KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, Bakanlığın çok değerli yöneticileri, bürokratları, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum.

Ülkemizdeki eğitim ve spor sistemleri bazı gelişmiş ülkelerin örnek alındığı iddia edilerek âdeta yazboz tahtasına dönüştürülmüştür. Bilim, eğitim ve spor felsefelerine karar vermeden, hukuksal temeller oluşturulmadan, sosyoekonomik temeller atılmadan, spor kültürü geliştirilmeden sporda başarı elde edilmesini beklemek bir hayal olmaktan öteye geçemez. Başka ülkelerin uygulanabilir olmayan modellerini alarak başarının, birinciliklerin ve şampiyonlukların yakalanacağını düşünmek, akılcı, doğru, uygulanabilir ve sürdürülebilir gözükmemektedir. Performans, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal bir bütünlük içinde ortaya çıkar başarı ve şampiyonluklar ancak.

Avrupa ülkelerinin spor yapılarında iki temel unsur görülmektedir: Kamu yönetimi ve özerk gönüllü yapı. Sporda kamu yönetimi, spor kulüplerini ve diğer örgütlerini temel edinen bir yapıda, kasabalarda, kentlerde, bölgelerde, bakanlık, genel müdürlük düzeyinde ve parlamentoda örgütlenmiştir. Spor dalı federasyonları, katılımcı demokrasiye dayanır. Spor dalı federasyonlarının varlığına karşın, Avrupa Birliğine üye ülkelerde ayrıca spor dalına veya yerleşim birimlerine göre dernekler, federasyon ve konfederasyon tipinde üst birlikler de bulunmaktadır. Ülkemizde ise spor kulüpleri ve spor dalı federasyonları yönetiminde katılımcı bir demokrasiye henüz varılamamıştır. Spor kulüpleri dâhil olmak üzere gönüllü yapı güçlü değildir. Bakanlığa bağlı gençlik ve spor genel müdürlükleri hâlâ etkin ve verimli çalışamamakta, yandaşlarla iş yapabilme çabasındadır. Elbette sonuç hüsran olmuştur, son dönemde ülke adına kazanılmış başarılar oldukça sınırlıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ve Avrupa ülkelerinin genç nüfuslarını, sporcu sayılarını ve spor kulüplerini karşılaştırdığımızda eldeki veriler hiç iç açıcı değildir. Avrupa ülkelerine göre en genç nüfusa sahip olan Türkiye'de ortalama 13 bin kulüp sayısı varken bu sayı Fransa'da bundan dokuz yıl öncesinde yani 2005 yılında 165 bin adettir.

Spordaki bu alt yapı yetersizliği, spor sisteminin oluşturulmaması, ülkemizdeki gençlerin olimpiyatlarda, Avrupa ve dünya şampiyonalarında madalya konusunda sıkıntı çekilmesinde ilk başta gelen nedenlerdendir. Uygulanan yanlış politikalar sonucu sporun birçok alanında gençler âdeta öksüz bırakılmış, destek verilmemiştir. Başarılı olanlar ancak kendi imkânları ve özgün hikâyeleriyle bu başarıyı elde edebilmektedirler. Kaldı ki Sayın Bakan bu konuda son derece dürüst davranmış ve "Türkiye'de sportif çalışmalarla ve hazırlıklarla ilgili bir kaynak sıkıntısı yok ama kaynakların doğru kullanılmasıyla ilgili bir sıkıntımız var." demiştir. Kendisine katılmamak elde değil, zira telefon "tape"lerinde dinlediğimiz o sıfırlanan paraların çok küçük bir kısmı dahi yeterli olur, gençlerimiz, kulüplerimiz o paralarla yapacakları yatırımlardan büyük başarılar çıkarabilirlerdi. Ama ne yazık ki o paralar amatör spor kulüplerine değil, okçuluk alanında kendisini göstermeye çalışan Bilal Erdoğan'a ve bakan çocuklarına gitmiştir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetinizin doğru bir spor politikasının olmaması, olanın da yanlış yönetilmesinin sonucu Erzurum Palandöken'de net bir şekilde kendini göstermiştir. 2011 yılında ülkemizin ev sahipliğini yaptığı Dünya Üniversiteler Kış Oyunları için yaptırılan kayakla atlama merkezinin içler acısı durumu ortadadır. Toprak kayması sonucu pistler tamamen kullanılamaz hâle gelmiştir ve yapılan yatırımlar ne yazık ki heba olmuştur. Sayın Bakana sormak lazım, bu kuleleri inşa eden ve zemin etüdünü yapan firma hangisidir ve sorumlu kişiler kimlerdir, sorumlular hakkında hangi işlemler yapılmıştır? Tek sevindirici nokta ise sizin yandaş besleme uğraşınız sonucunda, bu kazada kimsenin yaralanmaması ve can kaybı olmamasıdır.

