| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 18 .11.2014 |
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2015 yılı bütçesi üzerinde kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ama, konuşmama başlamadan önce, bir tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu Komisyonda 8'inci bütçem, Mecliste bütün teamüller değişti, değişmeyen bir tek teamül vardı; Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanın sunumundan sonra usuldür, ana muhalefet partisinin sözcüsüne ilk söz verilir ama Sayın Başkanımız o teamülü de değiştirdi, Hükûmetten sonraki ilk sözü de yine Hükûmete ve Hükûmet kanadına verdi. Onu da bilgilerinize arz ediyorum.
BAŞKAN - Bu, istisnai bir durum, teamül değişmedi, değişmeyecek Sayın Ayaydın.
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Ulaştırma, bir ülke için, hele de Türkiye gibi büyük ülkeler için sosyoekonomik yapının en önemli sektörlerinden biridir. Kabul edelim ki sektör ülkemizde son yıllarda fazla ön plana çıkmıştır. Bunda sektöre akıtılan büyük paraların, yapılan büyük yatırımların ve bazı başarılı icraatların payı vardır. Bu noktada, bu zor dönemde Bakanlık görevi üstlenen Komisyonumuzun eski Başkanı Sayın Lütfi Elvan'ın da tarzı ve çalışkanlığı ile bunu daha ileriye taşıyacağına olan inancımı özellikle belirterek sözlerime başlıyorum.
Ulaştırma sektöründe 2015 yılı için öngörülen kamu sabit sermaye yatırımları önceki yılların altında kalacak görünse de ülkemizde kamu sabit sermaye yatırımlarının yüzde 37'si bu alana yönelik olmuş, Ulaştırma Bakanlığı ülkemizin en yatırımcı Bakanlıklarının başında yer almıştır. Yani, Bakanlık büyük kamu kaynaklarını kullanmakta, hatta kendine verilen ödenekler ile yetinmeye niyetli görünmemektedir. Bakanlığın hacimli projeleri yürütmesi dolayısıyla, kendisine verilen bu büyük kamu kaynaklarını aynı zamanda etkin, iktisadi, verimli ve de mevzuata uygun şekilde kullanması da kendisinden beklenmektedir. Maalesef, Bakanlık bu beklentiyi hep boşa çıkarmakta, mali disiplin ve yönetim anlayışı savsaklanmaya devam edilmektedir. Bu durum Sayıştayın denetim raporuyla yıllardır ortaya konmaktadır. Nitekim, Bakanlığın en önemli genel müdürlüğü olan Karayolları Genel Müdürlüğünün 2013 denetim raporunda çok çarpıcı ve bütçe hakkı ile kamu mali yönetimi açısından sakıncalı birçok tespit yer almaktadır. Bakınız, Sayıştay tarafından düzenlenen Karayolları Genel Müdürlüğü 2013 denetim raporundan aynen aktarıyorum: Bütçe ödenekleri tahsis edildikleri işler dışında kullanılmıştır. Yatırım programında yer almayan projeler için harcama yapılmaktadır. Yatırım programında yer alan ve bütçe ile ödenek tahsis edilen projelere ait ödenekler başka işler için kullanılmıştır. Yatırım ödenekleri, diğer harcama birimlerinin işlerinde ve cari harcamaların finansmanında kullanılmıştır. Yatırım programı, ödenek ve iş programı bağlantısı kurulmamıştır. Yani, kamu yatırım programı dikkate alınmamış, Genel Müdürlük kendi programını uygulamıştır. Ödeneği olmayan işler için ihaleye çıkılmıştır hem de 4,1 milyar Türk liralık tam 949 iş için. Bütçe Kanunu'nda ve yatırım programında yer almayan bir proje için harcama yapılamayacağına dair düzenleme olmasına rağmen, karayolları bölge müdürlüklerince yatırım programında yer almayan 721 iş için toplam 1,5 milyar Türk lirası harcama yapıldığı Sayıştay denetçileri tarafından tespit edilmiştir. Nitekim, aynı raporda Karayolları Genel Müdürlüğünün 2013 yılı sene başı yatırım bütçesinin 3,8 milyar Türk lirası olarak belirlenmiş olduğu ancak sene sonu yatırım bütçesinin 12,3 milyar Türk lirası olarak gerçekleştiği, böylece, yıl sonu yatırım bütçesinin sene başında öngörülen bütçeye göre 3 katına çıktığı belirtilmiştir. Zaten Karayolları Genel Müdürlüğünün 2015 yılı bütçe tasarısı incelendiğinde, 2013'te başlangıç ödeneği yaklaşık 7 milyarken yıl sonu ödeneğinin 15,3 milyar olarak gerçekleştiği, 2014 için 7,1 milyar ödenek tahsis edilmişken daha sekiz ayın sonunda 9,1 milyar Türk lirası harcanmış olduğu görülecektir. Dolayısıyla, 2015 için 7,2 milyar ödenek teklifini anlayamıyorum doğrusu. Madem yetmiyor neden başta daha fazla ödenek talep edilmiyor ki? İşin daha vahimi ise Karayolları Genel Müdürlüğüne ilişkin neredeyse aynı tespitlerin geçen yıl da Sayıştay raporlarında yer alması ve hâlâ aynen devam etmesidir.
