| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (ÇAYKUR) 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 04 .05.2016 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çayı anlattı arkadaşlar, Genel Müdür anlattı hepimiz dinledik. Çayın nasıl olduğunu öğrendik ama bence bunları konuşurken çayı temel 4-5 madde üzerinde konuşmamız gerekiyor. Bir tanesi çay ekim alanları, diğeri...
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Çay yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yok değil mi? Aslında bu DiDİ'den birer tane içmemiz lazım, burada bir tadına bakmamız lazımdı burada, ben ilk defa görüyorum kutusunu da şeyi de. Demek ki bize ulaşmamış Sayın Genel Müdürüm. Bize ulaşmayan halka nasıl ulaşır, onu da merak ediyorum. Neyse ben buradan girmeyecektim.Şimdi, temel 4-5 madde üzerinde kurumu görüşmemiz lazım. Bir tanesi çay ekim alanları, diğeri çayın üretilmesi, üçüncüsü pazarlanması ve dördüncüsü de kaçak çay problemi. 4 tane temel unsur var bana göre ama asıl temel unsur ÇAYKUR'un Doğu Karadeniz için regülasyon görevinden ziyade, oradaki sanayinin kalkınmasına, endüstrinin kalkınmasına vereceği hizmettir, yine Doğu Karadeniz'de göçün önlenmesi anlamında yapacağı hizmetlerdir. Tabii ki Rize olarak düşünmememiz lazım. Çay, toplamda Rize, Trabzon, Artvin için temel endüstriyel kaynaklardan, ham maddelerden bir tanesidir. Bunun yanına biraz Giresun giriyor ve Ordu giriyor çok fazla olmamasına rağmen. Baktığımız zaman 204 bin aile bundan geçiniyor. Aile dediğiniz zaman Karadenizlide 11-12 çocuktan şimdi 2-3'e kadar düştü ama ortalama 5 desek 1 milyon 200 bin kişi sadece üretici olarak geçinen, çay filizinden geçinen ama bunun yan sanayisiyle, fabrikasıyla, pazarlamasıyla, işletmecisiyle, bayisiyle belki de 2 milyon insanın ekmek kaynağı olan bir ürün olarak bakmak lazım çaya, stratejik bir ürün olarak bakmak lazım.
Tabii, böyle bakarken de başka bir şeyi daha tırnak içinde söylemek istiyorum: Her şeyi özelleştirme mantığıyla düşündüğümüz zaman, hani sizin iktidarınız döneminde "Kâr etmiyorsa, zarar ediyorsa... Ya, devlet üretim mi yapar?" mantığında baktığınız zaman ÇAYKUR'un bugün kapısına kilit vurmak ya da özelleştirmemiz gerekiyordu çünkü çayda büyük rekabet var, özel sektör kendini geliştirdi, uluslararası firmalar bu alana girdiler, Türkiye'de ciddi bir rekabet unsuru var. O zaman niye özelleştirmiyorsunuz arkadaşlar ÇAYKUR'u? Şeker fabrikalarını özelleştirdiniz, bazı kentler için, bazı şehirler için çok önem taşıyan şeker fabrikalarını özelleştirdiniz, aynı ÇAYKUR niteliğinde olan şeker fabrikalarını özelleştirdiniz. Bunun, acaba siyasi... Tırnak içinde söylüyorum. Ha, ben özelleştirmeye karşıyım. Özelleştirmeye karşı olurken KİT'lerin atıl durumda olması, onların verimsiz, kalitesiz bir şekilde üretim yapması ya da yönetilmesini savunmuyorum, asla savunmuyorum ama Rize gibi, Doğu Karadeniz gibi yerlerde ya da Türkiye'nin doğusunda, güneydoğusundaki bazı bölgelerde devlet gerekirse çorap da üretir, çay da üretir, gerekirse farklı şeyler de üretir çünkü oradaki sanayinin, endüstrinin ve özel sektörün alana girmesini sağlayacak altyapıyı oluşturur. Ben her yerde söylüyorum bunu: Kocaeli'ne millet babasının hayrı için gelmiyor. Ne vardı? Eskiden SEKA vardı, SEKA'yla beraber orada bir endüstriyel atılım başlamış, daha sonra altyapı geliştikçe diğer kurum ve kuruluşlar gelmiş TÜPRAŞ'ı, IPRAŞ'I, PETKİM'i açılmış ve bir endüstriyel sanayi kenti hâline dönüşünce nelere kolay ulaşır olmuş sanayici? Bir, ham