| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 07 .04.2016 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, burada KİT görevini ifa ediyoruz. KİT'in bir görevi var, bu Komisyonun bir görevi var. Komisyon ve alt komisyonlar tanımlanırken "Denetleyecekleri kuruluşların durumunu, ulusal ekonomiye faydalı olabilmeleri için özerk bir tarzda, ekonominin kuralları ve ekonomik gerekler dahilinde, verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda yönetilerek, kuruluş amaçlarına ulaşmalarını teminen; faaliyetlerinin mevzuata, uzun vadeli kalkınma planına ve planın uygulanma programlarına uygunluğu yönünden inceler." diyor.
Bizim adımıza görev yapan, TBMM adına görev yapan Sayıştay bu incelemeleri yapıyor, biz de bunlar üzerinden bir değerlendirme yapıyoruz. Alt komisyonlarda bir kısmı eleniyor yani Sayıştayın getirmiş olduğu öneriler yerine getirilmişse alt komisyonlarda eleniyor, aslında yerine getirilmeyenlerin, birçok şeyin de buraya gelmesi gerekiyor. Niye? Hepimiz değişik değişik illerden gelmişiz, belki tarımla uğraşıyoruz, uğraşmıyoruz, alanlarımız farklı ama hepimizin söyleyeceği veya üzerinde yorum yapabileceği konular var. Belki burada söylenecek bir söz bu kurumun gelecekte çok daha verimli çalışmasına neden olacak ama bu kadar çok öneri varken tek bir maddeyle hani gidelim bir madde koyalım da üst Komisyonda konuşulsun mantığı değil, konuşulması gereken konunun seçilerek getirilmesi gerekir. Hazine zararının verilmesine burada karşı çıkacak var mı, hepimiz bir an evvel verilsin diyeceğiz. Burada konuşacak çok fazla da bir şey yok, hepimizin söyleyeceği beş saniyeyi geçmez.
Ama Türkiye'nin tarım politikası ile Toprak Mahsulleri Ofisini ilişkilendirmemiz lazım örneğin, bana göre. Toprak Mahsulleri Ofisi de Türkiye'nin tarım piyasasını düzenliyor, regüle ediyor. Şimdi, baktığınız zaman bunları konuşmuyoruz. Niye? Konuşulması gerekiyor. Örneğin, bir rapor hazırlamış Sayıştay, hemen ilk sayfasında şöyle bir tablosu var, size de göstereyim. 2013'te dünyada bu işi yapan kurumun, Uluslararası Hububat Konseyinin verilerini alıyor ama 2014'te sadece Türkiye için TÜİK'in verisini alıyor. Bir defa, tablolarda karşılaştırma yapabilmemiz için, doğru karşılaştırma yapabilmemiz için aldığımız istatistiki değerlerin aynı kurumda olması gerekiyor. Ya hepsini TÜİK'ten alın... TÜİK tabii uluslararası bir kuruluş değil, eğer biz kendimizi Amerika'yla, Hindistan'la, Brezilya'yla karşılaştıracak isek TÜİK verisi değil, o verileri oraya kurumun Türkiye için de koyduğu veriyi kullanmamız gerekiyor.
Şimdi, Türkiye'nin hububattaki durumunu görmeden burada yorum yapmamız da mümkün değil arkadaşlar. Bakın, 2010-2011'de hububat üretiminde dünyada Avrupa Birliği ülkeleri 137 milyon ton üretirken 2015'te 155 milyon ton üretiyor, bir artış var, 137 milyon tondan Avrupa Birliği ülkeleri 155 milyon tona çıkıyor ve 2011'den 2015'e yüzde 12'lik bir artış sağlıyor.
