KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Değerli arkadaşlar, dokunulmazlıklar konusuyla ilgili Anayasa'ya geçici madde ekleme -değişiklik de değil- teklifini görüşüyoruz. Fiilî etkisi de geçici bir değişiklik durumu yaratmak.

Şimdi, dokunulmazlıklar uzun zamandan bu yana Türk siyasetinde tartışılıyor. En yoğun tartışılmaya başladığı dönemler 2000'lerin başı, 2002'lerden itibarendi hatırlayın ve o dönemlerde televizyonda yapılan programlarda Adalet ve Kalkınma Partisinin dönemin Genel Başkanı ile Cumhuriyet Halk Partisinin o dönemdeki Genel Başkanı -Sayın Genel Başkanlar- kamuoyu önünde, canlı yayında bir söz verdiler dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda. Sonra devran döndü, seçim bitti, bir iktidar oluştu, oluşan iktidardaki tabloda, Meclis önünde, kamuoyu önünde söz veren Sayın Genel Başkan ve Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri çıktılar, çok açık bir şekilde "Yargıya güvenmiyoruz, yargı şu anda nasıl kararını verecek bilmiyoruz. Bu nedenle dokunulmazlıklara ihtiyacımız var." dedi.

İkinci nokta: Yine, aynı dönemde bu dokunulmazlıklar tartışılırken "4483'te memurların dokunulmazlığı var, diğer yasalarda diğer dokunulmazlıklar var. O zaman bunlar dururken milletvekili dokunulmazlığını niye kaldıralım?" dendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde kalpazanlıktan resmî evrakta sahteciliğe kadar birçok suçu içeren fezleke bulunduğu dönemlerde bu dokunulmazlıklar ısrarla gündeme gelmedi. Bugünkü birikme tesadüfi bir birikme değildir. Zamanında bu dokunulmazlıklar belli usul içerisinde, İç Tüzük hükümleri çerçevesinde ele alınsa belki bugün bu tablo olmayacaktı. Şimdi, geldik böyle bir noktaya.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim dokunulmazlıklarla ilgili görüşümüz, istikrarlı bir şekilde, bugüne kadar devam etmiştir. 1999'da ne diyorsak bugün de onu söylüyoruz, 2000'de ne diyorsak bugün de onu söylüyoruz ve tutumumuz hep aynı noktada devam etmiştir.

Şimdi, Anayasa çerçevesinde ya da anayasa hukuku çerçevesinde, hepimiz biliriz, hukukçu olan arkadaşlar daha iyi bilirler, bu alanda birbirine karıştırdığımız iki kurum var: Biri, yasama sorumsuzluğu, mutlak dokunulmazlık denen, biri de dokunulmazlık. Mevcut düzenlemede Anayasa'nın 83'üncü maddesinin birinci fıkrası sorumsuzluğu düzenliyor, yasama sorumsuzluğunu ve yaşam boyu, ömür boyu, milletvekili Mecliste söylediği sözlerden ve bunun dışarıda tekrarından dolayı suçlanamaz, koruma altındadır. Sorumsuzluk kavramı, mutlak dokunulmazlık dediğimiz.

İkinci fıkra ise "Milletvekilinin bir suçtan dolayı yargılanması, tutuklanması, sorguya çekilmesi ancak ve ancak Meclisin iznine bağlıdır ya da milletvekili sıfatının düşmesinden sonra yapılabilir." diye soruşturmayı, yargılamayı milletvekilliği sıfatının sona ermesi ya da dokunulmazlığının kaldırılmasına bağlı erteleyen bir düzenleme.

Milletvekili dokunulmazlığı, milletvekilinin suç işleme özgürlüğünün güvencesi değildir. Milletvekili dokunulmazlığı, milletvekilinin siyaset yapma hakkının güvencesidir, milletvekilliği yapma hakkının güvencesidir. Böyle olunca özellikle sorunda Anayasa'nın 83'üncü maddesinde kalıcı bir düzenleme yaparak, kurumsal anlamda yeni bir kurum ihdas ederek sorunu çözmek zorundayız. Her dokunulmazlık tartışmasını gündeme geldiğinde bunu ısrarla ifade ettik. Bakın, öneriler de getirdik.

