disiplin hükümlerinde yine "nitelik ve ağırlık itibarıyla benzer eylemlerde bulunmak" şeklinde bir cümle vardı. Biz bu cümlenin muğlak ifadeler taşıdığını ve belirlilik ilkesine, Anayasa 2, hukuk devleti ilkesine ve 14'üncü maddeye, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin maddeye aykırı olduğundan dolayı Anayasa Mahkemesine gittik. Burada aynı şekilde, disiplin hükümleriyle ilgili 6'ncı maddedeki uyarma, kınama ve para cezasını gerektiren disiplin suçlarının sonuna eklenen "nitelik ve ağırlık itibarıyla benzer eylemlerde bulunmak" şeklindeki muğlak maddeler belirlilik ilkesine aykırı olduğundan dolayı biz yine itiraz ediyoruz ve madde metninden çıkarılmasını talep ediyoruz. Bu çerçevede, Barolar Birliğinin öne sürdüğü ve önerdiği (1)'inci fıkranın (c) bendinin çıkarılması konusunda biz de aynı kanaatteyiz ancak "hâkim, savcılarla ilişkilerde hizmetin özelliklerinden gelen ölçülere uygun davranmamanın" yanına...
BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Yanına değil, biz önergemizde kaldırıyoruz, yerine başka bir şey getiriyoruz.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yani bunu kaldırıyoruz, "yargı görevini yapanlarla ilişkilerinde meslek onur ve vakarına aykırı davranmak..." Biz katılıyoruz ancak (d) bendi var, burada (d) var, (d)'de ne diyor? "Adliye personeliyle olan ilişkilerde mesleğin onur ve vakarına aykırı davranmak" şeklindeki disiplin suçu -geniş yorumlanabilecek- belirlilik ilkesine uygun bir disiplin suçu değil. Bu, mesleğin, avukatlık mesleğinin bağımsızlığına ve itibarına zarar verebilecek bir düzenleme. Bu konuda bu cümlenin de (d)'nin de çıkarılması gerektiği kanısındayız, buna da itiraz ediyoruz ve bu konuda önerge verdik. Yani şunu demek istiyoruz: 6'ncı maddenin (1)'inci fıkrasının (c) bendi çıkıyor Barolar Birliğinin talebi çerçevesinde, uygundur; (d)'nin de çıkması gerekiyor. Yok öyle bir şey. Ne demek? "Adliye personeliyle olan ilişkilerde mesleğin onur ve vakarına aykırı davranmak..." Kim belirleyecek bunu? Nasıl belirlenecek? Ne olacak? Böyle bir keyfîlik olabilir mi? Belirlilik ilkesine aykırı, bunun da çıkarılmasını istiyoruz ve bunun dışında, nitelik ve ağırlık itibarıyla benzer eylemlerde bulunmak şeklindeki muğlak ifade nedeniyle hukuki belirlilik ilkesine aykırı olduğundan dolayı (y) bendi ile (2)'nci fıkranın (v) bendi ve (3)'üncü fıkranın (g) bendinin teklif metninden çıkarılmasını istiyorum; bu bir.
İkincisi: Değerli arkadaşlar, (4)'üncü fıkranın (a) bendinde, işten çıkarmayla ilgili bendinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir madde var. Arkadaşlar, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden bir ceza hukuku müessesesi. Yani burada hükmün hukuki bir sonuç doğurmadığını ortaya koyan bir ceza hukuku müessesesi. Bazı suçlardan hakkında HAGB verilmiş olmasını otomatik olarak kınama, para cezası ve işten çıkarma şeklinde ağır disiplin cezası yaptırımlarına bağlamak HAGB'nin niteliği ve amacına açıkça aykırıdır. Hakkında dava açılan meslektaşlarımız lehlerine olabilecek HAGB'yi yani otomatik disiplin cezasını kabul etmemeye itecek noktaya getirir. Diğer yandan, HAGB veren mahkeme bir anlamda öngörülen disiplin cezasını da vermiş oluyor. Bu da baro disiplin kurullarının yetkisinin gasbı anlamına gelir. Bu nedenle, bu HAGB'yle ilgili maddenin çıkarılması doğru olur diye düşünüyoruz.
Teşekkür ederim.
Bir şey daha Başkanım, bir şey daha. Şimdi, "barolar" dendi ya, barolar konusunda bir iki cümle etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, yargı 3 ayaktan ibaret; ayakların birisi çökmüş durumda, diğer ayaklar da çökmüş durumda da onu çok konuştum. Yani iddia, karar zaten çökmüş durumda yargının siyasallaştığı Türkiye'de, ona girmek istemiyorum, başlangıçta çok konuştum. Artık yargı aparatlarıyla siyasi mühendislik yapılan bir ülke hâline geldik, saraydan verilen talimatlarla, yargı aparatlarıyla önümüz kesilmek isteniyor.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) -
Tartışmaya sebep olacak şeyler söylemeyin.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu konuda bir iki cümle söylemem gerekiyor.
Bir de 3'üncü ayağı var, bir de 3'üncü ayağı var. Bakın, Şengül Hanım, Ekrem İmamoğlu'nun ve 19 Mart darbe davasıyla ilgili hâkim bırakmadınız. Ben her zaman söylüyorum, "ahmak" davasında ben Adalet Komisyonu Grup Sözcüsü olarak duruşmadaydım, hâkim açıkça orada "Bu söylenen sözün Süleyman Soylu'ya söylendiğini biliyorum." dedi; açıkladı, kendi söyledi; üç gün sonra duruşmada, karar duruşmasında ceza verdi; iki yıl, yedi ay, on beş gün ceza verdi Ekrem İmaoğlu'na. Ondan önceki Samsun'a gönderildi. Burada arkadaşlarımız anlattı, hâkimlerin tayinlerini, nereye gönderildiklerini, onları geçiyorum.
