KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum.

2001 yılında TEK'in dağıtılmasıyla birlikte -Türkiye Elektrik Kurumunun- birçok kurum kuruldu. Bazen de kavram kargaşası yaşıyoruz, hangi kurum hangi işi yapıyor, kim neye müdahale ediyor, müthiş bir kavram kargaşası yaşanıyor ve bu elektrik piyasasının düzenlenmesiyle ilgili de her gün veya her yıl birkaç tane yasa çıkarıyoruz gördüğüm kadarıyla ve bunları da takip etmek zorlaştı.

Şimdi, TETAŞ'a baktığınızda, sanki bir siyasi tercih olan yap-işlet-devret modelleri, yap-işlet modelleri ve uzun süreli elektrik enerjisi üreticilerinden alımıyla ilgili özel bir görevlendirme çünkü bunları özel sektöre bıraktığınızda, bu kurumu kaldırıp serbest piyasa koşullarını oluşturduğunuzda, inanın ki devletin üretim ihtiyacı gerekçesiyle yaptığı anlaşmaların hiçbiri geçerli olmayacak ve bu üretim yapan şirketler büyük zararlara uğrayacaktır çünkü daha ucuza elektrik alma olasılığı çok yüksek. Şimdi, bakıldığında, niye böyle bir yöntem seçilmiş? İlk önce, hemen, sizin siyasi iktidarınızın başında -biliyorsunuz- daha çok kömür üretimine dayanan termik santraller ve hidroelektrik santrallerinden elektrik üretiliyordu, yüzde 40-45'ler civarında, hatta daha üzerindeyken, 50'nin üzerindeyken sistematik olarak bu düşürüldü. Burada bir yanlış yapıldı, tamamen dışa bağımlı hâle getirildi ve doğalgaz tribünleriyle elektrik üretimine geçildi ve çığ gibi büyümeye başladı doğalgazla ilgili. Doğalgazı da birkaç ülkeden alıyoruz zaten, biri Rusya, diğeri Azerbaycan ve İran'dan alıyoruz. Hatta, tüketmediğimiz doğal gazın 4 milyar dolara yaklaşık bir rakamını da ödemek zorunda kaldık. Hani, o Tuz Gölü'nde yapılacak doğal gaz depolama, stoklama alanlarının garip bir şekilde bitirilememesi ve arkasında, birçok mafya dâhil olmak üzere, ilişkilerin bulunması, bu doğal gazı, kullanamadığımız doğal gazı, doğal gaz anlaşmaları gereği yapmış olduğumuz alımları stoklayamadığımız için 4 milyar dolar da açıktan ödemede bulunduk bunlara karşı. Hatta, şöyle bir şey de önerdik: Hani, diyoruz ya veya diyorsunuz ya "81 ilin birçoğunda doğal gaza geçtik." diye. Orada kömür dağıtmak yerine doğal gaz tesisatını döşeten vatandaşlara en azından kömür yerine doğal gaz bedava verilebilir ve İran'a ödeyeceğimiz bu parayı vatandaşa...

HALİL ELDEMİR (Bilecik) - Bu para geri alındı Haydar Bey.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Söylersiniz, anlatırsınız biraz sonra.

...bir hizmet olarak, bir sosyal yardım olarak verilebilir diyorum. Yanlış enerji politikası bizi bu noktaya getirdi.

Yine, bir yanlışı daha yapıyoruz, nükleer enerjiyle ilgilenmeye başladık ve nükleer 2 tane santralin anlaşmasını yaptık. Evet, oradan öyle yapıyorsunuz ama gerçekten, nükleer enerji birçok Avrupa ülkesinde miadlarını doldurduğu zaman santraller çıkma noktasına kadar geldiler, İtalya'da, Almanya'da, İsveç'te çıkma noktasına kadar geldiler. Peki, bu nükleer enerji, 8 bin megavatlık bir enerjiye ihtiyacımız var mı? "Gelecekte bu enerjiye, nükleer santrallerin üreteceği enerjiye bir ihtiyaç var mı?" diye sorduğumda da, kendi kendime sorduğumda, Afşin Elbistan'daki kömür rezervini kullandığımızda 8 bin megavata yakın bir atılı rezervin orada kullanılamadığını görüyoruz. Baktığınız zaman, hatta Taner Yıldız zamanında bu eleştiriyi yaptığımızda "Evet, Dubaili bir firmayla anlaştık, buranın kömürü karşılığında termik santral kurarak enerji üretimine geçeceğini..." Ama, bir şekilde o anlaşma daha sonra bozuldu ve nükleer enerjiye geçildi.