Şimdi, mevcut Anayasa'nın 83'üncü maddesinin birinci fıkrası, yasama sorumsuzluğu yeterli mi değil; hazır fırsat, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesinin sadece Parlamentodaki konuşmalarını, faaliyetlerini ve çalışmalarını güvence altına alıyor. Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepimiz milletvekiliyiz, milletvekilliği faaliyeti sadece Parlamento faaliyeti midir? Giderseniz bir konferansta konuşursunuz, giderseniz bir mitingde konuşursunuz, dışarıda başka bir yerde bir şey söylersiniz. Seçmen sizi her yerde görmek ister, sadece Mecliste değil. Peki, bunlar sorumsuzluk kapsamı içinde mi? Hayır. Bunlar 83'üncü maddenin ikinci fıkrası çerçevesinde güvence altına alınmış. Oysa, milletvekili sorumsuzluğu, gerçek anlamda kürsü dokunulmazlığı dediğimiz şey, milletvekilinin siyasi faaliyetinin güvence altına tam olarak alınmasıdır. Bu çerçevede, biz başından beri öneriyoruz, milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde ya da dışında Meclis faaliyetleri ya da dışarıdaki konuşmalarının ömür boyu sorumsuzluk kapsamı içerisine alınması lazım, çok açık. Teklifimiz, daha önce de teklif ettik, 83'ün birinci fıkrası, "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, milletvekilliği görevi veya siyasi faaliyetleri çerçevesinde Meclis içinde ve dışında yaptığı çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri sürdükleri düşüncelerden hiçbir şekilde sorumlu tutulamazlar. Meclis çalışmalarındaki sözleri ile ileri sürdükleri düşüncelerin Meclis dışında açıklanmasının aynı birleşimdeki başkanlık divanı teklifi üzerine Mecliste yasaklanması hâlinde sorumsuzluk hükmü uygulanmaz."

Şimdi, bu, gerçek anlamda siyaset yapma hakkının güvencesidir. 83'üncü madde düzenlemesinde başka önerilerimiz de var. Milletvekilinin yargılanmasının bir özel yargılama usulüne tabi olup Yargıtayda görülmesi konusunda önerilerimiz var. Bu konuda, 24'üncü Dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu sürecinde tartışmalar yapılmıştı. Bir başka önemli bir nokta: Milletvekilinin yargılanabileceği ama tutuksuz yargılanabileceğine ilişkin yani dokunulmazlık çerçevesindeki düzenlemelerin de 83'ün iki ve üçüncü fıkralarının bu çerçevede düzenlemesi gerektiğine ilişkin önerilerimiz var.

Bir başka önemli bir konu: Rüşvet, ihtilas, irtikâp, zimmet, ihaleye fesat karıştırma gibi "yüz kızartıcı suç" diye tabir edilen suçların özellikle bir yıldan az bile olsa milletvekili seçilmeye engel olduğunu biliyoruz. Bu suçlar milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamında özel olarak ele alınması gereken, tutuklanma yasağı getirilip ama yargılanma konusundaki bağışıklığın dışında tutulması gereken düzenlemeler. Yani, şunu söylemeye çalışıyoruz: Bu işin asıl çözümü, 83'üncü maddenin esaslı olarak değiştirilmesidir. Dokunulmazlık tartışmaları bir konjonktürel sorun olarak ele alınamaz. Dokunulmazlık tartışmaları bir şantaj aracı olarak da ele alınamaz. Bunları niye söylüyorum? Bugüne bağlı olarak söylemiyorum tek başına. Parlamento tarihimize bakın, özellikle yakın Parlamento tarihimize, son on yıllık, on iki yıllık döneme bakın, dokunulmazlık tartışmaları her seferinde ya konjonktürel olarak gündeme getirilmiş, geri çekilmiş ya da bir şantaj aracı olarak kullanılmıştır. Hatırlayın, yanılmıyorsam, bundan iki sene önceydi, bir kere daha bu dokunulmazlıklar meselesi gündeme getirildi. İşte, mevcut mevzuat içerisinde alelacele "İşleme koyacağız." dendi, daha sonra dönemin Sayın Başbakanı, Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanları toplantısında "Kapatın artık bu meseleyi." dedi. Şunun için söylüyorum bunu: Dokunulmazlıklar milletvekillerinin siyaset yapma hakkının güvencesiyse iktidar çoğunluklarının milletvekilleri üzerinde istediği gibi oyun oynama hakkının malzemesi hâline dönüştürülemez. Buradaki temel problem ve sıkıntı budur. Bu çerçevede baktığımız zaman biz dokunulmazlıkların -bütün dokunulmazlık dosyaları çerçevesinde aynı şeyi söylüyoruz- kurumsal olarak kalıcı bir şekilde düzenlemesi gerektiğini önerdik, başından beri de bunu öneriyoruz. Şimdi, biz bunu söyledikten sonra Sayın Başbakan çıktı, bunu bir pehlivan tefrikası hâline getirip "Hodri meydan" diyerek "Bir geçici madde önerisiyle hepsini indiriyoruz." dedi. Biz hepsini indirme konusunda varız, burada hiç tereddüt yok; önce bunun altını çizeyim. Yani kimse bu söylediklerimi bir kaçış aracı gibi düşünmesin. En son söyleyeceğimizi söyleyeceğiz ama bu meseleyi bütün Türkiye'nin bilmesi lazım.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Ne dediğinizi bir anlasak.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Anlayacaksınız ne dediğimizi sonuna kadar dinlerseniz.

