| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 05 .05.2016 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Tabii, borun önemini söyledik biraz evvel. Bütün arkadaşlarımız da borun ne kadar önemli olduğunu biliyor. Bugün rezervlere baktığımızda, kullanım kapasitelerine veya kullanıma baktığımızda üç yüz-dört yüz yıl sürecek uzun ömürlü bir sektör olduğunu biliyoruz. Tabii, üç yüz-dört yüz yıl sürçecek olması bu sektöre daha iyi yatırımların yapılamasının da gerekliliğini ortaya koyuyor.
Şimdi, bizim, baktığımız zaman, ihracatımız gerçekten artmış mı? Artmış, hangi yıllar arası artmış? Tablolara, gene, Genel Müdürün sunmuş olduğu tablolara baktığımızda, hem üretim miktarımız hem de ihracatımız artmış. Evet, 2005'ten 2010 yılına kadar ciddi bir çalışma görüyoruz, kapasite kullanımı görüyoruz, kapasitemizin üzerinde bir kullanım görüyoruz gerektiğinde. Ama 2011'den itibaren de stabil bir yapıyla devam ediyor. Bu da mevcut kapasitenin de altında bir üretim gerçekleştiğini, üretim tonajlarına da baktığımızda bunu görüyoruz.
Şimdi, bu nereden kaynaklanıyor diye düşünüyorum: Kaynaklanan nedenlerden bir tanesi, bor çözeltilerinin kullanıldığı en büyük alan cam sektörü ve bunun en büyük alıcısı da Çin. Çin'de cam elyafına katılan bu borun yerine bir madde geliştirildi, daha önceki KİT Komisyonlarında konuşmuştuk. Başarılı olurlar ise bu konuda, bizim ciddi anlamda bir pazar kaybımıza neden olacağı... Yani bizim pazar kaybımıza neden olacak ama diğerleri de, tabii, kaybedecek. En büyük sektör cam olduğu için daha ucuza mal ettikleri bir realite vardı ortada, herhâlde bu gerçekleşti burada anladığım kadarıyla. Yani yapmamız gereken: Yeni sektörler bulmamız gerekiyor borun kullanılacağı, bor çözeltilerinin kullanılacağı.
Yine, bir başka boyutu: İhracat kalemi ve yurt içi kapasitelerine baktığımızda, kullanımlarına baktığımızda yurt içinin çok düşük, minimum seviyede kaldığını görüyoruz yine tablolardan. Bu tablolarda 66 bin ton yerine ihracat çok fazla. Demek ki yurt içindeki kapasitemizi artırmamız gerekir. Yurt içinde şu anda mevcut sektörler hangisi? İşte seramik sektörü, Türkiye'de seramik sektörü Kütahya civarında, Bilecik civarında, yine başka kentlerimizde de seramik sektörünün gelişmiş olduğunu görüyoruz ki burada bizim markalarımız da var yani dünya markaları da var. Birçok ülkede, gittiğinizde bizim burada üretilen seramiklerin kullanıldığını da görüyoruz. Burada geliştirilebilir, deterjanda geliştirilebilir.
Peki, bunları söylerken ne yapmamız gerekiyor diye düşünüyorum, AR-GE'ye önem vermemiz gerekiyor. Bakıyorum, evet, yatırımlar içerisinde bir AR-GE oranı rakamsal olarak, fiyat, tutar olarak koymuşsunuz ama yüzdesel olarak toplam cironuza baktığımda yüzde 1 civarında bir AR-GE. Bu AR-GE'yle başarmak mümkün değil diye düşünüyorum. Daha çok bir eleman takviyesi yani nitelikli, kaliteli, bu işle gerçekten ürün alıp işleyebilecek ve yeni ürünler için altyapıyı hazırlayabilecek nitelikli eleman burada da AR-GE'ye pay ayrılarak yapılabilir.
