KOMİSYON KONUŞMASI

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) - Evet, şimdi, ben, tabii, ilk tanışma toplantımızda, Bakanlıkta yaptığımız toplantıda ifade ettiğim üzere, hakikaten, Enerji Komisyonu üyelerimizin dil ve üslubu noktasında, bugün değil, önümüzdeki dönemde de çok yapıcı, samimi ve hakikaten katkı veren bir üslupla saygı içerisinde güzel bir toplantı yaptık ve bugünkü toplantı da hakikaten o minvalde ilerliyor. Komisyon üyeleri için hakikaten, gerçekten, bu nezaket içerisindeki Komisyon üyeleri için, nezaket içerisinde yapılan bu yorum ve eleştirilerine teşekkür ediyorum.

Şimdi, tabii, burada, tüm vekillerimizin -Komisyon üyelerimizin dışında da- gelip oy hakkı olmanın dışında, yorum yapma hakları var. Kabulümüzdür, sorular olabilir, eleştiriler olabilir ama bu Komisyonun bugüne kadarki sergilediği performans noktasında, birleştirici ve kaynaştırıcı dil noktasında, aynı çizgiyi devam ettirmesi benim, bu Komisyonun da ilgili Bakanlık üyesi olarak bundan sonrasıyla ilgili de temennim olacaktır çünkü bu iş, burada esas ruhu itibarıyla görüşülmesi gereken konuların dışında, farklı bir hamaset içerisinde, farklı bir gerginlik içerisinde, farklı bir üslup ve jargon içerisinde, farklı kelimeler kullanılarak yapılması gerekenlerin dışına farklı gerginlikleri taşırsa bu sefer iş anlamından, manasından, çizgisinden, istikametinden çıkar ki yapıcı olmaktan ziyade yıkıcı olmaya gider. Hakikaten, ben bu hususun önemli olduğunu şahsen düşünüyorum.

Şimdi, Mecliste olsun, dışarıda olsun, siyaset, politika, bir dil takip ediliyor, bir şeyler söyleniyor. Bununla ilgili karşılıklı, bilerek, bilmeyerek -kimisi "Siyasetin doğasında." diyor ama ben doğasında olmadığını düşünüyorum- tahrik unsuru devreye sokulmaya çalışılıyor. Nitekim, 1 Kasım seçimleri sonrası oluşan Meclisimizde, işte, görüyoruz Genel Kurulda kimin üretme tarafında, kimlerin hakikaten halkın talebini söylemsel olarak Türkiye'nin gündemine getirme noktasında, kimin çalıştırmamak, ürettirmemek, tıkamak, gerginlik oluşturmak, Türkiye'nin gergin atmosferini körüklemek noktasında hizmet ettiği, halkımızın, aslında çok net karşısında cereyan ediyor.

Onun için, ben bu Komisyonun, Başkan özelinde, üyeleri noktasında da üyelerinin de bu çerçevedeki üslubu noktasında gerek... Haluk Bey, gerçekten, demin geldi, çok güzel bir üslupla... Ben ilk günden beri, nitekim, Bütçe Komisyonunda da bir kısım CHP'li, MHP'li vekillerimizin de bu yapıcı üslup noktasındaki katkı ve eleştirilerini bu çizgi içerisinde ortaya koydukları zaman hakikaten çok memnun oluyorum. Ben hep şunu söylüyorum: Akıllı insan, aklını kullanan insandır. Daha akıllı insan, başkalarının aklını da kullanan insandır. Bizim, herkesin aklına ihtiyacımız var. "Vallahi, bu işi en iyi ben biliyorum." Benim böyle bir iddiam yok. Bunun yaşla da alakası yok, yaşanmışlıkla da tek başına alakası yok, hepsiyle belki alakası var. Sadece kamuyu bilmekle de sadece özel sektörü bilmekle de sadece şu siyasi görüşle de alakası yok, hepsiyle alakası var. Türkiye mozaiğinin temelinde, ne üretip ortaya koyuyorsak bu çerçevede olması gerektiğini düşünüyorum.