Şimdi, bu Avrupa Birliği ülkelerinin nüfus artışlarına baktım ne kadar diye. Yüzde 12 hububat üretimi artarken nüfus artışının yüzde 1,5 olduğunu görüyoruz. Hemen peşinden Çin'e baktım. Çin dünyada en hızlı üreyen ülke olarak düşünüyoruz baktığımızda, aslında öyle değil, en hızlı üreyen ülke değilmiş. Çin'de 115 milyon ton buğday üretilirken 2010'da, bugün 126 milyon ton hububat üretiliyor, buğday üretiliyor, nüfus artışı 2,9, buğday üretimindeki artışı yüzde 9. Bakın, buğday üretimindeki artışı yüzde 9 ama nüfus artışı sadece 2,5.
Hindistan 81 milyon ton üretmiş 2010'da, bugün geldiği noktada 96 milyon ton -2015 rakamlarını veriyorum- yüzde 16'lık bir artış olmuş, nüfus artışı en yüksek ülke, Hindistan Çin'den çok fazla 9,2.
Amerika Birleşik Devletlerinde nüfus artışı 1,4, buğday üretiminin artışı yüzde 30.
Peki, bizde ne arkadaşlar, merak ettik mi, baktık mı? Bakın, bizim 2010'daki buğday üretimimiz 20 milyon ton, bu, biraz evvel verdiğim Uluslararası Hububat Konseyinin rakamları, bugün 19 milyon ton aynı konseyin rakamlarında, TÜİK'in rakamlarında 21,5 milyon ton olarak görülüyor. Çok önemli değil.
Peki, bizdeki nüfus artışı ne kadar arkadaşlar? Türkiye'nin bu dört yıllık, beş yıllık süre zarfındaki nüfus artışı yüzde 6. Yüzde 6'ya karşı bizim buğday üretimimiz düşmüş veya aynı yerde, aynı seviyede devam etmiş. Diğer ülkelere bakıyoruz... İşte, bunları konuşmamız lazım arkadaşlar burada, bunları konuşursak yol alacağız.
Yine, arpada da aynı -birkaç tane örnek vereyim yine- AB ülkeleri, Avrupa Birliği 53 milyon tondan 60 milyon tona çıkmış, yüzde 12'lik bir artış sağlamış. Biz arpada 7 milyon tondan 6 milyon tona düşmüşüz. Amerika yerinde saymış. Ukrayna artırmış. Rusya 8 milyon tondan 20 milyon tona çıkmış.
Mısır üretimimiz... Mısır üretiminin verisini alamadım, yok, TÜİK de yazmamış. 4 milyon tondan arttığını düşünüyorum ben.
TMO GENEL MÜDÜRÜ AYHAN KARAYAMA - 6,4 milyon ton.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bravo, ben söyleyeceğim zaten onu tam veri olmasa bile. Çünkü bir Cargill olayımız var veya tatlandırıcı olayımız var Türkiye'de. Bakanlar Kurulu kotasıyla da bu artırılıyor yüzde 10'lardan şeker pancarı kotasının yüzde 10'u kadar kota olmasına rağmen, ki Avrupa'nın en yüksek kotası, Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 her sene artırılıyor ve tatlandırıcı piyasası almış başını gidiyor. Tatlandırıcının da çocuklarımıza, geleceğimize nasıl zarar verdiğini hep beraber öğrenmemiz, bilmemiz gerekiyor ve bildiğinizi de düşünüyorum arkadaşlar. Mısır üretimimiz de bundan arttı, ihtiyaçtan dolayı. Pirinci hiç söylemeyeceğim, felaket durumdayız ya da aynı seviyeyi koruyoruz.
Şimdi, şunu tespit etmek lazım: Türkiye'nin hububat ihtiyacı nedir? Son beş yılda -bu arada sorularımı da soruyorum hemen açıklamalarımdan sonra- hububat ihtiyacımız nedir, üretimimiz nedir? İthal konusunda, ne kadar ithal edilmiştir? Son beş yılı istiyorum, bir tabloda görmek istiyorum, böyle bir yazılı doküman şeklinde değil de alt alta bir Excel tablosunda görmek istiyorum, bunu özellikle rica ediyorum.