Değerli arkadaşlar, vereceğimiz oyda da göreceksiniz, bakın, "Bu konuda geçici maddeyle sorunu düzenleyelim." diyorsunuz. Şimdi, bir an için hepimiz düşünelim milletvekilleri olarak: Geçici maddenin yasalaşma süreciyle Anayasa'nın kalıcı maddesinin yasalaşma süreci arasında ne fark var? Hiçbir fark yok. Bu görüşmeleri yapacağız, Parlamentoya gelecek, aynı oylama usulüne tabi, aynı nisaba tabi, ondan sonra da geçecek. Peki, sorunu kalıcı olarak çözmek varken, aynı usulle, aynı mesaiyle, aynı zamanla, aynı enerjiyle bir sorunu kalıcı olarak çözmek varken geçici olarak çözmek niye? O zaman, akıllara şu geliyor: Geçici olarak çözüm, yine aynı problemli maddeler devam etsin, ileride benzer şekilde bu iş konjonktürel olarak tekrar bir şantaj malzemesi olarak kullanılabilir mi? Bu doğru bir yaklaşım değil. Mesele, esaslı olarak Anayasa'nın 83'üncü maddesinde kürsü dokunulmazlığını esas alan, onu sadece Parlamento içiyle sınırlamayan, meclis dışındaki çalışma ve konuşmaları da güvence altına alan bir sorumsuzluk ve dokunulmazlık düzenlemesidir.

Şimdi, gelelim önümüzdeki teklife: Bakın, bu teklifte Anayasa'nın 83'üncü maddesi geçici maddeyle bir kereye mahsus olmak üzere askıya alınıyor. Yani biraz önce söylediğiniz, "Milletvekilinin güvencesidir 83'üncü madde." diye iktidar mensubu milletvekillerinin ve sunuşu yapan Sayın Bostancı'nın da biraz önce söylediği, "83'üncü maddedeki güvencedir milletvekili için." dediği, "Oynanmaması gerekir bununla." dediği şeyi geçici maddeyle yani "İç Tüzük'ün normal, 131 ve devamı maddelerindeki hükümlere bağlı kalmadan, milletvekilinin savunmasını almadan, savunma hakkı tanımadan, süreci işletmeden, bir kerede 600 dosyayı birden kaldıralım." deniliyor. Anayasa'nın kalıcı bir maddesinin bu şekliyle geçici maddeyle askıya alınması esas itibarıyla Anayasa'ya aykırıdır. Bu doğru bir yaklaşım değil. O yüzden, gelin, hâlâ yol yakınken bunu kalıcı maddede düzenleme yaparak çözelim, 83'üncü maddede. Bu mümkündür diye düşünüyorum.

Gelelim bir başka konuya. Öyle bir tablo düzenlenmiş ki geçici maddenin gerekçesinde -maddeyi biliyoruz- "Adalet Bakanlığı, Başbakanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Karma Komisyonda bulunan dosyalarda 83'üncü maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesi hükmü uygulanmaz." diyor yani "Bunların hepsini on beş gün içerisinde toptan göndereceğiz." diyor. Gönderelim. Peki, milletvekili hiçbir şey söyleyemeyecek mi? Milletvekilinin söz hakkı var, belki diyecek ki: "Bu, kürsü sorumsuzluğu çerçevesinde, bu fezlekeyi savcı düzenlemiş ama yanlış düzenlemiş, bu gelmiş ama doğru değil. Ben bunu Mecliste de şu gün şu konuşmada ifade etmiştim, bunu niye gönderiyorsunuz?" Bu süzgeç nerede çalışacaktı? Bu süzgeç, normal süreçte, Karma Komisyonda görüşülürken çalışacaktı, şimdi çalışmayacak. Yani milletvekilinin normal olarak, "85'inci maddeye göre dokunulmazlığım kaldırıldı bu geçici maddeyle." deyip, Anayasa Mahkemesine gidip bireysel olarak iptal başvurusunda, kendisiyle ilgili iptal başvurusunda bulunma hakkı var, bu tartışılacak, Anayasa Mahkemesinde böyle bir hakkı var mı, yok mu diye.

