| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 17 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, asker ve sivil bürokratlarımız, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, biraz evvel Sayın Kuşoğlu değindi yani bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak iki görevimiz var, bir yasama bir de denetim görevimiz. Bizim sayın bakanlara bağlı bulundukları kurumlarla ilgili ve bakanlığıyla ilgili sorduğumuz sorular bir bakıma, bir nevi denetim görevidir. Hiçbir şekilde Bakanlığınız döneminde yazılı sorularımıza yanıt alamadık. Bunun yorumunu ben şöyle yapıyorum: Hiç kusura bakmayın, siz, AKP'li 312 milletvekili varken dışarıdan bakan olarak atandınız. AKP'li milletvekili arkadaşlarımı rencide etmek değil amacım ama belki onların üzerinde görebilirsiniz kendinizi ama yüce Meclisin üzerinde asla göremezsiniz. Bizim sorduğumuz sorulara yanıt vermeniz gerekir, bu bir.
İkincisi: Siz eğer sorularımıza yanıt vermiş olsaydınız şimdi söyleyeceğim sözcükleri belki kullanmayabilirdim. Siz 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra, o günkü bakanın görevden ayrılmasından itibaren -yanılmıyorsam 26 Aralık tarihinden itibaren- göreve başladınız. Şimdi, esas göreve başlayış amacınız, Meclisin denetiminden de kaçmış olmanız nedeniyle -bunları bütünleştirerek söylüyorum- herhâlde bu 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sürecinde bu operasyonları püskürtme, yolsuzluk yapanları koruyup kollama konusundaki becerinize güvenilmiş olmalı ki böyle bir göreve getirildiniz.
Burada bir çift sözüm de arkadaşlarıma, milletvekili arkadaşlarıma: Söze her başladıklarında millî iradeyi dilinden düşürmezler ama seçilmeyip atanan birisinin milletvekillerini ciddiye almamasına ses çıkartmamalarını hayretle izliyorum.
SALİH KOCA (Eskişehir) - Martta millet gerekeni yaptı.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Özür dilerim, ben bir devam edeyim.
SALİH KOCA (Eskişehir) - Millete bak, millete.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ben bir devam edeyim, sonra siz de söz alır konuşursunuz
SALİH KOCA (Eskişehir) - Martta millet cevap verdi 25 Aralık ve 17 Aralık operasyonuna.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Tamam.
Şimdi, ben görevinizin sadece 17 ve 25 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını örtbas etme olduğunu düşünüyordum dedim. Bunu geçtiğimiz aylarda kapatmayı başardınız, sizi kutlarım yani Hükûmet olarak kutlarım ama bütün bunlar kayıtlarda var, kayıtlar da yok edilecek değildir. Ama esas, ondan öte, sizin asıl görevinizin bu ASO'da, 21'inci ASO Gündem Toplantısı'nda yapmış olduğunuz konuşmada saklı olduğunu gördük. Yani, orada yaptığınız konuşmada "Tek bir şeyimiz var: Devletin yapısını değiştirmek, dönüştürmek ve bize uygun hâle getirmek."
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA - Anayasa'yı değiştirelim.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, Anayasa değişikliği değil bu...Bunun altındaki... Bunlar tarihe not olsun diye de geçirmek istiyorum Sayın Bakan- söylüyorsunuz: "Biz milleti mi uygun hâle getireceğiz? İşimiz belli, milleti bir yere gönderemeyeceğimize göre, bir yerden millet de getiremeyeceğimize göre milletin arzu ve isteklerine uygun bir düzen kuracağız." Yani sizin düzen hayaliniz, cumhuriyeti, demokrasiyi, çağdaş uygarlığı reddedip Orta Çağ'ın kafasına uygun bir düzense hayal görürsünüz. Gücünüz ne olursa olsun, miktarınız ne olursa olsun, güvenlik kuvvetlerinizin sayısı ne olursa olsun, hayal âleminde yaşarsınız. Milleti karşı karşıya getirme gibi bir hastalığa saplanmışsınız, sizi bundan kurtulmaya davet ediyorum.
SALİH KOCA (Eskişehir) - Milletin dediği olur, milletin istediği olur.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Tabii, ayakkabı kutularını da millet koydu, para kasalarını da millet koydu!
SALİH KOCA (Eskişehir) - Millet ona da cevabını verdi.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Tabii, onlarla ilgili de çok konu var.