Yine bir fabrikamız var, haşhaş üretimiyle ilgili. Haşhaş afyon sakızından üretiliyor, afyon sakızında da çeşitli morfin gibi maddeler üretiliyor. Sayın Genel Müdür, açıklamanıza baktım, bir hesap yaptım hemen. Aslında haşhaşın morfin oranına göre bir alım fiyatı belirlediğinizi söylediniz, 3,95'le 5 küsur olarak belirlediniz ve 118 milyon TL de ödeme yaptığınızı söylediniz. Böldüm, 121 milyon TL ödeme yapmanız gerekiyor 3,95'e karşı. Yani 3,95'ten alırsanız 121 milyon TL ödeme yapmanız gerekiyor. Yani 5 küsurdan açıkladığınız rakamdan hiçbir alım yapmadığınız sizin açıklamanızda görünüyor, siz yapmışsınız bu açıklamayı.
Ben şimdi şunu merak ediyorum: Yine son beş yılda alımın fiyatları, asgari ve maksimum ne kadar almışsınız onlardan, onları görmek istiyorum. İhtiyacımız ne kadar? Kapasitemiz 20 bin ton. Yanlış söylemiyorum değil mi? Üretim yapan fabrikanızın kapasitesi ne kadar? Türkiye'nin ihtiyacı nedir? Bunlar tabii hep bir soru olarak geliyor. Bu bizim ihtiyacımızın ne kadarını karşılıyor, ihraç da ettiğinizi görüyorum tablolardan ama önce Türkiye'nin ihtiyacı tabii. Ne kadar da ithal ediliyor, bunu da burada görmek istiyorum sevgili arkadaşlar.
Yine onlarla ilgili örnekler de vereyim, bilgi olsun diye söylüyorum: Hindistan mesela 63 bin ton üretiyor, doğru değil mi rakamlar? 2014'te düşmüş ciddi bir şekilde, 2014 verileri var, 27 bin tona. Türkiye'de 140 bin tondan 58 bin tona düşmüş haşhaşın üretimi, tablo öyle söylüyor. Yani burada da bir gariplik var, Türkiye'nin ihtiyacı varsa niye bu teşvik edilmiyor, niye üretim desteklenmiyor ya da bununla ilgili üretimi, doğru rakamları bana verirseniz çok memnun olurum, bunu söylemek istiyorum.
Yine, "Kendisine verilen görevler var." dedik ve "Piyasayı regüle ediyorum." dedi. Şimdi, dedik ki 18 milyon ton üretiyoruz, aldığı buğday 3 milyon ton, yani altıda 1 buğday alıyor. Arpa 4 milyon ton üretiyoruz, 474 bin ton arpa alıyor, yani 1 milyon ton bile değil, dörtte 1 bile değil. Mısırda ciddi anlamda bir alış var, yüzde 50'sini aşağı yukarı mısır alıyor ama mısırın da piyasası var. Haşhaşta da 58 bin tondan 30 bin ton alım var, o da yüzde 50'ye yaklaşıyor.
Şimdi, burada görev zararlarını konuşmak yerine kurumun acaba bu alımlarla, bu depolarıyla veya stok seviyeleri, bulundurabileceği stok kapasitesiyle piyasası yönlendirip yönlendirmeyeceğini konuşmamız gerekiyor.
Bakın, üretimimiz artmamış arkadaşlar, nüfusumuz ciddi anlamda artmış. Buğday üreticisine gidin, buğday üreticisi memnun değil. Üretimin artmama gerekçelerinden bir tanesi üretimin maliyetleri, hepimiz biliyoruz içinde mazot var, içinde gübre var -teknik olarak detaylarına girmeyeceğim- içinde tohum var. Bakıyorsunuz, buğday tohumu Ceylanpınar'dan gelecek, TİGEM, orada çok iyi bir buğday üretimi, tohum üretimi yapılıyor ama Türkiye'ye yetmiyor. Bunların hepsinin çiftçiye maliyetlerinin yüksek olması, elde etmiş olduğu ürünün masraflarını, maliyetlerini karşılayamayacak olması bütün bunlar bir gerekçe olarak tarım alanlarından çekilmeye başlanmış.