CELAL DOĞAN (İstanbul) - Yasa yok.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Müsaade edin.

Bunun tartışılıp tartışılamayacağı konusunu endişe etmiş ki kanun teklifini düzenleyen arkadaşlar, hemen gerekçe bölümünde -metne yazmamışlar- demişler ki: "85'inci maddenin burada uygulanmayacağı aşikârdır." Ona Anayasa Mahkemesi karar verir, onu bilmem; aşikârdır, değildir, uygulanır... Ama bir şeyi merak ediyorum, biz düzenlemeyi yaparken 600 tane dosyayı paketliyoruz, milletvekiline soru da sormuyoruz, söz de söyletmiyoruz ve gönderiyoruz. Eyvallah, gönderelim. Ya, peki, bir milletvekili kendisiyle ilgili tasarrufta -yani yasanın iptali değildir 85'inci madde, yasayı iptal etme yetkisi vermez ama- Anayasa Mahkemesine gider de kendisi hakkındakini iptal ettiriverir kaygısıyla orayı da kapatma telaşı var; bu niye? Bakın, ben açık söylüyorum: Benim 3 tane fezlekem var, buna "olur" oy vereceğim, bu geçtiği zaman da Anayasa Mahkemesine gitmeyeceğim, ben mahkemenin önüne gidip yargılanacağım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) - Daha fazla konuşmana gerek kalmadı zaten.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Bir dakika...

Kaldı, kalmadı; ben düşüncemi söylüyorum.

Ama milletvekili arkadaşların kendilerinin bireysel olarak bu tasarruflarda bulunma hakkını dahi ortadan kaldırma telaşı niye? Bunu anlamak mümkün değil. Ben anlıyorum aslında bunu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, gelelim bu teklifte başka ne var: Milletvekillerinin tamamının dokunulmazlığını kaldıracağız. Peki, kaldıralım. Milletvekilleri gidecek, yargılanacak. Hangi milletvekilleri? Milletvekilliği bittiği zaman zaten yargılanacak olan milletvekilleri. Yani 24'üncü Dönemde bizim beraber çalıştığımız birçok milletvekili arkadaşımız vardı, Adalet ve Kalkınma Partisinden, Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisinden, Halkların Demokratik Partisinden beraber çalıştığımız arkadaşlarımız vardı. Bu dönem milletvekili olamadılar, 25 ya da 26'ncı Dönemde ve şimdi, gidip mahkemelerde yargılanıyorlar. Yani milletvekillerinin, milletvekili olamadıklarında yargılanmaları devam ediyor, mümkün. Peki, 24'üncü Dönemde dört bakan vardı, isimlerini biliyoruz, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar; bu sayın bakanların hiçbirisi bugün bakan değil. O dönemde milletvekili olan arkadaşlarımız, mesela, bu soruşturmaları takip eden Ali Özgündüz bugün milletvekili değil, bu soruşturmalar sırasında söylediği sözler nedeniyle mahkeme önünde ifade veriyor. Peki, bu yolsuzluk iddialarının altındaki bakanlar bugün hâlâ, milletvekili olmadıkları hâlde mahkemeye gitmiyorlar. Niye? Çünkü onların dokunulmazlığı devam ediyor. Onlarınki Anayasa'nın 100'üncü maddesine tabi. Yani yaşam boyu, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunlarla ilgili karar vermediği sürece o bakanlar yargılanamayacak. Sadece onlar değil, bakanlık döneminde şu veya bu şekilde yolsuzluğa bulaşmış olabilir, teröre yardım etmiş olabilir bir bakan, terör örgütlerine destek vermiş olabilir, başka bir suç işlemiş olabilir, isnat edilmiş olabilir bir fiil nedeniyle. Bunun suç işleyip işlemediği yargılama sırasında ortaya çıkacak. Ama bu bakanların, bakanlık dönemi bittiği zaman dahi sorumsuzlukları, dokunulmazlıkları devam edecek, başbakanlar için de aynı şey geçerli. Yani bu teklif diyor ki: "Milletvekillerininkini kaldıralım ama bakanlarınki ömür boyu dursun. Meclis gelir, o çoğunluğu bulursa..." Nerede eşitlik? Hani, "Arkadaşlarımız genellik ve eşitlik esasına göre bir teklif sunuyoruz." diyordu, nerede eşitlik? Bir dönemi topyekûn, hiç ifadesini almadan göndereceksek bakanı da gönderelim, başbakanı da gönderelim. Yani milletvekiline suç isnadı söz konusu olduğunda Meclisin kararına ihtiyaç yok, eyvallah; bakanınki olduğunda kararına ihtiyaç var. Niye? Paşa çocuğu mu bakanlar, padişah çocuğu mu? Böyle bir şey olur mu!

