KOMİSYON KONUŞMASI

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri ve değerli Bakanlık bürokratları, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2026 yılı Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Bakanım ve değerli bürokratlar hoş geldiniz.

Konuşmama Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gençlikle ilgili söylemiş olduğu birkaç cümleyle başlamak istiyorum: "Bütün ümidim gençliktedir." diyen Atatürk nutuklarında sık sık "Ey Türk istikbalinin evladı! Yeni Türkiye'nin genç evlatları!" sözleriyle hitapta bulunmuştur. Özellikle Türk istiklalini ve cumhuriyetini "Ey Türk gençliği!" hitabıyla gençlere emanet etmiş ve gençliğin önemini vurgulamıştır. Atatürk gençliğe duyduğu bu sarsılmaz inancı onların eğitimine verdiği önemle de göstermiştir. Ona göre, gençlerin sağlam bir karaktere sahip olmalarının temelinde eğitim vardır. Bu nedenle, gençlik, millî şuura sahip ve çağdaş düşünce anlayışıyla yetişmiş bireylerden oluşmalıdır. Gençler, almakta oldukları eğitimin kazanımlarıyla, insanlığın, vatan sevgisinin ve fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaklardır. Cumhuriyet ancak aklın, bilimin, sporun ve ilerlemenin ışığında yükselen, düşünen, sorgulayan, üreten ve değerlerine sahip çıkan gençlerle yaşayacaktır. Bu amaçla Anayasa'mızda 2 tane madde vardır, bunları da sizinle paylaşmak istiyorum:

Madde 58'de diyor ki "Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır."

Madde 59 "Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder. Devlet başarılı sporcuyu korur." şeklindedir.

Tabii, şimdi Türkiye çok genç nüfusa sahip. Sadece ilköğretimde bile 20 milyon civarında evladımız var, genç bir ülkeyiz. Bu kadar genç bir ülkede, bu kadar nüfusu 90 milyona yaklaşan bir ülkede tabii ki sorunlar olacak ama benim özellikle vurgulamak istediğim 2 tane problem var ki bunların bir tanesi madde bağımlılığı, bir tanesi de internet bağımlığı.

Bu madde bağımlılığıyla ilgili doğdukları gün yürümeyi öğrendiği zaman ilk kelimelerini söylediğinde bizlere tarifsiz mutluluklar yaşatan çocuklarımız, onlar büyüdükçe hayatın onlara sunduğu olumlu veya olumsuz unsurlarla yüz yüze kalmaya başlıyorlar. Bu unsurlarla baş etme potansiyellerine göre de birçok sorun yaşayabiliyorlar. Günümüzde onları bekleyen en büyük tehlikelerden biri de madde bağımlılığı. Son yıllarda uyuşturucu maddelerin kolay ulaşılabilir olması, yeni formların üretilmesi, fiyatlarının ucuzlatılması birçok kişinin bağımlı hâle gelmesine neden olmuştur. Özellikle lise ve üniversite çağındaki gençlerimiz ciddi bir tehlike altındadır. Sıklıkla maddeyle tanıştıkları bu dönem onlar için hayatlarında bir dönüm noktası olmaktadır. Ev partilerinde, gece kulüplerinde, sokak aralarında bu maddelerle tanışıp dramatik bir yolculuğa başlamaktadırlar. Bu maddeyi hızla birbirlerine bulaştırıp çevrelerinde bir halka oluşturabiliyorlar. "Madde arkadaşlığı" dediğimiz bu durum, bağımlılığın artık bir parçası olmuş, başlangıçta alınan keyif yerine daha sonra maddeye ulaşım sorunları gibi ortak kaygılara bırakıp gençlerimizi batağa sürüklemiştir.

