KOMİSYON KONUŞMASI

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli hazırun; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ben KİT Komisyonu mensubu değilim ama bir Zonguldak Milletvekili olarak buradayım çünkü Zonguldak şehri geçmişinde kömürle var olmuş bir şehir. Kömür bulunmadan önce Zonguldak diye bir şehir yok. Kömürle var olmuş, Osmanlı'nın son dönemlerinde Uzun Mehmet'in kömürü bulmasıyla Osmanlı İmparatorluğu'na büyük katkılar sağlamış, Osmanlı'dan sonra kurulan cumhuriyetin önemli bir bölümüne yine çok büyük değerler katmış bir şehir Zonguldak. Kömürle ve çelikle var olmuş. Zaten kömür olduğu için hem Karabük Demir Çelik Fabrikası hem de Ereğli Demir Çelik Fabrikası Zonguldak'a kurulmuş. Bu yönü itibarıyla Zonguldak madenciliğin, emeğin, üretimin başkenti olagelmiş eskiden beri.

Tabii, vaktiyle 50 bin civarında insan buradan ekmek yemiş Türkiye Taşkömürlerinden. İlk adı "Ereğli Kömür İşletmeleri" yani önce Kandilli'de başlamış, sonra ismi "Türkiye Taşkömürü Kurumu" olmuş. İnsanlar Almanya, İsviçre vesaire gibi Avrupa kapıları açılmadan önce Zonguldak'a gelmişler madenlerde çalışmaya. Türkiye'nin 81 vilayetinden Zonguldak'a maden dolayısıyla gelmiş, yerleşmiş ya da bir dönem yaşamış, daha sonra başka illere göç etmiş nice iş adamı ve siyasetçilerle doludur. Geçmişte büyük siyasetçilerin ve iş adamlarının bir tarafı mutlaka Zonguldak'a uğramış.

Fakat bu 50 bin işçi olduğu zamanda bile, değerli arkadaşlar, önemli sorunları da içinde barındıran bir iş alanı burası. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye taş kömürü işletmelerinde 50 bin kişi çalışıyor. Yer altında çalışanların sayısı yer üstünde çalışanlardan daha az, o günleri yaşamışız. Bankamatik memurlarının ve işçilerinin olduğu, hiç işe gitmeden lokallerde, kahvelerde taş oynayarak, kâğıt oylayarak maaş alan insanların dönemini yaşamışız. Tabii, neticede, geldiğimiz noktada... Biliyorsunuz, dünyada maden fiyatları şu anda çok düşük epey bir zamandır ve üretim teknikleri de çok değişik. Yani, bizim Zonguldak'ımızda derin kuyularda, zor ve meşakkatli yer altı madenciliği var.

Bizim 3-4 sefer madenlere girme imkânımız oldu. Gerçekten zor şartlarda orada üretim yapılıyor. Kazmanın ucunun ancak gireceği yerlerde bu üretim yapılıyor ama bugün Kolombiya'da, Brezilya'da, Rusya'nın bazı bölgelerinde, Güney Afrika'da taş kömürü işletmeleri açık madencilik şeklinde yapılıyor ve üstündeki 50-60 santim toprak kazındıktan sonra altından gayet de güzel kalorili kömür çıkıyor ve bunu bugün Türkiye limanlarına tonu 47 dolardan teklif ediyor bu ülkeler. Böyle bir ekonomik gerçekle de karşı karşıyayız.

Tabii, hâl böyle olduğu zaman, Türkiye taş kömürü işletmelerinin dünyadaki maden ve cevher fiyatları da göz önüne alındığında, bu şartlarda kâr etmesinin mümkün olmadığı da ortada. Kâr etme imkânı yok bu şartlarda. Ancak ne yapabiliriz? Üretim maliyetlerini düşürmek suretiyle, belki zararı azaltma imkânımız olabilir. Peki, bunu nasıl yapacağız? Burada yapmamız gereken şey kurumun yeniden organizasyonu, madenlerin modernizasyonu ve mekanizasyonu. Bunları sağladığımız zaman burada bir miktar verimlilik artışına bağlı olarak üretim artışı ve dolayısıyla da zararın azalması gündeme gelebilecek. Enerji Bakanlığımızın, Kalkınma Bakanlığımızın ve Hazine Müsteşarlığımızın yetkilileri burada, biz de buradayız. Biz stratejik bir şeye karar vereceğiz: Biz bu zararın ne kadarını absorbe edebiliriz, ne kadarını elimine edebiliriz, ne kadarını üstlenebiliriz? Yani bu noktada siyasi olarak stratejik karar vermemiz gerekiyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Aslında verilmiş, bakanlıklara bu görev verilmiş ama...

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) - Bu vereceğimiz karar sürdürülebilir olur mu, olmaz mı; o noktaları irdelememiz lazım. Yani zaten fotoğraf çekilmiş, çekilen fotoğrafa göre yorum yapmaktan ziyade bu kararların verilmesi gerektiğine inanıyorum bir misafir konuşmacı olarak burada.

Tabii, bu işe bağlı olarak, yine, ayrıca, redevanslı sahaların konusu var. O konuda hem Plan Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda konuyla ilgili konuşmalar yapmıştım. Bir iyileştirme yaptık yani Meclis olarak Bakanlar Kuruluna bir yetki vermiştik, o realize oldu. Özellikle Soma yasasından sonra, Soma yasası olarak bilinen o yasalardan sonra çalışma günlerinin düşürülmesi, çalışma saatlerinin azaltılması, 2 asgari ücret, güvenlik tedbirlerinin olağanüstü artırılması noktalarından dolayı özellikle yer altı madenlerinden meydana gelen maliyet artışlarını karşılamak üzere bir iyileştirme yapıldı. O konu da önemli çünkü TTK'da bugün 8-10 bin civarında insan çalışıyor, redevanslı sahalarda da bu Soma yasası çıkmadan önce yaklaşık 4 bin civarında insan çalışıyordu. Bu zorunlu uygulamalar gündeme geldikten sonra bunların sayısı hızla bin seviyelerine kadar düştü. Şimdi, tabii, inşallah bundan sonra, arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi -onların kendi aralarında bir birliği var- süratle işçi alımına tekrar giderek bu üretimlerini tekrar artıracaklar.

Burada bizim stratejik olarak vermemiz gereken karar: Tabii ki kömür stratejik bir ürün ve biz bunu dışarıdan ithal ediyoruz büyük bir oranda. Enerji Bakanlığımızın bu konuda bir farklı çalışmasının daha olduğu da biliyoruz, yerli kömürleri kullanan santrallere belki bir teşvik düşünülüyor. Tam net olarak açıklanmadı ama öyle bir çalışmanın varlığını da biliyoruz. Bu da bir motivasyon etkisi yapacaktır diye düşünüyoruz ama bir yandan da 47 dolar/ton Türkiye limanları teslimi kömür bulabiliyorlarsa termik santral sahipleri, yerli kömürlerin maliyetleri de ortada, ne kadar bunlara meyil eder, ne kadar cazip olur; onu da düşünmek lazım diyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.