Bakın, bir başka nokta: Bu teklifte ne var? "Fezlekesi düzenlenenlerle ilgili olarak kaldıralım." diyor. Biz diyoruz ki: Bugün, mevcut durumda, yargı üzerindeki psikolojik baskıyı -fiilî baskıyı koydum bir tarafa, vardır, yoktur tartışmasına girmiyorum- mevcut siyasi iklimde yargı üzerindeki psikolojik baskıyı alın, savcıların, özellikle, bakanlar ve iktidar partisi milletvekilleri hakkında fezleke düzenlemekten, soruşturma açmaktan korktuklarını biliyoruz. Düzenlenmeyen fezlekeler ne olacak?

Üç: Başka bir sorun daha var. Bugün ortaya çıkmadı fiil; mesela, 3 milletvekilinin iştirak ettiği bir olayda fezleke düzenlenmiş, dördüncüsünün de, bakanın da ya da bir başka milletvekilinin de iştiraki var ama daha ortaya çıkmamış bu, bilinmiyor, bir sene sonra ortaya çıkacak onun da iştiraki, onun da o suçta beraber olduğu. Ne olacak? Bu teklifte o da yok, onun da dokunulmazlığı devam edecek, o üç kişininki kalacak ama diğerinin dokunulmazlığı da devam edecek.

Değerli arkadaşlar, böyle bir tabloda bu düzenleme eşitlik ilkesine de aykırı, sorunu kökten çözmeyen ve açık bir şekilde...

GARO PAYLAN (İstanbul) - "Ama evet." Ne güzel, "Ama evet."

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Arkadaşlar, bizim oyumuzun hesabını biz veririz, herkes kendi oyunun hesabını versin. Bizim oyumuzun hesabını biz veririz.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Evet için gerekçe söyle ya!

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Herkes kendi çizgisinde yürüsün.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bir tane evet gerekçesi söyle ya!

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Herkes kendi çizgisinde yürüsün.

AHMET YILDIRIM (Muş) - 50 tane hayır gerekçesi söyledin, 1 tane evet gerekçesi söyle ya!

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Değerli arkadaşlar, şimdi geliyorum, bütün bu tabloya rağmen -burada değişiklik önergesi de vereceğiz maddenin zamanı gelince- biz diyoruz ki: Geçici maddeyle ilgili düzenlemede açıkça Anayasa'nın 100'üncü maddesini de kapsamın içerisine alalım. Yani "83'üncü maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesi kapsam dışıdır." dediğimiz cümleye "100'üncü madde de kapsam dışıdır." diyelim bakanlar da buyursun gitsin.

İki: Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar işlenen bütün fiiller hükmünü koyalım, fezlekesi düzenlensin düzenlenmesin. Benim de bilinmeyen bir suçum varsa -madem bir dönemi topyekûn yargının önüne çıkarıyoruz- buyursunlar, savcılara o dönemi açalım. Kurumsal olarak 83'ü düzenlemiyorsanız sadece geçici madde düzenlemesine meseleyi sıkıştırıyorsanız bunun en makul noktası budur.

