| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 05 .05.2016 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önce Genel Müdürü tebrik edeyim, yaklaşık bir yıl olmuş. Ama bir gerçek var, realite var, bu kurumumuz gerçekten geçmiş dönemlerde de başarılı işler yapmış, uzun süre ihracat rakamlarını yukarıya doğru çekmiş grafiklerde. Gerçi 2011'den sonra hem kapasite kullanımı anlamında hem de satış oranlarına bakıldığında bir durağanlık yaşıyor. Ama Genel Müdür "alaylı" dediğimiz tabirle ta işletmenin en dibinden başlamış, madeni iyi bilen, daha sonra da kurumu da çok iyi bilen yeni bir Genel Müdürümüz var, ben daha da iyileştireceğinizi düşünüyorum.
Şimdi, bora baktığımız zaman yanlış bir algı var, Genel Müdürümüz de söyledi, bor tek başına hiçbir şey değil. Sonuçta boru kazma kürek kazarsınız, çıkarttığınızı kamyonlara yüklersiniz, gidersiniz bir dolgu işleminde kullanırsınız, gidersiniz başka işlemlerde kullanırsınız; tek başına hiçbir şey değil. İki tane seçenek var bunda, boru kullanım konusunda: Borun kullanılacağı sektörleri, alanları belirlemek, bunların üzerinde yatırım yapmak.
Tabii -konu, aslında genel konu ama buradan girdik- bunun için de çok iyi yetişmiş elemanların... Şimdi, bizim kurum, baktığınız zaman, bor madenini çıkartıp işte kamyonlarla nakliye yapıp dolgu işleminde kullanmıyor; bor madeninden çeşitli kimyasallar üretiyor ve bu kimyasalların değişik sektörlerde kullanılabilmesi için de çalışmalar yapıyor, olay bu. Bunu geliştirebilmek için de böyle... Çok özel bir alan diye düşünüyorum ben bu alanı, özel alan olduğu için de normal 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ya da bütün kurumlar için uygulanan personel politikasıyla bunu yürütmek mümkün değil. Yirmi beş-otuz yılını vermiş bir tekniker arkadaşın laboratuvardan emekli olması sonucunda oraya getirip işte, KPSS'yle aldığınız bir sanat okulu mezununu -örnek olarak veriyorum, bu, işçi statüsünde olsa bile, beyaz yakalı olmasa bile- oraya getirip çalıştırma şansına sahip değilsiniz. En azından bir süre oradaki tecrübeli arkadaşlarla, o kurumda uzun yıllar emek vermiş, çalışmış, o kurumun hafızası olmuş arkadaşlarla birlikte çalışması gerekiyor ama personel politikaları ve tasarruf politikaları neticesinde, bildiğim kadarıyla, ayrılan personelin yüzde 27'si civarında alıyorsunuz. Bu, bu kurum için çok sakıncalı bir olay yani kurumu geliştirmez, kurumun hafızasını yenilemez veya üzerine yeni şeyler katmaz, hep eksiltir, her geçen gün eksiltir.
Bunu defalarca konuştuk, burada gerçekten sizin desteğinize ihtiyacımız var arkadaşlar. Biz de destek olalım, bu kuruma özel ne gerekiyorsa -gerçekten de öyle- ihtiyacı olan, ayrılanın yerine tasarruf tedbirleri uygulamak değil, kârlı da bir kurum ve gelecekte çok daha büyük kârlar elde edebilir. Bakın, baktığınız zaman hem ihracata hem ithalata hem de dünyada kullanımına yüzde 74 rezerve biz sahibiz ama dünyada kullanılan bor ürünlerinin ancak yüzde 70-80'i bizim şeyimizde, 1'inciyiz ama yüzde 70-80'i. Niye 1'inci olmayalım, niye şey olalım, yüzde 70-80'i bizim ticaret hacmimiz içerisine, pazar payımız içine girmesin? Bunlar yapılabilir ama kurumun önünü açmak lazım.
Kurumun önünün tıkandığı noktalardan bir tanesi personel, geçmiş yıllarda emekli oluyorlar ve dikkat edersiniz, okursanız raporları da doğru bir tespit, hizmet alımına yönelmişler. Hizmet alımı da başka sakıncalar getiriyor, hem karşı çıktığımız taşeronlaşma olayını getiriyor hem de mali külfetler, aslında hizmet alımıyla ucuzlatacağız diye düşünürken maliyetleri belki de daha sonra bu daha kurumun üzerine yük olmaya başlıyor. Bunun önlenebilmesi için bu personelin orada kalıcı olmasını sağlamak lazım. Tabii, beyaz yakalı dediğimiz mühendisler kırsalda çok çalışmak istemezler, özellikle büyükşehirde, iyi okullarda yetişen arkadaşlarımız bu tür kurumlarda belki geçici, bir iki sene istihdam edilebilir ama ondan sonra belli başlı deneyim ve tecrübelere de eriştikten sonra orada istihdam olanağı ortadan kalkıyor. Bunları teşvik edici unsurlar da olmalı, belki bir tanesi lojmandır ama sosyal donatı alanları da olmalıdır, onların ailesiyle vakit geçirebilecekleri alanlar da olmalı yani bu kurum bir kampüs hâline dönüştürülmeli aslında, fabrikaların bulunduğu yerlerde sosyal yaşamın olduğu, ihtiyaçlarının karşılanabildiği bir kampüs hâline dönüştürülmeli. Şimdi, bakıyorsunuz, Bandırma dışında çok fazla mühendise hitap edebilecek alan yok orada. Başka kentlere baktığınızda mühendisi çalıştırabileceğiniz... Çünkü sosyal yaşamdan da uzaklaşmak istemiyor, şehir yaşamından da uzaklaşmak istemiyor. Ankara'ya gitmek, genel merkeze gitmek talepleri var ama bunu da gerçekleştiremeyince kurumdan ayrılıyorlar. Her ayrılan personel kurum için bir zarar hanesine yazılıyor diye düşünüyorum, yetiştikten sonra, o tecrübeyi edindikten sonra. Bana göre, bu kurumun gerçekten bor madeninin işlenip dünyada tek üreticisi olmak ve pazar payının büyük bir kısmını elde etmek, rakamları daha yukarı çekmek istiyorsak önce personelden başlamalıyız burada. Evet, kurum kârlı, doğru ama kurumun problemleri var. Aslında bu dar olanaklarla da iyi şeyler yapmaya çalışıyorlar. Eski genel müdür yok galiba, ona da teşekkür etmek istiyorum, o da böyle çok heyecanlı anlatırdı buraya geldiği zaman kurumun faaliyetlerini ama burada bu personel işinin çözülmesi lazım. Biz KİT Komisyonu olarak -gerekirse Başbakanla- en azından lojman probleminin çözülebilmesi için ya da bunlara özel bir istihdam politikasının belirlenebilmesi için bir çalışma yapılması konusunda bir tavsiyede bulunabiliriz. Gerçekten bu kurumun ihtiyacı var buna.