| Komisyon Adı | : | (10 / 123, 124, 125, 126) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma takvimi, Komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesi ve Komisyona davet edileceklerin tespitine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .04.2016 |
MEHMET METİNER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben bir siyasetçi olarak siyasi kimliğimle konuşmak istiyorum. Siyaseti de çok kötü bir şey olarak görmüyorum. Bu konunun da siyasetüstü, siyaset dışı bir konu olduğu kanaatinde değilim. Parti hassasiyetlerimizin dışında ortaklaşabileceğimiz konular olabilir ama siyasetin bu kadar linçe tabi tutulmasını da anlayabilmiş, anlamlandırabilmiş değilim. Tutanaklara geçsin diye bu açıklamaları yapıyorum. Ne zaman bir şey olsa "Siyaseti bu işe karıştırmayalım." Siyaset bu kadar kötüyse hiçbirimiz siyasetle uğraşmayalım. Bunu siyaset kurumuna yapılmış çok ciddi bir haksızlık, her birimizin siyasi kimliğine, temsil ettiğimiz partilerimize de yapılmış çok ciddi bir saldırı olarak görüyorum ve reddediyorum. Ben siyasi kimliğimle konuşuyorum. Tabii ki insani kimliğimiz var, insani aidiyetimiz üzerinden her birimiz pek çok konuda ortaklaşabiliriz. Bu tam da siyasetin konusudur ama siyasetini doğru, dosdoğru yapmamız gereken bir konudur. Partisel çıkarlarımızı bir tarafa bırakabiliriz. Söz gelimi, hizmet söz konusu olduğunda CHP'li, MHP'li belediye başkanının aidiyetine bakmaksızın yardımlaşmak gibi. Bu konu da partilerüstü mülahazalarla ele almamız gereken bir konu, tam da siyasetin konusu. Ben bunun altını önemle çizmek istiyorum.
Yalnız, bunu söylerken tutanaklara geçsin diye bir şeyin daha altını çizmek istiyorum. Bu Komisyonun kurulması için canhıraş bir biçimde mücadele edildi, çok da iyi edildi. Ama o mücadeleyi verenlerin hiçbirisinin bugün burada olmaması çok rahatsız edici. Bu Komisyona gerek varsa ve bu Komisyon Türkiye'nin en önemli meselesi idiyse niye başka kurulları çok daha önemsiyoruz? Her birimiz konuşmalarımızı yaptıktan sonra çok daha önemli toplantılarımızın olduğunu ileri sürerek çıkıp gidiyoruz. Bunu tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Çünkü, bu tutanaklar gelecek nesiller tarafından okunacak. Karaman'da patlak veren olay sonrasında neyin istismarının nasıl yapıldığını hepimiz gördük. Sokaklarda bile "tacizci" diye suçlandığımızı her birimiz gördük ama Mecliste basın toplantısı düzenleyerek gök kubbeyi başımıza yıkanların iki toplantıdır buraya gelmemiş olmasını gelecekte bu tutanakları okuyacak nesillere bir not olarak düşmek istiyorum. Basın toplantısı düzenlediler, Mecliste kızılca kıyamet kopardılar ama ikidir bu toplantıya katılmıyorlar.
Bakınız, her birimizin farklı komisyonlarda görevleri var, değil mi? Anayasa Komisyonunda görevimiz var, siyasi görevlerimiz var. O zaman niye bu Komisyona geliyoruz? Hani bu konu siyasetüstü, hani bu konu herkesin mutlaka üzerinde önemle durması gereken bir konuydu? Gerekirse bütün işimizi gücümüzü bırakarak bu konu üzerinde yoğunlaşmalıydık? O zaman partilerimiz üyelerimizi seçerken buna dikkat etsinler.