Ha, gelelim bütün bunlara rağmen, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak dokunulmazlık konusunda başından bu yana tutumuz: Hiçbir milletvekilimiz milletvekilliği görevini dokunulmazlık zırhının çerçevesi içerisinde yürütmedi. Sizin bütün planlarınızın, oyunlarınızın aslında bir sorunu çözmek değil... Özellikle iktidarın bütün bu hesabı bir sorunu çözmek değil, ısrarlı bir şekilde "Biz dokunulmazlıkları kaldırmak istiyoruz ama başkaları bunu istemiyor." gibi bir pozisyon yaratma niyetinde olduğunuzu biliyoruz. Ne olursa olsun bizim dokunulmazlığa ihtiyacımız yok. O yüzden, Cumhuriyet Halk Partisinin parti programında çok açıktır, bizim parti programımız bu noktada nettir, sadece kurumsal düzenlemeyi değil... Açıkça dokunulmazlık konusunda şunu söylüyor: "Milletvekili dokunulmazlığının erdemli ve temiz siyasetin önünde engel oluşturmasına son verilecektir. Anayasa'da gerekli değişiklik yapılarak milletvekilliği dokunulmazlığı sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılması diğer faaliyetler ile adil suçlara karşı koruyucu işlevinin kaldırılması öncelikli hedefimiz olacaktır." İlk başta söylediğim 83'üncü madde düzenlemesidir bu, kalıcı düzenleme. Son paragrafı, "Dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen milletvekillerinin mevcut dosyalarının bekletilmeden, dönem sonuna ertelenmeden sonuçlandırılması sağlanacaktır." İşte bunun için yani dokunulmazlıklarla ilgili mevcut dosyalar, 600 olur, 650 olur, ne olursa olsun bu yanlışlıkları not edeceğiz, bu yanlışlıkları kararın raporuna da ekleyerek ifade edeceğiz ama bu çerçevede mevcut dosyalar da yargı önüne gitmesin diye oy vermeyeceğiz, tam tersine biz dokunulmazlıklar konusunda bütün dokunulmazlıkların kaldırılıp yargıda hesap verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede hiç kimsenin bu mesele üzerinden konjonktürel ya da şantaj malzemesi olarak oynamasına da fırsat vermeyeceğiz. Biz bu çerçeve noktasında, kurumsal düzenlemeye taraftarız, bunu geçirmek için Komisyon çalışmalarında beraber mücadele edeceğiz, sonuna kadar önerilerimizi de vereceğiz. Son noktada da Cumhuriyet Halk Partisi dokunulmazlıklar konusunda "hayır" oyu verdi dedirtmeyeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tezcan.

Sıra Mithat Bey'de ama öncesinde bir şey söylemek istiyorum Bülent Bey'in konuşması üzerine; bir konuşma, bir değerlendirme değil de teknik bir husus.

Şu anda bu 600 fezleke içerisinde, yanılmıyorsam 3, 2 taneden eminim de 3 bakanla ilgili de fezleke var. Bakanlarla ilgili konu bir görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Meclis soruşturması kapsamında ama normal, kişisel suçlarından dolayı da milletvekili dokunulmazlığı kapsamındadır. Dolayısıyla o sizin dediğiniz hani "3 kişi var soruşturuluyor, bir, bakan; iki, milletvekiliyle ilgili kaldırıyoruz, bakanla ilgili olur mu?" diye, eğer milletvekilleriyle beraber işlenmişse o suç kişisel bir suç olma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla onun da bu dokunulmazlık kapsamında kalkması gerekir.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkan, 4 bakanla ilgili kalkmıyor.

BAŞKAN - Onunla ilgili konuşmak istemedim ama konuşayım onunla ilgili. Şimdi, orada biliyorsunuz malumunuz, Mecliste bir soruşturma komisyonu kuruldu ve Meclis bir karar aldı. Ha siz beğenmiyorsunuz kararı ama Meclis bir karar aldı Meclis soruşturmasıyla ilgili. Malum Meclis soruşturmasıyla ilgili, açılıyor, açıldıktan sonra iki türlü karar veriyor. Ya Yüce Divana sevk kararı verebiliyor bir şey görürse ya da gerek olmadığına karar verebiliyor. Siz illa bir türlü karar versin diyorsunuz ama Meclis soruşturma Komisyonu karar veriyor.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Anladım Sayın Başkan da siz bunun kapanmadığını biliyorsunuz.

BAŞKAN - Bülent Bey, bir saniye...

Yine o konuyla ilgili, malum, doğrudan soruşturulan değildi onlar esas soruşturulanlar başkalarıydı irtibat dolayısıylaydı. Ana soruşturma dosyasıyla ilgili de takipsizlik kararı verildi İstanbul'da.