Nükleer enerji, doğal santralden üretilen elektrik, bunların hepsi çok pahalı birimler olduğu için ve uzun süreli kalemler olduğu için, doğal olarak bu, vatandaşa yansımaktadır. Vatandaşın ödediği tüketim rakamları her geçen gün artmaktadır. Her ne kadar "Zam yapılmıyor." dense de -bakın, yine Bakanlığın verdiği cevaptan size söylemek istiyorum- her yılın her üç aylık periyodunda, çeyrek periyotlarda elektrik enerjisine periyodik olarak zam yapıldığını görüyoruz, isteyen arkadaşlara bunu verebilirim. Yani, biraz evvel grafikte de gösterdiniz, TL bazında, dolar bazında alış fiyatlarınızı ve oradaki yükselmeleri, düşüşleri gösterdiniz ama bu tabloya baktığımda, bu tabloda bu yükselmelerin yansıdığını, çok ciddi bir şekilde yansıdığını ama düşüşlerin vatandaşa yansımadığını, aynı petrolde, mazotta, benzinde olduğu gibi yansımadığını görüyoruz. Şimdi, böyle bir durumla karşı karşıyayız. Bu nereden kaynaklanıyor? İşte bu alım garantilerinden kaynaklanıyor.

Bir de hidroelektrik santraller en ucuz maliyetle üretilen elektriktir benim bildiğim kadarıyla, 2 kuruşa üretiyor galiba kilovatsaatini -yanlış söylüyorsam söyleyin- termik santrallerde ortalama 7-8 kuruş civarında üretim maliyetleri. Biz dünyada kömür üreticileri ülkeleri arasına girmiyoruz, böyle bir rezervimiz yok ama en azından bize yetecek kadar bir kapasite olduğu gerçek. Bu kapasite atıl dururken yanlış bir şekilde doğal gaza döndük ve doğal gazdan geri adım attık, şimdi nükleere yükleniyoruz ama bir başka şey daha yaptık, dereler arkadaşlar. Bakın, 6 bin megavat toplamda derelerde. Kaç sayı oldu küçük dereler üzerine kurulan HES'ler Sayın Genel Müdürüm, toplam sayı? En düşüğü 1,5 megavat, belki en iyisi, en kalitelisi, en verimlilerin ürettiği 15 megavatı bulmuyor değil mi?

TETAŞ GENEL MÜDÜRÜ MEHMET AYERDEN - Bu konu hakkında bilgi sahibi değilim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 15 megavat, bakarsınız, incelersiniz. Toplamda belki 300'ü, 500'ü geçti, 6 bin megavatlık bir enerjiden bahsediliyor toplamında. Bunların da yanlış olduğunu söylüyorum. "Kaynağı nereden bulacaksınız?" diyeceksiniz. Her şeye karşı çıkmıyoruz. Evet, Türkiye'nin elektrik enerjisi ihtiyacı var ama öncelikle yapmamız gereken, kaçağın önlenmesi gerek, kaybın da demiyorum arkadaşlar. Dağıtım şirketlerine baktığınızda, üç bölgede kayıp kaçakla birlikte toplam kümülatifte oranın yükseldiğini, 70'lere falan çıktığını görüyoruz; diğer 22 dağıtım şirketinin bölgelerinden 19'unda kayıp kaçak oranlarının neredeyse Avrupa standartlarında ve dünya standartlarında olduğunu görüyoruz; kaçak onlarda yok ama ben kayıp kaçak Türkiye'de böyle telaffuz edildiği için söylüyorum, onu görüyoruz orada. Demek ki biz kaçağı önleyebilirsek, gerçekten haksız yere kullanılan, bir başkasının sırtından kullanılan, suç işlenerek kullanılan, biraz kaba olacak belki ama hırsızlık yapılarak kullanılan bu elektrik enerjisini eğer biz üretime döndürebilirsek, gerçek ihtiyaçlara döndürebilirsek, inanın, Türkiye'nin on beş yıl, yirmi yıl daha, sanayi kapasitesi artsa bile, elektrik enerjisine ihtiyacı olmayacaktır. Tabii ki buna on beş yıl, yirmi yıl gibi kısa vadelerle bakmamak lazım, geleceği de okumak lazım ama geleceği de biraz evvel Afşin Elbistan'da verdiğim örnekler gibi yine ithal kömüre dayalı termik santraller çığ gibi, mantar gibi bitmeye başladı. Bunların Türkiye'nin geneline, önceki görüştüğümüz kurumun da talepleri doğrultusunda, doğru şekilde planlanarak kurulması gerekiyor.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetlerinin yüksek olduğunu şimdilik biliyoruz. Ya, tamam, rüzgâr enerjisinin çevreci bir enerji olduğunu söylüyorlar ama altına 40 metrekare beton atıyorlar o koca direği orada tutabilmek için. Düşünün, o havzada veya o dağda, o ovada, nerede kurarsanız kurun, müthiş bir betonlaşmaya da neden oluyor. En hızlı kullanılabilecek enerji türü olarak da güneş enerjisi görülüyor. Güneş enerjisine baktığımızda da maliyetlerin yüksek olduğunu görüyoruz şimdilik, her ne kadar güneşimiz olsa da ama gelişmiş ülkelerin güneş enerjisi konusunda ciddi adımlar attığını görüyoruz. Türkiye'de henüz bu konuda çok ciddi adımlar atılmadı. Teknolojisini de tabii kendimiz üretemiyoruz, yabancı teknoloji, biraz daha ucuzlaması, maliyetlerin düşmesi gerekiyor. Böyle planlamalar yapmamız gerekiyor gerçekten. Tamam, birileri gelsin, tesis kursun, tesise ihtiyacımız var, enerjiye ihtiyacımız var, al lisans, ver lisans, şurada yap, hiç önemli değil, dağda yap, hiç önemli değil, deniz kıyısında hiç önemli değil... Ya, termik santrallerin Marmara'da tercih edilmesinin, Çanakkale'de tercih edilmesinin başlıca etkenlerinden bir tanesi Marmara Bölgesi'ne hızlı ulaşılabilir olması; ikinci etken de ithal kömürlerden kaynaklandığı için lojistik maliyetlerin düşük olması. Zaten biz onlara 10 centlerde alım garantisi veriyoruz. Böyle baktığınızda, Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili olması münasebetiyle, Türkiye'nin her tarafına bunlar doğru bir şekilde konumlandırılabilir, yaygınlaştırılabilir demiyorum, konumlandırılabilir. "Bunların hepsini çok hızlı bir şekilde yaptık, oldu." mantığıyla bakarsak, gelecekte bize belki çok etkisi olmayabilir ama çocuklarımıza ve torunlarımıza ciddi etkiler yaratacağını düşünüyorum.