Benim kentim Kandıra'da biraz tarım yapılıyor, kendi kentimden örnek vereyim: 50 dönüm arazisi olan, daha önce buğday eken vatandaş 2 çocuğunun bir taşeron şirketinde sigortalı işe girebilmesi için bana yalvarıyor. Tarlası boş duruyor, teşvik veriliyor tarlaya.
Arkadaşlar, bunun mesela değiştirilmesinin önerilmesi lazım bana göre, bu teşvik sisteminin, bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum, ekmiyor.
Şimdi, Mehmet Ağabey yok "ta" dedi, neredeyse 50 kilometre gittik geçen KİT Komisyonuyla, bizim orada "ta" deyince 50 metredir, Urfa'da "ta" deyince 50 kilometre gittik. Yani "yakın, şurada" demek istedi bana...
BAŞKAN - Kocaeli'nin yüzölçümü, Urfa'nın yüzölçümü...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tabii, biz 50 metre, 100 metre biliriz.
Ama şimdi orada icara veriyor arazilerini insanlar. İcar sahipleri bu teşvikleri alıyorlar, üreten vatandaş alamıyor. Bunu arkadaşlar sizden rica ediyorum, yani bunu değiştirelim. Gerçekten, hakkaniyetli bir şekilde üretene, bu ülke ekonomisine katkı sunana bu teşvikleri verelim diyorum.
Birçok notum var da böyle bakıyorum arada atlamamak için.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Bakanlığın öyle bir çalışması da var yalnız Haydar Bey.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Memnun oluruz, destekleriz, yani çalışsın, memnun oluruz, bunu destekleriz.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - O bahsettiğiniz doğrudan gelirle ilgili.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğrudan gelir, evet. Tamam, katılıyorum, bunu da destekliyorum arkadaşlar.
Evet, 2008 yılında Hububat ve Çeltik Yönetmeliği çıkartılmış AB uyum yasaları çerçevesinde. Şimdi, bu yönetmelikte birtakım şartların yerine getirilmesinden bahsediliyor. Hububat ve çeltik alımlarında asgari miktarların altında mal alınmaması bu yönetmelikte veya bu uyum yasaları çerçevesinde tavsiye ediliyor, ben de burada soruyorum şimdi, hatta asgari miktarın AB'ye uyumlu bir şekilde de yükseltilmesi öngörülmüş. Şimdi, soruyorum: Son beş yılda 2009'dan 2015'e, 2010'dan 2015'e bu hangi seviyelerde yükseltilmiş? Asgari alınması gereken miktarlar ürün bazında ve yıl bazında nelerdir? O asgari alım miktarları nereden nereye çekilmiş? Bunları görmek istiyorum.
Deminden beri şikâyet edilen konu, alımların hasat dönemi sonunda olması belirtilmiş bu yönetmelikte, hasat dönemi sonunda olması belirtilmiş. Biraz evvel Mehmet Ağabeyin ve diğer arkadaşların da dediği gibi, hasat sonunda alınmadığı ve TMO geç açıkladığı için birçok tüccar bu işten faydalanıyor, haksız kazanç sağlıyor. Üreten değil, pazarlayan, elindeki paradan para kazanan vatandaşlar daha çok kazanıyor, üretenden daha çok kazanıyor.
Yine, ürünlere göre hasat dönemi sonları ne zamandır ve TMO alımlarını ne zaman başlatmıştır, aradaki farkı görmek istiyorum. Sizin "Başlıyoruz." dediğiniz tarih ve hasat sonu nedir, bölgelere göre değişiyor olabilir ama ortalama bir hasat sonu tarihi talep ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Akar, size toparlamanızı hatırlatmayı hiç istemem ama mecburen araya girip hatırlatmak isterim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Buyurun.
