KOMİSYON KONUŞMASI

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekilleri; öncelikle aramızdan ayrılan, Hakk'ın rahmetine kavuşan Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nu bir kere daha rahmetle anıyorum. Kendisi geçen sene benim sunumumdan sonra ilk söz alan milletvekilimizdi, son derece pozitif ve vizyon koyan bir konuşma yapmıştı. Kendisinin rahmetli olmasından sonra bir vesileyle kendisini tanıyanların olduğu bir sohbette bulundum. Benim kendisiyle birkaç tane kısa kahve içmenin dışında bir hukukum yoktu fakat o gün arkadaşlarımızın anlattıkları beni çok etkiledi, kayıtlar geçsin diye de söylemek istiyorum. Fakir fukara insanlara yardım etmek için imkânı olanları tek tek gezen, bunun için yolculuk yapan ve ne olursa olsun fakir fukara insanların ihtiyaçlarını görmek için imkân sahiplerini bir araya getiren bir yaklaşımı hayatın her alanına yaymış bir kardeşimizmiş. Kendisine bir kere daha Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletimize ve ailesine bir kere daha başsağlığı diliyorum.

Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Bakanlığımız ile bağlı kuruluşlarımızın 2014 yılı bütçesi içerisinde gerçekleştirdiği ve 2015 bütçe yılında gerçekleştirmeyi planladığı faaliyetleri sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınızdayız. Heyetinize saygılarımı arz ederim.

Kuşkusuz Bakanlığımızın faaliyetleri içerisinde "kültür" kavramı stratejik bir merkez oluşturmaktadır. Kültür, çeşitlilik arz eden geniş bir kavramdır ve onu tek bir tanıma sığdırmak mümkün değildir. Günümüzde zengin bir kültür dünyasıyla karşı karşıyayız. Bu ise bizi hoşgörülü ve saygılı bir yaklaşıma götürmektedir. Bu anlayış doğrultusunda hiçbir değerimizi, toplumsal kesimi ve kimliği dışlamadan, ihmal etmeden hepsini tanımak, kucaklamak ve tüm bu özgürlük alanını kültür politikalarıyla korumak gerekir.

Bu kapsamda sahip olduğumuz en önemli kültür mirasımız birlikte yaşama tecrübemizdir. Tarih boyunca kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen bu ortak tecrübe, sahip olduğumuz en değerli hazinedir. Bu bilinçle ülkemizin demokrasi kültürünün güçlendirilmesi, birlikte yaşama kültürümüzün desteklenmesi, birlik ve kardeşliğimizin yüceltilmesi kültür politikamızın çatısını oluşturmaktadır.

Kültürel coğrafyamız, siyasi coğrafyamızın ruhudur. Mirasımıza ait her eser geçmişimizin tarihi kadar, geleceğimizin yazılımının da sütunlarıdır. Kültürel mirası donuk ve cansız bir olgu olarak değil, canlı, devingen ve dinamik bir olgu olarak görmekteyiz. Dolayısıyla; kültürel mirasa sahip çıkmak bugünümüz ve geleceğimiz için bir tercih değil zorunluluktur. Kültürel mirası koruma irademiz sürekli gelişen bir eylem olarak var olacaktır.

Tarih boyunca askerî veya ekonomik sebeplerle pek çok devlet yok olup gitmiştir. Ama, tarih içerisinde süreklilik sağlayan ve tarihe damga vuran devletlerin her zaman güçlü kültüre sahip, kültürel sürekliliğini gerçekleştirmiş devletler olduğu bilinmektedir. Bu da bize bir devletin ruhunu oluşturan asıl kuvvetin o devletin kültürel birikimi olduğunu göstermektedir.

Toplumsal dinamiklerin ve kimliklerin önündeki engellerin kaldırılması, kültür coğrafyamıza sahip çıkılması, toplumsal değerlerimizin kucaklanması yönündeki anlayışımız, ülkemizin kültürel gücüyle dünyada daha saygın bir konumu hak ettiğini göstermektedir.

Eskiden beri var olan kültürel ilişkiler, diplomaside daha çok öne çıkmakta ve ülkelerin birbirlerinin hikâyesini anlamaya olan ihtiyacı artmaktadır. Bu durum kültürü doğrudan doğruya bir diplomasi faaliyeti hâline getirmiştir.

Küresel ve bölgesel politikamızın temel hedefi, ülkemizin çevresinde istikrar, güvenlik ve refah kuşağı oluşturmaktır. Bunu sağlam köklere bağlamak için de önyargıların aşılması konusunda kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. Bu çerçevede karşılıklı güven ve ortak bir gelecek inşa edilmesi bakımından kültürel diplomasinin uygun olan bütün kapasite ve imkânlarını değerlendirmeye kararlıyız.

Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; "turizm" kavramı artık deniz, kum, güneş tanımının çok ötesine geçmiştir. Bunun içerisinde ülkenin marka değeri, kültürel imajı, tanıtım stratejisi, turizmin çeşitlilik boyutu ve sürdürülebilirlik yaklaşımı da yer almaktadır. Bu bağlamda turizmi, sadece ekonomik gelir kaynağı olarak görmemekte, Türkiye'nin dünyaya tanıtılmasında insani diplomasi stratejisinin omurgası olarak nitelendirmekteyiz.

Biz hem Akdeniz hem Karadeniz, hem bir İslam hem bir Avrupa ülkesiyiz, bir Orta Doğu ve aynı zamanda Balkan ülkesiyiz. Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman, öylesine büyük bir tarih ve kültür havzasının ortasındayız ki bunun bütün dünyaya anlatılmasını başlı başına bir strateji olarak ele almaktayız.

