| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 04 .12.2025 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, bu bağlantılar nedeniyle 30, 31 ve 32'nci madde konusunda bir konuşmam olacak.
Kanun teklifinin genel gerekçesinde Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere "Hukuk devletinde yer alan ceza hukuku kuralları, önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü ve adil ve orantılı olmalıdır." diyor, bu ifade yer alıyor. Belirtilen Anayasa Mahkemesi kararları esasen AKP iktidarının kanun tekniği ve esasını getirdiği niteliksiz kanunlaştırmanın sonucudur. 2002 yılından bu yana iktidarda bulunan AKP, yürürlükte bulunan hemen hemen bütün kanunlarda değişiklik yapmıştır. Bu kanunların kabul edilme sürecinde müzakereci demokrasi araçlarına başvurmamış, muhalefetin öneri ve eleştirilerini dikkate alınmamıştır. Bunun sonucunda açılan iptal davaları sonucu Anayasa'ya aykırı olan pek çok kanun hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve kanun teklifi gerekçesinde belirtildiği üzere birçok karara konu olmuştur. Bu da istikrarlı ve yerleşik hâle gelmiş olan bir kanun tekniğinin bulunmadığı, kamu yararı yerine siyasi sonuç elde etme ve iktidarın otoritesini tesis etme odaklı bir yaklaşımla hareket edildiğinin açık göstergesidir. Verilen bu kanun teklifinin genel gerekçesi de bunun itirafı olup çoğunlukçu Anayasa'ya dayalı kanun yapma sürecinin doğal sonucudur.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararı gerekçe gösterilerek teklifteki birçok konu şekillendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 5651 sayılı Kanun'un kişilik haklarının ihlaline ilişkin 9'uncu maddesi hemen hemen aynı hükümlerle yeniden düzenlenmiş, öngörülen cezalar ise arttırılmıştır. Bu açıdan Anayasa Mahkemesi iptal kararı gerekçeleri istikametinde hareket edilmediği ve kelime oyunları yapılarak durumun geçiştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Ayrıca daha önce gündeme gelen tekliften farklı olarak, kanun teklifinin genel gerekçesinde AKP iktidarının temel hak ve özgürlükler bakımından yaklaşım ve icraatlarıyla taban tabana zıt şu ifadelere yer verilmiş, normatif süsleme yapılarak zehirli ağacın meyveleri gizlenmeye çalışılmıştır: "Adalet, insanlık tarihinin en kadim kavramlarından biri olarak bireylerin haklarının korunmasını, toplumun düzenini ve devletin meşruiyetini sağlayan temel değerdir. İnsanların birlikte yaşamaya başladıkları ilk çağlardan itibaren oluşmaya başlayan adalet kavramı, sosyal ve ekonomik ilişkilerin yoğunlaşmasıyla giderek önem kazanmış ve artık çağımızda bir amaç durumuna gelmiştir. Hukuk sistemlerinin nihai amacı, yalnızca bireyler arasındaki ihtilafların çözümü değil, aynı zamanda toplumun bütününde güven, istikrar ve barışın tesis edilmesidir. Bu bağlamda adalet, hem bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin teminatı hem de devletin faaliyetlerinin meşruiyet ölçütüdür." Genel gerekçenin bu ilk paragrafında yer alan, koyu olarak belirlenen ibareler AKP iktidarının yirmi üç yıllık yönetiminde olmayan ilkelerin reform söylemleriyle vitrine korunmasından ibaret olup âdeta itiraf niteliğindedir.
