KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, Ulaştırma Bakanlığının, bürokrasimizin ve basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ulaştırma Bakanlığının bütçesi şimdiden hayırlı uğurlu olsun. Sayın Bakana da bu Bakanlık bütçe yılı nedeniyle başarı dileklerimi de ifade ediyorum.

Yıllardır, bütün bütçede çok uzun bütçe sunumları teferruatlı bir şekilde yapılır. Yine bu yıl da 580 sayfayı bulan bir sunum bizlere takdim edildi. Fakat, bu sunumlarda ve Sayın Bakanın değerlendirmelerinde noksan olan pek çok husus var; onlara da mutlaka temas edilmesi ve bilgi verilmesi gerekirdir.

Tabi yollar yapılıyor ve yapılmalıdır da, yapılsın ancak yolsuzluk yapılmasın yani yolsuzluğun yapılması kötü, yolların yapılması iyi ve...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yapsın ama çalışsınlar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet, bir de öyle bir kötü anlayış ve zihniyet de yerleştirilmeye çalışılıyor "Çalıyor ama çalışılıyor." deniliyor. Tabi ben Sayın Bakanı baştan konuşmalardan tenzih ederek bu sözlerimi ifade ediyorum.

2014 yılına neredeyse, yolsuzluklar, yolsuzluk operasyonları, havuz söylentileri gündeme damgasını vurdu. 2014 yılını böyle tamamlayacağız ama bundan sonraki yıllarda da bu uzun yıllar söylenmeye devam edilecek. Çünkü yolsuzluklarla ilgili soruşturmalar kapatılma gayreti içerisinde. Ulaştırma Bakanlığı da, Telekomünikasyon İdaresi de bunlardan nasibini alıyor.

Ben Sayın Bakana sormak istiyorum: Acaba kurumlar olarak bu tür yaptığınız ihale işlemlerinde mahkeme durumları, yargıya intikal eden hususlar nelerdir?

Şimdi, Sayıştay raporundan hiç söz edilmedi. Acaba Sayıştayın bulguları nelerdir, neler getirmiş? Tabii kuşa döndürülerek, kısıtlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, ancak bazı hususlar da dile getiriliyor. Ulaştırma yatırımları Hükûmetin en çok propaganda malzemesi olarak kullandığı bir husus ve Sayıştay raporundaki bulgularından birisi de şu şekilde: İsteklilerin tekliflerinde yüksek fiyat verilen bazı iş kalemlerine iş programında öncelik verilmesi ve bu iş kalemlerinin miktarlarında artışa gidilmesi suretiyle sözleşme bedelinin tamamlanması ile aynı sözleşme kapsamında düşük fiyat verilen iş kalemlerinin ise sözleşme bedelinin tamamlanması sebebiyle mevcut iş kapsamında yapılmayarak ikmale bırakılması ve ikmalde de o iş kalemlerine yüksek fiyat verilerek yapılması; işin özeti bu. Ve buradaki usulsüzlükte Yapı İşleri Genel Şartnamesinin "İş Programı" başlıklı 17'nci maddesinin birinci, altıncı ve yedinci bentleri dikkati çekiyor.

Burada işaret edilen iş programı uygulaması Bakanlığın işlerinde uygulanmamaktadır. Buradaki hükümlere göre işi alanın kârlı iş kalemlerine aşırı yüksek fiyat verdiği durumlarda, idarenin de işin bütününü göz önüne alarak iş programını kötü niyeti önleyecek ve kaynakların verimli kullanılması ve ihtiyacın uygun şartlarla zamanında karşılanmasını gözetecek şekilde hazırlanmasını sağlaması gerekmektedir. "Kaz- doldur" olarak adlandırılan bu yöntem fırsatçılıktır ve usulsüzlüktür. Bu fırsatçılığın en büyük uygulamalarından birisini asrın projesi olarak sunulan Bakü-Tiflis-Kars demir yolunun Türkiye bölümünün inşasında görülmektedir. Bu inşaatın çalışmaları geçtiğimiz günlerde durdurulmuştu, son durumu nedir diye soruyorum.

Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından 26 Mart 2012'de yapılan ihaleye 549 milyon liralık teklifle bir ortak girişim grubu kazandı. İhalenin detayları incelendiğinde piyasa fiyatı 2,58 lira metreküp olan kazı işleri için ihaleyi kazanan isteklinin 29,7 lira teklif verdiği, ortalama 0,15 lira/metreküp olan dolgu işleri için ise 4,9 lira teklif verdiği saptandığı ifade edilmektedir. Piyasa ortalaması 41 milyon lira olan kazı işleri için ihaleyi kazanan firma toplamda 476 milyon liralık maliyet öngörürken, piyasa ortalaması 8,4 milyon lira olan dolgu işlerini de 36 milyon liraya yapabileceğini bildirdiği; buna karşılık aynı firma, piyasa fiyatlarına göre 150 milyon liraya yapılabilecek aç-kapa tüneli 10,9 milyon liraya; 27,3 milyon liraya yapılacak köprü ve viyadüğü 4,3 milyon liraya yapacağını taahhüt ediyor. Ortalama 21,5 milyon liraya mal olacak istasyon tesisleri inşaatlarını da 1,8 milyon liraya bitireceğini öngörüyor. Buna göre, sözleşme bedelinin yüzde 99,9'u kazı ve dolgu işleri için harcanırken yapılmayan diğer işlerin bütçeden kalan binde 1'le tamamlanacağı elbette açıktır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, 10 Eylül 2014 tarihinde Soma ilçesi Beyce Mahallesi ile eski Savaştepe yolu arasındaki kontrollü tren yolu geçidinin yaklaşık 500 metre ilerisindeki Ilıca mevkisinde, ovalara ulaşımın sağlandığı kontrolsüz tren yolu geçidinde, Sayın Bakan, 10 Eylül 2014 tarihinde bir tren kazası meydana geldi ve 3 vatandaşımız hayatını kaybetti, tren bir otomobile çarptı o kontrolsüz geçitten geçerken. Beyce Mahallesi Ilıca mevkisindeki kontrolsüz tren yolu geçidinde herhangi bir trafik tabelası veya güvenlik işareti olmadığı gibi, kontrolsüz tren yolu geçidi kara yolundan oldukça yüksek kotta olan tren yolu geçidinde yolun sağı ve solunun akasya ağaçlarıyla dolu olması nedeniyle araç sürücülerinin gelen trenleri de görmesi mümkün değil. Nisan 2014'te Beyce İstasyonu yakınındaki Beyce mahallesi ile Kızılören Mahallesi arasındaki geçişin sağlandığı -dikkatinizi çekiyorum- kontrollü tren yolu kapatılırken bu Beyce Mahallesi ile eski Savaştepe yolu arasındaki kontrollü tren yolu geçidinin yaklaşık 500 metre ilerisindeki 3 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan ve fiziki şartlar nedeniyle kazaların kaçınılmaz olduğu bu Ilıca mevkisindeki kontrolsüz tren yolu geçidi neden kapatılmamıştır?

Şimdi, ben, kaza mahalline bizzat kendim de kazadan birkaç gün sonra gittim, inceledim, gördüm ve gerekli görüşmeleri de yaptım. Kontrollü tren geçidi, kontrollü geçit kapatılıyor, kontrolsüz geçit açık tutuluyor. Bu kontrollü tren yolu neden kapatılmıştır Sayın Bakan? Şimdi, buna ilişkin tabii ayrıntılı soru önergesi verdim 16 Eylül 2014 tarihinde, kazadan tam altı gün sonra. Tam iki ay geçti, henüz bu soru önergemize cevap alamadık ve bu tren kazalarına, bu geçişlerde, kontrollü, kontrolsüz geçişlerde kazalara sık rastlanıyor ve daha sonra da -şimdi notlarıma da almadım, tarihlerini de veremeyeceğim ama- birkaç kaza daha meydana geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun, ek süre veriyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunun fotoğrafları da var, o geçişlerin. Sayın Bakana da o fotoğrafları elbette takdim edebiliriz. Ancak insan hayatının söz konusu olduğu kazaların gittikçe arttığı, bu kara yolları trafik kazalarının, tren yolu kazalarının arttığı bir durumda Ulaştırma Bakanlığının gereken hassasiyeti mutlaka göstermesi gerekir.