Değerli milletvekilleri, madenlerde, fabrikada, tarlada, okullarda, hastanede ve emeğin olduğu her yerde bu halkın üzerinden beslenen AKP iktidarı, bununla doymamış olacak ki gözünü stadyumlara ve futboldan gelecek ranta dikmiş durumdadır. Kendi yandaş bankaları aracılığıyla stadyumları hizaya çekmek, taraftar değil müşteri yaratmak, bunun üzerinden de rant elde etmek çabasındadır. Bunu yaparken de "Stadyumlardaki -sözde- terörü, uzun bilet kuyruklarını bitiriyoruz. Taraftara aynı zamanda maç bileti, banka kartı, kredi kartı, kulüp taraftar kartı, anlaşmalı şehirlerde ulaşım kartı ve mağaza indirim kartı sağlıyoruz." propagandası, yalanlarına sığınmaktadırlar. Başta İstanbul olmak üzere, stadyumlardaki terör 34'üncü dakikada atılan sloganlar mıdır, bunu da duymak ve öğrenmek isteriz.

PASSOLİG, endüstriyelleşen futbolun rantını tekelleştirmeye yönelik bir uygulamasıdır ve insanları fişlemenin bir aracı olmuştur. Futbolda şiddetin ve düzensizliğin önüne geçilmesinin tek yolu, taraftarların stadyumlara girişlerinin engellenmesidir. Kaldı ki yapılan uygulamada İnternet üzerinden bilet satın alırken güvenliğin ne denli düşük olduğu kanıtlanmış, vatandaşların ad, soyad ve kimlik numaralarının çok açık bir şekilde üçüncü şahısların eline geçebileceği görülmüştür. Özgürlükler ve güvenlik, terazinin kefeleri gibi bir tarafının ağır basmaması ve dengede olması gereken iki alandır. Futbol sahalarında ve statlarında istenmeyen görüntülerin oluşmasını engellemek adına getirilen PASSOLİG sistemi, amaca hizmet etmenin oldukça uzağındadır. Futbolseverleri potansiyel suçlu sayan, seyir koşullarını iyileştireceğine yasakçı tedbirler alan, gerçek taraftarı bölüp parçalayan, taraftarı stat dışına atmanın aracı olan ve taraftarı müşteri hâline dönüştüren bu PASSOLİG uygulamasının, bırakın Türkiye'de spora olan ilginin artışına zemin hazırlamasını olan ilgiyi de dibe çektiği, seyirci sayılarına baktığımızda, çok açık bir şekilde ortadadır. Seyir zevki korunsun derken, seyirciler statlardan uzak tutulmaktadır âdeta. Hoş, seyredecek bir oyun zevki de bırakılmadı çünkü her şeyde olduğu gibi bu konuda da "bizden-sizden" ayrımı yapmış ve spora dahi yandaşlık sistemini yerleştirme peşine düştünüz. Bu yeni Türkiye'de her şey sil baştan edilip yeniden düzenleniyor: Siyaset, yargı, medya, kültür, spor... Ne de olsa Sayın Cumhurbaşkanı her konuda Allah vergisi bir birikim sahibi. Mimaride uzman, uçak dizaynında uzman, heykelde uzman, kürtajdan, gazetecilikten, futboldan... Kendisi, dostu Fatih Terim'in Türkiye Futbol Direktörü olarak Türkiye Futbol Federasyonuyla 5+2 yıllık ve toplam 24,8 milyon euro'luk mukavele imzalamasını ve stadyumlara adının verilmesini sağlamıştır. Son olarak Türkiye-Brezilya maçının ardından alınan yenilgi sonrası Sayın Cumhurbaşkanının "Çıkıp kendi mi oynasın?" diyerek savunması bizim hafızalarımızda kocaman bir yer etmiştir.

