KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkan, sevgili arkadaşlar; aslında ben de sözün bittiği yerde olduğumuzu düşünüyorum. Aslında belki söze hiç başlamamak gerekiyordu. Bir arkadaşımız, pandomimden söz etti. Pandomim aslında sözsüz oyundur ama o çok konuşulduğunu ifade etmek istedi bir yanlışlıkla. Bundan sonra, biraz önce Mahmut Tanal arkadaşımın da söylediği gibi, gerçekten Parlamentoda pandomime başlayacağız yani sessizliğe başlayacağız ama oyuncu da kalmayacak böyle bir anlayışla.

Ben değinilmeyen bir konuya değinmek istiyorum. Gerekçe orada duruyor. Kaç arkadaşımız dönüp dikkatle baktı, onu bilemiyorum ama gerekçeyi okuduğunuz zaman burada bir hukukçular meclisi varsa hepimizin bu gerekçenin baştan sona kadar hukuka aykırı bir metin olduğunu hemen saptamamız gerekiyor.

Şimdi dikkatinizi çekmek isterim. Deniliyor ki: "Bu yasa yürürlüğe girdiği tarihte -ki altında da "yayımı tarihinde yürürlüğe" girer diyor- izne tabi suçlar yönünden idari mercilerden, başsavcılıklardan, mahkemelerden, Adalet Bakanlığından, Başbakanlıktan, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Anayasa Karma Komisyonundan ve Adalet Bakanlığından gelen her türlü soruşturma, her türlü fezleke bu torbanın içine girer." diye ifade ediliyor.

Şimdi, bu saptama şunu gösteriyor: Demek ki biz şu anda tartışırken dahi, bu yasanın yapısı belli olmuş iken dahi hepimiz hakkında yeni bir fezleke düzenlenebilir. Ne zamana kadar düzenlenebilir? Yayım tarihine kadar düzenlenebilir ki bu, bir ön yargıyı getirir, ön amacı getirir, kamusal amaçtan ziyade kişisel ya da bir siyasi partinin özel amacını ifade eder.

Şimdi devam ediyorum. Genel gerekçede şöyle bir nokta var, deniliyor ki: "Teröre manevi destekte bulunan milletvekilleri...."

Değerli arkadaşlar, aramızda ceza hukukçuları vardır mutlaka. Ceza hukukçusu arkadaşlarım, bir sorgulasınlar "manevi destek" diye bir suç türü var mı? Böyle bir suç türü söz konusu değilse bizim hazırladığımız bir yasa önerisinde manevi destekten söz etmemiz ki tam da aslında amacın bu olduğunu ve bu amacın arkasında bir kasıt olduğunu gözlüyorum. Bu, tamamen hukuksuz bir değerlendirmedir. Böyle bir değerlendirme yapamazsınız.

Bir başka şey, 83'üncü madde ve 85'inci madde orada dururken sadece 26'ncı Dönemle sınırlı ve bu yasa tasarısının yürürlük tarihi arasındaki gruba özel bir yargılama ve cezalandırma sistemi getirerek eşitlik ilkesine aykırı davranırsınız. Bu, Anayasa 10, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6'ncı maddelerine açıkça aykırı bir düzenlemedir ve Anayasa'ya aykırılık iddiası ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürdüğümüzde hak ihlali iddiası kabul edilebilir ama aynı gerekçede, bir başka madde gerekçesinde bir başka düzenleme daha var. Diyor ki: "Bu yaptığımız işlem sebebiyle Anayasa Mahkemesine gitmenin imkânı yoktur." Maddede yok, gerekçede var. Bu, nasıl bir ifadedir, ne denilmek istenmektedir? Anayasa hükmünün nasıl üstüne çıkılmaktadır? Ayrıca savunma hakkı ihlali de gündeme gelecektir.

Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı isterse fezlekeyi işleme koymayabilir. O zaman biz ne yapıyoruz? Meclis Başkanının yetkisini de elinden alıyoruz. Başkaca ne yapıyoruz? Karma Komisyonun yetkisini de alıyoruz ve kendi yetkilerimizi de birer milletvekili olarak dokunulmazlıkların kaldırılıp kaldırılmaması konusunda oy hakkımızı da yürürlükten kaldırmış oluyoruz. Yani bu yanlarıyla hem savunma hakkı noktasında hem yetki aşımı noktasında hem de dolanma noktasında açık bir hukuka karşı ihlali içeren bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Biz yaptık oldu, olur mu? Olur ama tarih bunu yazar ve tarihin karşısında hepimiz hukuksuz bir işleme el kaldırmış olmaktan ötürü sorumluluk hissederiz.

Ben kişisel olarak bu noktaları bütün arkadaşlarımın dikkatine sunma ihtiyacı içindeyim. Bugün arkadaşlarımızın herhangi bir biçimde mahkeme önüne gittiklerinde ceza alıp almayacakları sorun değildir, konu değildir, önemli olan, Anayasa'yı bizim ihlal etmiş olmamızdır. Bu kadar açıklamak istiyorum.

Çok teşekkür ederim.