Anayasa Mahkemesi kararında ifade özgürlüğüne getirilen müdahalenin hukuki güvenlik ve belirlilik ölçütleri bağlamında tereddütlere yol açtığı ve kapsamıyla sınırlarının belirli olmadığı belirtilerek iptal kararı verilmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçeleri değerlendirildiğinde, kanun teklifinin 30, 31'inci maddelerine getirilen, yeni olduğu iddia edilen hükümleri Anayasa Mahkemesi gerekçesine uygun olmadığı, kelime değişikliği yoluyla âdeta aynı hükmün getirildiği ve hukuku belirsizliklerin bulunduğu görülmektedir. Teklifin 30'uncu maddesi 2/1-ö maddesinde "içeriğin çıkarılması ve/veya kaldırılması" yerine "internetten kaldırılması" ifadesi getirilmektedir. Bu ikisi arasında bir fark bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla aynı işlem esası farklı olmayan kelime değişikliği yoluyla tekrar getirilmektedir. Yine, teklifin 31'inci 8/4 maddesinde ise "içeriğin çıkarılması ve/veya" şeklinde aynı ifadeye yer verilerek düzenleme yapılmaktadır: Anayasa Mahkemesi tarafından BTK Başkanına verilen içeriğin yayından çıkarılması yetkisi masumiyet karinesine aykırı bulunarak iptal edilmesine rağmen teklifte bu yetkinin hâkim onayı şartı konularak aynı şekilde geri getirilmiş olduğu görülmektedir. Bu husus Anayasa’nın 38'inci maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/2 maddesine açıkça aykırıdır. Bu nedenlerle getirilen düzenleme Anayasa’nın 11'inci maddesinde yer verilen "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz." hükmüyle Anayasa’nın 153'üncü maddesinde yer verilen "Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." hükmüyle düzenlenen Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesine açıkça aykırı olduğu açıktır.
İkinci olarak teklifin 32'nci maddesiyle madde 9/2 ve madde 4 "Sulh ceza hâkimliğince, ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde yirmi dört saat içinde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilir." hükmünde ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde yetkisi hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ve hukuki güvenlik ilkesinden yoksun olması ve bu sebeple de Anayasa’nın 2'nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine ve Anayasa’nın 38'inci maddesinde yer alan suç ve cezalarda kanunilik ilkesine aykırı olduğu açıktır. İlk bakışta ihlal doktrinin her ne kadar çatışan hakların dengesi itibarıyla gerekli bir yaklaşım olduğu dile getirilse de taşıdığı hukuki belirsizlikler, ifade hürriyeti bakımından keyfî bir sınırlayıcılığa dayanak olabilecek ve düzenlemeyle Anayasa’nın 13'üncü maddesine açıkça aykırılık oluşturacaktır. Bu nedenle 30'uncu madde, 31'inci madde ve 32'nci madde AYM kararlarının gerekçesini karşılamayan, BTK Başkanına tek tuşla erişimin engellenmesi yetkisi veren düzenlemedir. Suç şüphesine dayalı olarak başkana karar verme yetkisi tanıyan 31'inci maddenin dördüncü fıkrası düzenlemesi yargı yetkisinin devredilmesi, masumiyet karinesinin ihlali, adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracağı açıktır. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukuki belirlilik ilkesi ve ölçülülük ilkesine aykırı, keyfîliğe sebebiyet verecek düzeyde idari takdir yetkisi tanıyan düzenleme Anayasa Mahkemesinin kararının gerekçelerini karşılamamaktadır. "Ayrıntılı incelemeye gerek olmaksızın" ifadesi ise 32'nci maddede adil yargılanma hakkının ihlalidir. Hak arama hürriyetini ihlal ederek yargı makamlarına açıkça özensiz karar verme yetkisi tanımaktadır. Türkiye'den günlük erişimi 10 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların içeriği çıkarmama direnci göstermesi hâlinde ilgili kişinin talebi üzerine internet trafiği bant genişliğin kademeli olarak yüzde 50'den yüzde 90'a kadar daraltılması öngörülmektedir. Sosyal medyada tek bir şikâyetle yüzde 50 ve 90 arasında bant daraltma yaptırımı uygulanması öngörülüyor, açıkça ifade hürriyetinin gasbıdır. Aynı zamanda sansür amacı taşıyan bu düzenleme ölçülü ve orantılı değildir, hukuki güvenlik ve adil dengeyi ihlal eden bir düzenlemedir. Madde 33'te işletmeye özel nitelikli kişisel veri işleme hakkı veren bu düzenleme veri güvenliğini garanti etmemektedir. Özel hayatın gizliliği ilkesine aykırı bir değişiklik yapılarak kişisel verileri tehlikeye atarken bu verilerin kötüye kullanılması noktasında da herhangi bir yaptırım öngörülmemektedir. Bu çerçevede 30, 31, 32'nci maddelerinin Anayasa Mahkemesinin gereklerini karşılamadığından dolayı bu paketten çıkarılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.