İkincisi: Bunu becerebilirsek, bunu yapabilirsek bu sahaların açılmaması için bir engel yok diye düşünüyorum orada ama bu, hep konuşuyoruz, asla yüzde 1'i geçemedik, yani son beş yılda. Bakın, bor bu kadar önemli diyoruz. Gerçekten de iyi işler yapıldı 2010 yılına kadar veya işte o stabil duruma gelene kadar ya da Çin'deki bora alternatif ürün bulunana kadar ama ondan sonra durduk. Durmamamız gerekiyor. İşte bunun önünü açacak şeyleri geliştirmeniz gerekiyor. Sizin şeyden Genel Müdür olmanız, Yönetim Kurulu Başkanı ya da BOREN'in olması bir avantaj ama faaliyetlerinize bakıyorum yani iş birliklerinize bakıyorum; çok katkı sunacak iş birliği gerçekleşmemiş şimdiye kadar. Yani ürünün önünü açacak, hangi sektörlerde daha fazla kullanılabilecek, teşvik edilecek, geliştirilecek bir buluş ortaya çıkmamış, bir tane makine geliştirilmiş. Bir makinenin dışında da... O makinenin henüz alımı da yapılmamış çünkü bir firmaya vermişsiniz. Bu da sizin inisiyatifinizde olan bir şey değil, Devlet İhale Kanunu'yla ilgili, bir firmaya AR-GE yaptırılmış, birlikte çalışılmış, bir makine geliştirilmiş, belki üretim maliyetlerini düşürecek, belki zamandan kazandıracak, belki ürünün kalitesini artıracak bir makine geliştirilmiş ama şimdi makineyi o firmadan alabilmek için ihaleye çıkmak zorunda. Yabancı bir firma gelip de başka bir teklif verirse, daha düşük bir teklif verirse onu almak zorunda 4734'e... Bunun bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Yani eğer kurum adına birlikte ortaklaşa çalışma yapılıyor ve yeni bir ürün ortaya çıkıyorsa bu kurumun elini kolaylaştıracak yapısal düzenlemenin de yapılması gerekiyor. Şimdi bekliyorlar bunu, herhâlde söylersiniz biraz sonra yapılıp yapılmadığını, merak ediyorum.
Yine, bir başka olay, burada nakliye olayları var, nakliye olayları da Devlet Demiryollarının bakımı değil, Devlet Demiryollarının sadece hızlı tren amaçlı diğer lojistik alanlarını ihmal etmesinden kaynaklanan bir olay bu. Mesela, benim kentimden hızlı tren geçiyor, kente çok faydası yok ama otuz altı ayda bitmesi gereken hızlı tren gidiyor. Günde 30 bin kişi taşıyan banliyö trenleri Adapazarı-Haydarpaşa arasında, şu anda 19 bine düştü. Çünkü, elektrifikasyonu yok, sinyalizasyonu yok, sadece hızlı tren hattında var ve şey var. Bunun yanında, yüzde 5 olan Devlet Demiryollarının lojistikten aldığı pay burada da düştü, 2'lere, 3'lere düştü çünkü o hatta bu kadar sanayi olmasına rağmen, 16-17 tane organize sanayi bölgesi olmasına rağmen Devlet Demiryollarını kullanamıyorlar, bu sizin şeyiniz. Ama orada bir kanun çıktı Devlet Demiryollarının serbestleştirilmesiyle ilgili. Kârlı bir kuruluşsunuz, Hazineye bütün paranızı vermeniz gerekmiyor, o hattı siz yaptırabilirsiniz. Mesela, 30 kilometrelik bir hattı, ne diyorlar onlara, "iltisak hattı" diyorlar, bu hattı siz yaptırabilirsiniz ve hattı kullanabilirsiniz. Bu hem lojistik maliyetlerini düşürecektir hem de o kara yollarını meşgul etmeyeceksinizdir diye düşünüyorum.
Hizmet alımını konuşmayacağım, bununla ilgili fikirlerimi söyledim.
Bir de şey var tabii, burada, ürünlerimizde, evet, ihracat daha fazla, çok, yerli tüketime karşı ve burada yarı mamul daha çok ihraç ediyoruz anladığım kadarıyla. Son ürünü... Onun oranlarını bir söylerseniz bana... Tamam, evet, cevher ihraç etmiyorsunuz, öyle bir şeyiniz yok ama ürünleriniz, kullanılan sektörlerde... Tabii ki cam elyafın içinde yarı mamul ama ondan başka bir ürün elde ediliyor mu, bunu merak ediyorum. Yani, yarı mamul şeklinde mi alınıyor sizin kimyasallarınız, yoksa son kullanılan o üretimin içerisindeki veya maddenin içerisindeki bir yarı mamul olarak mı kullanılıyor? Yani, ondan bir çözelti elde ediyorlar mı, ediyorlarsa bunların oranı nedir, bunu merak ediyorum.
Evet, şöyle bir bakayım hızlı şekilde, çok bekletmeden bakayım. Yatırımımızı söyledik, AR-GE'mizi söyledik...
Ha, bu yurt dışı şirketler: 3 ülkede şirketiniz olduğunu, Çin'de, Rusya'da, Lüksemburg'da... İhracatımızın yüzde kaçı bu şirketler üzerinden yürütülüyor, geri kalan yüzde kaçı da başka bayilik yöntemiyle -varsa bu- yürütülüyor, bunu merak ediyorum.
Ha, bir de bu kurumlar: Zaten, ben oldum olası bu tür yurt dışı kuruluşlar denetime tabi olmadığı için -diğer kurumlarda da var- doğru bulmuyoruz, hatta Jersey adalarını konuşuyoruz. Bir kurum yanlış olduğunu söylüyor, açmış orada, ona bağlı bir kurum kurulmuş, diğeri tekrar Jersey adalarında kurum kurmaya çalışıyor. Onun için, bunların yanlış olduğunu söylüyoruz.