İkinci konu da bu internet bağımlılığıdır. İnternet bağımlılığı kişinin bilgisayar, akıllı telefonlar, tabletler veya diğer dijital cihazlar aracılığıyla internete aşırı ve kontrolsüz bir şekilde bağımlı hâle gelmesini ifade eder. Bu bağımlılık genellikle çevrim içi oyunlar, sosyal medya, çevrim içi alışveriş, video izleme veya diğer çevrim içi aktivitelerle aşırı zaman harcamalarıyla belirginleşir. İnternet bağımlılığı kişinin iş, okul, ilişkiler ve önemli faaliyetleri ihmal etmesine, fiziksel olarak sorunlara yol açmasına ve genel yaşam kalitesinin olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Bu durum genellikle psikolojik, sosyal ve çevresel faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkar ve profesyonel yardım gerektirir. İnternet bağımlığına sebep olan faktörler psikolojik, sosyal, çevresel, biyolojik, kişilik özellikleri, aile dinamikleri ve kültürel faktörler arasında ana olarak söyleyebiliriz. İnternet bağımlılığı özellikle çocuklar ve ergenler arasında giderek daha da yaygın hâle gelmektedir. Bu yaş grubundaki bağımlılık çeşitli çevrim içi aktivitelerle aşırı derecede zaman geçirme ve diğer yaşamsal aktiviteleri ihmal etme eğilimi olarak da görülmektedir. Tabii, gençlerimizin birçok sorunu var ama özellikle bu uyuşturucu, alkol ve madde bağımlılığı dediğimiz, üstüne son yıllarda herkesin ortak fikirde buluştuğu internet bağımlılığı da inanılmaz derecede büyük bir problemdir, zaten birazdan da biraz değineceğim bu konulara. Bunları çözmemizin birinci ana aktörü spordur. Biz nasıl spor yapacağız? Spor kültürünü nasıl oluşturacağız ülkemizde? Bu çocuklarımıza küçük yaşta nasıl spor yaptıracağız? Şimdi, onunla ilgili, biraz size anlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak vizyonumuzu ve fikrimizi size biraz anlatmak istiyorum. Sporda başarı kadar sevgi, ahlak, disiplin, azim ve gayret gibi erdemlerle toplumsal kaynaşmaya katkının ön plana çıkarılması, her alanda sporcu yetiştirmek için gerekli fiziki, teknolojik ve insan gücü altyapısının tesis edilmesi, çocuklarımızı ve gençlerimizi her türlü zararlı alışkanlıklardan uzak tutarak erdemli, bedenen ve ruhen sağlıklı bir nesil olarak yetişmelerine katkı sağlamak, spor yapma imkânlarını artırarak spora yönlendirmek suretiyle çocuklarımızı teknolojik oyun ve eğlencelere bağımlılıktan kurtarmak, sosyal ilişkilerini geliştirmek ve sporcu kaynağı oluşturmak millî spor politikamızın esasını oluşturmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllar önce bir "Vizyon Proje" adı altında bir hazırlığımız oldu ve ben bunu bir iki defa daha paylaştım; bu konu da şudur -Sayın Bakanımıza ben bu konudan bahsetmiştim zaten, haberi var- bir kez daha burada huzurunuzda kısa bir özet geçmek istiyorum: Şimdi, biz ülkemizde maalesef ve maalesef hasta bir toplumuz. Yani bugün çok üst düzey, belki de dünyanın en iyi hastanelerine sahibiz, sayı olarak da çok ciddi hastanelerimiz var, doktorlarımız var, üniversitelerden yetişen doktorlarımız var fakat hangi hastaneye giderseniz de kuyruk var. Yani genel olarak biz hasta bir toplumumuz arkadaşlar.

Daha önce de Genel Kurul Salonu'nda obeziteyi anlattım ama maalesef, millet konuyu başka tarafa götürdü. Türkiye'nin yüzde 32'si obez, yüzde 31,5'i de aşırı kilolu yani her 3 kişiden 2 kişi Türkiye'de ya aşırı kilolu, ya obez; bu da bizi hastalıklara götürüyor. Bunun da ana nedeni tabii ki beslenme -o benim alanım değil- ama bizim spor kültürümüz yok. Biz çocuklarımıza çocuk yaşta eğer spor kültürünü aşılarsak hayatları boyunca da spora devam ederler. Yani ben geçmişte profesyonel spor yaptım, dizimden ameliyat oldum, birkaç ay yürüyüş yapamadım, kendimi kötü hissediyorum, daha yeni yeni başladım yürümeye. Bu spor öyle bir şey ki başladığınız zaman hayat boyu gidiyor.