Bakanlığımızın bu doğrultuda yürüttüğü çalışmaların da etkisiyle ülkemiz, 2014 yılında dünyada yaşanan ekonomik belirsizliklere ve yakın coğrafyamızda devam eden iç karışıklıklara rağmen 2013 yılında turist sayısı bakımından dünyanın en önemli turizm destinasyonları sıralamasında yer aldığı 6'ncı sırayı korumuştur. Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı 2013 yılında bir önceki yıla oranla yaklaşık yüzde 10'luk bir artışla 34,9 milyon kişiye, turizm geliri ise yüzde 11,3 artışla 32,3 milyar ABD dolarına yükselmiştir.

Bakanlığımızca kısa vadede ülkemize yönelik ziyaretçi trafiğinin daha da canlandırılması, uzun vadede ise yurt dışındaki hedef pazarlarımızda ülkemizin sahip olduğu olumlu imajın korunması, turizm ürünlerimizin uluslararası pazardaki rekabet gücünün artırılması ve ülkemizin turizm gelirlerinden daha fazla pay alarak döviz girdisinde artış sağlanması hedeflenmektedir.

Bakanlığımız kültür politikasının önceliği Anadolu coğrafyasında bulunan medeniyet eserlerinin ve kültür varlıklarının korunarak gelecek nesillere aktarılmasıdır. İnsanlığın ortak hafızasının değerli unsurlarını barındıran ve zenginliğiyle göz kamaştıran kültürel mirasımız, bizlere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu doğrultuda, tarihimize, geleceğimize ve uluslararası topluma karşı sorumluluklarımızın gereklerini yerine getirmek ve ülkemizin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla kapsamlı bir faaliyet programı yürütülmektedir.

Bu sebeple, Bakanlığımızca çağdaş müzecilik anlayışı çerçevesinde, ülkemiz coğrafyasında başlangıcından günümüze kadar tüm kültürlere ait eserlerin kalıplaşmış, durağan sergileme anlayışından uzak, modern teşhir yaklaşımıyla sergileneceği geçmişten günümüze bize miras kalan tüm uygarlıkların sanal ortamda tanıtımının yapılacağı, başta geçici ve kalıcı sergiler olmak üzere çeşitli eğitici ve tanıtıcı kültürel etkinliklerin gerçekleştirileceği; sinema, kafe, restoran, kütüphane, dinlenme alanları, otopark gibi yapı kompleksleri ile iç içe, akademik düzeyde bilimsel çalışmaların ve etkinliklerin düzenleneceği birer sosyal merkez hâline gelmiş bir müzecilik hizmeti sunulmasına çalışılacaktır. Bu çerçevede, birçok ilimizde yakın geleceğe yönelik müze uygulama ve proje çalışmaları devam etmektedir. Bu müzecilik anlayışıyla 47 müzede uygulama çalışmaları sürdürülmektedir.

Ören yerlerimizin turizme açık hâle getirilmesi, mevcutlarının ise ziyaretçi sayısının ve kalitesinin yükseltilmesi kaçınılmazdır. Bu kapsamda karşılama merkezi, gişe, satış üniteleri bilgilendirme levhaları, yürüyüş yolları, seyir terasları ve otopark yapımları gerçekleştirilmektedir.

Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerlerimizin gişe ve işletmelerinin modernizasyonuyla hem ziyaretçi sayısında hem de gelirlerde yüksek artışlar sağlanmıştır. Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerlerinin ziyaretçi sayısı 2002 yılında 7 milyon 400 bin iken 2014 yılının ilk on ayında bu sayı 27 milyona ulaşmıştır.

Bakanlığımızca, yasa dışı yollarla ülke dışına çıkarılan kültür varlıklarının iadesine yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında 2014 yılı Kasım ayı itibarıyla toplamda 16 adet kültür varlığının ülkemize iadesi sağlanmıştır. Bu eserler arasında Amerika Birleşik Devletleri'nden iadesi sağlanan 10 adet mezar taşı ve adak steli ile bağış yoluyla iadesi sağlanan 4 adet amfora ve 1 adet at koşum takımına ait tunç gem ile Avusturalya'dan iadesi sağlanan Yortan kabı bulunmaktadır. İadesi sağlanan bu eserler, Bakanlığımızın ülkemizden kaçırılan eserlerin iadesi konusunda göstermiş olduğu çalışmaların uluslararası kamuoyu tarafından da desteklendiğinin ve yurt dışında da sempatiyle, takdirle karşılandığının göstergesi olması bakımından önem arz etmektedir. Öte yandan, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Fransa, Danimarka, Bulgaristan, İsviçre, İskoçya ve İngiltere'de bulunan pek çok eserimizin iade çalışmaları gerek hukuki gerek diplomatik yollarla sürdürülmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Bakanlığımızca yapımı gerçekleştirilen, içerisinde çok amaçlı salonlar, müze, sergi salonları, atölyeler, çalışma salonları, yönetim mekânları ile merkezin tümüne hizmet veren teknik donanımların yer aldığı bölümler bulunan 94 kültür merkezi faaliyette olup 71 adet kültür merkezi Bakanlığımıza bağlı olarak, 23 adedi ise il ve ilçelerdeki kurum ve kuruluşlara tahsis edilerek halkımıza hizmet vermektedir.

Dünya Miras Geçici Listesi'nde bulunan "Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu" ile "Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı" adaylık dosyaları Haziran 2014 tarihinde Dünya Miras Komitesi tarafından değerlendirilmiş olup Dünya Miras Listesi'ne kabul edilmiştir. Böylece Dünya Miras Listesi'ndeki varlık sayımız 11'den 13'e, geçici listedeki varlıklarımızın sayısı 41'den 52'ye yükselmiştir.