Tek tek birçok sorunun cevabını, aslında, konuşmamda verdim. Verdiğim için de aslında, yeni bir polemik kapısı olmaması açısından söylemeyeceğim. Nükleerle ilgili, kayıp kaçakla ilgili, işte, el birliğiyle destekle ilgili, tabii ki hamasetle güzel... İşte "İndirim hemen." dediniz. Yok, böyle bir şey demedim, doğru değil bu bilgi falan filan. Yani, birçok şeye girmek lazım. Çok net söylediğim şeyler, açarsınız televizyonu, bakarsınız, verdiğimiz röportajı dinlersiniz. BOTAŞ'ın bugüne kadar halkımıza bu yükü taşıtmamak noktasında, son yıllardaki yüksek gaz fiyatlarından dolayı sübvansiyon noktasında destek verdiğini bilirsiniz, bunun için kamunun ciddi zararlar yüklendiğini bilirsiniz, bununla ilgili bilançonun düzelmesiyle ilgili yaptığımız adımları bilirsiniz. Bununla ilgili bir tahkim var, bunu kazandık. Bu, ek bir gelir olacaksa bu borçlar kapandıktan sonra ilk fırsatta bu tahkimin süresi netleştikten sonra ki şu anda, henüz netleşen bir süreç yok. Biz, takip ediyoruz bunu, olumlu bir karar aldık. Buna dayalı çalışmalarımızı hızlı bir şekilde yapıp bilanço açısından, gelirler noktasında pozitif sürece geçtiğimizde, ilk fırsatta halkımıza indirim için çalışma yapıyoruz.

Tabii, anlamak istemekle ilgili bir şey bu, bir tarafa çekmekle ilgili bir şey olabilir, ben o polemiğe girmek istemiyorum. Emin olun, işte, bunu gazda da petrolde de "Ya, Türkiye'de gaz var, petrol var. Türkiye'de bunlar gizleniyor." falan, bu sorular da geliyor, ben gülüyorum tabii. Türkiye'de biz, gaz, petrol bulsak televizyona çıkıp ilk ben açıklayacağım inşallah veya ilk imkânımız olduğunda indirim olarak halkımıza ilk biz yansıtacağız, Hükûmetiz yani, halkımızı mutlu ve memnun etmek için gece gündüz çalışıyoruz.

Bu temelde, aslında, çok fazla söyleyecek şey de var. Ben, kıymetli Komisyon üyelerinin vaktini, enerjisini de çok fazla tüketmek istemiyorum. Genel kapsamda, enerji tasarruf çerçevesi içerisinde küçük küçük dokunayım istiyorum.

