| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 18 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız -arkadaşlarım da belirtti- yatırımcı bir bakanlık, teknik bir bakanlık, iş yükü olabildiğince ağır olan bir bakanlık. Ben öncelikle eski Başkanımıza, yeni Bakanımıza tekrar başarılar dilemek istiyorum ve Ermenek'teki faciayla ilgili olarak başsağlığı diliyorum. 2 işçimize daha erişilmiş dün ama diğer geride kalan 14 işçimize de kısa sürede erişileceğini umuyorum.
Şimdi, ben tabii emekten gelen birisi olduğum için arkadaşlarımın değinmediği bir konuyla başlamak istiyorum Sayın Bakan. Kangrene dönüşen, Karayolları işçilerinin kadro sorunu. Özellikle ülkemizde biraz sonra belki hem demir yollarında hem kara yollarında taşeron çalıştırmaya yönelik çok fazla sorun var. Zaten burada kadronuza da bakıldığı zaman siz de açıklığıyla söylemişsiniz: 235 bin istihdam yaratan bir bakanlık. Bunun, çok çarpıcı, hizmet alımı 36.023 kişi, şantiyelerde müteahhitler tarafından istihdam edilen, yani taşeron işçisi 111.544 ve kadrolu sözleşmeli işçi 87.450. Bu sözleşmeliden kastın ne olduğunu...
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Devlet Hava Meydanlarında var.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Vesairedeki sözleşmeliler, yani kadrolu.
Şimdi çalışanların neredeyse dörtte 3'ünün taşeron marifetiyle çalıştırıldığı bir sistemde -bu sadece sizin Bakanlığınız bünyesinde değil, diğer bakanlıklarda da tablo bu- taşeron sistemi ana çalıştırma biçimine dönünce, işte Soma'daki, Ermenek'teki, Çöllolar'daki facialar kaçınılmaz hâle geldi çünkü emek sömürüsünün Orta Çağ düzenine kadar gerilediğini ne yazık ki Hükûmetiniz göremiyor.
Bakınız Sayın Bakan, geçtiğimiz yıl da sizlerle paylaştım. Karayollarıyla ilgili olarak sizden önceki Bakanımızın Maliye Bakanlığına yazdığı bir yazıdan kısaca bir bölüm okuyacağım: "Karayolları Genel Müdürlüğümüz iş yerlerinde hizmet alımı yoluyla işçi çalıştırması sonucunda 2011 yılında yüklenicilere ödenen toplam bedel 193 milyon lira." Bahsi geçen işçilerin 12'nci Dönem Toplu İş Sözleşmesinin eki skalaya göre çalıştırılmaları hâlinde 201 milyon lira olacağı yazılmış. "Bakanlığımız bahsi geçen işçiler için, Türkiye Yol-İş Sendikası ile mutabık kalınan, 2008 yılında imzalanan 12'nci Dönem Toplu İş Sözleşmesinin eki Ek 1-b skalasının 1-1 derece kademe karşılığında çalıştırılmak üzere kadro ihdası ile çalışmalara devam edilmesinin, kamu hizmetinin aksamadan yürütülmesi ve maliyet açısından uygun çözüm olduğu görüşünde olup, konunun bu açıdan Bakanlığınızca değerlendirilmesi hususunu..." diye yazmış Binali Yıldırım. Fakat Çalışma Bakanı ile Maliye Bakanı bu işçilere, yargı sonlanmasına rağmen üç yılı aşkın süredir, kırk aydan bu yana kadro vermekten kaçınıyor. Kaçınıyorsunuz Hükûmet olarak. Bir hukuk devletinde yargı kararları uygulanmaz olur mu? Ben ne yapıldığına ilişkin biraz evvel yine görüştüm sendikayla yani bu Karayollarında 8.740 işçiyle ilgili olarak ne oluyor diye.