Dünya Miras Listesi'nde yer alan varlıklarımız İstanbul'un Tarihî Alanları, Göreme Millî Parkı ve Kapadokya, Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Hattuşa: Hitit Başkenti, Nemrut Dağı, Xanthos-Letoon, Pamuk-kale-Hierapolis, Safranbolu Şehri, Troya Arkeolojik Siti, Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, Çatalhöyük Neolitik Kenti, Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu, Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı'dır.

Ayrıca, geçici listede yer alan "Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı" ve Efes'e ait Dünya Miras Listesi adaylık dosyaları Dünya Miras Merkezine iletilmiş olup söz konusu adaylıklar 2015 yılında değerlendirilecektir. 2016 yılında değerlendirilmek üzere, Ani ve Afrodisias Antik Kentlerinin Dünya Miras Listesi adaylık dosyaları 2015 yılında Dünya Miras Merkezine gönderilecektir.

2014 yılında, Bakanlar Kurulu kararlı Türk Kazı sayısı 117, Bakanlar Kurulu kararlı yabancı kazı sayısı 36'dır. Ayrıca, Türk yüzey araştırması sayısı 94, yabancı yüzey araştırması sayısı 14 olmuştur. 2014 sonuna kadar Bakanlar Kurulu kararlı kazılar, yüzey araştırmaları, kurtarma kazıları ve diğer çalışmalar olmak üzere 530'a yakın arkeolojik çalışmanın yapılması öngörülmekte olup 2015 yılında da çalışmalara devam edilecektir. 2014 yılına ait kazı ödenek miktarı DÖSİMM destekleri dâhil yaklaşık 39 milyon liradır.

Bakanlığımızca 2015 yılından itibaren korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescillenen taşınmazların projelerinin elde edilmesi ve onarımlarının yapılabilmesi amacıyla taşınmaz sahiplerine hibe şeklinde maddi destek sağlanmaktadır.

Bakanlığımız 2014 bütçesinden söz konusu maddi desteklerde kullanılmak üzere 14 milyon 310 bin lira ödenek tahsis edilmiştir. 2014 yılı sonuna kadar 286 adet proje yardımı ve 283 adet proje uygulama yardımı olmak üzere, toplam 569 adet taşınmaza yardım yapılması öngörülmektedir.

Ülkemizin dış politikası ve menfaatleri doğrultusunda diğer ülkelerle ikili veya çok taraflı olarak kültür ve turizm ilişkilerimizi geliştirmek ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde resmileştirmek amacıyla anlaşma, protokol, mutabakat zaptı ve benzeri belgeler imzalanmaktadır. Kültür ve turizm alanında imzalanan ve hâlen yürürlükte olan belge sayısı 347'dir. Bu belgelerin 21 adedi 2013-2014 döneminde imzalanmıştır. Söz konusu belgelerde yer alan kararların hayata geçirilmesi yönünde çalışmalar etkin bir şekilde yürütülmektedir.

Ülkemizin uluslararası politikada güçlenen konumunun bir gereği olarak kültürel diplomasiye özel bir önem vermekteyiz. Bu bağlamda, farklı coğrafyalarda pek çok ülkeyle karşılıklı olarak kültür yılı ve haftaları düzenlenmektedir. Kültür yılı ve haftaları vesilesiyle, opera ve baleden tiyatroya, el sanatlarından halk danslarına, fotoğraf sergilerinden film gösterimlerine kadar geleneksel ve modern kültürümüze ait pek çok değerin tanıtımı gerçekleştirilmektedir. 2014 yılı, diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 600'üncü yılı olması vesilesiyle Polonya ile karşılıklı kültür yılı olarak kutlanmıştır. Yine yıl içerisinde Türkmenistan, Özbekistan, Malezya, Pakistan ve Cibuti'de Türkiye kültür haftaları gerçekleştirilmiş olup, Kasım ayı sonunda ise Azerbaycan'da kutlanacaktır. Aynı politika çerçevesinde 2015 yılı hem Avustralya hem de Katar ile karşılıklı kültür yılı olarak kutlanması açısından önemli bir yıl olacaktır.

Saygıdeğer Başkanım, sayın milletvekilleri; Milli Kütüphaneye devredilen koleksiyonlar ve Türk Ocağı Koleksiyonu'na ait kitapların kimliklerinin belirlenmesine dair çalışmalar Haziran 2013 tarihinde 3 farklı komisyon kurularak başlatılmış olup, bu komisyonlar tarafından Türk Ocağı Koleksiyonu'na ait 40 bin 800 materyalin tasnif ve değerlendirme çalışması dahilinde koleksiyonun bakım, onarım, koruma ve kayıt çalışmaları sürdürülmektedir.

Bu kapsamda İngilizce, Fransızca ve Türkçe dillerinde yazılmış olan kitapların kayıt altına alınması işlemi devam etmektedir. Türk Ocağı koleksiyonundan çıkarılan Selahattin Ömer imzalı 24 tablo ile eski harfli Osmanlıca yazma ve nadir eserin gösterileceği bir sergi düzenlenmesi planlanmaktadır.

Yapılan çalışmalar neticesinde Milli Kütüphane koleksiyonunda daha önce yer almayan 132. 618 materyal kayıt altına alınarak koleksiyonumuza kazandırılmıştır. Bu rakamlarla Milli Kütüphanenin Ekim 2014 itibariyle toplam materyal sayısı 3 milyon 308 bin 415'e ulaşmıştır. Ayrıca, Milli Kütüphane depolarında kayıt altına alınmayan yaklaşık 500 bin materyalin kayıt altına alınması ve koleksiyona kazandırılarak okuyucuların hizmetine sunulması çalışmaları sürdürülmektedir.