Sayın Bakan, gerçekten pek çok konu var. Mesela, şimdi, sizin gerçekten göreve geldikten sonra Mart ayı içerisinde sosyal medyaya yansıyan konuşmalarınız, takılan konuşmalarınız oldu. Yani size danışan İstanbul Emniyet Müdürüyle aranızda geçen konuşmalar tüyler ürpertecek kadar ilginç. Diyorsunuz ki: "İfade kararını yırt, çöpe at. Tanımıyoruz." Yani demokratik bir ülkede bir İçişleri Bakanı bir belgeyi yok etme talimatını nereden aldığı güçle verebilir? Hele hele, milletvekili bile olmayan bir Bakanın böylesi bir gücü kullanmaya kalkışmasının ne kadar büyük bir tehlike olduğunun belki siz farkında değilsiniz ama biz o tehlikeyi görüyoruz.
Sayın Bakan, gerçekten arkadaşlar sıklıkla değindiler, ben çok fazla o konulara girmek istemiyorum belki ama polis teşkilatımızın personelinin pek çok sıkıntısının yanında uygulamalarında da büyük rahatsızlıklarımız var. Artık, şiddet had safhaya vardı. Polisten, polisin şiddetinden yakınmayan yurttaşımız kalmadı. İçişleri Bakanlığı olarak siz bütçe konuşmalarınızda şurada çözüm sürecine ilişkin demokratikleşmeden söz ediyorsunuz. Burada pek çok konu izaha muhtaç. Şunu bir cümleyle söyleyeyim: Belki de milletvekilliğim süresince bütçe konuşmalarında özü itibarıyla en zayıf, en kaçamak, konulardan son derece uzak, biraz evvel arkadaşlar da söyledi, mesela koruculuk sisteminin tek satır edilmediği ve rakamların gizlendiği bir bütçe konuşması. En başta bunu söylemeliydim, çok zayıf, sadece geçiştirme amaçlı söylenmiş... Mesela diyorsunuz ki: "2002 yılından itibaren kararlı bir şekilde uygulanan demokratikleşme adımlarının bir devamı olarak daha güçlü, demokratik, özgür ve huzurlu bir Türkiye için çözüm süreci hayata geçirilmiştir." Sayın Bakan, sizce eğer çözüm süreci dediğiniz süreç, güçlü, demokratik, özgür ve huzurluysa, bunu getirmeyen, bugüne kadar uygulamaya koymayan hükûmetlerin hepsi suç işlediler. Resmî rakamlara göre 35-40 bin ama gayriresmi rakamlarla 60 bin asker, sivil Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yaşamını yitirdi bu uğurda. Şimdi, bunun demokratikleşmenin bir parçası mı, yoksa bir teslimiyet mi olarak değerlendirilmesi gerektiğini herkesin çok iyi ölçüp biçmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.
Sayın Bakan, yine diyorsunuz ki: "Yoğunluğu, kapsamı, niteliği ve etkileri düşünüldüğünde tamamı demokratikleşme başlığı altında ele alınabilecek sivilleşme, normalleşme, hukuk devleti ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi açısından tarihî nitelikte reformlar özel bir önem arz eden 2002-2014 döneminde gerçekleştirilmiştir. Kutluyorum Hükûmeti de, Bakanlığınızı da. Türkiye, ilerleme raporlarına bakıldığı zaman, insani gelişmişlik raporu... Ki o, temel hak ve özgürlüklerin kullanımını değerlendiren bir rapor. Orada 180 ülke içinde 154'üncü sırada yerimizi almışız. Yani bütün bunları görmezlikten gelemeyiz.
Sayın Bakan, süre son derece kısıtlı olduğu için ve özellikle belediyelerle ilgili uygulamalara girmek istiyorum. Bakınız, sorularımıza yanıt vermiş olsanız, biz bu soruları size peş peşe sormaz idik. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına yönelttiğimiz soruların hiçbirine yanıt gelmiyor. Örneğin, geçtiğimiz aylarda suya Kızılırmak'ın suyu karıştırıldı. Örneğin, defalarca siz de yazı yazmış olmanıza rağmen, Bakanlığınız, galerilerin şehir dışına çıkarılmasıyla ilgili olarak Büyükşehre 3 kez yazı yazmış olmanıza rağmen... Bakanlığınızı mı ciddiye almıyor, gücünüz mü yetmiyor, yoksa Hükûmetle ya da belli bakanlarla Büyükşehir Belediyesi arasında başka bir ilişki var da sizleri -özür dilerim- takmıyor, bunu anlayabilmiş değilim.
Bir de burada söz Belediye Başkanından açılmışken, geçtiğimiz günlerde bir gazi otobüste tokatlandı, aşağılandı, kalbi kırıldı. Bilahare şoförün işten atıldığını duyduk ama gazinin CHP'li olduğunu öğrenince...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - CHP üyesi de çıktı o.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ben de söylüyorum, otur oturduğun yerde.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - CHP'li çıktığını görünce, şoför yeniden işe alındı yani insanları bu kadar ayrıştırmanın, senden, benden diye farklılaştırmanın bu ülkeye bir yararının olmayacağını herkes bilir.
