| Komisyon Adı | : | (10 / 123, 124, 125, 126) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma takvimi, Komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesi ve Komisyona davet edileceklerin tespitine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .04.2016 |
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım ve değerli milletvekilleri; öncelikle, bu Komisyonun gerçekten hayırlı olmasını istiyorum ama gönlümüz... Bir insan olarak böyle bir Komisyon kurulmasına ihtiyaç hissedilmeseydi diye bir temenniyle başlamak istiyorum ama bu ülkede böyle bir realite var ve bu realiteden yola çıkarak bu konuyu araştıracaksak gerçekten insani olarak, ahlaki olarak olabilenin en iyisini yapmak, araştırmak ve doğru çözümlere ulaşmayı Rabbim bize nasip etsin diye bir duayla başlamak istiyorum.
Onun dışında, Başkanım, baştan şunu da söylemek istiyorum: Söz verirken özellikle ikinci kez söz alanlardan önce ilk kez söz isteyenlere verilmesi gerektiğini baştan ilkesel olarak karar alsak daha güzel olacak diye düşünüyorum çünkü arkadaşlar üçüncü...
BAŞKAN - Onu otomatik ayarlıyoruz zaten. Şimdi, sizden sonrakinin ışığı yanıp sönüyor zaten, basma sırasına göre.
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Yok, yok onu demiyorum. Ben de diyorum ki: Şimdi, mesela ilk söz almak isteyen kişi... Yani birisi ikinci, üçüncü sözü alırken ilk sözü isteyene öncelik verelim sıralamada diye bir teklifte bulunuyorum.
BAŞKAN - Sıralamayı diyorum Hatice Hanım, otomatik, kim önce basmışsa ona göre sıralıyor zaten. Şu anda sizden sonraki konuşacak kişi belli, onun ışığı yanıp sönüyor, o da neye göre? Bastığı sıraya göre.
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Tamam.
Şimdi, özellikle bu dinlenmesi gerekenler konusunda akademisyenler, uzmanlar, uzman STK'lar ve ondan sonra kurumlar zinciri bence hepimizin herhâlde ortak, konsensüsle üzerinde birleştiği kavram, ben de böyle düşünüyorum ama gerçekten çocuk dinlemeyelim, ısrarla ben de bu konuda insani, vicdani olarak böyle bir şeyi istemiyorum ama geçmişinde yaşamış birisi anlatırsa da onun da ismi gizli kalmak kaydıyla dinlenmesinde çok büyük bir beis olmadığını düşünüyorum. Ama tutanakların açık olmasının da herhâlde bizim gizleyecek hiçbir şeyimiz olmadığı için doğru olacağı kanaati hasıl oldu bu görüşmelerden sonra.
Şimdi, evet, partilerüstü olması konusunda da bir konsensüs var ve hepimiz gerçekten bu konuda samimi olalım diye düşünüyorum ama bu iş siyasetin işi ve siyasetüstü bir konu değil çünkü insanın ve yaşadığı hayatına dair ne varsa hepsi siyasetin alanı diye düşünüyorum.
Ayrıca, gözlemlediğim kadarıyla, hepimizin bir geçmişimiz, bir birikimimiz, bir bilinçaltımız, bir sürü duygularımız var ve kendi ruh hâlimizi yansıtıyoruz. İnsan öncelikle kendiyle ve ruhuyla kavgalıysa herkesle kavga ediyor. Şimdi, mesela benim çok dikkatimi çekti, ilk cümlede hemen Hüsnü Bey başlarken dedi ki: "İşte, yerleşik bir hayatımız yok; ha, bunun sebebi AK PARTİ durmadan seçim yapıyor, onun için yerleşik hayatımız yok." Yani bunu...
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Yani bir espri yaptım, burada bir art niyet aramayın yani Hanımefendi.
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) - Yok, yok; bir dakika müsaade eder misiniz.
Tüm cümlelerin altında ne kadar "siyasetüstüyüz" desek de herkes bilinçaltı duygularını yansıtıyor ve bizim baştan mahkemelerimiz kurulmuş, yargılanmış, bu yargıladığınız yerde AK PARTİ oturuyor, her hâlükârda onu suçlu çıkartmamız gerekiyor ve onun anlayışına ters ne varsa da bunları buradan çıkartmamız lazım. İşte, "Niye Divanda diğer bir siyasi parti yer almadı?" vesair vesair gibi bir dolu şeyle... Yani bunu "Biz öyle değiliz." deseniz de, ilk cümlenizle, espriyle, öyleyle, böyleyle birebir yüze vuruyorsunuz, yansıtıyorsunuz; bunu mümkün olduğu kadar hepimiz frenleyelim diye ben bir felsefeyi savunuyorum.
Şimdi, özellikle bu çocukların böyle olmasında diyoruz ki önce aileler yani çocuğu edinen, çocuk sahibi olan herkes çocuğuna sahip olabilseydi ve kendi nefsine sahip olabilseydi bu sapkınlıklar yaşanmazdı. Kontrolsüz tatmin duygusundan çıkan bu sapkınlıkların hepsi insani bir olaydır ve bu insani olayların üstüne birlikte gitmemiz lazım. Farkındalık ve bilinç yükseltmelerle ve özellikle bizim tezimiz olarak da, dinî ve imani konularla bunun çözümü olduğuna inananlardanım. Onun için, bu çağrılacak uzmanlara katılıyorum ama ek olarak Diyanetten de uzman alabileceğimiz kanaatimi belirtmek istiyorum.
Onun dışında, gerçekten geçmişinde çok ciddi insan hakları, kadın hakları ve çocuk hakları çalışan bir sivil toplumcu ve ilahiyatçı olarak diyorum ki: Dağa kaçırılan çocukların da, özellikle o konuda tecavüzün, her tür insani yaşam hakkının elinden alındığı, zorlandığı hem de suç işlemeden böyle bir şeye mahkûm olan bu çocukların da üzerinde çok ciddi çalışmamız, masaya yatırmamız gerekiyor.
Ben diyorum ki son toparlayıcı cümle olarak: Evet, hepimiz siyasi görüşlerimizi bir tarafa bırakalım ve birilerini yargılayıp oraya oturttuk, bitirdik bu işi mantığıyla hareket etmeden cidden çocuk istismarını konuşalım ve bunun için dünya ve biz bu konuda en iyi çözüm ne üretebilirsek onda birleşelim. Bunu insani ve vicdani bir görev olarak görüyorum ve bu toplantıların ehem, mühim sırasında da Jülide Hanım'ın tezine katılıyorum, eğer bizim için önemliyse lütfen burayı daha önemseyelim. Bir de tekrarlara girmeden burada felsefemizi, düşüncemizi, çözüm odaklarını, çözümleri konuşarak buradan hayırlı sonuçlar çıkaralım diyorum.
Teşekkür ediyorum.