Bu çerçevede, icraatta başarıları her yerde anlatılan Bakanlığın mali disiplin ve kamu mali yönetim ilkelerine riayet ederek kamu kaynaklarının daha verimli ve tasarruf için kullanmasının en az sonuç kadar önemli olduğunu vurgulamak isterim. Dolayısıyla, Karayolları Genel Müdürlüğünün ödenek ihtiyacı her neyse bugün burada kendisine tahsis etmenin, yıl içinde aktarımlar yapılarak kaynak sağlanmasından daha doğru, hukuki ve bütçe hakkını elinde tutan Parlamentoya saygının gereği olduğunu düşünmekteyim. Hele de eski bir Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı bu genel müdürlüğün bakanıyken bu düşüncemin karşılık bulacağını ve kamu mali yönetim anlayışına yakışmayan bu uygulamaya son verileceğini ümit ediyorum. Yanlış anlaşılmasın sakın, söylediğimiz şey Karayolları Genel Müdürlüğünün yol yapmaması, yatırım yapmaması anlamında değil, bütçe ilke ve kurallarına uygun hareket etmesidir. Bu yatırımlar için ödenek talebi buraya gelse bizler yok mu diyeceğiz?
Ulaştırma alanında en çok ön plana çıkan AKP icraatlarından olan bölünmüş yollar, aslında, yanlış bir Türkiye gerçeğine teslimiyeti ifade etmektedir. Evet, bölünmüş yollar ile zaman ve kaynak tasarrufu yapıldığı gibi konfor artışı da yaşanmıştır. Ancak, bu bölünmüş yollar bizi ulaşım sektöründe zaten ezici bir ağırlığa sahip kara yolu taşımacılığına tam bağımlı kılmış, onu vazgeçilmez yapmıştır. Bakınız, araştırmalara göre, Türkiye'de yurt içi yolcu taşımalarının yüzde 95'i, yük taşımalarının ise yüzde 88'i kara yoluyla gerçekleştirilmektedir. Bu oran, Avrupa Birliğinde yolcu taşımaları için yüzde 83, yük taşımalarında ise yüzde 47 düzeyindedir. Zaten on yıllardır sürdürülen politikalar sonucu kara yoluna mahkûm edilmişken bölünmüş yollar ile bu durum pekişmiştir. Üstelik kara yolu taşımacılığı diğer alternatiflerine göre pek çok negatif yöne sahiptir. Kara yolu taşımacılığının petrol bağımlılığı, çevre kirliği yaratması önemli sorunlar olduğu gibi, belki de en önemli, üzerinde en çok durulması gereken olumsuz yönü ise trafik güvenliğine yani vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine ilişkindir. Maalesef, son on bir yılda kaza sayısı 2 katına çıkmış, ölümlü kaza sayısı ise yüzde 100'den fazla artmıştır. 2003-2013 döneminde 455 bin olan kaza sayısı 1 milyon 200 bine gelmiş, ölümlü ve yaralanmalı kaza sayısı ise 67 binden 161 bine ulaşmıştır. Bunun sonucunda bu on yıllık dönemde maalesef 45 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 2 milyondan fazla kişi ise yaralanmıştır. Nitekim, kara yolları, ölüm riski bakımından demir yollarına göre 8 kat, yaralanma riski bakımından demir yollarına göre yaklaşık 250 kat daha risklidir.