Şimdi, 2007 seçimleri öncesinde, Sayın Başbakanın, Karadeniz sahil yoluyla ilgili şu ifadelerini hatırlıyoruz: "Bu yol sayesinde vatandaşlar eşsiz doğal güzelliklerine kavuşacak." Bu yol, deniz doldurularak yapılırken daha birkaç hafta öncesinde ve aslında 2010 yılından beri Karadeniz'in dalgalarıyla pek çok sel felaketine, su baskınına maruz kalmıştır. 2014 yılında dönemin Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım da bir itirafta bulundu, "Yanlış bir projeydi ama yapmak zorundaydık; bunu şimdi rahatlıkla söyleyebiliyorum." diyor. Yani yanlış bir proje nasıl yapmak zorunda olunuyor? Bu da ayrı bir merak konusudur.

Şimdi, 2002 yılı ile bugün arasındaki trafik kazalarını mukayese ettiğimizde, 2002 yılında trafik kazalarında ölü ve yaralıların toplamı nüfusun binde 17'si iken bu oran 2013 yılında binde 36'ya yükselmiştir yani 2 katı nispetinde artış vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, toparlarsanız...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu konuda trafik kazalarının önlenmesiyle ilgili ne gibi çalışmalar yürütülmektedir teknik olarak? Bunun da Sayın Bakandan cevabını bekliyoruz.

Bir diğer husus deniz yolu taşımacılığı. Sunumda da hep ağırlıklı olarak kara yolu ağırlıkları, bir de hızlı tren üzerinde duruldu ancak sıra deniz yolu taşımacılığına gelince Sayın Bakan da "Bunu hızlı geçelim, bunu hızlı geçelim." dedi. Hızlı tren de tamam hızlı ama deniz yolunun sunumunda biraz daha ayrıntılı yani sanki daha az önem veriliyormuş gibi bir anlayış olarak gördüm ben. Zaten notlarımda da deniz yolu taşımacılığına gereken önemi vermediğini ifade etmek istiyordum ve deniz yolu taşımacılığı neredeyse Hükûmetin gündeminde yok. Yük taşımalığı ise toplam taşımacılığın yüzde 3'ü düzeyinde. Üç tarafı denizlerle çevrili ve 8.300 kilometre kıyı şeridi uzunluğu olan bir ülke olarak denizcilik konusundaki avantajlarımızı mutlaka kullanmamız gerekiyor ve denizciliğe ilişkin bir stratejik plan yoksunluğu yaşandığını görüyoruz.

Denizcilik meslek okulları neden gündeme getirilmiyor? Bu konuda bir çalışma var mıdır Hûkümetin? Bunu da öğrenmek istiyoruz ve ayrıca liman altyapısı ve kapasitesi de genişletilmelidir.

Son olarak da, bu tren yolları sürekli zarar ediyor, bunun zarardan kurtarılması için ne gibi bir çalışma yapılıyor yani sadece gayreti, "Aman ne yapalım, bölelim, parçalayalım, çeşitli şirketler oluşturalım, ondan sonra da bunu özelleştirelim, satalım kurtulalım." anlayışı mı var, yoksa rasyonel iyi bir işletmecilikle bunları zarardan kurtarma gayreti var mıdır, bunu da öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.