Kültür mirasımızın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması amacı ile koleksiyonumuzda bulunan dergi ve gazeteler, kitap dışı materyaller ile yazma ve nadir eserler araştırmacıların ve İnternet kullanıcılarının hizmetine sunulmak üzere elektronik ortama aktarılmaktadır. Böylelikle koleksiyonumuzda bulunan tüm materyaller zamanın ve fiziksel şartların yaratabileceği tahribatlardan korunmakta, kültürel mirasımızın uzun süreli erişimi ve sürdürülebilirliği sağlanmaktadır. 2014 yılı sonunda 480 bin poz materyalin dijitalleştirilmesi planlanmaktadır. Bu kapsamda ele alındığında koleksiyonumuzda dijital ortama aktarılması gereken eserlerin çokluğu ve bunlara her geçen gün yenilerinin eklenmesi nedeniyle kütüphanemizde bir dijitalleştirme sisteminin oluşturulması planlanmış ve ihalesi yapılmıştır.

Milli Kütüphanenin tüm toplum kesimlerinin ulaşabildiği ve yararlanabildiği bir bilgi merkezi hâline getirilmesi çerçevesinde, görme engelli vatandaşlarımıza sesli kitap hizmeti verilmektedir. Görme engelliler merkezi arşivinde 5 bin sesli kitap bulunmakta olup, yayındaki sesli kitap sayısı 3 bin 550'yi geçmiştir. 1.590 görme engelli vatandaşın üye olduğu merkezde 187 gönüllü okuyucunun desteği ile seslendirme çalışmaları devam etmektedir.

Dünyanın bilgi toplumuna dönüşüm sürecini yaşadığı günümüzde, bilginin doğru kaynaktan ve en kısa sürede edinilmesi önem kazanmaktadır. Bilginin derlendiği, düzenlendiği ve vatandaşların hizmetine sunulduğu kütüphanelerde, verilen hizmetlerin sunumunda kalitenin artırılması ve bilgiye erişim süresinin kısaltılması son teknoloji ürünlerin kullanılmasıyla mümkün olabilmektedir.

Bakanlığımıza bağlı 1.114 halk ve çocuk kütüphanesi ve 6 edebiyat müze kütüphanesi olmak üzere toplam 1.120 kütüphane ile vatandaşlarımıza kütüphane hizmetleri verilmektedir.

Yerleşik halk kütüphanelerinden, şehirlerin uzak semtlerinde, kasaba ve köylerinde yaşayıp uzaklık sebebiyle yararlanamayanlara; hasta, engelli, eve bağımlı gruplar ile hapishane, hastane, huzurevleri ve yetiştirme yurtlarındaki kısıtlı gruplar arasında sayılabilecek vatandaşlarımıza 35 gezici kütüphane ile hizmet götürülmektedir.

Yayın Projeleri Değerlendirme Kurulu kararları kapsamında hazırlık ve baskı kararları alınmış olan eserlerden 25 adedinin baskısı yıl sonuna kadar tamamlanacaktır.

Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Türkçe Dışındaki Dillerde Yayımlanmasına Destek Projesi kapsamında 63 ülkeden başvuran 420 farklı yayınevine çeviri ve baskı için toplam 1.648 adet destek verilmiştir. Yayınevleri bu desteklerle, 414 yazarımızın 940 farklı eserini 58 dile çevirerek yayımlamışlardır. Destek sağlanan bu eserlerden 2014 yılı Kasım ayı itibariyle 1.273 adedi yayımlanmış ve okurlarıyla buluşmuştur.

2006 yılından bu yana edebi çeviri atölyeleri düzenlenmektedir. Bu kapsamda 9'u Türkçe'den diğer dillere, diğer dillerden Türkçe'ye, 1'i de çocuk ve ilk gençlik edebiyatı çeviri atölyeleri olmak üzere toplamda 10 adet çeviri atölyesi düzenlenmektedir.

Ülkemiz, Uluslararası Yayıncılar Birliği IPA'nın yaptığı bağımsız araştırma raporuna göre dünyada kitap piyasası büyüklüğü bakımından bir önceki yıla göre bir sıra yükselerek 12'nci sıraya yerleşmiştir. Aynı rapora göre 2013 yılında, ISBN alan kitap başlığı sayısında dünya 10'uncusu, nüfusa göre oranda ise dünya 11'incisidir.

Bakanlığımız, Edebiyat Eserlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik kapsamında, Türk edebiyatının gelişimine katkı sağlayacak nitelikteki özgün edebiyat eserlerini üretecek veya bunları yayımlatacak proje müelliflerine projeleri karşılığında 2014 yılından itibaren destek verilmeye başlanmış olup süreç devam etmektedir.

Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; yazma eserler, sahip oldukları içerik ve eşsiz sanatsal özellikleri nedeniyle yeri doldurulamayacak önemli kaynaklar arasındadır. Kültür tarihimizin ve millî kültür mirasımızın asli kaynaklarından olan el yazmaları ve nadir eserler, bilim adamlarının ve araştırmacıların çalışmalarına ışık tutan en değerli kültür varlıklarıdır. Yazma eserler bugün ile gelecek arasında bağlantı kuran kıymetli hazineler olup, bir anlamda toplumların ve devletlerin hafızalarıdır.

Bakanlık olarak, binlerce yıllık süreçten geçerek günümüze kadar gelmiş olan bu birikimi korumak, eserlerimizi işlevsel ve en güncel şekilde bizden sonraki kuşaklara aktarmak arzusundayız. Gelecek kuşakların insan, alem, medeniyet bilinç ve tasavvuruna sahip olması kültürel ve îlmi birikimimizin onlara ulaştırılmasına bağlıdır. İşte bu bilinçle hareket eden ve henüz dört yıl önce kurulan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, yazma ve nadir basma eserlerimizin korunması, tanıtımı ve kütüphanelerimizin yönetimi bakımından üzerine düşen tarihî vazifeyi hakkıyla yerine getirme çabası içindedir.