Bizim projemiz şu: İlkokulda 6 yaşında okula başlayan bir çocuğumuzu fizik yapısına göre, aile yapısına göre, isteğine göre bir spor branşına yönlendiriyoruz; aynı şekilde, aynı çocuğumuza da bir sanatsal branş veriyoruz yani bir enstrüman çalabilir, tiyatro oynayabilir, sinema yapabilir veya başka bir şey. Tabii, şu anda, maalesef, beden eğitimi derslerimizin sayısı az. Bunu artırarak haftada beş gün beden eğitimi, spor yapacaklar, beş gün de sanatsal etkinlik yapacaklar yani haftada minimum on saat. Hafta sonu da okullar arasında bu öğrencilerimiz yarışacaklar. İlköğretim bittiğinde, on iki sene sonra bu çocuğumuz 18 yaşına geldiğinde on iki yıl spor ve sanat yapmış olacak. Dört sene de üniversiteyi koyduğumuzda yani 22-23 yaşına gelen bir çocuğumuz on sekiz sene spor ve sanat yapmış olacak. Tabii, bu kültürü alan çocuk bundan sonraki hayatında da spor yapacak mı? Tabii ki yapacak çünkü vücudu isteyecek onu. Peki, bu kadar spor ve sanatla yetişen, Atatürk'ün dediği gibi sağlam kafanın sağlam vücutta olduğu gençleri yetiştirirsek bizim bu kadar hastalanma ihtimalimiz zaten ortadan kalkacak. Bildiğim kadarıyla Sağlık Bakanlığına Türkiye'nin 2'nci en büyük bütçesi harcanıyor. O zaman bu kadar bütçe de harcanmayacak, bu kadar hastaneye de ihtiyaç olmayacak, bu kadar ilaca da ihtiyaç olmayacak. O aradaki kalan bütçeyi tekrardan millî eğitime ve spora aktardığımızda yirmi senede bambaşka yeni bir jenerasyon yaratmış olacağız ülkede. Bu projeyi ben daha önce de dile getirmiştim, Sayın Bakanımızı da hazır burada yakalamışken, sizleri de burada bulmuşken bir kez daha bunu anlatıyorum; bu, bilinmeyen bir konu değil ama tabii, Millî Eğitim Bakanlığı, Spor Bakanlığı ve belki de başka bakanlıkları da içine katarak, Sağlık Bakanlığını da içine katarak, böyle bir proje yaparak yirmi sene içerisinde Türkiye'de yeni bir jenerasyon, spor ve sanat yapan, sağlam kafa ve sağlam vücutlu bir jenerasyon yaratabiliriz.

Teşekkür ediyorum.

Şimdi, tabii, biraz da güncel şeylerden bahsetmek istiyorum, burada vaktimi de iyi kullanmak istiyorum. Sporun birçok faydası var tabii, ulusal gurur ve birlik duygusu demişim. Kazandığımız millî maçlardan sonra sokaklara dökülüyoruz. Bu ülke vatanını, bayrağını, ezanını seven insanlardan oluşan bir ülke, bir başarıda herkes sokağa dökülüyor. Tabii, özellikle, kadınlar voleybolumuz ve bokstaki başarılardan sonra kadın sporcuların da morallerinin yükselmesi ve katılması da çok önemli. Genç nesiller için rol modeli oluyor; Arda Güler, Busenaz Sürmeneli, Eda Erdem, Alperen Şengün gibi isimler gençleri özendiriyor ve rol model oluyor. Türkiye'nin uluslararası itibarına ve diplomatik gücüne ciddi katkı sağlıyor, ülke ekonomisine de tabii, ciddi katkıları oldu.