maddeye kolay ulaşır olmuş; iki, lojistik hizmetleri daha ucuz ve rekabetçi bir ortamda alır olmuş; beyaz yakalıya hızlı ulaşır olmuş; mavi yakalıya hızlı ulaşır olmuş. En önemlisi yan sanayi çünkü Rize'deki bir fabrikanız arıza yaptığında ya da Çan'daki termik santraliniz arıza yaptığında onu onaracak, onun bakımını yaptıracak eleman bulmakta sıkıntı çekiyorsunuz. İşte Kocaeli'nde bu da gelişmiş onun için şimdi özel sektör ne yapıyor, arsa pahalı olmasına rağmen ne yapıyor? Oraya talepte bulunuyor ve oraya geliyor. Ama devlet gelmiş önce. Siz devlet olarak bir bölgeye gitmezseniz o bölgenin ekonomisinin, sanayisinin kalkınmasını beklemek abesle iştigal olur. Şimdi, geçmişte bu yapılmış yani cumhuriyetin kurulmasıyla beraber pamuğun üretildiği yerde Sümerbank'lar kurulmuş, çayın üretildiği yerde çay fabrikaları kurulmuş, hep böyle yapılmış ve devlet tarafından desteklenmiş. Tabii, liberal ekonomiyle beraber bir kısmı elden çıkarılmaya başlanmış. Batı'da, Kocaeli'nde çıkarabilirsiniz; Bursa'da özelleştirebilirsiniz, Kocaeli'nde özelleştirebilirsiniz veya oraya devletin yeni bir üretim olarak yatırım yapmasına gerek yok ama bana göre Rize'de var, bana göre Bayburt'ta var, bana göre Bitlis'te var, bana göre Van'da var, bunları yapmamız gerekiyor. Yani şöyle bakmamak lazım: "Devlet üretmez. Üretimi özel sektör yapsın, biz bu alandan çekilelim." olmaz. "ÇAYKUR'u nasıl geliştiririz?" böyle bakmamız lazım, mantığı böyle. ÇAYKUR'un yanında bölge ekonomisini canlandıracak, istihdamı artıracak, oradaki göç yollarını tıkayacak, Batı'ya göçü tıkayacak araçları geliştirdiğimiz zaman devlet ÇAYKUR'dan da çekilsin örneğin. Yani, orada ihtiyaç kalmayacak o zaman ÇAYKUR'un özel bir çaba sarf etmesine ama bugün ihtiyaç var.
Peki, bugün ihtiyaç varken ÇAYKUR doğru işler yapıyor mu? ÇAYKUR'un asıl amacı DİDİ gibi bir marka değil. DİDİ, evet güzel olmuş, teşekkür ediyoruz, harika olmuş, ülkenin herhangi bir yerinde de fason olarak ürettirebilirsiniz, buna da karşı değilim, hiçbir problem yok bana göre ama asıl amacı çayı ve çayı geliştirmek olmalı. Şimdi çay kullanım alanlarına bakıyoruz, ne kadar alanımız? 762 bin dekar alanda çay üretimi yapılıyor. Biliyorum ki birçok alan kivi üretimi nedeniyle, başka başka alternatif ürünler denemek nedeniyle çay alanları, çaylıklar devreden çıkarılmaya başlanmış, bunu görüyoruz. Bir de bir başka boyutu var, en tehlikeli boyutu arkadaşlar çay fidanımız veya çayımız eskimeye başladı, teknolojik ömürlerini doldurmaya başladı. Bakın şimdi, 50 yaş üstü 34 bin dekar alan, 40-49 arası 155 bin dekar, 30-39 yaş arası da 287 bin dekar. Baktığınız zaman üçte 2'lik bir kısmını kapsıyor. Ne oluyor çay fidanı yaşlandıkça? Hem kalitesi azalıyor hem üretimi düşüyor, verimliliği düşüyor. Bunların yerine yeni çay alanları veya periyodik olarak yıllara yayılmış bir şekilde çay fidanlarını değiştirmemiz gerekiyor. Ben biliyorum ki bunun için 5 milyar dolarlık bir maliyet, yanlış söylüyorsam düzeltirsiniz. Peki böyle bir plan var mı? Evet, 6 tane çay bahçesinde çalışma yapılmış, hektar olarak ne kadar bilemiyorum ama 2008'de böyle bir eylem planı hazırlanmış ama hayata geçirilmemiş. Benim şimdi sizden beklentim ÇAYKUR regüle ediyorsa, piyasayı düzenliyorsa ve üretimine katkı sunacaksa bunun için yaptığınız plan nedir Sayın Genel Müdür? Yani Türkiye'deki çay alanlarının tekrar rehabilite edilmesi, yeni filizlerle değiştirilmesi için yaptığınız plan nedir? En önemli konulardan bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum.
