KOMİSYON KONUŞMASI

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, İçişleri Bakanlığının değerli bürokratları; Türkiye demokrasi, özgürlük ve insan hakları ve hukuk devleti bakımından derin bir kriz içindedir. Bunu sadece biz söylemiyoruz, bütün dünya söylüyor. Hangi uluslararası raporu okursanız bunu bulabilirsiniz. Bu derin krizde İçişleri Bakanlığı önemli bir aktör. Neden önemli bir aktör? Çünkü İçişleri Bakanlığının kuvvet kullanma yetkisi var. Kolluk güçleri İçişleri Bakanlığına bağlı. O nedenle, İçişleri Bakanlığı burada son derece önemli bir rol oynuyor. Kuvvet kullanma yetkisi var tabii, bu, meşru bir yetki. Fakat bütün mesele, bu kuvvet kullanmanın meşruiyeti var mı, yok mu, meşru bir dayanağı var mı, yok mu? Pek çok durumda görüyoruz ki böyle bir meşruiyetten yoksundur kolluk güçlerinin kuvvet kullanması.

Kolluk kuvvetlerinin kuvvet kullanmasının meşruiyetten yoksun olduğunu ve temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlandığını gösteren iyi bir örnek toplantı ve gösteri yürüyüşleri alanındadır. Bununla ilgili şöyle bir rapor okumak istiyorum, bir karar okumak istiyorum. Türkiye'nin de taraf olduğu, üyesi olduğu Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesi 23-25 Eylül tarihleri arasında bir toplantı yaptı. Bu toplantıda Türkiye'deki toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğünün kullanılması görüşüldü ve aynı zamanda, bununla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması konusu ele alındı ve bir karar kabul edildi. Bu kararda, önce Türkiye'nin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu eleştiriliyor; deniyor ki: "Bu Türk kanununa göre, 2911 sayılı Kanun'a göre eğer bir gösteri bildiri yapılmadan gerçekleştirilirse bu otomatikman 'kanunsuz gösteri' sayılmakladır ya da bir gösteri İçişleri Bakanlığı, ilgili makamların gösterdiği yerde ya da tarihte ya da zamanda yapılmazsa bu da otomatikman 'kanunsuz gösteri' sayılmaktadır. 'Kanunsuz gösteri' sayıldı mı, bu gösteri barışçı olup olmadığına bakılmaksızın kolluk güçleri tarafından kuvvet kullanılarak dağıtılmaktadır. Bu karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun değildir çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının tek sınırı barışçı olup olmadığıdır yoksa bildiri yapılıp yapılmadığı ya da İçişleri Bakanlığı tarafından, valilik tarafından gösterilen yerde yapılıp yapılmadığı değildir. Bu, sistematik bir problem yaratmaktadır Türkiye'de, hak ve özgürlükler ve bakımından yaygın ve sistematik bir problem yaratmaktadır." Diyor ve bu problemle ilgili şu sorunlara değiniyor: "Orantısız güç kullanılmasıyla ilgili olarak, Gezi olaylarından kaynaklı 329 tane kolluk güçleriyle ilgili soruşturma yürütülmektedir. Aradan iki yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen bu soruşturmalardan sonuç alınamamıştır ve sadece 3 tane polis mahkûm olmuştur şimdiye kadar. Bütün bunlar göstermektedir ki bu soruşturmalar etkili bir biçimde yürütülmemektedir, uluslararası standartlara uygun olarak yürütülmemektedir ve polislere bir koruma sağlanmaktadır." Bir kere bu problemi söylüyor.

İkinci problem olarak biber gazına değiniyor. "Biber gazının insanların yaşam hakkına ya da yaralanmasına yol açmayacak bir şekilde kullanılmasını sağlayacak güvenceler bir türlü sağlanamamaktadır. Bu güvenceler eksiktir Türkiye'de biber gazının kullanılmasında." diyor. "O yüzden, her toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde birtakım insanlar yaralanmaktadır ya da yaşam haklarından mahrum bırakılmaktadır." Ve bunlarla ilgili gerekli güvenceleri sağlayacak tedbirlerin alınmasını istiyor ve Türk makamlarından bu konuda bilgi verilmesini istiyor 31 Aralık 2014 tarihine kadar. Yani, aşağı yukarı on gün sonra İçişleri Bakanlığı bu konuda bilgi verecek ve Mart 2015 toplantısında bu konu yeniden ele alınacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, Sayın Türmen, buyurun.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani, ümit ediyorum ki bu verilecek bilgiler kamuoyuna açık olarak verilir, İçişleri Bakanlığından Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine gidecek bilgileri biz de öğrenme hakkına sahip olabiliriz.

Şimdi, burada, tabii, enteresan olan şey şu: Bu kadar kanunsuzlukla kullanılan kuvvetin, bu toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkına karşı bunu ihlal ederek kullanılan kuvvetin gerekçesi kanunsuz toplantı yapmaktır. Oysa, burada hem bir Anayasa'nın ihlali vardır hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3'üncü maddesinin ve toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili 10'uncu maddesinin ihlali vardır. Yani, hem sözleşme ihlal edilmekte hem de Anayasa ihlal edilmektedir. Çünkü, Anayasa'nın 90'ıncı maddesi diyor ki: "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, insan haklarıyla ilgili bir sözleşmenin hükümleriyle Türk yasaları çeliştiği takdirde İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına öncelik verilir." Yani, bu şu demektir: Türkiye 2911 sayılı Kanun'da, toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili Kanun'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre gerekli değişiklikleri yapma yükümlülüğü altındadır. Yapmadığı sürece devamlı bir problem ortaya çıkacaktır, insan hakkı ihlalleri doğacaktır ve bunlar karşısında Türkiye ağır bir baskı altında olacaktır uluslararası toplumda.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakanın bu sabahki konuşmasında genel kolluk gözetim komisyonu kurulmasına ilişkin kanun tasarısından söz edildi. Çok güzel tabii bu fakat bu nedense bir türlü kanunlaşmıyor. Yani, iktidar partisi birçok şeyi derhâl, bir hafta kanunlaştırdığı hâlde bu bir türlü kanunlaşmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türmen, lütfen, toparlarsanız...

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bir de bunun amaçları arasında güvenlik birimlerimiz hakkında yersiz iddiaların önüne geçilmesi gibi bir amaçtan söz ediliyor. Efendim, böyle bir şeyin amacı güvenlik birimlerini aklamak olmamalı; böyle bir şeyin amacı insan hakları ihlallerini önlemek olmalı. Onun için, bu bakımdan da Sayın Bakan aydınlatıcı bilgi verirse çok müteşekkir kalırım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.