Şimdi, değerli arkadaşlar -biraz grip oldum, kusura bakmayın- gündemdeki bahis ve şike konusuyla ilgili de biraz konuşmak istiyorum. Gerçekten hayretle ve üzüntüyle hepimiz seyrediyoruz bunu. Türk futbolunda bir şeyler biliyorduk, biz de yıllardır bu işin içindeyiz ama bu rakamlar açıklandıktan sonra yani ben şahsım adına söylüyorum, ben bile şok geçirdim.

Şimdi, burada, biraz istatistik paylaşayım yani açıklanan istatistikleri. 1.024 futbolcu bahis oynamış. Türkiye'deki bütün Süper Lig, 1. Lig, 2. Lig, 3. Lig oyuncularının toplamı 3.700 kişi. 3.700 kişinin 1.024'ü kendi adına, kendi vatandaşlık numarasıyla hesap açarak bahis oynamış; 47 kişi daha var, onların akıbeti belli değil araştırılıyor. Süper Lig'den 27 oyuncu, 1. Lig'den 86, 2. Lig'den 282, 3. Lig'den 629 oyuncu açıklandı.

Hakemlerimiz var, yıllardır bu hakemleri ben savundum hep yani bu kulüp başkanları bütün başarısızlıklarını hep hakemlerin üstüne atarak "Hep hakemin yüzünden, hep hakemin yüzünden..." diye yıllarca dinledik ya, ben de bu hakemleri savundum, savunmaz olaydım. 571 hakem var bütün Türkiye'de profesyonel hakem. Bunun 149'u kendi ismiyle bahis oynamış ve Profesyonel Disiplin Kuruluna sevk edilmiş. Arkadaşlar, üçte 1'i neredeyse yani her 3 hakemden 1'i, her 3 futbolcudan 1'i kendi adına bahis oynamış. İşin enteresan tarafı da zekâ seviyesi çok iyi olmayan, çok yetenekli olmayan adamdan futbolcu olmaz arkadaşlar. Hep dalga geçeriz biz "Topa çok kafa vuruyoruz, bizim kafamız çok çalışmıyor." diye, işimize geldiği zaman onu söyleriz ama çok zeki olmayan bir adamın o sahada oynama ihtimali yok ya.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Kadın yok herhâlde.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Şu anda açıklananlar içerisinde kadın açıklanmadı. Yok, Allah'tan yok yani bir orada yoksunuz şükür. Şimdi, önümüzdeki günlerde açıklanacak listelerde inşallah çıkmaz da kadın futboluna girildi yani ama bilmiyoruz şimdi. Daha kadınlar açıklanmadı şu an itibarıyla, onlar açıklanmadı, yöneticiler açıklanmadı, teknik direktörler açıklanmadı.

Şimdi, bu adamlar zeki adamlar, hakem olmak için, hükmetmek için de zeki olmak lazım. Yahu, Federasyon futbolculara diyor ki: "Eğer İddaa oynarsanız üç aydan bir seneye kadar ceza veririm size." Federasyon hakemlere diyor ki: "Hakemliğinizi bitiririm." Bu adamlar gitmişler, kendi TC'leriyle Türkiye'deki resmî bahis sitelerinde bahis oynamışlar.

Şimdi, bazı rakamlar var, teyit ettim de inanmak istemiyorum. 139 profesyonel futbol kulübü var Türkiye'de, 135'indeki oyuncular bahis oynamış, sadece 4 kulüp var bahis oynayanı çıkmayan. 135; 139'un 135'i. Bir hakem -beş yıl geriye gidilmiş ve beş yıllık istatistiklere bakılmış- 18 bin defa İddaa oynamış, 18 bin; beş seneye bölersen, güne vurursan herhâlde her gün böyle bir 10 taneye falan denk geliyor. Daha vahim bir şey var: Bir futbolcu 108 bin defa oynamış yani günde 20 tane falan kupon yapmış, herhâlde, her Allah'ın günü beş senede. Hakem efendi, futbolcu efendi; peki, bu kuponlarla uğraşırken siz ne zaman futbol oynamayı düşündünüz veya adam gibi hakemlik yapmayı düşündünüz, o antrenmanları yaptınız, konsantre oldunuz? Siz bunlardan çoluk çocuğunuza "Merhaba." falan dememişsinizdir. Ne zaman yemek yediniz siz? Şimdi, durum böyle vahim.

Kulüpler var -isim saymayacağım, şey olmasın diye- mesela, ortalama kulüplerde 27-28 oyuncu olur federasyona bildirilen; 27 olması lazım bildiğim kadarıyla. Mesela, bir kulüpte 18 oyuncu, 27'nin 18'i; 2 kulüpte 17, 17 var; bir kulüpte 16 var, 2 kulüpte 15 var ve aşağı doğru gidiyor; 14, 13, 12, 11 falan. Arkadaşlar, maça çıkıyorsun, oyuncuların yüzde 80'i bahis oynamış; biz de seyrediyoruz, bağırıyoruz.

CAVİT ARI (Antalya) - Kendi maçlarıyla mı ilgili?

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Şöyle: Araştırılıyor şu anda, onu da söyleyeceğim.

Buyurun Sayın Bakanım, bir şey mi söyleyecektiniz?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK - Araştırılıyor diyecektim.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Şimdi, şöyle bir durum var -sormuşken sorunuza cevap vereyim eğer istiyorsanız- şimdi iki tane şey var burada: Bir, oyuncu veya hakem bahis oynamış sadece. Bu, Futbol Federasyonunu ilgilendiriyor, üç ay ile bir sene arasında ceza veriyor. Eğer bu oyuncular veya hakemler bahis oynadıkları maçta, maçı etkileyecek... Kendi maçlarına oynadılarsa o zaman cumhuriyet başsavcılığı devreye giriyor, zaten oradan da bir soruşturma yürüyor. O zaman, 6222 giriyor devreye, şikeye giriyor, Türkçe ismi "şike", oraya giriyor ve ondan yargılanıyor. Burada iki tane konu var: Bir normal bahis oynayanlar var, bir de şikeye karışanlar var.

Sayın Bakanım, fakat burada bir şeye daha dikkat etmemiz lazım bu operasyonlar yapılırken: Şimdi, www.nesine.com ve www.misli.com var, bunlar resmî bahis siteleri; ikinci ve üçüncü liglerin yayın hakları belli bir para karşılığında, kulüplere gelir gelsin diye bunlara verildi Futbol Federasyonu tarafından. Bunlar da şöyle bir kural koymuşlar: "Resmî üye olman için vatandaşlık numarasını vermen lazım." Tamam, vatandaşlık numarasını veriyorsun, oradan maçları izleyebiliyorsun. Zaten belli hakemler ve belli oyuncular sadece maç izlemek için oraya kaydolmuşlar. Ama onlar da uyanık, bizi teşvik edecekler ya bahse, bir "bonus" açıyorlar sana, 40 lira ve 50 lira; ancak bunu oynarsan senin şifren açılıyor ve maçları seyredebiliyorsun. Bir de böyle yapanlar var yani sadece maç izlemek için girmiş, o "bonus"u mecburen kullanmış ve bir daha hayatında oynamamış. Onun için, bu, o kadar hassas bir konu ki... Burada hem Federasyonun hem savcılığın bu operasyonu yaparken çok dikkat etmesi lazım, bir kişinin bile arada gitmemesi lazım. Mesela "Zorbay Küçük" diye bir hakem açıklandı -ben de çok şaşırdım, uzaktan da olsa tanıyorum adamı- adam gitti, hemen savcılığa verdi, meğer onun adına açılmış bir yerden ve adam affedildi. Burada çok dikkatli olmamız gerekiyor.

CAVİT ARI (Antalya) - Telefonlara da devamlı gelen bahis mesajları var.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Tabii, tabii.

Şimdi, içinde olan insanların, futbolcusunun, teknik direktörünün, yöneticisinin, hakeminin bahis oynamaları yasak zaten. Bu, ne spor ahlakına uyar ne de genel ahlaka uyar.

Biraz çabuk çabuk geçeyim.