Şimdi, sendika da birtakım zafiyet içerisinde olduğu için "Ücret skalası belirleyelim, ücret alacaklarınızdan geriye doğru vazgeçin kadroya aldıralım." diye işçileri iknaya çalışıyor. Bakanlığınız, Maliye Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı ya da Hükûmetiniz de "İşçilere fazla çalışma ücreti haricindeki alacaklarınızdan vazgeçerseniz kadroya alırız." diye yargı kararını uygulamaktan kaçınıyor. Hukuk devletinde böyle bir garabet olamaz. Yani mahkeme kararını vermiş, ana çalıştırma biçimi, yaptıkları iş, Karayollarının asli işi. İş Yasası'nın 2'nci maddesindeki alt işveren uygulamasına aykırı olarak istihdam yaratılmış. Bu işçilerin kadro sorununun mutlaka çözülmesi gerekir.
Sayın Bakan, pek çok konu var ama bunlardan en önemlisi bence, Bakanlığın Sayıştay raporlarına, döneminizden önceki Sayıştay raporları bölümü. Mesela ödeneği olmadan ihale edilen işlerin miktarının 4 milyar liradan fazla olduğu Sayıştay raporlarında. Yani raporlara bir bakıldığı zaman -arkadaşların belki gözünden kaçtı- yine bir hukuk devletinde kabul edilemeyecek ağırlıkta ithamlarla dolu. Sadece 2 numaralı bulguyla ilgili sayfalar dolusu eleştiri yazılmış, örnek olaylar verilmiş.
Biraz evvel arkadaşlar da değindi. "Asrın yatırımı" diye bahsettiğiniz, özellikle Bakü- Tiflis-Kars demir yolu şeyi de dâhil, burada Karayollarının bir öngörüsünün, bir planlamasının olmadığı, dolayısıyla ödeneği olmadan ihale edilen işlerin planlananın yüzde 320 fazlası yapıldığı... Sayıştay raporunda aşım olduğu söyleniyor. Mesela Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatındaki aşım, bu öngörüsüzlükteki tıkanmış, dün de haberlerde vardı, 3 kez el değiştirip 1 milyar harcanan asrın projesi 1,5 milyara bile çıkmayacak deniliyor. Yani böylesi ülke kaynaklarının hor kullanıldığı bir başka kurum, Sayıştay raporlarında mutlaka var ama, çok fazla gözümüze çarpmadı.
2 numaralı bulguda bunlar tek tek, hemen hemen hepsi yazılmış. Yani cevap olarak diyor ki Sayıştay raporu: "Sene sonu bütçesi, sene başında öngörülen bütçeye göre yaklaşık olarak yüzde 320 oranında artış göstermiştir. Söz konusu durum, Karayolları Genel Müdürlüğünün sağlıklı bir yıllık program hazırlaması ve yıl içerisinde kaynaklarını etkin bir şekilde yatırım projeleri arasında dağıtmasına imkân vermemekte, kuruma esnek ancak mevzuata uygun olmayan bir proje yönetim anlayışını uygulama zorunluluğu getirilmektedir." Yani bir devlet yönetiminde, bir kurum yönetiminde olmaması gereken bir uygulamanın varlığına Sayıştay dikkat çekiyor.
Sayın Bakan, gerçekten arkadaşlar değindiler. Ben özellikle değindikleri konulara girmeden bu Çayyolu metrosu konusuna gireceğim. Tabii, ben de Çayyolu'nda oturuyorum. Gözlemledim de birkaç kez. Zamanından önce, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce alelacele açıldı. Sorunları giderilmiş değil. Şimdi de Çayyolu bölgesinde belki belediye ya da yerel seçimlerde ya da genel seçimlerde seçmen tercihi AKP'den biraz uzak ya da CHP tercihi orada yüksek diye ne metro istasyonlarının yanında yeteri kadar otomobil parkı yapılmış ne de metrodan otobüslerle "ring" dediğimiz seferler yeterli. 3,5-4 kilometre benim evim metro istasyonuna. Otobüse bindim tam bir buçuk saatte beni evime bırakabiliyor, tam bir buçuk saat. Denemek için bindim. Ring, beni, 3,5 kilometre mesafeye bir buçuk saatte bırakıyor. O dönünceye kadar da bekliyor. Yani Çayyolu, Ümitköy tarafındaki yurttaşlar -diğer otobüsler de kalktığı için, arabalarını da belki kullanamıyor metro var diye- bir keşmekeş içerisinde evlerine gitmeye çalışıyorlar. Metro konusunda büyükşehirle bir kopukluk var.
