KOMİSYON KONUŞMASI

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Şimdi, sondan başlayayım isterseniz, Sayın Ekinci'nin sözlerine ben katılıyorum. Ekonomi bürokrasisindeki arkadaşlarımız bize son yirmi aydır ihracat rakamlarımızın ne olduğunu hatırlatırlarsa bir önceki yıla oranla, belki Sayın Ekinci'nin sormuş olduğu soru cevaplar açısından...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Dünyadaki trendle beraber.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Arkadaşlar, Osmancığım; yani biz Türkiye'de yaşıyoruz, üçüncü köprü ya da yatırımlar, o gururla ifade ettiğiniz, bizim de itiraz etmediğimiz... Biz bu ülkeye yapılan yatırımlara niye itiraz edelim arkadaşlar? Aynı ülkenin insanlarıyız. Hizmet yarışı. Yetki size verildi...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Milletimiz...

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Evet, milletimiz tarafından.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet, teşekkür ederim.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Yani o millet ortak milletimiz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hepimiz için, milletimiz zaten.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Evet.

Şimdi, yetki size verildi dolayısıyla siz hizmet ediyorsunuz. Biz de bu hizmet sırasında ortaya çıkan bir eksiklik varsa, gördüğümüz bir eksiklik varsa bunu ifade ediyoruz çünkü genelde iktidarda olanlar yaptıkları her şeyin doğru olduğunu düşünürler, farkına varmadan yanlış yaparlar, muhalefet bunun için vardır zaten, muhalefet de "Sizin gördüğünüz gibi değildir bu iş." der, uyarı görevini yapar ama toplamda ülke kazanır. Şimdi, onun için, benim sözlerimi bu bakış açısıyla algılarsanız ben memnun olurum.

Bizim ihracat rakamlarımızı da, işte, ekonomi bürokrasisinden arkadaşlarımız verebilirler. Son yirmi aydır istikrarlı bir düşüş var. Şuna rağmen düşüş var: Bizim paramız değersizleşti, yüzde 30'a yakın devalüe oldu, yüzde 30'a yakın değersizleşti, sadece bizim paramız değil gelişmekte olan ülkelerin birçoğunun parası değersizleşti. Ama şöyle bir kural vardı Türkiye'de, genel de işlerdi: Paramız değersizleştikçe ihracatımız artardı. Çünkü satmış olduğumuz mallar ve hizmetler ucuzlamış olurdu, alıcısı artardı. Paramız devalüe olmasına rağmen, istikrarlı bir şekilde ihracatımız düşüyor. Bunun nedenlerinden bir tanesi ekonomik olabilir ya da birkaç tanesi ekonomik olabilir ama aynı zamanda bizim izlemiş olduğumuz dış siyasetin de ihracat rakamlarımızın düşmesinde çok ciddi bir etkisi var, şimdi bunu da görmek lazım. Yani siyaset ekonomiyi etkilemez mi? Siyaset ekonomiyi doğrudan etkiler.

İkincisi, büyüme devam ediyor, etsin tabii ki ama şuna bakın: 1923'ten 2002 yılına kadar yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını hariç tutarak söylüyorum, oradaki yıllık olarak rakamlar belli; yükseldiği yıllar da var, düştüğü yıllar da var. Türkiye'nin ortalama yıllık büyümesi yanlış hatırlamıyorsam 5,3. Yani buna darbe dönemleri dâhil, buna soğuk savaşın yıkılması dâhil, buna İkinci Dünya Savaşı yılları dâhil. Yani savaş yıllarında da, daha fazla refahın olduğu yıllarda da, konjonktürel olarak, yani dünya koşulları açısından da olumlu ve olumsuz şartların olduğu yılların hepsini topladığınız zaman da ortalama 5,3'lük bir büyüme var. Bizim için yüzde 2'lik büyüme, 3'lük büyüme yeterli değil. Bunlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin ekonomi bürokrasisinin ya da ekonomi bakanlarının zamanında yani o geçmiş on üç yıllık süreç içinde göreve gelmiş, işte, Babacan olur, Mehmet Şimşek olur, başka arkadaşlar olur, onların vermiş olduğu rakamlar. Doğru söylüyorlar, şu konuda doğru söylüyorlar: Türkiye'de ihtiyaç olan büyüme yüzde 7 arkadaşlar. Yani bizim kendi işsizimizi, bu ülkede doğan nüfus artışını işe dönüştürebilmek için, istihdam artışını o şekilde sağlarsak yani yüzde 7'lik bir büyümeyle sağlarsak ancak o zaman karşılığını görüyoruz. Dolayısıyla, yüzde 3'lük, yüzde 4'lük bir büyüme aslında yeterli bir büyüme değil. Kötü mü? Kötüden iyi ama yeterli değil.