Bu kapsamda, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi bünyesinde kurulan ve en son teknolojiyi barındıran RFID tabanlı Yeni Koleksiyon Sistemi Projesi ile Süleymaniye Kütüphanesi ile bağlı kütüphaneler de bulunan yaklaşık 200 bin eser, yılların ihmali ile maruz bırakıldıkları zor durumdan kurtarılıp temizlenerek koruma altına alınmıştır. Süleymaniye Külliyesi içerisinde bulunan ve "Süleymaniye Doğumevi" olarak adlandırılan yapı tadilat, bakım ve onarım çalışmaları ile modern bir hâle getirilmiş, kitap restorasyonu, konservasyonu ve araştırmaları için gerekli teçhizatla donatılarak Türkiye'nin ilk ve tek kitap şifahanesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Kütüphanelerimizde bulunan yazma eserlerin okuyucu ile buluşturulması, yerli ve yabancı uzmanların hizmetine sunulması, ilim sahasında çalışan insanların bu eserlere en kolay yoldan erişiminin sağlanması Yazma Eserler Kurumu için temel hedeflerden biri olarak belirlenmiştir. Bu amaca dönük olarak daha önceki yıllarda başlanan kataloglama çalışmalarının yanı sıra, bu bilgilerin ilim insanları ile buluşturulması için Bakanlıkça yazma eserler portalı geliştirilmiştir. Bu sistemin yıl içinde hizmete açılması ile kurumumuz bünyesinde bulunan tüm eserlere ilişkin katalog ve görüntülere hızlı bir şekilde erişmek mümkün olacaktır.

Ülkemizde güçlü bir telif hakları sistemiyle fikir ve sanat eserlerinin etkin bir şekilde korunarak nitelikli üretimin teşvik edilmesi, kültür endüstrisinin büyümesi ve bu sektörlerin uluslararası rekabet gücünün yükseltilmesi öncelikli hedeflerimizdendir.

Bu hedef doğrultusunda, Bakanlığımızca Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü ile iş birliği içerisinde telif haklarına dayalı endüstrilerin Türkiye ekonomisine katkısının ölçülmesine yönelik bir proje yürütülmüştür. İçeriği itibariyle bir ilk olarak değerlendirebileceğimiz projeyle telif hakları ve kültür endüstrilerini oluşturan sektörlerin gayrisafi millî hâsıla içindeki payları, dış ticaret büyüklükleri ve yarattıkları istihdamın ölçülmesine ilişkin sonuç raporu hazırlanmış olup, söz konusu raporun 2014 yılı sonu itibariyle kamuoyuyla paylaşılması planlanmaktadır.

Bilindiği üzere, ülkelerin kültürel ve ekonomik hayatına büyük katkılar sağlayan ve bu nedenle stratejik ve ayrıcalıklı bir sektör olan sinemada ülkemizde son yıllarda önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Bu süreçte, sektörleşme dinamiklerini destekleyen politikalar ile sektöre yapılan devlet desteğinin rolü göz ardı edilemez.

Son yıllarda dünyanın önemli festivallerinde Türk filmlerinin elde ettiği başarılar ve ödüller sayesinde yumuşak güç olarak tanımlanan sinema dili kullanılarak ülkemizin tanıtımına ve marka değerine büyük katkı sağlanmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak Türk dizileri de başta Ortadoğu ve Balkanlar olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde ilgiyle izlenmektedir.

Sinemamız Cannes Film Festivali'nde ilk kez Yılmaz Güney'in "Yol" adlı filmi ile 1982 yılında Altın Palmiye ödülüne layık görülmüştü. Otuz iki yıl aradan sonra Nuri Bilge Ceylan'ın "Kış Uykusu" adlı filminin 67'nci Cannes Film Festivali'nde Bakanlığımızca desteklenen Altın Palmiye ödülüne layık görülmesiyle bu başarıya yeniden ulaşılmıştır.

Sinemamızın 100'üncü yılında Cannes Film Festivali'nin yanı sıra dünyanın önemli festivalleri arasında yer alan Saraybosna, Venedik, Valladolid ve Busan uluslararası film festivallerine ülkemizce katılım sağlanmış olup, Venedik, Saraybosna ve Valladolid'de alınan ödüllerle Türk sineması uluslararası arenada adından sıkça söz ettirmiştir.

Sinema tarihimize ait arşivlerde yer alan ve kaybolmaya yüz tutmuş 35 milimetre formatlı sinema eserlerinin dijital ortama aktarılarak görsel, işitsel mirasımızın gelecek kuşaklara ulaştırılmasına imkân sağlanması ve sinema eserlerinin görüntü kalitelerinin artırılarak daha iyi bir şekilde izleyiciyle buluşmalarının sağlanması için Bakanlığımızca film restorasyon çalışmalarına başlanmıştır.

Sinema alanında ulusal bir bellek oluşturmak, filmlerimizi modern teknolojiyle donatılmış olan bir ortamda korumak ve hizmete sunmak amacıyla içerisinde film arşivi, sinema müzesi, sinema kütüphanesi, restorasyon laboratuvarı, prestij sinema salonunun da bulunduğu Türkiye Film Arşivi ve Sinema Müzesi Projesi için ilimiz Çankaya ilçesinde 8 bin 278 metrekare yüz ölçümlü arsa Bakanlığımıza tahsis edilmiş olup özel nitelikli proje için çalışmalar devam etmektedir. Türk sinemasının son yıllarda elde ettiği başarıları sürdürülebilir kılmak, eser sayısı ve niteliğinde artış oluşturacak, üretilen eserlerin daha fazla seyirciyle buluşmasını sağlayacak sinema sektörünü stratejik bir sektör olarak yeniden ele alacak, yaşanan tıkanıklıkları giderecek ve yeni destek mekanizmalarını içeren değişiklik kanun taslağı çalışmaları sektör temsilcilerinin de katılımıyla tamamlanmış olup en kısa zamanda Bakanlar Kurulunun onayına sunulacaktır.