Tabii, şimdi, işte, "1970'lerden beri, bugüne kadar, işte, kırk iki yıl geçmiş, biraz daha uzatalım, uzatmayalım." haklı gerekçelerle, haklı eleştirilere tabii ki muhatap aldığımızda ciddi olarak dinliyoruz ama bugün itibarıyla bu paket, tasarıydı, teklifti, usuldü, bugünkü toplantının içeriğiydi -hukukçu ve Komisyon başkanı olmadığım için eleştiri getirmeyeceğim ama- amacımız üzüm yemekse, son birkaç senedir, bu tasarı kapsamındaki hazırlıkların bugünün güncel koşullarıyla değişikliğe gidilmesiyle, bugünün ihtiyaçları, acil ihtiyaçları noktasında bazı maddelerin eklenmesiyle teklife dönüştürülmesi kötü niyetli bir şey değil. Usul noktasında, üslup noktasında, tasarıydı, teklifti... Teklifi bugün görüşüyoruz. Birçoğu geçtiğimiz dönemde de olağan maddeler, birçoğu bildiğimiz maddeler, birçoğu son aylarda Türkiye'nin enerji arz güvenliğiyle ilgili, aylardır her ortamda zikrettiğimiz yerli ve yenilebilir enerji kaynaklarıyla ilgili, birçoğu nükleerle ilgili; bugüne kadar yapılması gereken taahhütler ve yükümlülükler noktasındaki maddeler. Dolayısıyla, Türkiye'nin ne tür bir aciliyeti var, ne tür bir ihtiyacı var hususu, emin olun, bu koltukta oturduğum süre içerisinde, vukufiyet anlamında, her geçen gün müşahede ettiğimiz çerçevede, Türkiye'nin enerji ihtiyacı, enerji güvenliği, enerji altyapısının iyileştirilmesi, enerjiyle ilgili yapılacak yatırımlarla alakalı yatırım ortamının iyileştirilmesi, inanın, bir gün, bir saat bile gecikmeyi tolere edebilecek bir düzeyde değil. Bunun sorumluluğunu da, bunun siyasi sorumluluğunu da şahsım ve Hükûmetim olarak bizler, emin olun, çok yoğun bir şekilde hissediyoruz. Onun içindir ki 24 Kasımda Hükûmet kurulduğundan beri gece gündüz çalışıyoruz. Ben eminim ve biliyorum, sizler de Mecliste, komisyonlarda geç saatlere kadar çalışıyorsunuz, belki bizlerden bile çok çalışıyorsunuz ama şunu ben çok açık yüreklilikle, samimiyetle söylüyorum: Bunun o kadar farkındayız ki vallaha, 3'üncü defa baba olduk, çocuklarımızı gördüğümüz yok. Niye? Gece gündüz, bu sorumluluğun bize yüklediği gereklilikle, Bakanlıkta gece geç saatlere kadar, yurt içi, yurt dışı seyahatlerimizde çok yoğun mesailer harcayarak... Türkiye'nin enerji sorunları, enerji ihtiyacı ve önümüzdeki dönemde enerjiyle ilgili yapması gereken, atılması gereken adımlarla alakalı hepimizin bu sorumluluğun farkında olduğunu şahsen düşünüyorum. Dolayısıyla, bu minvalden hareketle yani Enerji Komisyonu olarak bugüne kadarki yapmış olduğunuz pozitif katkı, bugün ve bundan sonrasıyla alakalı, benim şahsi kanaatim ki... Tabii ki bu, Başkan ve kıymetli üyelerin tasarrufunda olan bir süreçtir. Bununla ilgili -hakikaten- bu sunum, bu noktada Meclisteki benzer komisyonlara da, benzer komisyonlardaki tasarı veya tekliflerle ilgili yapılan çalışmalara da gerçekten örnek teşkil edebilecek nitelikte, yalınlıkta, güzellikte ve kalitede bir sunum olduğundan hareketle, geçtiğimiz günlerde bununla ilgili çok açık ve samimi sunumlarla ve bilgilendirmelerle birlikte ve bundan sonrasındaki iletişimimizin de, sadece Komisyon özelinde değil, Komisyon üyelerimizin komisyon dışında da 7/24 katkılarını da samimi bir şekilde beklediğimizden hareketle... Ki bununla alakalı birçok şey ifade edilebilir, hep ben onu söylüyorum. Nitekim, Sayın Çamak Mersin'le ilgili ifade etti, diğer vekillerimiz ifade etti. Hani, eksik bilgilendirmeler, yanlış bilgilendirmeler olabilir, farklı bakış açıları olabilir ama emin olun, Türkiye'de en büyük problemlerin başında, gerçekten, eksik ve yanlış bilgilendirme geliyor. Nükleerle alakalı hususta da bu böyle.

