KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Öncelikle, dün Gürcistan sınırında meydana gelen elim uçak kazasında kaybettiğimiz Mehmetçiklerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. Aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, en başta kıymetli ailelerine, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Evet, bugün çalışma hayatı ve engellilik başlığı çerçevesinde sosyal taraflarla bir aradayız ve engelli bireylerin çalışma hayatındaki konumunu, yerini ve geleceğini konuşmak üzere bir aradayız. Engelli istihdamı sadece bir sosyal politika konusu değil, sadece ekonomi konusu değil, sadece hukuk metinlerinin konusu değil; bu konu emeğin, üretimin, hakkaniyetin ve toplumsal barışın tam da merkezinde olan bir ortak sorumluluk konusu. Komisyon olarak bu sürece başladığımızda hep şunu ifade ettik: Engellilik sadece birkaç Bakanlığın, birkaç grubun, birkaç kişinin ve Komisyonun konusu değil, eğitimden sağlığa, sosyal hizmetlerden istihdama, ulaşımdan yerel yönetime kadar her kurumun, herkesin, 86 milyonun sorumluluğu. İşte, bugün burada, bu sorumluluğun gerek sendikalar ve işveren örgütleri boyutunu ve gerekse diğer -bu anlamda- paydaşları ilgilendiren boyutunu ele alacağız.

Elbette ülkemizde engelli istihdamına ilişkin çok ama çok güçlü bir yasal çerçeve var. 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Kanun'la birlikte engelli bireylerin topluma tam ve eşit katılımı bir devlet politikası olarak tanımlandı. Ardından 4857 sayılı İş Kanunu ve bu kanunun 30'uncu maddesiyle 50 ve üzeri çalışanı olan iş yerlerinde özel sektörde en az yüzde 3, kamuda en az yüzde 4 oranında engelli çalıştırma yükümlülüğü getirildi. Elbette bu hukuki çerçeve çok ama çok kıymetli ama bu hukuki çerçevenin sahada uygulanması bir o kadar kıymet arz ediyor. Elbette kâğıt üzerinde var olan kota ve bununla birlikte sahada karşılaştığımız tablo bizlere çok daha gerçekçi bilgiler sunuyor. Aslolan engelli bireylerin işe adil erişimini ve işte kalıcı olmasını sağlamak ve sadece giriş kapısını açmak değil içerideki tüm koridorları da engelliler için erişilebilir hâle getirmek.

Komisyon olarak çalışmalara başlarken 4 temel hedef ortaya koyduk: Birincisi, engelliliği sadece sosyal yardım ekseninde değil hak temelli bir bakışla ele almak. İkincisi, merkezî yönetim, yerel yönetimler, sivil toplum ve sosyal taraflar arasında sürdürülebilir bir zemini tesis etmek. Bir diğeri mevzuat ile uygulama arasındaki mesafeyi tespit edip bu mesafeyi azaltacak çözüm önerileri geliştirmek. Dördüncü olarak tüm engel gruplarını, bütün hayat evrelerini ve bütün bölgesel farklılıkları kapsayan bütüncül bir fotoğrafı ortaya koymak.

Komisyon olarak sahadayız, hem sivil toplumla hem bireylerle, aileleriyle ve hem de kamuyla, özel sektörle bir araya geliyoruz ve bu çerçevede bugün sendikalarımızdan ve işveren örgütümüzden bu anlamda engelli bireyler açısından iş gücü piyasasını ve bu çerçevede karşılaşılan konuları, bununla birlikte iyi uygulama örneklerini dinlemek istiyoruz. Örneğin kota uygulaması sahada nasıl işliyor? Sadece cezadan kaçınmaya dönük bir yaklaşım mı hâkim yoksa özel sektör bu konuda hassas davranıyor mu? Kotasını yerine getirmeyen işverenlere yönelik caydırıcı uygulamalar yeterli mi? Makul düzenleme, iş yeri uyumlaştırma, iş koçluğu gibi uygulamalar hangi ölçüde hayata geçebiliyor? Elbette bir istihdamı konuşurken sadece işe yerleştirme odak noktası değil, eksik olur çünkü burada aslolan iş yerine aidiyettir ve kariyer sürekliliğidir. O yüzden, engelli bireyin performansına uygun pozisyonda istihdam edilmesi, eğitim ve yükselme imkânlarına erişmesi, çalışma arkadaşlarıyla olan sağlıklı iletişimi ve insan kaynakları politikalarında ayrımcılığa maruz kalmaması çok ama çok önemli. Bunlar güvenli çalışma ikliminin olmazsa olmazları. Tabii ki sendikalar bu noktada güçlü birer sosyal diyalog aktörü ve hak savunucusu; toplu sözleşme süreçleri, iş sağlığı ve güvenliği kurulları, iş yeri komiteleri ve bu anlamda engellilik perspektifini taşıma açısından önemli bir konu.

Tabii, istihdam noktasında işverenler ve işverenlerin bu anlamdaki sorumluluğu ve istihdam stratejilerine engelli istihdamı boyutunu ana eksenlerden biri olarak yerleştirip yerleştirmedikleri; o yüzden kota sisteminin ruhunun korunması çok kıymetli ve kotayla birlikte "Bu toplumun her alanında engelli bireylerin yeri vardır." iradesinin diri olması da çok kıymetli. Tabii ki bazı iş yerlerinde karşılaştığımız durum kotanın bazen mecburen doldurulan bir tablo satırına dönüşmesi. Biz istiyoruz ki bu anlayış değişsin ve engelli çalışan iş yerinde statü gereği değil katkısıyla, yetkinliğiyle ve emeğiyle var olsun. İşte, bu noktada İŞKUR'un danışmanlık ve mesleki eğitim mekanizmaları, bu anlamda istihdam destek mekanizmaları ve bununla birlikte Hazine tarafından karşılanan prim teşvikleri ve korumalı iş yeri modelleri bütüncül bir bakışın aslında ipuçları. Bizim bunları hep birlikte -ne yapmamız gerekiyor- büyütmemiz gerekiyor, güçlendirmemiz gerekiyor. Tabii, bugün hem sendikalarla olan, diğer paydaşlarımızla olan konuşmalarımız hem de bundan sonra gerek rapor sürecinde ve gerekse diğer paydaşlarımızla olan akıl, ortak akıl çalışmalarımız bize ışık tutacak. Ben o yüzden hem sendikalarımıza hem işveren örgütlerine teşekkür ediyorum.

Tabii, bugün Mecliste yoğun bir gündem var. O yüzden zamanlama konusunda çok hızlı ve net olmamız gerekiyor. Ben bu kapsamda ilk misafirimize sözü veriyorum.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Bakanım, sendikalar dışındaki engelli haklarıyla ilgili değinmek istediğim bir husus var, müsaade ederseniz.

BAŞKAN MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Onları bir dinleyelim, onun akabinde.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sendika dışı, sağlıkla ilgili.

BAŞKAN MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU - Tamam, onun akabinde sizi dinleriz.

Evet, şimdi HAK-İŞ'ten Profesör Doktor Ahmet Sarıtaş, buyurun.