Şimdi, Büyükşehirle ilgili siz sorularımıza yanıt vermeyince biz başka yollara başvurup özellikle büyükşehir statüsünün kazanılmasından sonra...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, iki dakika daha süre veriyorum, lütfen toparlayın.
İZZET ÇETİN (Ankara) - ...Büyükşehir Belediye Başkanı "Aldığımız oya göre hizmet götüreceğiz." dedi. Bu, Anayasa'ya da aykırı, yasalara da aykırı, görevi de kötüye kullanmadır. Nitekim, Ayaş'ta, Beypazarı'nda daha çok oy veren köylere hizmet götürmeye başladı ama diğer köyler sanki bu ülkenin
Daha yüksek oy aldığı köylere hizmet götürmeye başladı ama diğer köylerde sanki bu ülkenin yurttaşları yaşamıyormuş gibi hiçbir hizmetten yararlanamaz konuma geldi. Örnek olarak Karaşar, örnek olarak Güdül'ün bazı köyleri bir tek hizmet alamıyor. Niye? Daha az oy vermişler diye. Yol yapılmıyor, kanalizasyon yapılmıyor; mahalle oldu, çöpleri alınmıyor. Yani, bir Büyükşehir Belediye Başkanı bu kadar derebeyi ilan etmiş kendisini, Bakan olarak müdahale etmenizi sizden istirham ediyoruz.
Sayın Bakan, bir de yeni kimlik kartları var. Yeni kimlik kartlarını siz de bu konuşmanızın bir yerinde gündeme getirdiniz. Bolu örnek alındı, kimlik kartları yakında dağıtılacak. Tanesi yaklaşık 5 liraya mal oldu ama yurttaşa 18 liraya verileceği, -konuşmanızın içerisinde miktar söylenmiyor ama- basında çıktı, 18 lira. Tabii, bunun maliyeti 5 lirayı geçmeyince... Nüfusla çarptığınızda 1 milyar lira, eski parayla 1 katrilyon ya da 990 milyar gibi bir kaynak oradan gelecek. Bu kaynak... Nüfus idarelerinde seçim zamanlarında veyahut da sair zamanda çalışanlar, en düşük maaşı alanlar ve doğru dürüst bir mesai gelirleri yok. Polis teşkilatı büyük oranda, çok düşük, özellikle emekli olduklarında yok denecek kadar yoksulluk içinde yaşıyorlar. Şimdi, bu parayı onlara mı vereceksiniz yoksa yandaşınız olan firmaları yine kayırmak için, hakkını arayan, hak ve özgürlükleri için sokağa çıkan yurttaşları ezmekte, TOMA alımında mı kullanacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlar mısınız lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Tamam Başkan, herkese... On dakika, yirmi dakika konuşanlar oldu burada, bir uzatma verdin, bu kadar kesme ne olur, bitireceğim.
BAŞKAN - Ben de uyarıyorum, 2'nci defa veriyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Merak etme sabahlatacak değilim.
BAŞKAN - 2'nci defa veriyorum, lütfen...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, ihale yaptınız, ihalelerin davet usulüyle yapıldığı ve o davetten sonra ihalenin bölüşüldüğü, yapılan ihalede 50 TOMA'nın NUROL'a, 50 TOMA'nın Volkan İtfaiye'ye, 151 TOMA'nın da BMC şirketinde kaldığı... Yine, arkadaşlar soruyor, sordular, bizim milletvekili arkadaşlarımız sordu, örneğin Adana Milletvekilimiz sordu bu BMC -burada da adı geçtiği için- Katar'la anlaşma yapıyor, bizim askerî malzemelerin bir kısmını onlar yapıyor yani "Ortaklığı mı var askerin Katar'la?" diye basına çıktı. Bütün bunları düşündüğümüz zaman, gördüğümüz zaman Sayın Bakan, Bakanlığınızın gerçekten el yordamıyla yönetildiğini, daha çok İçişleri Bakanlığı amaçlarını sayarken bir bir okuduğunuz o görevleri layıkıyla yerine getirme bir tarafa tam da demin değindiğim gibi kafanızın gerisindeki düzeni gerçekleştirmek için toplumu sindirme, copla, işkenceyle, TOMA'yla, tazyikli suyla bastırarak, sindirerek, korkutarak o düzeni gerçekleştirmek için göreve gelmiş gibi bir görüntünüz var. Bu görüntü, Türkiye Cumhuriyeti devletinde bir bakana yakışan bir görüntü değil. Sizi demokrasiye, cumhuriyete sahip çıkmaya, onları anlamaya, algılamaya ve onları korumaya davet ediyorum.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.