Yine, çay üretimine geçiyorum. Bir üretim tesisi neye göre çalışır? Oradaki her şeyine bakar; verimliliğine bakar, kalitesine bakar, personel istihdamına bakar, oradaki teknolojik yeniliklere ayak uydurmaya ve her sene yapacağı yatırımlara bakar. Biz, çay fabrikalarımıza baktığımızda teknolojinin eskidiğini görüyoruz. Teknolojiye ciddi bir yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yine, burada üretim maliyetleri düşürülmesi anlamında bir ufak çalışma yaptığınızı biliyorum ama doğal gaz gitti mi Rize'ye bilemiyorum.
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Gitti, gitti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Aslında oradaki enerji üretiminizi buhar veya başka üretiminizi bu doğal gazla karşılayabilirseniz biraz daha maliyeti ucuz oluyor fueloile göre. Bir defa enerji maliyetlerini düşürmesi lazım. Üretimdeki en büyük sıkıntılardan bir tanesi devletin satmış olduğu bu enerji maliyetlerinde arkadaşlar. Samimi söylüyorum, özel sektörde ve devlet sektöründeki en büyük maliyet kalemlerinden bir tanesi elektrik ve enerji. Buna bir şekilde devletin müdahale etmesi lazım. Eğer üretim yapıyorsa bir tesis, biraz farklılığı var konutlarda yapılanlardan ama ciddi anlamda devletin yükünü üzerlerinden çekmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Stok yükünün azaltılması doğru, stok her zaman zarar yazar. Stoklara baktığınız zaman yıllar içerisinde, yaklaşık 12 bin tona yakın bir düşüş olmuş son dört yılda anladığım kadarıyla ama bunun daha da düşürülmesi gerektiğini, elinde fazla stok bulundurulmaması gerektiğini düşünüyorum.
Evet, üreticinin parası ödenmiş ama bankalardan faiz kullanılmış, faizli para kullanılmış 34 milyon TL. Hazine temsilcileri burada, bence bunun Hazineden kullanılması, görev zararı şekline dönüştürülmesi gerekiyor diye düşünüyorum. 34 milyon sizin gelecekte yapacağınız yatırımlara çok büyük katkılar sunar. Bunun bu şekilde mutlaka düşünülmesi gerektiğini ve Hazineden bu katkının alınması gerektiğini yani bankalardan faizle değil, Hazineden alınacak katkıyla bu paranın kurumda kalarak yatırıma dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Evet, dediğimiz gibi, bölgenin nüfusları da var elimde. Ciddi anlamda bölge nüfusu stabil kalmış, nüfus artmıyor bölgede. Dedikleri gibi, gençler ayrılıyorlar, yaşlı bir nüfus kalmış, üretim alanlarında Gürcü işçiler çalışıyor arkadaşlar, Türkiye'deki vatandaşa istihdam sağlamıyor şu anda Doğu Karadeniz'deki çay üretimi ve çayın toplanmasında daha çok Gürcü işçiler kullanılıyor. Bizim çocuklarımız orada çalışacakları, o kampanya süresince çalışacakları bir iki ayla on iki ayı geçirme şansları olmadığı için ne yapıyorlar? Kendi kentleri, doğdukları, anne-babalarının yaşadıkları kentleri terk ediyorlar. Bunun da bir standarda bir şekilde nasıl teşvik edilir, oradaki çalışmaları bilemiyorum ama buna bir yöntem bulunması ve orada çalışan insanlara fayda, katkı sağlayacak şekle dönüştürülmesi gerekiyor diyorum.
Yine, Çoruh Üniversitesi için yer yapmışız. Benim kökenim Artvin olduğu için Artvinliler duyup da bana kızmasın "Şimdi, niye bunu böyle sordun?" diye. Evet, bir kazanç gibi görünüyor, daha ufak alanları vermişsiniz, daha büyük bir alanı Hazineden almışsınız ama verirken, içerisindeki binalarla, belki de fabrikalarla, depolarla vermişsiniz. Şimdi, buradaki kâr-zarara baktığımızda, bu yer sizin oradaki zararınızı, yapacağınız yeni yatırımları karşılayacak mı? Önemli olan bu çünkü kurumun ciddi anlamda maliyetlerini bir şekilde düzenlemesi...
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Özel üniversite değil ki devlet üniversitesi. Ne zararı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Devlet, ben de onun için söylüyorum, karşı çıktığım için söylemiyorum. Kurum kendini rehabilite ederken, reorganize ederken gelir sağlayacağı şeyleri de elden çıkarmamalı. Bu üniversite, evet...
ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Karadeniz'de yer önemli.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ya, dur, ben de Karadenizliyim, buna girme şimdi.