Bu gerçeğe rağmen, demir yolu taşımacılığı ülkemizde hep geri plana atılmış, ötelenmiştir. Bu durum, AKP iktidarına özgü olmayıp cumhuriyetin ilk yıllarında demir yoluna verilen ağırlığa 1950'lerle birlikte son verilmiş, yıllarca demir yolu adına pek bir yatırım yapılmamıştır. Oysa trafik sıkışıklığı, kazalar, hava kirliliği ve gürültünün sosyal maliyeti nedeniyle Avrupa'da yük taşımacılığının kara yolundan demir yoluna kaydırılması yönünde çok ciddi projeler gündeme gelmektedir. Bu noktada, Bakanlığın son yıllarda özellikle, demir yolu taşımacılığına ilişkin attığı adımları memnuniyetle görmekteyiz ve devamını da temenni ediyoruz.
Demir yolu taşımacılığında görülen eksiklik maalesef denizcilik alanında da karşımıza çıkmaktadır. Üç tarafı denizlerle kaplı ve kıyı şeridinin uzunluğu 8 bin kilometreyi aşan bir ülke olarak denizcilik alanında sahip olunan potansiyelin kullanılamadığı açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayaydın, mikrofonunuzu açıyorum.
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Denizyolu taşımacılığının yurt içi yolcu taşımacılığında adı pek yokken, yük taşımacılığında ise pay sadece yüzde 3'lerdedir.
Hava yolu taşımacılığında son dönemlerde bir ilerleme sağlandığı bir gerçek. Hava yolu taşımacılığı demişken İstanbul'a yapılması düşünülen 3'üncü havalimanına ilişkin son dönemde medyaya yansıyan hususlara da Sayın Bakandan açıklık getirmesini talep ediyorum. Mesela "Havalimanı inşaatı için ne kadar finansman gerekmektedir, yüklenici firmalar bu finansmanı nasıl temin edecektir, inşaat hangi aşamadadır, inşaat yeri yanlış bir seçim midir?" gibi başlıca sorulara ilk ağızdan yanıt almak istiyorum.
3'üncü hava yolu programlanırken ve ihalesi alınırken bunun finansmanının yurt dışı finansman kuruluşlardan sağlanacağı belirtilmişti. Ancak duyumlarımız ve de büyük bir olasılıkla gerçekleşecek olan maalesef böyle değildir. Yurt dışı finansman yerine Türkiye'deki kamu bankaları ve özel bankalara baskı yapıldığı, Türkiye'deki bankaların kaynaklarının 3'üncü hava yoluna aktarılması yönünde Hükûmet tarafından baskı yapıldığı duyumlarımız arasındadır. Eminim ki böyle bir şey yoktur. En azından, hiç olmazsa finansmanın yarısı yurt dışından... Eğer bankalarımız katılacaksa da geri kalan yarısına katılmalı. Ama eğer 3'üncü havaalanının bütün finansmanı yurt içindeki kamu bankalarına ve millî bankalarımız üzerine kalırsa korkarım ki Türkiye'de bankacılık sektörü çok büyük bir risk altına girecektir.
Son olarak Bakanlığın uhdesinde bulunan iletişim ve haberleşme özgürlüğüne ilişkin birkaç hususu da ifade etmek istiyorum; Maalesef bugün ülkemizde iletişim özgürlüğü, dinlemelerin, teknik takiplerin ve yasakların kurbanı olmuştur. İletişim çağında ülkemizde yaşanan bu sorunlar tabii ki demokratik bir hukuk devleti açısından kabul edilemez olup...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayaydın tamamlarsanız lütfen...
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - ...devlet elindeki gücü hukuk içinde doğru kullanarak bu duruma son vermelidir. Elbette bunun yolu İnternet yasaklarından, takip ve fişlemelerinden geçmemektedir. Özellikle sosyal medyaya yönelik yasaklar bırakınız demokratik olup olmamasını uygulanabilir de değildir günümüz teknolojisinde. Ancak şunu da belirtmek isterim ki, sosyal medya kuralsız, hukuksuz bir suç mecrası olmamalıdır. Kişisel hak ve özgürlükler sosyal medya nezdinde korunmalıdır. Bununla birlikte, kişisel hak ve özgürlüğün birilerince ihlal ediliyor olmasının başkalarının iletişim özgürlüğünü engellemesine vesile edilmesi kabul edilemez.
Sözlerime son verirken ülkemizde son derece yaygın olan kara yolu yük taşımacılığına hava ve deniz taşımacılığında olduğu gibi ÖTV'siz ya da en azından vergi indirimli mazot verilebileceğini dikkatinize sunmak istiyorum.
Bu duygu düşüncelerle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2015 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım.