KOMİSYON KONUŞMASI

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Sayın Komutan, Sayın Komisyon üyeleri, bürokrat arkadaşlarımız, kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, gelen Sayıştay raporlarını okuduğumuzda idarenin sorumluluğu Sayıştayın sorumluğu, denetim dayanağı, amacı, kapsamı gibi genel eğitici bilgiler verilmekte, "Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulacak önemde bir husus tespit edilememiştir." denmektedir ancak kamu zararlarıyla ilgili en küçük bir bilgi verilmemektedir.

Bu konuyu böyle kısa anlattıktan sonra, İçişleri Bakanımız "Alan hâkimiyetini kaybettik." demediğini, bunu yalanladığını söyledi. Bu, memnuniyet vericidir ama doğu ve güneydoğuda alan hâkimiyetini kaybetmediğimiz iddia ediliyorsa, şehre inen, yol kesen eli silahlı teröristlere ve onlara müdahale edemeyen güvenlik güçlerine ne demelidir? Ülkemizin bir bölgesinde alan hâkimiyetimizin en azından yeterince olmadığı ortada ama görülüyor ki özgürlükleri kısıtlama yönünde hâkimiyeti kaybetmemişsiniz. Demokratik haklarını kullanan, çevreyi, ormanını, mahallesini, zeytin ağacını, tarlasını, ağaçlarını, evini korumak isteyen yurttaşlarımıza, parasız eğitim isteyen öğrencilerimize trilyonlarca liralık gaz ve plastik mermi sıkarak alan hâkimiyetini hep kazanıyorsunuz. Kamu düzeninin çözüm sürecinin önünde olması gerektiğini 6-7 Ekim olaylarından sonra fark ederek önceki taahhüdünden vazgeçiyorsunuz.

Sayın Bakan, ülkemiz kaçakçı cenneti hâline gelmiştir. Uyuşturucu satışı ve kullanımı nedeniyle ölümler artmıştır, bonzai denilen illet tüm ülkeyi sarmıştır, ilkokullara kadar inmiştir. Örnek vermek gerekirse, İstanbul Maltepe Gülsuyu ve Gülensu mahallelerinde güvenlik ve denetim çok yetersizdir. Burada "torbacı" diye tabir edilen çeteler ciddi şekilde organize olmuştur, devamlı öldürme ve yaralama eylemlerine girmektedirler. Son olarak, Kurban Bayramı'nda 2 kardeş uyuşturucu satışına karşı çıktıkları için çetelerce kurşunlandı, kardeşlerden birisi öldü, diğeri ağır yaralandı. İnsanlar otobüslerden indirilip dövülüyor, kolu, bacağı kırılıyor yani uyuşturucu çeteleriyle burada niçin polis mücadele etmiyor, bunu anlamak mümkün değil. Polis âciz kalıyor, oysa bütçe sunumunuzda çok farklı bir tablo çizdiniz Sayın Bakan.

Sayın Bakanım, Türkiye'de son beş yılda suça sürüklenen çocuk sayısında yüzde 68,9; kayıp çocuk sayısında yüzde 97,4 oranında artış olmuştur. Bu konuda yeterli önlem alınamamıştır.

Kamplarda barındırmanız gereken Suriyeliler, ülkenin dört bir yanına kontrolsüz bir şekilde dağılmıştır; huzursuzluklar, kavgalar artmıştır, birçok şehirde Suriyelilerle vatandaşlarımız birbirine girmektedir, bunun önüne geçemediniz.

Güvenlik nedeniyle doğu ve güneydoğuda bulunan, "TOMA" ve "Akrep" diye tabir edilen araçları sadece demokratik haklarını kullanan masum vatandaşları, öğrencileri, işçileri korkutmak, yıldırmak ve ezmek için Ankara'ya, İstanbul'a getirtip aşırı güç ve şiddette kullandınız. Getirdiğiniz TOMA'lar yetmemiş gibi, şimdi de yandaşların kurduğu firmalardan yeni yeni TOMA'lar alarak onları ihya ettiğiniz basına yansıdı.

Muhalif belediyelerde maddi, manevi baskıda hız kesmiyorsunuz. Kapatılan özel idarelerin dağıtımında adil davranmadınız. Örnek vermek gerekirse, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, muhalefet kazandı diye Adalar Belediyesine yardım yapmayarak oradaki vatandaşları cezalandırmaktadır. Bu konuda muhalefet kazandı diye insanları bu yönüyle cezalandırmaya hakkınız yoktur. Hükûmet olarak saray, saltanat hevesinden vazgeçip işçinin, memurun, vatandaşın dertleriyle ilgilenmeniz gerekmez mi Sayın Bakanım?

Gene, mülki idare amiri arkadaşlarımızın durumu ortada, birçok arkadaşımız dile getirdi. Birinci sınıf mülki idare amirleri, hâkimlerin özlük haklarıyla eşitlenmesini istiyor. Meslek camiasında yaygın bir kanaat var Sayın Bakanım, bu konularda içişleri bakanlarının ilgilenmediği yönünde, meslek mensupları bu konuda sizlerden olumlu bir haber beklemektedir. Olumlu sicillerine rağmen 2006 yılından evvel emekli olmuş, birinci sınıf mülki idare amirliğini alamamış emekli mensuplarımızın mağduriyetleri büyük. Bu konuda da adaletsiz durumu ortadan kaldıracak bir çalışma beklemektedirler.

Aynı şekilde, emniyet teşkilatı mensuplarının temel sorunları, özlük hakları ve çalışma koşullarıyla ilgili birçok talepler var. Türk polisinin en başta gelen isteği ek göstergelerin yükseltilmesidir. Tamamına yakını yüksek öğrenimli olan polislerimiz, 3600 ek göstergeyi haklı olarak istiyorlar. Kamuda emsal alınabilecek birçok kadroya yapılan uygulamayı, verilen 3600 ek göstergeyi kendilerine verilmesini talep ediyorlar.

Bugün kamu düzeni kavramı siyasallaştırılmıştır. Kamu düzeni...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL DİNÇER (İstanbul) - ...iktidarı korumak anlamında anlaşılıyor. Siyasal iktidar kendi iktidarının devamını giderek daha fazla polise dayanarak sürdürüyor. Böyle bir yapıya sahip oldukça ve toplumsal muhalefet arttıkça polis baskısının da çoğalmakta olduğunu görüyoruz.

Sayın Bakan, polis teşkilatı açık ve şeffaf olmalıdır. Bu durum polisin eğitimine yansıtılmalıdır, polisin insan haysiyetine ve vatandaşa saygı göstermesi gerektiği anlayışı mutlaka polise benimsetilmelidir.

Bir diğer önemli konu da trafik terörüdür. Her yıl meydana gelen trafik kazalarında binlerce insanımız hayatını kaybetmekte, yaralanmakta veya sakat kalmaktadır. Trafik kazalarındaki kayıplarımızı asgariye indirmek ve kademeli olarak ortadan kaldırmak amacıyla yapılan çalışmalar ve denetimler eksik kalmaktadır. 17 kişilik minibüslerle 45 kişi taşınabilmekte ancak kimse müdahale etmemektedir. İktidarınız trafik cinayetlerine "Dur." diyememiştir.

Sayın Bakan, sınırlarımız kevgire dönmüştür, teröristlerin elini kolunu sallayarak girip çıktığı yerler hâline gelmiştir. Türkiye'nin sınırları, fiziki sistemi açısından tümüyle yeniden elden geçirilip ve tam donanımlı bir güvenlik sistemine kavuşturulamamıştır. Denizlerimizde insan kaçakçılığı ise hiç hız kesmemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, maalesef, kurum ve kurallarıyla yönetilmemektedir. Bir ülkenin vatandaşları devletinden, hükûmetinden 3 şey bekler: Birincisi güvenlik, ikincisi adalet, üçüncüsü ise refah. Türkiye'nin iç güvenliği de, dış güvenliği de on iki yılda maalesef daha da bozulmuştur. Atatürk ve cumhuriyet değerlerine her türlü saldırının âdeta teşvik edildiği bir dönemi yaşamaktayız. İnsanların her şeylerine karışılıyor, hukuk ve adalet anlayışı yok ediliyor, bölücü terör örgütlerinin eylemleri önlenemezken en masum, en anayasal ve demokratik gösterilere acımasızca müdahale ediliyor. Türkiye keyfî bir yönetimin altına sokuluyor. Bu iktidar on iki yılın sonunda âdeta bir parti devleti kurmuştur, hiçbir zaman 76 milyonun Hükûmeti olmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dinçer, lütfen son cümlenizi alalım.

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Sizler hiç olmazsa devletin adamı olun, 76 milyon insana kucak açın, eşit davranın.

Bu bütçenin hayırlı olmasını diliyorum, tekrar hepinize saygılar sunuyorum.