| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .12.2025 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; infazda eşitlik, infazda adalet çok önemli. Tabii, bu infazla ilgili düzenlemelerde yani palyatif çözüm arayışlarıyla yola çıkmamak gerekiyor. Burada torba yasa mantığıyla infaz hukukunda ya da halk arasında "af" denilen biz de "infazda indirim" denilen düzenlemeleri yapamayız. Bu infaz hukukuyla ilgili bir düzenleme yapılacaksa bütün konuların ortaya konulduğu, infaz hukukunun tartışıldığı ve nereden nereye gidebilecek, cezaevinde bulunanların yaşam hakkından, idare ve gözlem kurulularının tartışıldığı bir noktada ceza adaletinin infazdaki kalan vatandaşların haklarını da tartışmak gerekiyor.
Şimdi, bundan 31/7/2023 tarihi öncesinde işlenmiş suçlar nedeniyle değil, kesinleşmiş suçlar nedeniyle daha önce gelen bir düzenleme yapılmıştı. Biz o zaman söylemiştik gene Komisyonda, "Aynı suç, aynı tarih ve farklı infaz mümkün değil." dedik yani kesinleşmesi şart değil. Örneğin, Aydın'da işlenmiş, aynı tarihte işlenmiş bu suçun Aydın mahkemelerindeki hızıyla İstanbul'da işlenmiş aynı suçun hızı farklı, kesinleşmesi de farklı. Bunun eşitsizliklere neden olacağını söyledik ve dediğimiz çıktı ve iki yıldan beri de bu konuda, bu eşitsizliğin giderilmesi gerektiği konusunda biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak açıklamalarda bulunduk ve bugüne geldik. Bugüne geldik ama yine bir yargı paketinin içerisinde, 38 maddelik paketin içerisinde bir nokta olarak geldik. Şimdi, millet yargı paketine bakmıyor, milletin baktığı nokta 27'nci madde. Biraz önce Twitter'a girdim, 20'nci maddeye gelindiğini, 21'inci maddeye gelindiğini de millet izliyor. Ne bekliyor? Millet, adil yargılanma hakkı ihlalleri nedeniyle Anayasa Mahkemesine giden 2024'teki 100 bin bireysel başvuru hakkının yansımasını bekliyor -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yüzde 35,8'le Türkiye hak ihlallerinde en fazla başvuru yapan vatandaşı olan ve 125 tane emsal kararı olan yapıyla- Türkiye'de hukuk düzeninin, hukuk devletinin aşındığını gördüğü için hak taleplerinde bulunuyor. Bazen atladığımız noktalar da oluyor. Atladığımız noktalarda bakıyoruz, bize günde 5 bine yakın Twitter'dan ya da SMS'ten yazılar geliyor. Yani olay şu: Anayasal düzene karşı işlenen suçlar, casusluk suçları, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar kapsam dışında mı, değil mi? Terörle Mücadele Kanunu denilince akla öyle şiddete filan bulaşmış örgüt üyeleri gelmesin; burada, örneğin, onlarca gazetecinin yargılandığı hedef gösterme suçu da bu kapsamın içine giriyor ya da örgüte yardım gibi suçlar da var, okuyan yazan insanların kapsam dışında giriyor bu düzenlemeyle beraber. Yani öyle bir şey ki vatandaş adalet çığlıklarında; ehliyet affı, ekonomik suça ekonomik ceza, çek hapis cezalarının kaldırılması, TCK 158 ve TCK 245'teki düzenlemeler, uzlaşmaya açılması, adli para cezalarında kapsamlı düzenlemeler istiyor. Ve cezaevlerinden bir çığlık var; cezaevlerindeki çığlık... Yani infaz sisteminin artık çürümüş olduğu, artık hasta mahkûmların, çocukların infaz sistemindeki yaşam hakkı müdahaleleri konusunda idare gözlem kurullarının yaptığı keyfî kararlara karşı tepkiler var. Ne yapmak gerekiyor? Bu sistemde, sistemi sadece böyle... Biraz önce dediğimiz gibi, denetimli serbestlik uygulamalarının kapsamının genişletilmesiyle çözülecek bir nokta değil bu. Geçenlerde de sordum, konuşulan nokta bundan 50 bin kişinin 55 bin kişinin yararlanacağı, daha sonraki süreçte de düzenlemeyle birlikte 115 bin kişiye çıkacağı konuşuluyor ama bu sayıyı doğrulayacak kamuya açık bir kaynak bulunmuyor. Yani Adalet Bakanlığında, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünde daha önce işlenen suçlarla ilgili verilere biz ulaşamıyoruz. Verilere ulaşmak için soru önergesi veriyoruz, soru önergelerinde gereken yanıtları da alamıyoruz. Yani şeffaflık konusunda da Adalet Bakanlığından ne yazık ki... Anayasa’nın 98'inci maddesi çerçevesinde vermiş olduğumuz soru önergeleri karşılığında verilen cevaplarda -on beş günde değil ama- Adalet Bakanımızın dediği gibi "En fazla cevap veren Bakanlık biziz." gibi düşünceleriyle karşılaşıyoruz. Yani şuraya gelmek istiyorum: Burada bu yararlanacak kişi sayısını