Bakanlığımızın her ölçekte planlama yetkisine sahip olduğu kültür turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerinin tespitinde ülkenin doğal, tarihî, arkeolojik ve sosyokültürel turizm değerleri, sağlık turizmi, kış, av ve su sporları ile mevcut diğer turizm potansiyelleri dikkate alınmaktadır.

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca belirli potansiyele sahip alanlarda kullanma dengesi kurularak sektörel kalkınmanın ve planlı gelişimin sağlanması hedeflenmektedir. Bu kapsamda 2014 yılı itibarıyla 34 turizm kültür koruma ve gelişim bölgesi, 228 turizm merkezi, 6 turizm alanı ve 2 turizm bölgesi olmak üzere toplam 270 turizm alan, bölge ve merkezi bulunmaktadır.

Bilindiği üzere, Türkiye jeotermal kaynaklar açısından dünyada ilk 7 ülke arasında yer alırken Avrupa'da kaynak potansiyeli açısından 1'inci kaplıca uygulamaları konusunda ise 3'üncü sıradadır. Ülkemizde 46 ilde 240 civarında kaplıca tesisi bulunmaktadır. Gerek tesis sayısı gerekse yatak kapasitesi açısından termal turizm ülke turizm içindeki payının artırılması planlanmaktadır.

Bakanlığımızca termal turizm alanında yürütülen çalışmalarda 2014-2018 Onuncu Beş Yılık Kalkınma Planı döneminde yatak kapasitesinin 100 bine ulaşması, 1,5 milyon yabancı ziyaretçi ve 3 milyon dolar gelir elde edilmesi hedeflenmektedir.

Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Bakanlığımızın yurt dışı tanıtım ve pazarlama faaliyetleri 39 ülkede bulunan 44 kültür ve tanıtma müşavirliği ve ataşeliği aracılığıyla yürütülmektedir. Ülkemizin son on yılda ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve turizm alanlarında gerçekleştirmiş olduğu önemli atılımlar sayesinde saygın bir dünya markası hâline gelmiş olması, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin daha fazla sayıda ülkede ve daha kapsamlı bir şekilde yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. 2014 yılında ülkemizin tarihî, kültürel ve turizm değerlerinin tanıtımında yer alan tüm unsurlarının ülkemiz imajının güçlendirilmesi bakımından bir bütün olarak ele alınacağı küresel bir reklam kampanyası uygulamasına karar verilmiştir. Dünyanın her yerinde tutarlı, anlamlı ve çekici bir Türkiye imajı yaratmayı hedefleyerek 30'dan fazla medeniyete ev sahipliği yapan, tarihi, coğrafyası ve tüm kültür ve turizm değerleriyle rakiplerinden ayrılan ülkemizin tanıtımı global çapta "Turkey: Home" konsepti ile gerçekleştirilmektedir.

Hepinizin de bildiği gibi, ülkemiz, deniz, kum, güneş turizminin dışında, zengin kültürü, doğal ve tarihî güzellikleriyle birçok turizm türü bakımından eşsiz imkânlara sahiptir. Ayrıca, Bakanlığımızca, 2023 hedefleri doğrultusunda, farklı turizm türlerine yönelik talebin artırılması, kalkınmada bacasız sanayi sektörü olan turizmin yılın on iki ayına ve her bölgeye ulaştırılması amacıyla yeni teşvik unsurlarının oluşturulması planlanmaktadır.

Bakanlığımız, orkestra, koro ve topluluklarla yurt içinde periyodik konserler ile anma, kutlama, yıl dönümü etkinlikleri, festivaller, okullara yönelik eğitim konserleri, yurt içi ve yurt dışında turneler düzenlemekte, çeşitli kamu-özel kurum ve kuruluşlarının düzenlediği etkinliklere sanatçı, sanat birimi görevlendirilmekte ve anma günlerinde özel programlar yapmaktadır. Plastik sanatlar alanında eser veren sanatçılar desteklenmekte, yönlendirme ve danışmanlık hizmeti verilmektedir. Resim, heykel, fotoğraf, Türk süsleme sanatları alanında düzenlenen yarışmalar aracılığıyla bu alandaki sanatçılar teşvik edilerek ödüllendirilmektedir. Ayrıca, müzik ve sahne sanatları ile plastik sanatlar alanındaki eserlerimizin CD, DVD, katalog gibi görsel ve işitsel materyal basımı yoluyla belgelenmesi, araştırmacıların hizmetine sunulması ve gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmaktadır.

UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi'ne taraf olan 161 ülke arasından seçilen 24 üyeli UNESCO Hükümetlerarası Komitesine 2014 yılında Türkiye seçilmiş olup 24-28 Kasım 2014 tarihleri arasında Paris'te düzenlenecek olan toplantıda ülkemizi Bakanlığımız temsil edecektir. Türkiye adına sunduğumuz Türk Kağıt Süsleme Sanatı Ebru dosyasının UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi'ne eklenmek üzere nihai görüşmeleri yapılacaktır. Bakanlığımızca kültürel mirasımız ve değerlerimiz hakkında yurt içinde ve yurt dışında yapılan halk kültürü alan araştırmaları sonucunda elde edilen dokümanlar Halk Kültürü Bilgi ve Belge Merkezine kazandırılmakta ve araştırmacılarla paylaşılarak geleceğe aktarılması sağlanmaktadır. Halk Kültürü Bilgi ve Belge Merkezinde ağustos ayı itibarıyla 178.511 adet kayıtlı belge, eser bulunmaktadır.