Değerli milletvekilleri, önemli bir konu da üniversiteli gençlerimizin yurt sorunları. Üniversitelerde eğitim döneminin başlamasının üzerinden iki aydan fazla bir süre geçti fakat bu kadar süre geçmesine rağmen yurt sorunu yaşayan, geçici olarak başka yerlerde konaklayan binlerce öğrenci bulunmaktadır. YURTKUR'a bağlı yurtların toplam kapasitesi 231 bin dolaylarında. Sadece İstanbul'da ise 321.725 öğrenci var ve İstanbul'daki yurtların sayısı ise sadece 22 ve kapasitesi 15.512. Gerisini artık siz hesap edin arkadaşlar. Altyapısı yetersiz yurtlarda balık istifi gibi yaşatılan öğrenciler ne ders çalışacak bir ortam ne de sosyalleşebilecek bir yer fırsatı bulabiliyor. Sembolik bir bursla öğrenciler zor şartlarda eğitim görmeye mecbur bırakılıyor. Yeni bir üniversite veya fakülte açılırken yerleştirilecek öğrenci sayısı da daha önceden belirlenmiş olmasına rağmen, ihtiyaç duyulan altyapı hazırlanmadan öğrencilerin ilgili bölümlere yerleştirilmeleri kurumlar arası eş güdümsüzlüğün üniversite öğrencilerine yansıyan bir sonucudur. Geleceğimiz olarak gördüğümüz gençlerimizin iyi eğitim ve öğrenim görmeleri kendilerine sağlanacak iyi yaşam koşulları ve doğru, planlı bir spor politikası aracılığıyla ancak mümkündür fakat sizlerin böyle bir vizyonu ve iddiası olmadığı görülmüştür. Tek hedefiniz susturulmuş ve pasif bir gençlik yaratmak ama neyse ki genç olmanın doğasına aykırı bu isteğiniz, hiçbir zaman gerçekleşemeyecektir.

Bu yurtları söylerken İzmir'de de aynı şekilde İnciraltı'nda kız ve erkek öğrenciler ortaktı, farklı binalarda; 9 Eylül Tıpta okuyan Buca'ya gidecek öğrenciler oradan seyrediliyordu ama sizin bu anlayışınızdan kız ve erkek öğrenciler ayrıldı. Şimdi 9 Eylül Tıpta okuyan öğrenciler Bornova'ya gittiler. Bornova'dan her gün sabah 9 Eylül Tıp Fakültesine gelmek zorunda kalıyor arkadaşlar. Bu, öğrencilere yapılacak en büyük zulümdür.