doğrulayacak rakam biz bulamıyoruz, bu çerçevede kamuya açık bir kaynak da yok. Bakıyoruz, artan sorunlar farklı cezaevlerinde, hapishanelerde. Şimdi, E tipi, F tipi cezaevleri değişti; yüksek güvenlikli cezaevleri dışında bir de kuyu tipi cezaevleri, hapishaneleri çıktı. Yani Buca'ya gidiyoruz, kuyu tipi cezaevi, Çorlu'ya gidiyoruz kuyu tipi cezaevi... Ama biz bunu söylediğimiz zaman da "Bizim kuyu tipi cezaevlerimiz yok." deniyor. Bu konuda da şeffaflık yok, bu konuda da ulaşabileceğimiz bir nokta yok. Kuyu tipi hapishaneler olarak bilinen cezaevlerinde artan sorunların ise yargı reformu iddiasıyla yola çıkılan bir değişiklik açısından dikkate alınması gerekmiyor. Bu çerçevede bununla birlikte İnfaz Kanunu'nda yaptığımız palyatif çözüm arayışları faydadan çok zarar getiriyor. Yani birisini, bir kesimi alıyorsun, diğer kesimleri almak durumundasın, onları alamıyorsun, eksik kalınıyor. Örnek vereyim; yani son bir haftadan beri haklı olarak vicdan açısından depremde vefat edenlerin yakınları arıyor bizi ve bu düzenlemeden yararlanacakları kaygısıyla -anneleri, babaları, çocukları vefat etmiş, yakınları vefat etmiş- toplum vicdanı açısından böyle bir düzenin içine girilmemesi gerektiğini bize ikaz ediyorlar. Daha önce söyledim, 3 çocuğu Kahramanmaraş'ta depremde binanın altında kalan annenin çığlıkları var ve avukat oğlunun ölümü nedeniyle bir babanın çığlıkları var. Yani "Cinayet suçluları, kadın cinayetlerini işleyenler, tecavüz, istismar suçları, gasp, yaralama, kaçırma gibi suçları işleyenler, deprem davaları bu kapsama giriyor, biz bundan rahatsızız." diyen de bir mağdur kesim var. Yani bir sıkıntı var, bu sıkıntının çözümü ne? Yargı reformu ama 11 tane yargı paketiyle çözülecek bir İnfaz Kanunu'ndaki palyatif çözüm arayışlarıyla değil. Sürekli değişiklikler ve örtülü aflarla yamalı bir bohçaya benzeyen İnfaz Kanunu'ndaki bu değişiklik alışkanlığı toplumun ceza adaletine güvenini azaltıyor. Öte yandan sayılarının çokluğu ve imkânların zayıflığı infaz sisteminin izolasyondan öte bir anlam taşıyamamasına neden oluyor. Bakıyoruz bugün ceza hukuku profesörleri dahi bu karmaşık sistemle artık onlar da ilgilenmiyor. Örneğin bir infaz düzenlemesi yapıyoruz, Denizli'de üç gün yatıyor, dışarı çıkıyor. Deniliyor ona başka arayanlar, bizi arayanlar "Bir gün yatıp da dışarı çıkabileceğimiz yer var mı?" diye soruyorlar. Çanakkale'de beş gün yatan çıkıyor. Başta Ankara'da bir gün yatan çıkıyor. Öyle bir karışıklık var ki infaz düzenlemesinde şu anda savcı mesleğinde bulunan infaz savcıları tedirgin, çıkacak ve uygulama nasıl olacak diye tedirginlik var. Yani insanlar güvenilirliği tartışmalı hesaplama araçlarıyla kendilerinin veya yakınlarının infazını anlamlandırmaya çalışıyor. Sizlere, milletvekillerine telefon ediyorlar "Daha önce şu cezayı aldı, şu çıkarsa ne olur, çıkmazsa." diye. Biz de artık infaz hukukçusu olmaya başladık milletvekilleri olarak hem konu hem alan açısından hem de yatılacak sayı açısından, gün açısından. Olması gereken ne? Olması gereken İnfaz Kanunu'nun bir bütün hâlinde gözden geçirilmesi. Olması gereken demokratik bir ortamda yeniden infaz hukukunun ele alınması; torba yasalarla değil, gerçekten infaz hukuku açısından bütün geneliyle birlikte. Böylelikle hem ceza adaletinin tesisi hem de infazdan beklenen yararların sağlanabilmesi mümkün olabilecek. Bununla birlikte ceza hukukunun tüm toplumun vicdanını yaralayan uygulamalarına son verilmeden, hukuka dönüş sağlanmadan bu değişikliğin tek başına yapılması da bir anlam ifade etmiyor. Yani bu değişiklik çıktıktan sonra yani bu deprem davalarından yararlanacak sanıkların ya da gelecekte yer alacak kişilerin olması beni vicdanen yaralıyor. Yani bu konuda kadın cinayetlerine yönelik işleyenler yararlanacak, bu beni rahatsız ediyor. Uyuşturucu ticaretinin içerisinde bulunanlar yararlanacak, bu bizi rahatsız ediyor. Ben buradan bir çağrı yapıyorum: Tüm partilerin bu infaz hukukuyla ilgili yargı reformu çerçevesinde tüm bu suçlarla ilgili olarak bir etki analiziyle birlikte oturalım, birlikte olalım ve ceza adaletiyle birlikte infazda eşitlik ve adaletin sağlanması çerçevesinde birlikte çalışma yapalım diyoruz çünkü bu çığlıklar bitsin, bu çığlıklarda bulunanlara da bir karşılık verelim diyorum.
Teşekkür ederim.