"Dünyada nükleer santral yapılmıyor..." Dünyada nükleer santral yapılıyor, emin olun. Bugün Amerika yeni inşa ediyor, 5 taneden fazla devam ediyor, İngiltere öyle, Fransa öyle yani dünyanın nükleerden vazgeçtiği, dünyanın kömürden vazgeçtiği, dünyada yenilenebilir... İşte "Aynı zamanda yola çıktık." dedi bir vekilimiz. Almanya, 1970'lerde bunun teknolojisiyle ilgili süreçleri başlattı, 1984 yılı itibarıyla net ve somut bir şekliyle periyodik üretimine başladı. 1990'lı yıllardan itibaren, 1990 veya 1991'den itibaren "feed in tariff" denilen yani alım garantisiyle ilişkili bir şekliyle özel sektöre dayalı, serbest piyasaya dayalı üretimine geçtiği bir süreç. Türkiye, 2002'den önce, 2000'li yıllardan önce, 1980'lerde, 1990'larda yenilenebilirle ilgili hiçbir altyapısı olmayan, düzenlemesi olmayan, enerji bağımlılığı noktasında farklı bir ülke, doğal gaza yeni yeni, temiz enerjiye yeni yeni geçmeye çalıştığı yıllar; bırakın bunu. Ha, son on yıllık dönemde Türkiye, bu enerji talebini, bu sektördeki yenilenebilir enerjinin rüzgâr bazında daha iyi gelişmesiyle ilgili çok önemli adımlar attı, istenilen düzeyde olabilmesi için birçok girişimlerde bulundu, birçok yeniliklerin önünü açtı; ulaşabildiği süreç bu noktada buraya kadar. Bürokratik engeller, yasal düzenlemeyle ilgili eksikler, bütün bunlarla ilgili hep birlikte aynı bakış açısındaki... Birçok vekilimizin ben yüzünden bunu okuyorum, hakikaten, samimiyetle teşekkür ediyorum. Yani, yerli ve yenilenebilir dediğimizdeki, yaptığımız yorumlardaki o samimi bakış açısını Haluk Bey'de görüyorum, Didem Hanım'da görüyorum, diğer Meclis üyelerinde görüyorum, hakikaten Komisyon üyelerinde görüyorum. Burada amacımız, hep birlikte üzüm yemek olmalı. Ha, biz bunu, iktidarımız döneminde -polemik konusu olması açısından söylemiyorum- birçok konuda hani el birliğiyle, oy birliğiyle denildiği bir noktada -demin öyle bir yorum yapan- birçok ortamda göremedik. Ha, göremedik ama siyasi iktidar olarak seçimin bize yüklediği, oyun ve Meclis temsilinin bize yüklediği sorumluluk gereği inisiyatif alarak, birçok konuda risk alarak, bunun ilgili atılması gereken yasal düzenlemelerle ilgili komisyonlar özelinde, Genel Kurul özelinde çok önemli adımlar da attık. Bunun karşılığında siyasi bedelini de, artısını ve eksisini de... Türkiye'deki bisikletin dönmesi, Türkiye'deki sistemin, Türkiye'deki yatırım ortamının, Türkiye'deki derinleşecek olan, derinleşmesi gereken yatırım ikliminin daha iyi olmasıyla ilgili bu süreçleri de yürüttük. Ha, gönül istiyor hep birlikte, hep beraber, hakikaten buradaki olgun, samimi yapılan Komisyon üyelerinin yorumlarıyla birlikte bu süreçlerin daha verimli, katma değer açısından, katkı koymak açısından daha verimli bir şekilde devam etmesi yönünde.