Bir diğer konu, her Allah'ın günü araştırma komisyonu kurulması önerileriyle geliyoruz Meclise. İyi ki reddediliyor bunlar. Demek ki bu komisyonlara verecek üyemiz kalmayacak veyahut da üye versek hemen başını uzatıp, imza atıp diğer bir komisyon toplantısına yetişmeye çalışacak üyelerimiz. Arkadaşlar, eğer biz politik istismardan rahatsızsak Meclis araştırma komisyonu önerilerinin de artık istismar dışı bırakılması gerekiyor. Eli yüzü düzgün komisyonlar kuralım ve burada mesai harcayalım, mesaimizi verelim. Görünüp hemen "Ben konuşayım, diğer komisyona yetişeyim." "Benim parti genel merkezinde toplantım var.", "Filan yere gideceğim." diyeceksek, o zaman bundan sonra, rica ediyorum, her birimiz partilerimize bu öneriyi götürelim. Her konuda da araştırma komisyonu kurulmaması yönünde bir hassasiyeti ortaklaştırabiliriz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, her camianın içinde yanlış insanlar çıkabilir, kusurlu insanlar çıkabilir. Bunun çetelesini tutmaya çalışırsak birbirimize haksızlık etmiş oluruz. Yani, X vakıfta bir olay olabilir, X partide yarın bir başka olay olabilir, X partinin milletvekili de belediye başkanı da üyesi de bir başka yanlışın içinde yer alabilir. Beraatizimmet asıldır. Hiç kimse bir diğerinin kusurundan, günahından sorumlu değildir. Bu yüzden, ben bu konunun araştırılırken çok fazla dernek, vakıf, tarikat ve benzeri kavramların altının çizilmemesi gerektiğine inanıyorum. Eğer partilerüstü davranacaksak bu işi bunun dışına çıkarmamız gerekiyor. Aksi takdirde her birimiz önümüze çetelelerle geliriz. İşte CHP'de kim, ne yapmış; HDP'de kim, ne yapmış; AK PARTİ'de kim, ne yapmış; Atatürkçü Düşünce Derneğinde kim, ne yapmış; EĞİTİM-SEN'de kim, ne yapmış, bunlar hoş şeyler değil ama şu ahlaki ilkede hepimiz buluşabiliriz: Kim yaparsa yapsın, hangi dernek yaparsa yapsın üstüne gideceğiz. Bu konudaki insani hassasiyetlerimizi, ahlaki hassasiyetlerimizi ortaklaştırabiliriz ama bu mesele üzerinden tarikat, vakıf sorgulaması yapmanın çok da insani, çok da ahlaki bir duruş olacağı kanaatinde değilim. Bir tek insanın yapmış olduğu bir yanlıştan dolayı bir kurumun topyekûn hedef alınmasını asla doğru bulmam.
Haftanın bir günü çalışmamızın gerekli olduğuna inanıyorum. Sayın Başkan, isterseniz bunu önceden belirleyin, her birimiz programımızı ona göre yapalım.
(Oturum Başkanlığına Başkan Yılmaz Tunç geçti)
BAŞKAN - Haftanın...
MEHMET METİNER (İstanbul) - Bir günümüz yeterli. Meclisin çalışma günleri içinde...
Fatma Hanım, bitirmeme izin verir misiniz.
BAŞKAN - "Haftada bir gün." dediniz.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Haftanın bir günü eğer verimli çalışırsak ben... Meclisin çalışma günleri belli zaten. O günlerden bir gününün buna hasredilmesi... Bu da bir Meclis faaliyetidir, Genel Kurul faaliyeti gibi kutsaldır. Diğer konuda, liste vermiştik sanıyorum size hangi bakanlıklardan, uzmanlardan yararlanmamız gerektiği konusunda. Konuyla ilgili bakanlıklarımızın çok değerli uzmanları vardır.
Erkan kardeşimin önerisine katılıyorum. Mutlaka akademisyenlerin, uzmanların dinlenmesi gerekiyor bir müktesebatın oluşması açısından, bizim de bir yol güzergâhımızı belirlememiz açısından bu tür dinlemelerin çok yararlı olacağı kanaatindeyim. Davet edilecek kişiler konusunda zaten ortaklaşacağız. Yani, burada iktidar ve muhalefet partilerinin önerileri olacak. Ben bu konuda esnek bir yol izlenmesi gerektiği konusundayım.
Tutanaklar konusunda, sevgili arkadaşlar, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız tutanakların ne şekilde açıklanmasını istiyorlarsa bu öneri doğrultusunda ben düşünüyorum. Hepsi açıklansın istiyorlarsa hepsi açıklansın. "Bir kısmının üstü örtülmesi gerekiyor." diyorlarsa onun üstü örtülsün. Biz iktidar partisi olarak bence bu konuda muhalefete son sözü vermeliyiz. Çünkü, bu konunun da başka türlü dışarıda konuşulması her birimizi yaralar, komisyon çalışmasını yaralar. Yani üstünü mü örteceğiz, tutanakları açık mı tutacağız, bu konuda muhalefet partisinin değerli üyelerinin önerilerine şahsen ben katılıyorum. Bunun dışında bir mülahazayı da yerinde bulmuyorum.
Bitiriyorum. Tabii, çocuk istismarı, en başta cinsel istismarla ilgili... Çok vahşi bir şey ama eğer kapsamı genişletecek olursak dağa kaçırtılan çocuklarımız var. Buna da bir şekilde değinmemiz lazım. Çocuk yaşta ölüme yatırılanlar var, çocuk yaşta. Eline tutuşturulan keleşe boynu yetişmeyen çocuklar var, kaçırılıp dağa götürülen. Dağdaki tacizler bizim ilgi alanımıza girmez ama çocuk tacizleri, kadın tacizleri konusunda sahiden duyarlıysak her konuda ve herkesle ilgili duyarlı olduğumuzu da göstermek zorundayız.
Çok teşekkür ediyorum. Ben bu Komisyonun hayırlı olacağı kanaatindeyim. Siyaset yapalım, bu işin siyasetini yapalım ama doğru siyasetini yapalım. Birbirimize de asgari ve azami nezaketi gösterelim. Birbirimize söyleyeceğimiz her bir söz yaralayıcı olacaksa her birimiz sözlerimizi yutmalıyız. Aksi takdirde "Ben söyleyeyim, sen sus." mantığıyla hareket edilmesini de asla doğru bulmuyorum.
Çok teşekkür ediyorum.