Diğer taraftan, o metroyu da biliyorsunuz on bir yıl sonra Bakanlığınız tamamladı. Melih Gökçek ipe un serdi "yapamayacağım" dedi, en sonunda Bakanlık tamamladı. Şimdi de Sincan hattı aynı şekilde.
Hükûmet olarak Büyükşehir Belediye Başkanınıza eğer söz geçirebilirseniz, laf anlatabilirseniz, o bölgedeki konuyu bir anlatırsanız iyi olur.
İki konu var Sayın Bakan, acil olan: Bunlardan bir tanesi, geçtiğimiz yıl demir yollarının özelleştirilmesine ilişkin karar çıktı. Şimdi demir yollarının özelleştirilmesine ilişkin karar çıktı ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Ankara) - ...siz de yakın zamanda bir açıklama yaptınız, dediniz ki: "Bu konuda arkadaşlarımız gerekli hazırlıkları yapıyor. Hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz bu özelleştirme işlemini tamamlayacağız."
Sayın Bakan, İngiltere örneği var demir yollarında. Yani demir yollarımız konusunda birtakım gelişmeler var ama bunların elden çıkarılmasının hiç doğru olmadığını sizin de görmeniz lazım. Şimdi demir yollarının elden çıkarılıp ticarileştirilmesiyle ulaşımın metalaşması dönemine geçeceğiz. Çalışanları yine güvencesiz istihdama zorlayacağız. O hizmete ulaşım pahalılaşacak. Eğer kâr getiriyorsa o kârı kamunun kasasına akma yerine yandaşa akıtarak...
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Oradaki sade serbestleşme.
BAŞKAN - Özel sektöre açılması.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Siz "serbestleşme" diyerek güzelleştirme... Yani o sizin belki kişiliğinizden dolayı içinize sinmeyen bir uygulamadan dolayı öyle bir kavram bulmuşsunuz ama bu özelleştirmelerin ülkeye hiçbir hayrı yok.
Bakın, limanlar özelleştirildi. Kuşadası ve diğer 9 limanın özelleştirildikten sonra yargı satışları "kamu yararı yoktur" gerekçesiyle iptal etti. Şimdi elinizde Derince ve İzmir limanları kaldı. Onları da satış aşamasındasınız. Yani limanlar da özelleştirildikten sonra bu hizmetlerin nasıl yürütüleceğini yakalayamazsınız.
Sayın Bakan, bir de, Fatih Altaylı'nın yazılarından sonra Cumhurbaşkanı tarafından aforoz edilmiş olması da gerçekten ilginç. Altaylı'nın burada soruları var. Tutanaklara geçmesi açısından sorabilirim bu soruları.
Gerçekten üçüncü havalimanının yapıldığı alanın bataklık olduğunu yazması, gidip orayı "inceledim" demesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlayabilir misiniz...
İZZET ÇETİN (Ankara) - O sorular tutanağa geçsin diye, çok kısa Sayın Başkan, onları okumak istiyorum.
"Devlet Hava Meydanı İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, temel atma töreni yapıldı ama acaba yer teslimi yapıldı mı?" diyor.
"Kredi bulma süreleri doldu mu? Sözleşmeyi fesih hakkı doğdu mu? Doğduysa, Devlet Hava Meydanları İşletmesinde bu ihaleyi fesih edebilecek babayiğit var mı?