Tabii, arkadaşlar, bu çok büyük bir ayıp. Daha ileri cümle söylemek istemiyorum ama bunları oluşturan da şöyle bir konu var: Bunlar oynamış da, bir de bunları oynatanlar var, esas oyunu kuranlar ve bu işi organize edenler. Bunlar nasıl yapıyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Kulüplerimizin, 18 Süper Lig kulübünün aşağı yukarı 100 milyar TL borcu var şu anda, 100 milyar TL. Zaten üç büyüklerinki açıklandı; 60 milyar TL. Yani, 100 milyar civarında 18 takımın borcu var ve bu kulüplerin birçoğu oyunculara veya teknik direktörlere parasını zamanında ödeyemiyor, bazıları da hiç ödemiyor. Tabii, bu tam da bu oynatanların ve bahis mafyasının işine gelen bir ortam, hemen bunlara yanaşıyorlar ve bunların aklını çeliyorlar. Ha, bunların aklının çelinmesi tamamen karakter zafiyeti yani onun konuşulacak bir tarafı yok.

SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Bitlis) - Sistem zafiyeti değil de karakter zafiyeti mi?

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - İkisi de beraber, anlatıyorum. Kulüpler o kadar borçlu ki, o kadar kötü yönetildiler ki buna da çanak tutuyorlar. Bunun için, 26 Nisan 2022'de bir spor yasası çıkardık, bu spor yasasında hem kulüp başkanlarının ve yöneticilerinin kişisel sorumlulukları hem de birçok madde var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Bitti mi sürem?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Sancaklı, süreniz doldu, iki dakika ilave süre vereceğim, sonra uzatmayacağım.

Buyurun.

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Bu kanun da uygulanmaya, kulüpler denetlenmeye başladı. Göreceksiniz önümüzdeki günlerde başka şeyler de çıkabilecek çünkü bu kulüpleri adam gibi yöneteceksiniz, eğer bu kulüpleri batağa sokarsanız cebinizden ödersiniz. Zannediyorlar ki: "Ödemeyeceğiz biz bu parayı." Ödeyecekler bu parayı, merak etmeyin.

Şimdi, tabii, bütün bunlar, bu şike ve bahis operasyonu büyük bir fırsat doğurdu bize. Ne getirdi bize? 1.024 oyuncu ceza alacak şimdi, görüntü öyle. Peki, yıllardır altyapıya önem verelim diye anlatıyoruz, aşağıda, genç takımda oynayan çocuklar var; 15, 16, 17, 18 yaşlarında. Bu çocuklar böyle bekliyorlar "Yukarıdan bizi çağırsınlar da oynayalım, kendimizi gösterelim." diye. Tabii, şimdi, 15 oyuncusu giden var, 10 oyuncusu giden var, 5 oyuncusu giden kulüpler var, "Transfer." diye bağıracaklar, "Bize bir on beş gün transfer şansı verin." diye. Ben buradan, hem hazır Sayın Bakanımızı yakalamışken hem de Futbol Federasyonu Başkanına buradan rica ediyorum: Transferi açmayın. Altyapıdan 1.024 oyuncuyu, 15, 16, 17, 18 yaşlarında çocukları getirin, sezon sonuna kadar 30 maç oynasınlar ve göreceksiniz o 1.024 oyuncunun içerisinden önümüzdeki sene en az 100 yeni oyuncu kazanacak Türkiye. Yeni Ardalara, yeni Kenanlara fırsat verelim. "Ama transfer açacağız." Ne olacak transfer açınca? Orada, bir üst ligde oynamayan oyuncuyu transfer edip alt ligde oynatacaksın. Genelde de yaş ortalamaları yüksek. Onun için, bu tarihî bir fırsattır. Kulüplere de şöyle bir şey denilmeli... "Ya, ben oynatamam genç oyuncu, bende 15 şikeci çıktı, beni bu sene affedin, ben ligden çekileyim." derse Sayın Bakanım, bunlara da küme düşürelim vallahi, mecbur bırakalım. Biz bu tarihî fırsatı, çok kötü olan bu olayı artıya çevirelim; temiz eller operasyonuyla başladık. Tabii, Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili bir genelge yayımladı çok yakın zamanda. Devlet belki de susar, seyreder ama finalde de gereğini yapar.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.