Sayın Genel Müdürüm, şimdi, ta 1990'lardan, 1996'dan devam eden bir olay var. Bu dağıtım şirketi olayı ilk defa Kayseri'de denenmiş. Kayseri Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ Genel Müdürlüğü diye bir kurum kurulmuş. Bu kurum, aynı bugün dağıtım şirketlerinin yaptığı işi yapmaya başlamış ve kurum daha sonra 2001'de -yanılmıyorsam- TETAŞ'a devredilmiş, borçlarıyla beraber devredilmiş. Sayıştay raporlarında bunun mahsuplaşması gerektiği, bu da devlet kurumu devredilen... Sizden önceki iktidarlar döneminde ciddi borçlar falan var -yani, alınganlık göstermeyin diye söylüyorum, orayı da açıyorum, o zaman yoktu zaten AK PARTİ- ciddi şeyler olmuş orada, Sayıştay raporları çerçevesinde soruşturmalar başlatılmış, incelemeler başlatılmış, mahkemeye nakletmiş konu kurumla ilgili. Mahkemeye naklettiğinde de konu... Bakın, 2000'li yıllarda devam eden mahkemelerde, dönemin TEAŞ Genel Müdürü dâhil olmak üzere "Görevlerini kötüye kullanmak suçundan tertip olağan cezaların mahkûmiyetine karar vermiştir." diyor mahkeme ve bu kişiler mahkûm olmuşlar yani bir suç var ortada, bağımsız yargı gelmiş, karar vermiş ve bunları mahkûm etmiş. Daha sonraki sürece baktığınızda, Sayıştay raporlarından daha sonraki sürece baktığınızda, Bakanlık oluruyla bu mahsuplaşmanın yapılmadığı görülüyor, Bakanlık oluruyla. Bakanlığın 17/7/2013 tarihli olurunda, Kayseri ve civarı TETAŞ'ın 102,7 milyon TL ana para, 107,9 milyon da faiz alacağı olduğu, davalardan karşılıklı feragat edilmesi, faizinden vazgeçildiği takdirde sadece ana paranın TETAŞ tarafından ödenerek uzlaşılacağı falan diye Bakanlık buradan vazgeçiyor. Şimdi, burada bu olur niçin verilmiştir? Yani, bu uzlaşmadan niçin vazgeçilmiştir? Bakanlık yetkilileri burada değil mi, Enerji Bakanlığı yetkilileri, bunun tüm dokümanını istiyorum sizden. Hangi gerekçeyle bu olur verilmiştir? Bir de bu alacaklar ne olmuştur? Yargının mahkûm ettiği isimlerle ilgili kurumda ne tür işlemler yapılmıştır? Bunu da öğrenmek istiyorum.

Bakın, bu borçlar daha çok kamuya olan borçlar falan değil yani iki kurum arasındaki borçtan kaynaklanmıyor. Bu rakamlar 70 milyon civarında, o dönemde Kayseri elektrik şirketindeki özel harcamalardan kaynaklanan, çoğu özel harcamalardan kaynaklanan borçlar ve şüpheli harcamalar olduğu hem Sayıştay tarafından tespit edilmiş hem de mahkeme tarafından tespit edildiği için ilgili kişiler mahkûm edilmiş ama bu tahsil edilmesi gereken paradan Bakanın oluruyla 2013 yılında vazgeçilmiş. Bu konudaki bilgileri, toparlayıp, Bakanlık tarafından talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.