BAŞKAN - Epey oldu, on beş dakika oldu, toparlarsanız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Öyle mi ama bitirmem lazım, toparlayacağım, çok fazla bir şey kalmadı, öbürlerini özetlerim. Ama bunları önemli olduğunu düşündüğüm için söylüyorum.
BAŞKAN - Tabii, kesinlikle.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ürün teslimatlarına müteakip otuz beş günde ödemelerin yapılması gerekiyor yine uyum yasaları çerçevesinde. Yine yıllara göre, ürünlere göre yaptığınız alım miktarlarınız, tutarları yaptığınız ödemeler ve borçlarınızı talep ediyorum. Bunları yazılı talep ediyorum tabii, burada bunları açıklamanız mümkün değil.
Şimdi, görev raporları var, kurumun işleyişiyle ilgili raporlar var, biraz evvel konuşuldu eşyalar var, onları geçiyorum ama yatırımlara gelmek istiyorum. Yatırımlarda genel anlamda tespitim, süresinde bitirilmiyor yatırımlar. Planlama doğru yapılmadığı için, proje doğru yapılmadığı için yeni ilave ek işler talep ediliyor veya proje daha sonra değiştiriliyor, bunlara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Süre uzatımları veriliyor, süresinde yetiştirilemeyen işler var, örnekler var, yine o örneklere girmeyeceğim. Bu örneklere baktığım zaman, kontrolün, ihalenin ve ihale sonrası işlemlerin, bazı şeylerin gözden kaçtığı görülüyor, bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Ama burada 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu (3/g) istisnalarına göre bazı işlemler yapıyorsunuz. Bu işlemlerle ilgili Sayıştayın yaklaşık 2002'den beri size önerileri var -yanlışsa düzeltin- bununla ilgili bir yönetmelik hazırlanması, bu istisnalarla ilgili yönetmelik hazırlanması gerektiği konusunda bir önerisi var, siz oraya şöyle bir not düşmüşsünüz: "En kısa zamanda hazırlanacak." 2002-2016, en kısayı merak ediyorum, en kısa zaman ne zamandır? Benim ömrüm yetecek mi bu kısa zamana, bu çok önemli diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Allah size hayırlı uzun ömürler versin Haydar Bey.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hepimize versin ama en kısa zaman on dört seneyse ben hayal edemiyorum şimdi, bunu merak ediyorum.
BAŞKAN - Haklısınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Arkadaşlar, bir de bütün kurumlarda rastlanan bir olay var, görevden almalar ve müşavir kadrosuyla uzman kadrosuna atanan arkadaşlarımız var. Gerçekten bütün kurumlarda bu arkadaşlara iş verilmiyor ve boş oturtuluyor. Sonra da kurumların eleman talebi var. Bu arkadaşlar bu kurumlarda yetişmiş deneyim sahibi arkadaşlar. Biraz evvel arkadaşlarımız, görevden alınan bazı...
BAŞKAN - Kamu reformu talebiniz mi var o anlamda?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Efendim?
BAŞKAN - Bir kamu reformu talep ediyorsunuz sanırım?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ya, ne düzgünse onu yapalım, reformsa reform yapalım, düzeltmek gerekiyorsa düzeltelim. Ama bir siyasi düşünceye ait olmadı diye iş akdinin feshedileceği bir ortamı da oluşturmayalım.
BAŞKAN - Tabii.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yani biraz evvel söylendi, 4 tane arkadaşlar görevden alınmış, şimdi Sayın Genel Müdür de uzun zamandır kurumda değil mi, iş körlüğü de oluşmuştur mutlaka, ben öyle tarif ederim.