Somut olmayan kültürel miras taşıyıcıları tespit çalışmaları kapsamında toplam 2.744 sanatçımız kayıt altına alınarak kendilerine sanatçı tanıtım kartı verilmiştir.

Türk süsleme sanatları ile geleneksel el sanatlarının yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması kapsamında 2014 yılında 32 ilde 73 kurs açılmış olup bunların 27'si tamamlanmıştır, 46 kurs ise hâlen devam etmektedir.

Bakanlığımızca turizm sektöründe hizmet kalitesini artırmak amacıyla konaklama ve yeme içme işletmelerinde çalışan personele yönelik olarak düzenlenen yaygın mesleki turizm eğitim programlarına 2014 yılı Ekim ayı sonuna kadar katılan toplam 3.875 sektör çalışanına başarı belgesi verilmiştir.

Bugüne kadar sektörümüzde hizmet kalitesinin arttırılması amacıyla hayata geçirilen en kapsamlı proje olan ve 30 ay sürmesi planlanan "Turizmde İşverenlerin ve Çalışanların Uyum Yeteneklerinin Arttırılması Projesi" IPA (Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı) dördüncü bileşeni olan İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Operasyonel Programı kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş birliği ile ocak ayından beri yürütülmektedir. Toplam bütçesi 7 milyon 558 bin 813 avro olan ve yüzde 85'i Avrupa Birliği, yüzde 15'i ise Bakanlığımızca karşılanmakta olan tutarın yüzde 60'ı ödenmiş olup yüzde 40'ı proje sonunda ödenecektir.

Projemizle, Bakanlığımızdan belgeli işletmelerde çalışan yaklaşık 6 bin kişiye işbaşı eğitimleri verilecek, yaklaşık 2 bin çalışanın Ulusal Mesleki Yeterlilik Belgesi sınav ücreti karşılanacak, sektörel on-line iş gücü araştırması yapılacak ve Yeşil Yıldız belgesi teşvik faaliyetleri yürütülecektir. Bu sayede sektörümüzde verimliliğin çok daha üst noktalara taşınması amaçlanmaktadır.

Bakanlığımıza bağlı Devlet Tiyatroları 58 sahnede 20.089 koltuk kapasitesiyle hizmet vermektedir. Hizmet alanlarımız genişlemektedir ve sanat aktiviteleri artmaktadır. 2013-2014 tiyatro sezonunda 92'si yeni, 30'u çocuk oyunu, 86 yerli, 65 yabancı olmak üzere toplam 151 oyun sahnelenerek 5.691 temsille 1 milyon 846 bin 494 seyirci sayısına ulaşılmıştır.

Bakanlığımıza bağlı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 9 yerleşik sahnede faaliyetlerini sürdürmektedir. 2013-2014 sanat sezonunda sanatçılarımız 933 temsil vermiştir.

Çok önemli olan bir başka husus da şudur: Çanakkale deniz ve kara savaşlarının yaşandığı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alanı'nın kültürel ve manevi değerleri ile doğal dokusunun korunması, yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması, gelecek kuşaklara aktarılması ve yönetimini sağlamak üzere Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alan Başkanlığı kurulmuştur.

Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemiz süregelen kültürel birikimini ve turizm alanındaki atılımlarını son dönemde izlemiş olduğu akılcı ve cesur politikalarla birleştirerek uluslararası konumunu daha da güçlendirmiştir. Türkiye, bugünün dünyasında bir cazibe merkezi olarak güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, kültürlerin kavşağı olan coğrafyasıyla, jeopolitiğiyle ve jeostratejik konumuyla bir başarı öyküsü yazmaktadır.

Ülkemizin bu başarı öyküsünde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Komisyonunuza saygılarımı sunuyorum.

(Oturum Başkanlığına Başkan Recai Berber geçti.)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Değerli arkadaşlar, Bakanlığımızın ve ilgili kurumlarımızın bütçelerinin görüşmesine başlıyoruz.

Buyurun Sayın Çetin, mikrofonunuzu açıyorum.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bütçesi üzerine görüşeceğiz. Gerçekten Bakanımızın hazırlamış olduğu sunum konuşmasındaki belli değerlere, yazılanlara katılmamak mümkün değil ama, keşke bunlar yaşama geçse ya da biz de o anlatılardan yararlanıyor olsak. Ya biz başka bir ülkede yaşıyoruz ya da Sayın Bakan konuşmasını başka bir mekânda, başka bir konumda hazırladı. Gerçekten şaşırmamak mümkün değil ya da bu söylenenlere özlem duymamak mümkün değil.

Sayın Bakan, her şeyden evvel, sanat kurumlarının özelleştirilmesi ya da kapatılması düşüncesiyle 2002 yılında, daha ilk AKP hükûmetleri kurulduğunda o zamanın sermaye çevreleri size bir yol haritası sunmuştu. O yol haritası nihayet ısıtıldı, yeniden gündeme getirildi. Geçtiğimiz yıl İstanbul Şehir Tiyatrolarında yapısal değişiklik sırasında araya muhafazakâr sanat söylemi de katılarak yeniden "Devletin tiyatrosu olur mu? Devlet kesesinden sanat yapılır mı?" gibi sloganlar eşliğinde birtakım yaklaşımlar sergilendi. Bu 2015 bütçenize de bakıldığı zaman, bir de bu yıl içerisindeki uygulamaları gözlerimizin önüne getirdiğimizde, gerçekten sanata, sanatçıya, kültürel varlıklarımıza ve turizm değerlerimize yönelik saldırıların giderek yoğunlaşacağını ve bunların giderek tahrip edilmekte olduğunu üzülerek izliyoruz.

