KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar, çok kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hızlı hızlı söyleyeyim Sayın Bakan. Baştan Antalya'yla ilgili Sayın Badak'ın söylediklerinin arkasındayım ama ilave olarak Karaman tarafı daha hızlı gidiyor gibi, bizden taraf öksüz kalmasın. Yani, doğal olarak Bakanın memleketi tabii, daha hızlı...

SADIK BADAK (Antalya) - Karaman tarafı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Projede o bizimki kesiklik, onlarınki daha hızlı görünüyor, onun için dedim.

Şimdi dur Sadık Bey, ben seni destekliyorum, dur.

Artı, tabii, diğer konular, sadece hızlı tren olarak değil, ne Burdur tarafından ne oradan bir türlü bizim taa 1930'larda projelendirilen demir yolumuz olmadığı için sizin demir yoluna öncelik verme projelerinize destek veriyoruz, dolayısıyla biz de Antalya'ya destek istiyoruz. Özeti bu. Fazla ayrıntı konuşmaya gerek yok, arif olan anlamıştır.

Ben, şimdi, arkadaşlarım söyledi, haberlere baktım, Sayıştay raporlarına özellikle bakıyoruz, siz eski Komisyon Başkanımız olarak bunun önemini bizlerden daha iyi biliyorsunuz, kavgasını da yaptığımızda onlarla da görüştünüz. Onun için garibime gitti. Yani, şimdi, açtım baktım Sayın Bakanım. Biraz dertleşelim istiyorum. Yani bu şikâyet veya şey babında değil, siz zaten soruşturma açmışsınız, Teftiş Kurulu bakmış, ne çıkar, onlardan bize bilgi verirsiniz sonra ne oldu ne bitti ama burada tabloya bakıyorum, garibime gidiyor. İdarenin yaklaşık bir maliyeti var. Sayıştay gayet güzel de şey çıkarmış. Öbür tarafta ilk ihaledeki bedele bakıyorum, sonra daha sonrakine bakıyorum yani aklım ermiyor. Arkadaşlar savunmasında demişler ki "Biz toplam üst limit, alt limitler..." Çok uzatmadan söylüyorum yani meseleyi bildiğinizi varsayarak ve arkadaşlarımız biliyor, sizi bilgilendirsinler diye, çok zaman almayayım. Yani nasıl oluyor? 190 bin liralık maliyet çıkarılan bir şey, sadece 5,7; 190'a 6. Burada insan bir düşünmez mi yani burada bir sahtekârlık... Bana öyle deseler şimdi, bir tane Iphone alayım desem, adam 200 liraya vereyim dese, bir dakika, bunda bir şey var, bu sahte, bir şeyi sahte diye düşünürüm yani. Garibime gidiyor. Onlar da tabii, bu işi bildikleri için yani affedersin, işin püf noktasını yakaladıkları için, şimdi, altyapıyı yapmış, üstyapı yok. Arkadaşlarımızın bize ne diyeceğini bildiğim için, "Efendim, toplamda baktık, daha düşüktü, yarın sorumluluk almayalım." dedik. Öyle bir şey olur mu ya? Yani şimdi bunun içinde program var, makinesi var. Makinesine yazıyorum 5 lira, programa yazıyorum 1 lira. Oysa tersi söz konusu. Şimdi ben bunu gerçekten anlamadım. Aşağıda yeniden baktım. Tamam, toplamda adam düşük vermiş ama sizin 190 lira çıkardığınız bir maliyeti nasıl 5 liraya, 6 liraya yapacağını arkadaşlar sorgulamıyorsa ya bu şirkette bir sıkıntı var ya bu ihale şartnamesini hazırlayan arkadaşta; ikisinden birinde sıkıntı var. Ha üçüncüsü, bunların böyle olmasına onay veriyorsa Kamu İhale Kurumunda da sıkıntı var. Yani bir kısmı vermemiş. Allah için 3 tane üye karşı çıkmış ve nitekim soncunda mahkeme de o şekilde karar vermiş. Ben işin sürecini tartışmıyorum, şu şöyleydi, bu böyleydi diye anlatmanıza gerek yok. Sayıştaya verilen cevabı da okudum ama hep beraber bakıyorum, tekrar rakam söyleyeyim istiyorsanız. Arkaya geçiyoruz: E toplamda evet ama peki, hani nerede? Yani söylediğimiz fiyatın 3 misline mal oluyor neredeyse. Madem o kadar kötü, onlarla niye sözleşme yaptık? Bu sözleşmelerde hep devlet mi kazık yiyor? Nasıl oluyor da üst sınırı aştık da ikinci, üçüncü, dördüncü ihale bir tane şeyle ilgili nasıl yapılır anlamadım. Ben yani vatandaş olarak bizi hemen devlet yakalıyor, elimizde ne varsa alıyor; normal memurunu, çalışanını, vergi borcu olsa, en ufak 3 lira bir eğer yanlış yatırdıysa geliyor, hemen yakamıza yapışıyor, faiziyle beraber alıyor. Açıkçası ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Ee, peki ne olmuş? Altyapı yapmış, üstyapı yok. Ee, firmanın baştan bunu böyle yapacağı belli. 190 liralık şeye 7 lira teklif veren adam... "Ben bunu yapmayacağım." demektir yani. Daha doğrusu onun o fiyata yapılmayacağını bilip ya da ikisini ayrı ayrı mı ihale etmek lazım? Sayın Bakan, çünkü çok maliyetli şeyler bunlar ve bir sürü, bakın, yatırım bekleyen yerimiz var. Herkes sizden talepte bulunuyor. Siz de eski DPT'ci olarak kaynakların etkin kullanılmasının önemini bizden iyi biliyorsunuz. Çünkü bakıyorum, altyapı imalatı için öngörülen şey, adamın söylediği yüzde 98,5. Tamamının yüzde 98,5'unu altyapı için öngörüyorsa bu adamın üstyapıyı yapmayacağı belli zaten. Veya bir şey var, yani bizim fiyatlarda bir şey var. Yine arkasından döndüm baktım acaba tek şey mi diye, arkasında yine Kemalpaşa Organize Sanayi demir yolu bağlantı hattı diyor. E burada da yine başka bir sorun var. Niye?