TMO GENEL MÜDÜRÜ AYHAN KARAYAMA - Hayır.
MELİKE BASMACI (Denizli) - Yok, yeni değişiklik yapıldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hayır ama siz kurumdaydınız değil mi?
TMO GENEL MÜDÜRÜ AYHAN KARAYAMA - 2011'e kadar kurumdaydım, 2011-2015 arası TİGEM'de görev aldım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - TİGEM ama yönetim kurulu üyelikleri de yaptınız, sonra tekrar...
TMO GENEL MÜDÜRÜ AYHAN KARAYAMA - Bir buçuk aydır buradayım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Neyse, tamam.
Ama şimdi 4 tane arkadaşın görevine son verilmiş, ben tanımam etmem bu arkadaşları, belki geçen kurulda rastlamışımdır ama görsem tanımam.
Şimdi, bunların görevden alınış gerekçelerini ve şu anda hangi işleri yaptıklarını merak ediyorum, bunları da bana cevaplarsanız... Çünkü eğer bir başarısızlık varsa ve personel işlerine bakan müdür, diğer işlere bakan müdürler görevden alınmış, eğer bu kadar farklı konumlardaki müdürler başarısızlığından dolayı görevden alınıyorsa ben yönetim kurulundaki hiçbir arkadaşın durmaması gerektiğini düşünüyorum, özel sektörden gelen bir vatandaş olarak hiçbirinizin durmaması gerektiğini, sizin altınızdaki kadrolar...
TMO GENEL MÜDÜRÜ AYHAN KARAYAMA - Biraz...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi, sizi kastederek söylemiyorum. Bakın, bir mantığı izah etmeye çalışıyorum. Bu kadar üst düzeyde arkadaşlarınız bu kadar başarısızsa ve başarısızlık sonucu görevden alınmışsa, başka bir şeyle ilişkilendirilmemiş ise ve görevden alınmışsa bu yönetim kurulu bu genel müdür veya oradaki idareci arkadaşlarım bana göre onlardan çok daha başarısızdır, onları çalıştıramamışlar demektir.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Bir de görmezliğiyle alakalı herhâlde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben devleti o kadar bilmem işte, bildiğim, nasıl olması gerektiğini izah ediyorum.
Evet, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Umarım, sorularımızın cevapları, Melike kardeşimin gibi, böyle, hani "bakarız, yaparız, yapılacak" şeklinde değil, daha somut ifadelerle yanıtlarsınız.
Arkadaşıma da ufak bir şey söyleyeyim, bitireyim Başkan, bir cevap vermek anlamında değil. Biraz sonra bir kurumu görüşeceğiz. Orada Sayıştay bir teftiş istenmiş. Teftişte bazı olumsuzluklar konmuş. Olumsuzlukları Sayıştay yazarken raporunda diyor ki: "Ama bu kurum 2013'te TBMM'de ibra edildi." Bakın, bakanlık müfettişleri birtakım tespitler yapmış. Soruşturma açılması için cumhuriyet başsavcılığına vermiş. Sayıştay diyor ki raporda -göreceğiz biraz sonra- "Ama siz bunu TBMM'de ibra etmiştiniz." Arkadaşlar, burada kaldırdığımız her şeyin arkasında yetim hakkı dediğimiz, vatandaşın hakkı dediğimiz şeyler var. Bu kadar hassas davranmaya çalışıyoruz, siyasallaştırmadan bu işi de yapmaya çalışıyoruz. Aslında bir muhalefet iktidarı şekline dönüştürmeden bu işleri denetlemeye çalışıyoruz. Tabii ki arkadaşlarımız bizden konularında çok uzmanlar ama dediğim gibi, iş körlüğü vardır, gözünden kaçan bir şey vardır.
Bizim önereceğimiz, söyleyeceğimiz veya eleştireceğimiz bir konuda kurumun veya Türk halkının menfaatleri vardır diyor, hepinize teşekkür ediyorum.