"Siz inşaat yok demişsiniz, proje olmadan inşaat olur mu?"
SADIK BADAK (Antalya) - İptal olursa herhâlde zil takıp oynayacaklar. Yazıklar olsun!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kesinlikle. O orman katliamı karşısında, çok mutlu olacağız. İstanbul'da başka yer bulamadınız ormana yaptınız.
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Bakanımız gerekli cevapları verir.
İZZET ÇETİN (Ankara) - "Sorun bakalım, Devlet Hava Meydanları tarafından tasdik edilmiş herhangi bir proje var mı? Bırakın tasdik edilmeyi, çizilmiş bir proje var mı?
Bu büyük tesisin kontrollük teşkilatı hangi firma?
30 metre düşürülen kotun maliyeti hazineye aktarılacakmış. Kim yapacak bu hesabı da para hazineye aktarılacak?" diyor.
Yani arkadaşlar, sadece bu konuya girse, o üçüncü havaalanının yer seçiminden tutun her şeyinin yanlışlığı son derece açık.
En sonunda da yine Cumhurbaşkanının emriyle ya da Cumhurbaşkanı demeyelim kaçak sarayda oturan zatın emriyle bir gazeteci daha aforoz edilmiş oldu.
SADIK BADAK (Antalya) - Türk milletinin Cumhurbaşkanı! Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı!
İZZET ÇETİN (Ankara) - Milletin Cumhurbaşkanı değil. Sizin Cumhurbaşkanınız. Benim Cumhurbaşkanım değil.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nasıl?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Eğer öyle derseniz böyle derim.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Siz öyle derseniz, ben öyle derim.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Siz öyle yaklaşırsanız ben öyle yaklaşırım.
BAŞKAN - Sayın Çetin, tamamlar mısınız lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Bakan, mesela "Skorsky helikopteri yapacağız." diyorsunuz. Güzel bir şey. Basında eylül ayında çıktı. "Orta Doğu ve Afrika'ya Türk yapımı Skorsky" diye.
BAŞKAN - Ama o Savunma Sanayiinin...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Hayır, hayır... Bakanın açıklaması.
Sayın Başkan, elimde Bakanın fotoğrafı da olan beni de şaşırtan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ne diyor Sayın Bakan o zaman? Savunma Bakanı mı acaba? "Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan" diyor, fotoğrafı da var.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Orada bir yanlışlık var.
İZZET ÇETİN (Ankara) - "Bölgesel uçak üretimi konusunda...
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Doğru.
İZZET ÇETİN (Ankara) - ...son aşamaya geldiklerini ve ABD'li Boeing'in de dâhil olduğu uluslararası üreticilerle görüşmeler yürüttüklerini söyledi."
BAŞKAN - Skorsky'le ne ilgisi var onun? Uçak diyor ya.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Helikopterle ilgili dedim ben.
Bir de, Sayın Bakan, bakınız bu fotoğrafta siz de görüntüdesiniz. "Sayın Bakan, 106 metre derinliğe, en derin yere inildiğinde bana da haber verin gelip burada çay içelim imzamızı atalım." diyor Başbakan, yeni Başbakan.
Sayın Bakan, biz, Soma'da, Ermenek'te, Çöllolar'da... Özellikle Ermenek ve Çöllolar'da 9 işçimiz dört yıldan bu yana toprak altında. Başbakan ve Bakanlar ve Hükûmetiniz önce o işçilerin cesedini çıkarsın, ondan sonra yeraltında çalışan işçilerle kahve içsin. Buna hakkınız yok. Bu olayları kullanmaya hakkınız yok. Çöllolar'da 55 milyon metreküp hafriyatın altında 9 işçi hâlâ çıkarılmadı. Zonguldak'ta 2 işçiyi çıkaramadınız, Çinliler geldi, onlar çıkardılar. Yani bu tip şovlardan biz rahatsızlık duyuyoruz.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.