KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli katılımcılar; ben de bu nükleer açılmışken bir konuya dikkat çekeceğim ama ondan önce bir şey söyleyeyim: Bu enerji olayı öyle bir olay ki bundan yirmi yıl önce "Şu kadar yatırım şu gün yapılmazsa ülke karanlığa girecek." diyorlardı, hâlâ öyle bir karanlığa girilmiyor. Birilerinin olaya bakış mantığıyla nükleer santrali bugün getirip dayattıkları yerde, Türkiye'de farklı kaynaklardan enerji elde etmek mümkün.

Dün de söylemiştim ben burada, lisans alıp da uygulamaya koyanların rakamını çıkardım, yüzde 35. Yatırıma dönüştürmek için lisans alıp bu anlamda yatırım gerçekleşme oranı yüzde 35. Dörtte 3'ten fazlası henüz yatırıma başlamamış. Yatırıma başlamamışlar ama lisans almışlar. Arz-talep dengesine baktığımız zaman, yatırım yapacağını beyan edip yapmayanlar var. Ayrıca, herhâlde, bu düzeyde lisans alınıp yapılmaması nedeniyle Elektrik Üretim AŞ'ye de 30 Mart 2013'te 6446 sayılı Kanun'la tesis kurma, yatırım yapabilme yönünde yetkilendirme de gerçekleşmiş. Bu bağlamda şu anda yapılan bir yatırım çalışması var mı, onu da bilmiyorum. Herhâlde başlamamıştır bu anlamda ama kanun böyle bir yetki vermiş.

Benim dikkat çekmek istediğim bir olay var. Şimdi, Elektrik Üretim AŞ tarafından elektrik enerjisi üretimi, elektrik santrali kurulması, işletilmesi, bakımı, onarımı ve rehabilitasyonu gibi elektrik ticareti ve yakıt tedariki, yakıt üretimi ve ticareti gibi ilgili faaliyetleri yerine getirmek üzere Jersey kanal adalarında 50 milyon dolar sermayeli şirket kurması ve şirket kurulumuyla ilgili işlemlerin ikmalinde Genel Müdürlük yetkilendirilmiş. Daha önce Hollanda'da kurulacakmış, sonra bu adalara alınmış böyle bir şirket kurumu. Tabii, yabancı devlet mevzuatına göre yurt dışında şirket kurulabileceği, kurulacak şirketin yurt içi faaliyetleri Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde belirleneceği belirtiliyor. Bu, Sinop'taki nükleer güç santraliyle ilgili bir şirket kurma olayı gerçekleşiyor. Sayıştay raporunda KİT'lere yurt dışında alt şirketler kurdurmak yerine bu hususta tüm KİT'leri kapsayacak mevzuat değişikliğinin yanında böyle bir şirketin de olmadan bu işlemlerin yürüyebileceğini belirtiyor. Çünkü, şöyle bir iş var: Biz bunu Eti Madende de gördük, yurt dışında kurulan şirketler denetim dışı, geldiği zaman onu da konuşacağız burada. Buradaki, Türkiye'deki mevzuatın dışında orada uygulama, buradaki genel müdürlüğün teftiş kurulu gidip orada denetim yapamıyor; kontrol dışı, denetim dışı. Bir de kurulan ada da ilginç. Buradaki amaç, düşünce bir kontrol dışılığı doğal kılmak mıdır? Buna neden gerek duyulur? Niye yurt dışında, Türkiye'deki yasal denetimlerin dışında böyle bir oluşuma gidilir? Açıkçası bu dikkatimi çekti. Çünkü yol olabilir, bir gün KİT Komisyonu da... Eti Madende -gelince göreceksiniz- İngiltere'deki şirketle ilgili denetleme yetkisine haiz değiliz; hatta, kurum da teftiş kurulu da değil. Buna neden gerek duyulur? Bu konuda da bilgilendirilmek istiyorum.

Teşekkür ederim.