Şimdi, bir de şunu ifade etmekte fayda var: Şimdi, benim söylediğim şeyler Türkiye'deki siyasal iklimin Türkiye'deki ekonomik, özellikle yabancı yatırımcıları etkilemesiyle ilgili. Ben "Bu ülkede hiç yatırım yapılmıyor." demiyorum, tabii ki bu ülkede yatırım yapılıyor, yani bütün yatırımcılar bir düğmeye basılmış gibi bir anda her şeylerini bırakıp kaçmazlar ama yatırım azalıyor. Yatırım azaldığı için de Türkiye'nin daha verimli bir yatırım ortamına gelmesi için yapılması gereken şeyler var. Yani iş adamı tutuklanıyor "İş adamı olduğu için tutuklanmadı, terör örgütü olduğu için tutuklandı." Gazeteci tutuklanıyor "Gazeteci olduğu için tutuklanmadı, terörist olduğu için tutuklandı." Yani herkes bir şekilde tutuklanıyor ve tutuklanmalarının gerekçesi de hiçbir şekilde kendi mesleki şeyleri olmuyor. Bu, iktidar partisinin sözcüleri tarafından sık sık ifade edilen bir şey ama buna bir de Türkiye'nin dışından baktığınız zaman görmüş olduğunuz manzara pek de öyle değil. Yani bir ülkede iş adamları tutuklanıyorsa, seri hâlde tutuklanıyorsa ya da gazeteciler gazetecilik mesleğini yaptıkları için tutuklanıyorsa ki zaten eğer terörle ilgili bir şeyleri varsa, o kişileri ne kimse savunur ne de o gazetecilik faaliyeti değildir zaten.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Liste ortada ya.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Arkadaşlar, müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Toparlayalım.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Osmancığım, senin yanına oturmak dezavantajdır zannetmiştim, hani daha az laf atarsın diye ama maşallah sen daha hızlı gidiyorsun.

Onun için, burada bizim şuna dikkat etmemiz gerekiyor: Türkiye'deki yatırım ortamını iyileştirmeye ihtiyaç var. Sonuçta bu ülkeye gelecek olan yatırım Adalet ve Kalkınma Partisine gelmiş bir yatırım olmayacak, tüm Türkiye'ye gelmiş bir yatırım olacak. Hizmet yarışında Adalet ve Kalkınma Partisine değil de başka bir siyasi partiye o yetki verildiği zaman da o siyasi parti de elinden gelen katkıyı sunmaya devam edecek, Adalet ve Kalkınma Partisi de muhalefet görevini yerine getirecek o zaman. Yani bu döngülü bir sistemdir. Bu böyle olacaktır zaten.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kesinlikle milletin takdiridir.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Ama burada önemli olan şey şudur: Biz şu anda sizin iktidarınızda yapılan bazı yanlışlardan dolayı yatırım ortamının kötüleşmesini görmezden gelirsek ülkeye hizmet etmiş olmayız. Yani kimse "Üçüncü köprü niye yapılıyor, Marmaray niye yapıldı?" diye sormuyor arkadaşlar. Böyle bir derdimiz yok. Ama şunu soruyorum işte, ben sordum: İsmail Kahraman'ın yapmış olduğu açıklama Türkiye'de ne yatırım iklimine ne siyasi iklime ne istikrara, hiçbir şeye hizmet etmiyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet, kişisel görüşü.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Kendisi de dünkü çocuk değil. Böyle bir şey olmaz.

Evet, teşekkür ediyorum. Yani özellikle Galip Ensarioğlu'nun açıklaması tam bir faciaydı ve sözünün arkasında duruyor yani.