BAŞKAN - Haydar Bey doğru işlere karşı çıkmaz Sayın Birkan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben bir üniversite için yer verilmesine asla karşı değilim ama buradaki kurumun binalarıyla, depolarıyla verilmiş, orada bir ihtiyaç var mıdır yok mudur tam bilemediğim için bunları soruyorum. Kurum, finans yönünden bu kadar sıkıntı yaşarken ya da yatırım yönünden sıkıntı yaşarken öbür tarafta karşılıksız veya sadece yer takasıyla vermesi doğru olmaz, başka kaynaklardan bu yer takası yapılırken kurumun oradaki zararı giderilebilir, bunu söylemeye çalışıyorum yoksa tabii ki üniversiteye yerler verilmeli, üniversiteler kurulmalı ama üniversite kurmak yetmiyor, işsizlik oranımız üniversite mezunlarında çok büyük boyutlara ulaştı, bunlara istihdam alanları da yaratmamız gerekiyor. Sen bir istihdam alanını ortadan kaldırıp üniversiteye verirsen oradan mezun olacak çocuklara istihdam sağlayamazsın sevgili kardeşim, bunu söylemeye çalışıyorum.
Kuruma ait binaların uzun yıllardır yapılan sözleşmelerle kiralandığını biliyoruz. Bunları sizden talep ediyorum. Kimlerle yapılmış bu kiralar? Sözleşme süreleri ne kadar? Yıllık tutarı ne kadar? Kiracılar kimlerdir? Ve ödeniyor mu paraları? Bunları gerçekten merak ediyorum.
Yine, bayilerle ilgili, yüksek rakamlar konuşuyor üzerinde kâr payıyla ilgili. Ben de bu üretimden geldiğim için bilirim, bayilerin kârlılıkları öyle eskisi gibi yüzde 30'larda, yüzde 40'larda, yüzde 50'lerde değil, artık yüzde 10'ları geçmeyen bir kârlılıkları vardır. Burada şunu soruyorum: Bayilere vermiş olduğunuz direkt kâr payı artı primlerle desteklenen kâr payı hangi aralıklarda olduğunu merak ediyorum, bunu da sizlerden rica ediyorum.
Evet, bu Rusya işi de çok önemli diye düşünüyorum. Golden İstanbul çayını Rusya için geliştirdiğinizde orada tüketimin çok arttığını, yüksek olduğunu... Son beş yılda onu da rica ediyorum, Rusya'ya yapılan ihracat rakamlarını ve 2016 cari yılında son dört ayı, nisan sonu itibarıyla Rusya'ya yapılan üretimimiz nedir?
Bir de şeyden bahsetmişsiniz, taslak kanun çalışması. Bu taslak kanun çalışmasına bizim katkımız olabilir mi bir incelemek isterim. Bakanlığa yolladığınız taslak çalışmayı bizim KİT Komisyonu Başkanlığına da yollarsanız biz oradan ulaşırız. En azından biz de görelim çalışma nedir, neyi talep ediyorsunuz. Belki de bizim katkımız da olabilir kurumun geliştirilmesi ve daha kârlı hâle getirilmesi konusunda.
Evet, çay, dediğimiz gibi, arkadaşlar, çok önemli, bölge için çok önemli, Türkiye için çok önemli. Üretimi geliştirmek, çay alanlarını geliştirmemiz, ekim alanlarını geliştirmemiz gerekiyor. Aslında baktığımız zaman dekar olarak sormadım, onu da hemen tırnak içinde sorayım: Son beş yıldaki çay dikim alanlarını veya çay filizi alanlarının veya -nasıl tarif edilir bilmiyorum- yaş çay alanlarının -dekar olarak bir dekar verilmiş ama- son beş yıldaki gelişimini veya bir düşüş yaşanıyor mu bunu da görmek istiyorum Sevgili Genel Müdürüm.
Evet, kapatırken bir kez daha şunu söyleyeceğim: Sorulara verdiğiniz cevaplar da bir bürokrat -eski Bakan ve Milletvekili olduğunuzu da biliyoruz- gibi cevap veriyorsunuz. Lütfen, sizin de milletvekili olduğunuz dönemde öğrenmek istediğiniz şekilde sorulara cevap verirseniz memnun oluruz, biz de tekrar yenilememiş oluruz sorularımızı.
Başarılar diliyorum. Umarım daha da geliştiririz. Dediğim gibi, ÇAYKUR'un asil görevi çay piyasasını düzenlemek ve çay ekim alanlarından tutun üretimine kadardır ama DİDİ'nin kazandırılması da ayrı bir olaydır. Marka yaratmak kolay değildir Türkiye'de, devam etmelisiniz. Rize'de kurulması da önemli değil arkadaşlar, ben o tarafından bakmıyorum olaya. Türkiye'nin her tarafında bunu ürettirebilirsiniz. Maliyetler bizim için bugün için fason üretimi elverişli kılıyorsa fason çünkü o sanayi kuruluşlarının da kapasitelerinin atıl kalmaması lazım. Bu imkânı sağlıyorsak özel girişimciyi de tabii suistimal etmeden, istismar etmeden, o da farklı bir olay ama kendi üretim tesislerimizde yaparsak çok daha kaliteli olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.