Evet, sunumda çok dikkatimi çeken bir şey var, sizinle paylaşmak istiyorum. Kurumsal kaynak yönetimi (ERP) için harcanan proje tutarı 23 milyon arkadaşlar, 23 milyon 124 bin lira. Başlama tarihi 2012, bitiş tarihi 2016, henüz bitmemiş ama. Tekrar tekrar söylüyorum bunu, dilim döndüğünce, gücüm yettiğince bunu söyleyeceğim. 23 milyonluk bu proje, aslında bir paket hâlinde tüm kurumlarda kullanabilir becerilebilir ise, bakın, bütün kurumlarda kullanılabilir. Hem kurumların farklı kentlerdeki iştiraklerinde, farklı kentlerdeki kendi kamusal alanlarında kullanılabilir, hiç problem yok becerilebilirse. Bir kurumun yarattığı ve ortaya koyduğu iş, gerçekten de ihtiyaçları üretimden, ham maddeden satışa kadar, son ürüne kadar, insan kaynaklarına kadar, PDKS'sine kadar, bordro sistemine kadar eğer bunların tümünü karşılıyorsa işte bu 23 milyonla tüm devlet kurumlarını halledebiliriz ama her birimiz 23 milyon harcıyoruz arkadaşlar bu parayı, her bir kurum 23 milyon harcıyor. 10 tane kurumu görüştük, hepsinde ERP var, hepsinde patlamış, çoğu hayata geçirilememiş. Bu, zaten dışarıdan mutlaka satın alınıyor hizmet alımıyla, ya eğer bir pazar payı yoksa çok hızlı dağılıyor ya da bu işi bitiremiyor. Zaten kurumun bilgi işlem departmanının böyle bir projeyi tek başına gerçekleştirmesi mümkün değil. Onun için de bugün öğleden önce TÜRKSAT'a söylediğim şeyi bir kurumun yapması gerekiyor ve inanın, bunu gerçekleştirebilirsek bu ülkenin bakanı da, Başbakanı da on-line olarak hangi kurumun hangi aşamada olduğunu t anında rahatlıkla görebilir ve müthiş bir kazanç sağlar, her kurumda bu kadar çok sayıda danışman ve eleman bulundurmaya gerek kalmaz, sadece paketler hâlinde modüller için 1 veya 2 eleman, birbirlerinin "backup"ı olan 2 eleman bulundurulduğunda kaç modül varsa o kadar eleman sayısıyla alt yapısını geçiyorum -"software" için konuşuyorum- bu, başarılabilir. Belki de KİT Komisyonu tarihsel bir görev üstlenir bu konuda diye düşünüyorum. Yazık yani, bu paraları her kurum ayrı ayrı harcıyor ama bir paketle halledebiliriz diye düşünüyorum.
Bir de eski genel müdür, burada çok dikkatimi çeken bir şeyden bahsetmişti, baca filtresinden bahsetmişti. Yüzde 100 emisyon yani bu termik santrallerdeki kirlilikten yakınıyoruz ya, devletteki en kaliteli termik santral aslında Çanakkale Çan'da. Akışkan yataklı, emisyonu neredeyse sıfıra yaklaşık, çok çevresel kirliliği olmayan, yalnız atıklar konusunda söylemiyorum, bacasal anlamda söylüyorum. Ama orada genel müdür şunu demişti: "Bunları test ediyoruz, bordan geliştirilen baca filtresini ve sıfır emisyon, çevresel etkisi yok baca gazlarının." O hiç bahsedilmiyor yani ne oldu, bu testler yapıldı mı, hayata geçti mi, kullanılan saha var mı, alan var mı? Yani dünyaya satarız biz bunu, bırakın Türkiye'yi, eğer gerçekten bunu başarabilirsek, başarırsak dünyaya satarız diye düşünüyorum. Buna zaman ayırmamız ve bunu geliştirmemiz lazım.
Taşeron işçiliğini söyledik. Bir iki de Sayıştay raporundan, sizin şeyin üzerinden gittim ama söylemek istiyorum, burada not aldığım şeyler var.
Sayıştayda, burada, bir Tablo-15 var, ben orayı anlayamadım yani bir yanlışlık mı var, yok mu? Bakarsanız, 2014 Raporu, 55'inci sayfa, şimdi, diyor ki: "İş miktarı 3,939." Bu, bin ton olarak geçiyor. Bunun da harcama tutarı 13 milyon 938 milyon. Hemen, 2014'te gerçekleşene bakıyoruz: Bunu ben tonla koyduğum zaman 532 milyona çıkıyor 3 milyondan. Yani bir yanlışlık mı var, yoksa ben mi... Bakın, Sayıştayın 2014 Raporu, 55'inci sayfasında cevher nakliyle ilgili bir şey var, orada. İş miktarı 3 milyon 939 bin ton, 13 milyon 938 bin lira harcanmış. 2014'te gerçekleşene baktığında 532 milyon ton. Doğru mu bu?