3'üncü ayak, savunma. Savunmaya, tamamen, 12 Eylül faşizminden sonra üniversiteler, güçlü meslek teşekkülleri ve barolar üzerine büyük bir saldırı geldi. Bugünlük iş değil bu yani tümden de size yöneltilen bir durum da yok. Bu çerçevede, güçlü bir baronun, güçlü bir tabipler birliğinin, güçlü bir mühendislik odalarının bulunması iktidarların işine gelen bir olay hâline gelmedi. Şimdi, ne oldu? Barolara avukatların sayısının artması çerçevesinde, hukuk fakültelerinin çoğalması çerçevesinde, ekonomik ve sosyal haklarıyla uğraşan bir meslek grubu oluştu. 204 bin olduğunu söylediniz Sayın Başkan. Yani işçi avukatlar, asgari ücret bile verilmeyen avukatların olduğu ve "home office"lerde dahi işini yapamayan İstanbul, Ankara, İzmir'den ve büyükşehirlerden taşraya gidip de annesinin, babasının evinde kira vermemek için büro dahi açamayan avukatlar oluşmaya başladı. Bu, avukatlık mesleğine, savunma mesleğine yönelik bir olay değildi; bu, itiraz eden, siyasetle ilgilenen ve toplumda "siyasetin en büyük kesimi" olarak adlandırılan; hak, hukuk için mücadele eden bir meslek grubunu tasfiye etmek amacını güdüyordu. Bu çerçevede de çok büyük zor günler geldi avukatlar için. Son durum da barolara geldi. Hatırlarsınız, baro; milletvekili olarak sabahlara kadar mücadele ettik, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekilleri tek tek konuşma yaptı. İkinci barolar... Ne oldu ikinci barolar olabildi mi? Dedik ki: "Olmaz, baroları zayıflatmayın, baroların siyasi görüşü olmaz. Barolar hak, hukuk için mücadele eden yapılardır, savunma hakkına önem veren yapılardır." Ne oldu ikinci barolar kurulabildi mi? Kurulanlar ne yapıyor? Etkili mi? Değiller? Sonra ne oldu? İstanbul Barosu gibi, yılların, Türkiye'nin en eski barosuna yönelik, hem "davaname" adı altında açılan dava, arkasından da 5 Ocakta görülen 26. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek duruşma. Yahu, koskoca Türkiye'nin, dünyanın en büyük barolarından birisi olan İstanbul Barosu Başkanı ve yönetim kurulu yargılanıyor. Neden yargılanıyor? Ve ilginçtir, Anayasa 141 açık ve net. Siz Anayasa’nın 141'e göre davayı görülecek yeri taşıyamazsınız. Siz davayı Silivri Cezaevine götürdünüz, karşısındaki o spor salonunda yapılan duruşmalarda İstanbul Barosu Yönetim Kurulunun odalarına dahi girmelerini engellediniz ya, odalarına giremediler. Siz Ekrem İmamoğlu'nun hakkında açılan İBB kumpas soruşturmalarında İstanbul Barosunun başkan ve yöneticileri Çağlayan'da adliyede odaların dahi sokmadınız, polislerle engel oldunuz. Ondan sonra çıkılıyor "Türkiye'de yargı bağımsızlığı var, Türkiye'de hukuk var." Dünyanın en büyük barosunun yönetim kuruluna ve başkanlarına ve savunmaya yapılan ve Türkiye Barolar Birliğinin ve Türkiye'deki tüm baroların Çağlayan'dan Beyoğlu'na yürümesini engellediniz. Nerede toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı var? Sayın Başkanın başkanlığında 80 baro başkanı Çağlayan Adliyesinden gidip de İstanbul Barosu olan Beyoğlu'na geçemedi, yürüyemedi. Sonra çıkıyorsunuz "Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanın. Özgürlükler var, anayasal özgürlükler var." ifade özgürlüklerine engel oldunuz baro başkanlarının, vatandaştan ifade özgürlüğü kullanmasını isteyeceksiniz. Biz bunları yaşadık. O avukatlarla ilgili kanun değişikliğinde baro başkanı o zamanlar şu anda büyükelçi olan Metin Feyzioğlu vardı, baro başkanlarıyla Eskişehir yolunda durduruldu, Metin Feyzioğlu yoktu yanlarında baro başkanları Ankara'ya sokulmadı arkadaşlar, bu sizin iktidarınızda oldu, sizin iktidarınızda. Siz neden bahsediyorsunuz? O yargının üç ayağı var ya, üç ayağı; avukatları ekonomik anlamda bitirdiniz, 204 bin avukatla fakülteleri açtırdınız. Şimdi de ekonomik ve sosyal haklarıyla uğraşan "işçi avukatlar" diye bir tabir ortaya çıktı ve ondan sonra da çıktınız baroların toplumsal muhalefet ve toplumsal haklarını, savunma hakkını kullanmasına engel olmak için en büyük barodan başlamak üzere baroları cezalandırdınız, terbiye etmeye kalktınız. Bu işin sağı solu yok, bugünü yarını var. Onun için diyorum ki avukatların savunma ayağını kırmayalım, avukatların dışında savunma ayağına destek olalım diyorum.
Konuşmak için teşekkür ediyorum.