Değerli milletvekilleri, son olarak okullarımızda işlenen beden eğitimi ve okul spor faaliyetleri konusunda birkaç cümle söylemek isterim. Okul sportif faaliyetlerinin büyük bölümünü beden eğitimi dersleri ve sınıflar arası spor organizasyonları oluşturuyor. Beden eğitimi dersinde, işleniş özelliği itibarıyla, pek çok spor malzemesine ihtiyaç duyulur. Bu malzemelerin ve okul takımlarının ulaşım, donanım, forma, şort, ayakkabı eşofman beslenme ihtiyaçların karşılanması, eski spor kulübü yönetmenliğince belirlenen bütçe -memur katsayı çarpı 50- olarak belirlenen spor kulübü üye aidatlarıyla karşılanırdı. Bakanlık bütçesine bir yük getirmeden beden eğitimi derslerinde ve okul içi spor faaliyetlerinde bir sıkıntı çekilmeden kendi yağıyla kavrularak yürütülüyordu. Bu yönetmenlik 5/11/2013 tarih ve 28812 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan yönetmelikle iptal edilmiş, yerine Gençlik Hizmetleri ve Spor Genel Müdürlüğünün Okul Spor Faaliyetleri Yönetmenliği getirilmiştir. Yayınlanan bu yönetmelik, sadece okullar arası mahallî, grup, yarı final ve Türkiye şampiyonası yarışmalarını kapsadığından dolayı, okullarda yürütülecek olan beden eğitimi dersi ve okul içi spor faaliyetlerin hangi araç gereçle nasıl yapılacağı konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Hatta bu konuyla ilgili Beden Eğitimi Öğretmenleri Dernekleri Federasyonunun görüştüğü Millî Eğitim Bakanlığı birimleri, adres olarak Gençlik Spor Genel Müdürlüğünü göstermiştir. Gençlik Spor Genel Müdürlüğü ise verilen dilekçelere, beden eğitimi öğretmenlerinin ve derslerinin Millî Eğitim Bakanlığı kadrosunda olduğundan dolayı her hangi bir yardım ve planlama yapamayacaklarını dile getirmiştir. Çocuklarımız ve gençlerimiz ülkemizin geleceğidir. Obezite, madde bağımlılığı ve sporda şiddetle mücadele adına gençlerimizin desteklenmesi gereklidir. Bu alana daha fazla kaynak aktarılması ise şarttır diyorum.

Sayın Bakan, bir konuya da değinerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. İzmir'de stat sorunu var büyük bir problem olarak. Alsancak Stadı'nın mutlaka yenilenmesi, onun yerine AVM projeleri varsa bundan mutlaka vazgeçilmesi gerekiyor. Bunun olmadığını düşünmek istiyorum. Hemen yan tarafında eski güzel sanatlar fakültesi var. Onunla birleştirilerek çok modern bir spor tesisi ve stat oraya gerçekleştirilebilir. Orası tarihî bir alandır. İzmir'in kuzey ve güneyinde 2 tane büyük stada ihtiyaç var. Şu anda Karşıyaka Stadı'nın olduğu yer şehir içidir. Dolayasıyla, orada bir stat yenilemenin kent trafiğini felç edeceği açıktır. Örnekköy tarafında bir alana bir stat yapılması... Bir diğeri de Göztepe Stadı'nın kullanmış olduğu Gürsel Aksel Stadı'nın yine kent içerisinde kaldığıdır. O stat yerine de onun yerinde kalması ama Göztepe Spor Kulübüne de Uzundere tarafında, Büyükşehir Belediyesinin ve hatta hazinenin tesis edeceği bir alanda bir başka büyük spor kompleksinin yapılması, futbol sahasının yapılması bence yapılabilecek en güzel hizmetlerden biridir. Özellikle genç ve dinamik bir Gençlik ve Spor Bakanı olarak İzmir'de sizden bu üç statla ilgili olarak büyük bir çaba ve gayret bekliyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesinden son on beş gün içerisinde bir görüşme yaptığınızı duydum, öğrendim. İnşallah bu görüşmeler sonucunda İzmir'de stat sorunu çözülerek... Taraftarlar geçtiğimiz cumartesi günü hem siyasi iktidarı hem de İzmir Büyükşehir Belediyesini protesto eden bir eylem gerçekleştirdiler. İnanıyoruz ki önümüzdeki günlerde stat sorunuyla ilgili Büyükşehir Belediyesinde yapılacak görüşmelerin nihai olarak İzmir'e, sporseverlere ve taraftarlara önemli bir müjde vereceğini diliyorum ve 2015 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.