Sayın Bakanım, gerçekten, ya bende bir şey var... Bu Kamu İhale Kurumuyla ilgili torba kanunda da kavga ettiğimiz için biraz kafam karışık. Yani bu kurumu kapatsak mı diye düşünmeye başladım. Zaten hepsine siz istisna alıyorsunuz. Her gelen bir kanun ekinde... Alfabe de bitti, yakında herhâlde Romen rakamlarına geçeceğiz, öyle görünüyor. İhale, yaklaşık maliyet, birim fiyat, sizin yaklaşık maliyetteki birim fiyat 4,83; teklifteki birim fiyat 2,77. İkinci ihale, birinci ikmal: Sizin birim fiyat 7 -maliyetler olarak ben kafamdaki tutarsızlıkları size söylüyorum- teklifte birim fiyat 28. 2,77-28; 10 misli. Sizinkisi 7; 7 kere 4 28; 4 misli, sizin ikinci ihalede verdiğinizin de 4 misli. Üçüncü ihale ikmal: Birim fiyat 5,18, sizin verdiğiniz, onlar bu sefer 3'e düşmüş. Yani bu kadar birimlerde aşağı yukarı aynı işlem yapıldığına göre... Bu söylediğim güzergâh kazı işleri arkadaşlar yani farklı işlerden bahsetmiyorum. Hepsi güzergâh kazı işleri, birim maliyeti belli ve Bakanlığın hazırladığı yaklaşık maliyetle verilen teklifler arasında bir anda 10 misline çıkıyor, üçüncüsü de nasıl olduysa, kim uyardı, ne yaptıysa tekrar Bakanlığın altına düşüyor. Açıkçası ben bunları biraz anlamakta zorlandım. Arkadaşlarımız burada şunu söylemişler savunmalarında: "Düşük sınırın üstündeki tekliflerin muhtevasındaki birim fiyatların idarece hazırlanan yaklaşık maliyetle veya piyasadan alınabilecek diğer verilerle karşılaştırılması suretiyle sorgulanması imkânının bulunmadığı malumdur." Nasıl yani?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Kamu İhale Kanunu...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Anladım da şimdi bu söylediğimi, Kamu İhale Kanunu'nu bırakın, ben size ihaleci olarak sormuyorum. Burada duyarlı vatandaş... Ben anlamadım. Bunu bana birisi... İhale Kanunu'nu bırakın, İhale Kanunu'nda bunu parçalıyorsunuz, işinize geldi mi 10 kilometre yol ayrı, 20 kilometre yol ayrı, 30 ayrı. Sizde her türlü yol var, buluyor arkadaşlar. Yani ben bunu anlamadım açıkçası.

