KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkan, ülkemiz çok hızlı bir şekilde hukuk devleti olma özelliğini yitirmektedir. Dolayısıyla bugün ülkemizde görev yapan savunma ve yargı makamındaki kişilerin görevlerini hukuka bağlı olarak yapmaları siyasi baskılar nedeniyle çok zor hâle gelmiştir. Bu nedenle, ben uygulama ve kararlarında tüm baskılara rağmen hukukun üstünlüğünü dikkate alarak karar veren, hareket eden hâkim ve savcılarımızı buradan selamlamak istiyorum. Ayrıca, bu zor süreçte, özellikle 19 Marttan itibaren gelişen süreçte avukatlarımız apayrı bir görev yüklenmiş durumdalar. Avukatların herkesin korktuğu, sustuğu ve itaat ettiği dönemde böyle davranma lüksleri yoktur. Avukatlar hangi dönem olursa olsun hukuka aykırı, insan hak ve özgürlüklerine aykırı her ortamda tüm halkın adalet çığlıklarını içine alan o düğmesiz ve cepsiz cüppelerini üstlerine giydikleri zaman korkmaz, susmaz ve hukukun üstünlüğü doğrultusunda bildiklerini yapmaktan geri kalmaz. Dolayısıyla ben buradan bir büyük selamı da avukat meslektaşlarıma, tüm barolara ve Türkiye Barolar Birliğine göndermek isterim. Özellikle de 19 Mart sürecinden sonra 2 kahraman var diye anıyorum: Birisi gençler, diğeri de avukatlardır. Bu arada bu söylediklerimi siyasi olarak da algılamayın lütfen çünkü birçoğunuzun meslektaşıyım. Keşke sizler de Saraçhane'de, keşke sizler de Vatan Emniyetinde, keşke sizler de bizlerle birlikte mahkeme salonlarında olabilseydiniz. Burada yaptığımız konuşmaların çoğunu siyasi değil de demokrasi özlemiyle, hukukun üstünlüğü özlemi ve istemiyle söylemiş olduğumuzu siz de gözlerinizle görürdünüz.

Şimdi, arkadaşlar konuştu, bana da kısa konuşma düşüyor ama şunu da belirtmek isterim: Katledilen baro başkanlarını anarken ki bunlardan birini, geçen hafta Sayın Tahir Elçi'yi Diyarbakır'da andık ama Gümüşhane Baro Başkanımız Ali Günday'ı da anmadan geçemeyeceğim. O da kanunları uyguladı diye katledilmişti, onu da buradan saygıyla selamlamak isterim.

Değerli Başkanım, avukatların bir sürü sorunları var ama 2-3 tanesini de ben söylemek istiyorum, bakıyor Süleyman Vekilim burada. Bir kere CMK ücretleri artık angarya yasağını da aşmış durumda. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bunun asgari ücret tarifesiyle eşitlenmesi gerekiyor. Hemen mümkün olmadığını da biz biliyoruz ama çok ciddi artışlar yapılması suretiyle bu CMK ücret tarifesi ile asgari ücret tarifesinin artık dengelenmesi gerekiyor. Gerçekten, bu, vatandaşın etkili bir hukuki yardıma erişmesinin önünde de büyük bir engel, kaliteli bir hukuki yardım alması bu koşullarda mümkün değil.

Kamu avukatlarının özlük ve ekonomik haklarının da verilmesi gerekiyor. KVKK ve özellikle -vekilim de söyledi- gizlilik kararlarıyla avukatların dosyalara erişimi üzerindeki bu yasaların da kalkması gerekiyor; fiili, keyfî uygulamalar var. Biz adliyedeyken, duruşma salonunun önündeyken kimin tutuklanacağı, kimin tutuklanmayacağı kararını, kimin sevk edilip sevk edilmeyeceğini maalesef basından ve basın mensuplarından öğreniyoruz. Bu da kabulü mümkün olmayan bir durumdur.

Yine, bir başka husus da -hep söylüyorum- Çağlayan Adliyesine vatandaşlarımızın erişiminde çok büyük bir engel var. Burada Adalet Bakanlığı yetkililerine de sesleniyorum: Dünyanın hangi ülkesinde adliye binasının dışında barikatlar var, adliye binasının önünde barikatlar var,adliye binasının içerisinde barikatlar var, adliye binasının içerisindeki katlarda, koridorlarda barikatlar var, o barikatların arkasında polisler var, maskeli polisler var? Kabul edilebilir bir şey değil. Dünyanın hangi ülkesinde o...

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Savcıyı tehdit ediyorlar adliyede.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Onu geçin lütfen yani, onu geçin; onu söylerseniz sabaha kadar konuşuruz biz. Bunlar o uygulamayla ilgili bir şey de değil yani her yerinde var.

Şimdi, şunu da özellikle söyleyeyim bakın: Orada çelik yelekli polisler, maskeli polisler bize karşı duruyor, milletvekillerine karşı da duruyor yani halka karşı duran zaten milletvekiline dursun ama böyle bir şey kabul değil. Bir de zimmet yapmışlar o barikatları yani "25. Ağır Ceza Mahkemesi, zimmetlidir." diye üzerine de yazmışlar. Böyle bir şey kabul edilebilir değil. Bunun dışında da avukatların geçemeyeceği alanları -Sayın Bakan ne kadar "Yoktur, yoktur." dese de var- biz görüyoruz. Nitekim, İstanbul Baro Başkanlığı da dava açmış durumda.

Bir şeyi de söyleyeyim, bitiriyorum: Vatan Emniyet... Dünyanın hiçbir emniyetinde böyle bir uygulama yoktur yani uyuşturucu maddeler elde ediliyor, oraya konuyor ve orada bekleyen avukatlar, o kötü koşullar içerisinde, nezarette bekleyen o insanlar o kötü koşullar içinde, yazın da sıcağıyla, uyuşturucu maddenin de vermiş olduğu başka kokular ve nedenler nedeniyle orada durmak zorunda kalıyor. Burada Ceza ve Tevkifevleri Daire Başkan Yardımcısı Sayın Mehmet Bey de var; lütfen, gidin, gözünüzle görün. Ben, Mecliste çekim yaptım, bir santim ilerleme yok. Sadece ilerleme nerede var biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı adayımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız nezarethaneye gitti, hemen açıklama yaptı, dedi ki: "Burayı bize verin, olması gereken hâle getirelim." Sadece boyama yapabildiniz. Buraların acilen insan onuruna yakışır bir hâle getirilmesi gerekiyor. Bunun da altını çizerek tekrar belirtmek isterim.

Konuşmamı ilerleyen saat nedeniyle kısa kesiyorum.

Teşekkür ediyorum.