Velhasılıkelam, tüm bu çerçeve içerisinde, tüm Komisyon üyelerimizin söyledikleri, olumlu, olumsuz eleştirileri, değişiklik noktasında ortaya koyduğu ifadelerin hepsi başımızın üstüne, yeter ki doğru bir üslup, karşı tarafı, siyasi iktidarı, Hükûmeti rencide etmeden çünkü... Burası çok önemli, hep şundan bahsediyoruz, benim için aynı: Bir şeyi yüksek sesle de, kısık ve yumuşak sesle de ifade etmekten ziyade, onun içerisindeki karşı tarafı rencide edici manadır önemli olan, birincisinden ziyade. "Ne var ki canım, çok yumuşak söylüyorum..." Ama, yumuşak söylediğimin içerisinde, hakikaten seviyor, okşuyor, muhabbet besliyor tarzının, üslubunun altında, karşı tarafı tezyif edici bir üslup olduğu zaman, emin olun, yüksek sesle söylemek ile düşük sesle söylemek arasında hiçbir fark yok. Dolayısıyla, bu minvalden hareketle, bu üslubun içeriğinin, ruhunun bu çizgide devam edeceğini umut ediyorum.

Tüm bu söylenenler ışığında, verilen bilgiler ışığında, bugün itibarıyla dünyadaki ve bölgedeki yaşanan enerji krizlerinin siyasi ve ekonomik olarak oluşturduğu riskler üzerinde bugün Türkiye olarak, yüzde 90'dan fazla enerjiye bağımlı bir ülke olarak, birçok kalemde, yerli kaynakların, yenilenebilir kaynakların, enerji arz güvenliğiyle ilgili yapılacak yatırımların, yatırım ikliminin bir an önce, bir gün dahi kaybetmeden devreye alınması çerçevesi içerisinde, benim şahsi olarak Komisyondan beklentim, biraz fazla mesai yaparak ama bugün veya yarın, biraz sizi yorarak -emin olun, biz de yoruluyoruz, siz belki bizden daha çok yoruluyorsunuz- sizlerden istirhamım, sizlerden ricam, sadece iktidar değil, muhalefet vekillerinden de ricam, hakikaten, bu çerçevede buraya çok yapıcı bir üslupla, ne kadar daha katkı sağlayabiliriz noktasında ortaya koyacağımız biraz yoğun mesaiyle bizlere sunacağınız katma değer çok daha fazla olacaktır. Bu, benim şahsi kanaatimdir. Kıymetli Komisyon üyelerine ve Başkanına söyleyeceğim bundan ibarettir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Salı günü mü görüşelim diyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; ben de birkaç hususla gündemi sürdüreceğim...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) - Başkanım, son bir şey ekleyeyim hatta.

BAŞKAN - Buyurun lütfen.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) - Bu arada bir cümle daha ekleyeyim bu konuda. Bu Komisyon toplantısı özelinde, geçtiğimiz haftaki -biliyorsunuz- çalışmalar gönderildi. Biz bu arada yoğun seyahat gündemimizin içerisinde bununla ilgili çalışmaları yaptık, bu noktada devam etti. Salı, çarşamba mı olur, en son perşembede mutabık kaldıktan sonraki süreçte, bunu planlandığımızda... Bugün itibarıyla aslında bir Katar seyahatimiz var yani Katar seyahati bizim için, enerji arz güvenliği açısından da önemli bir seyahat. Malum -biliyorsunuz- LNG konusunda da görüştüğümüz ülkelerden, enerji anlamında bakıldığında dünyanın en büyük LNG üreticilerinden bir tanesi. Bu çerçevede, Sayın Başkanım rica etti, dedi ki: "Hakikaten, Komisyon üyelerimiz sizi görmek, bununla ilgili yorumlarınızı dinlemek noktasında..." Ben, hakikaten, dün Başbakanımızla da konuşarak bugün bu Komisyonda bulunmamızın, bu Komisyon süreciyle ilgili bu sürecin hızlı bir şekilde hayata geçmesinin, bununla ilgili müzakerelere katkı yapmamızın da ehemmiyeti noktasında biraz şey de olsa affımı istedim. Hakikaten, emin olun, çok yoğun bu enerji gündemi içerisinde Komisyonumuzu da baş köşede tutuyoruz; onu da bilmenizi isterim. Satır arasında bunu da ifade etmek istiyordum.