SAYIŞTAY TEMSİLCİSİ - 393 bin. Orada bir şey var Sayın Vekilim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yanlışlık var, değil mi?
SAYIŞTAY TEMSİLCİSİ - Bir virgül şeysi var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir virgül hatalı mı?
SAYIŞTAY TEMSİLCİSİ - Evet.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben de tahmin ediyorum hatalı olduğunu da.
BAŞKAN - Haydar Bey...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi, arkadaşlar, 2013'le 2014 arasında ciddi bir farklılık var harcama tutarlarında. Maliyet kalemleriniz çok artmış. Mesela, toplamda, 112 milyondan 150 milyona çıkmış. Aslında, birçok şeye baktım, yani, bu, cevherin taşınmasındaki kamyon sayısına baktım, hizmet alımında kullanılan insan sayılarına baktım, diğer tonajlara baktım ama bunlarda çok fazla artış olmamasına rağmen ciddi bir rakam artmış burada. Bu, son günlerde de kurumun biraz, yani, o yıllarda, bilemiyorum şimdi, 2015'te ne yaptınız, onu göremediğimiz için... Bunlar düzelmişse, rakamlar, bunu söylerseniz memnun oluruz ama burada ciddi bir artış söz konusu. Hatta, yüzde 33,9 civarında artıyor.
Şeyi hesapladım, buradaki hizmet alımındaki artış yüzde 7 olmuş mesela, eleman artışı yüzde 7 olmuş ama kurumdaki maliyet olarak artışı yüzde 33 olmuş. Ciddi bir rakam bu, sizi etkiler.
Yine, stoklarınızda ciddi bir artış var. Stoklarınızın artışı doğru olmaz diye düşünüyorum kurum için. Bunların düzeltilmesi gerekiyor.
Bir de 21 adet sahanın 12 adedi faaliyette bulunmuyor, hatta MİGEM'e de bunların kabulü konusunda bir talepte bulunmuşsunuz ama aradan iki yıl geçmiş, MİGEM size cevap da vermemiş, bağlı bulunduğu bakanlık da cevap vermemiş. 2016'ya geldik, bu kapalı alanların veya devretmek istediğiniz alanların, tabii ki sizin de ekonomik ömrünü tamamladığını düşündüğünüz alanların şu anda bir maliyet olarak size bir yükü var mı?
ETİ MADEN İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRÜ RECEP AKGÜNDÜZ - Yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir yükü yok diyorsunuz. MİGEM'e devretme gerekçeniz ne? Bunlarda bir dekupaj veya ağaçlandırma falan yaptınız mı?
ETİ MADEN İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRÜ RECEP AKGÜNDÜZ - Kapatma için bazıları zorunlu. Zorunlu olanları yaptık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Zorunlu olanları yaptınız. Bu da, tabii, bir maliyet getiriyor sonuçta size, ekstra bir maliyet getiriyor.
Ben, bu kurumun desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye için çok önemli. Gerçekten, yeni sektörler, yeni alanlar bulabilirsek kuruma da bu alanda AR-GE'ye biraz daha fazla pay, hatta 2-3 kat daha fazla pay ayırtabilirsek o stabil yapıdan kurtulur, tekrar bir atılıma geçer diye düşünüyorum.
Böyle bir cevher var elimizde, bu cevheri, gerçekten cevhere dönüştürmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yoksa, adı "cevher" kalabilir. Siz bu kurumu çok iyi biliyorsunuz. Umarım, gelecek yıl yeni projelerle... Ben şeyleri çok beğenmedim yani sizin Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptığınız ilişkileri, orada ürün geliştirmesi veya oradaki birlikte iş birliği yaptığınız konuların bu kuruma çok fazla veya üretime çok fazla veya sektöre çok fazla fayda sağlayacak projeler olduğunu görmedim orada.
ETİ MADEN İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRÜ RECEP AKGÜNDÜZ - Bütçesi çok sınırlı Sayın Vekilim, 7 milyon TL AR-GE bütçesi var BOREN'in.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - O zaman, sizin AR-GE'yi geliştirip, sizin bütçeden yararlanıp onlardan teknik ve akademik destek almak gerekir diye düşünüyorum.
Bu kurum, gerçekten, yatırımlarını nasıl geliştirmeli diye bakmak lazım. Çok deneyimli elemanlar, arkadaşlar var. Bunların da bu heyecanlarını kırmamak gerekiyor diye düşünüyorum.
Mustafa Bey, uyumayın, sizden bu konuda destek bekliyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.