Ayrıca, Meclis Soruşturma Komisyonunun raporuna baktıysanız orada isnat edilen suçlarla ilgili olarak bunların görev suçu olmadığına dair değerlendirmeler genel kabul görmüş durumda. Dolayısıyla dokunulmazlık da şimdi yok, milletvekili olmadıkları için, mümkünse onunla ilgili bir soruşturma imkânının önü açıktır şu anda.

Teknik olarak şeyi de ifade edeyim, şey de tartışmalıdır, görevdeki bakanlar, görevde olmayan bakanlar açısından Meclis soruşturması konusu da tartışmalı, o çok detay bir mesele ona girmek istemiyorum.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Şimdi, Sayın Başkan, siz Anayasa hukuku profesörüsünüz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anayasa hukuku profesörü değil, hukuk tarihi.

BAŞKAN - Hukuku tarihi benim alanım.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Neyse...

Siz de biliyorsunuz ki bunun yeniden bu konuda karar verilmesine engel olmadığını biliyorsunuz. Yani, bakanlarla ilgili bir kere görüşüldü, 1 kere görüşülmez diye bir şey yok. Yarın başka bir Parlamento aritmetiği çıkar, 1 kere daha Meclis soruşturması başlatır ve açar, bunun yolu her zaman açıktır; bu bir.

BAŞKAN - 2 kere de değil, 3 kere de olur, 13 kere de olur.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - İkincisi: Açıklamalarınızdan anlıyorum ki ısrarlı bir şekilde bakanlar konusunda soruşturma yapılmaması kararlılığı içerisindesiniz yani "Mahkeme takipsizlik verdi." diyorsunuz, e versin, gönderelim, bunu da versin, belki bunları da kurtarırız bu töhmetten, takipsizlik kararı verirse.

Burada şunu söylemek için tekrar söz istedim: 4 tane bakanla ilgili yeniden... 100'üncü maddeyi kapsam içine aldığımızda sadece 4 değil başkaları varsa onların da bu çerçevede dokunulmazlığının olmayacağı açıktır; bu bir.

İkinci önemli nokta da milletvekili değil, asıl elinde yetki olan ve yolsuzluk ya da başka bir suç işleyecekse bunu işleyebilmek potansiyeli, gücü, kudreti olan bakanlardır. Yani milletvekilini gönderelim, bakanları tutalım anlayışı suçlu olma ihtimali daha fazla olanı tutma anlayışıdır.

BAŞKAN - Dikkat ederseniz ihtimaller üzerinden gitmiyoruz, fezlekeler üzerinden gidiyoruz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - O da ihtimal. İhtimaldir, iddiadır Sayın Başkan, ben işledim mi suçu?

BAŞKAN - Bir söyleyeyim, bir saniye, müsaade et.

Ama somut bir şey var, savcı bir soruşturma başlatmış veya mahkeme yargılama yapıyor. "Bakanlar" diyorsunuz, var mı bir Meclis soruşturması önergesi şu anda? Yok. Mecliste var mı? "100'ü uygulamayalım." diyorsunuz 100'ü uygulayacağımız bir durum var mı?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - İç Tüzük'e indirildi mi onlar? İç Tüzük'e indirilmedi, bunu da yapmayalım diyorum, o kadar.

BAŞKAN - Ama siz diyorsunuz ki: "Olursa, ileride bir şey çıkarsa kaldıralım." Biz milletvekilleriyle ilgili gelecekteki işleyeceği suçlarla ilgili kaldırmıyoruz, mevcut somut fezlekelerle ilgili, belirli bir şey için kaldırıyoruz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Gelecekte işleyeceği suçlarla ilgili değil, Sayın Başkan, bizim önerimiz çok açıktır.

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkan, ben madde metninde öneriyi verdiğimizde anlatacaktım ama şimdi yanlış anlaşılmasın diye söyleme ihtiyacı duyuyorum. Bizim geçici madde önerimiz çok açıktır. Diyoruz ki: "Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar işlenen fiillerde, dikkat etin, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar işlenen fiillerde Anayasa'nın 83'üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi ile Yüce Divanın yargılama yetkisi hariç olmak üzere 100'üncü madde hükmü uygulanmaz." Bu kadar, teklif bu. Yani, gelecekte suç işlerse değil, kanun ne zaman yürürlüğe girdi, o tarihe kadar işlenmiş fiiller için çiziyoruz.

Teşekkür ederim