Burada ya ayrı bir sorgulama yapılması lazım altyapı, üstyapı için, özü bu. Yani ayrıntı çok fazla tartışmayalım Sayın Başkanım ama benim aklım ermedi bu işe. Hakikaten de özellikle -dedim ya- torba kanunda geldi arkadaşlar, bitmiş bir iş için geriye dönük fiyat farkı şeyi yapıyor, KİK'le karar almış. Gittim baktım, bütün endekslerini hesapladım. Sayın Canikli aradı, olmaz dedim. Arkadaşlar da tamam dedi, allem ettiler, kallem ettiler, Genel Kurulda Genel Kurulda araya korsan madde girdi. Biz burada "Olmaz." dedik, "Tamam." dediler, ikna edilemedik ama aşağıda girdi, nasıl olduysa böyle bir geriye dönük fiyat farkı veriliyor. Fiyat Farkı Kararnamesi olmasına rağmen oraya uyduramıyorlar, kanuna madde giriyor. Dolayısıyla bu ihale işlerinin bence bir topyekûn...Çünkü siz altyapı bakanlığısınız, Ulaştırma Bakanlığı en büyük altyapıları yapıyor, sizin bu konuda bir inisiyatif almanız gerekir diye düşünüyorum.

Bir de, iki tane hususu hatırlatıp kapatacağım. Elektronik tebligatı geçen sene konuşmuştuk, baktım, aşağıda kayıtlı elektronik posta işlemlerini PTT şubemiz yapıyor ama bunun tebligat kısmı, yani resmî olarak şey kısmı ne aşamada? Geçen sefer Sayın Genel Müdürle de konuşmuştuk ama yeni bir şey oldu mu? Hukuki olarak yani birtakım masraflardan kurtulma, mahkeme yükünü azaltma, bazı şeyleri toparlama anlamında faydası olacağını arkadaşlarımız sormuştu. Teknik olarak zaman almamak için sormuyorum ama son durum nedir, çalışır hâle geldi mi?

Bir de BTK'yla ilgili birkaç haber dikkatimi çekmişti. Yani bir anda bir haber çıkmış, hemen mahkeme kararı alınmış. Örnek, havuz medyasıyla ilgili söyleyeyim -birkaç tane okudum da- hemen, anında tebligat yapıyor kurum "Hemen bunu kaldırın." diye. Ben geçen sene de söylemiştim, savcıların peşinden uğraşıyorum, Facebook sayfam "hack"lendi nitelikli dolandırıcılık yapılıyor. İlgili iletişim şirketlerinin bölge müdürlerine, BTK'nın Başkan Yardımcısına, emniyetin ilgili teknik istihbarat birimiyle kendim konuşmama rağmen savcı sadece IP numarasından takipsizlik veriyor ama 3 tane Telekom şirketinin kurumsal mesaj numarasından hâlâ kimse bir soruşturma yapıp bana geri dönmüyor. Nasıl oluyor da nitelikli kamu dolandırıcılığı varken hâlâ savcılar bana masal anlatıyor? Nasıl oluyor da pat diye aleyhinizde bir tane yazıyı üç dakikada mahkeme kararı, arkasından tebligat yapıyorsunuz, hâlâ anlamadım?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - IP numarasına ulaşılamadı mı?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Onu biliyorum, o Batman'da bir yerde çıkmış ama savcı bana onu anlatıyor. Ben orada diyorum ki: "Nitelikli dolandırıcılık var." Benim işim bitti. Ben Facebook sayfamı güvenli moda aldım. 3 tane şey yazıyor: "7555'e örnek gönder, 5355'e gönder, Vodafone'san şuna, Avea'ysan buna, Turkcell'sen buna gönder." diye. Şimdi bu 3 tane şirketten sorup "Bu şirketler kime aittir?" diye sormuyor. Ne yapıyor? Gidiyor, "keki"ye alıyor. İşin özeti bu. Diyorum, bu hızlı çalışan sistem niye bu durumda çalışmıyor da, burada pat diye ihbar, hemen savcısı, BTK'sı, TİB'i her neyse bir anda geçiyor? Bu konuda vatandaşların işlerini de duyarlı bir biçimde takip etmek daha doğru olmaz mı diye arkadaşlara bir daha söylüyorum. Hâlâ peşindeyim savcıların, bir daha itiraz yaptım, bir daha itiraz yaptım ama dosyanın temelinde olmasına rağmen, Sayın Bakanım, maalesef gitmiyor. O adamlar dolandırıcılık yapmaya devam ediyor. Nereye gidiyor, terör örgütüne mi gidiyor, bilmiyorum yani. Onun için mi acaba takip etmiyorlar diye, zaman zaman Hakan Fidan'ın birtakım söylentilerini Oslo'da duyduğum için, açıkçası ondan takip ediyorum yoksa ben işimi gördüm zaten, devlete de havale ettim, kamu davası, takip etmesi lazım ama niye peşinden koşmuyorlar diye merak ediyorum.

Teşekkür ederim.