Sayın Bakan, toplumsal yaşamın bütün alanlarını kendi anlayışınız doğrultusunda biçimlendirmeye çalışıyorsunuz. Özel yaşama doğrudan müdahale ederek kendi dinî, muhafazakâr yaşam tarzını tüm topluma dayatan iktidarınız, kültür ve sanatı da aynı zihniyetle biçimlendirmeye ve hızla piyasa koşullarının içine çekmeye çalışmaktadır. Yıllardır bir tüccar mantığıyla, tüccar siyaset anlayışıyla kültür ve sanat üzerinde kâr-zarar hesabı yaparak yönetmeniz kabul edilemez. Hükûmetin görevi sanatı ve sanatçıyı kendi dünya görüşüne uygun şekilde biçimlendirmek değil; sanatçıyı ve sanatı koruması, desteklemesi, kültürel ve sanatsal etkinliklerin yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri almasıdır.

Bakın, Anayasa'mızın 27'nci maddesi "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir." diyor. Görüldüğü gibi, burada sanat özgürlüğü bağımsız bir düzenlemeye konu edilmemiş ve bilim özgürlüğüyle birlikte ele alınmış. Bu şekilde bir anayasal düzenlemeye rağmen, bilim ve sanatın farklı yaşam alanları ve dolayısıyla farklı özgürlük konularını içerdiği konusunda herhangi bir tartışma yok. Uzunca bir süredir kültür ve sanat alanında yaşanan ve pek çoğu skandal olarak adlandırılabilecek gelişmeler kültür ve sanat alanında ciddi bir özgürlük daralması yaşandığını göstermektedir.

Sayın Bakan, geçtiğimiz ekim ayında -sizin buna en tipik örneklerinizden bir tanesi, "Yaygınlaştıracağız, geliştireceğiz." diyorsunuz ama- Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası tarafından çalınması yasaklanan dünyaca ünlü sanatçımız Fazıl Say'ın eserlerini neden yasak hâle getirdiniz? Yani, sanata yasak koymak bu çağda, bu demokraside -"ileri demokrasi" dediniz son cümlelerinizde- yakışır mı? Yani, yılda 120 konser veriyor; 30'u Türkiye'de, 90'ı yurt dışında. Böyle bir sanatçıyı tanıtmak, onunla ülkenin kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak varken ona kendi ülkesinde yasak koyarak sanatı ve sanatçıyı desteklemek mümkün olabilir mi?

Şimdi, Sayın Bakan, bakınız, bizim Ankara'da... Özellikle süre kısa olduğu için kısa kısa geçeceğim. 1982'den bu yana devlet, özel tiyatrolara yardım yapıyor. Her yıl eylül ayı içerisinde bu destekten yararlanan tiyatrolar ve destek miktarları ilan ediliyor idi. İlk defa bu yıl kasım ayının ikinci yarısına geldik, hâlâ destek ilan edilmedi. Tiyatro sezonu başladı, tiyatroların giderleri oluştu ama destek yok. AKP döneminde tiyatronun da yandaşı oluşturuluyor diye düşünüyoruz çünkü muhalif kimliğiyle bilinen tiyatrolara destek verilmiyor. Burada da yandaş tiyatrolar yaratmaya başladınız. Mesela, AST'a, Genco Erkal'ın, Ferhan Şensoy'un tiyatrolarına destek vermiyorsunuz. Bunun yanında, bir uygulamayı gördüğüm zaman benim gerçekten tüylerim diken diken oldu. Benzer bir uygulamaya biz Balıkesir SEKA özelleştirmesinde tanıklık ettik. Balıkesir SEKA özelleştirilirken değer tespiti 132 milyon dolar olarak yapıldı, birinci ihalede alıcı çıkmadı; ikinci ihalede değeri 57'ye düşürüldü, yine alıcı çıkmadı; üçüncü ihale 52 milyon olarak yapıldı, alıcı çıkartılmadı. Daha sonra, yandaşa, 132 milyon dolar değer tespiti yapılan koskoca fabrika varlıklarıyla birlikte 1 milyon 100 bin dolara Albayraklar'a verilmiş idi. Şimdi, Ankara'da bulunan, Emek İnşaat ve İşletme AŞ tarafından işletilmekte olan Akün Sineması'yla birlikte Şinasi Sahnesi'nin bulunduğu mekânın muvazaalı bir şekilde önce -bir nevi özel, kamuya ait olsa bile- Emek İnşaat ve İşletme AŞ'ye devredilip arkasından, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ihalelerde alıcı çıkmadı ya da satışta usulsüzlük yapıldı diye ihalelerin iptalinden sonra beşinci ihalede buranın bir özel şahsa satılmış olması... Özellikle altını çizerek söylüyorum: Önce Emek İnşaat ve İşletme AŞ'ye muvazaalı devrinden söz ediyorum. Arkasından da çok küçük bir farklılıkla onun şahsa devri -Ahmet Meriç kimdir bilmiyorum- şaibelerle dolu bir devirdir.

Şimdi, Sayın Bakan, gerçekten sürem de azaldı, ben esas bir başka konuya geçmek istiyorum ama bununla ilgili bir de... Geçtiğimiz yaz gene Macunköy Devlet Tiyatroları bünyesinde yer alan İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi'nin bulunduğu alana eli sopalı, silahlı kişiler girip orada tiyatro çalışanlarını yaraladılar, siz de bir "tweet" atarak bu konuyu takip edeceğinizi söylediniz. Ne olduğu konusunu gerçekten merak ediyorum.

Sayın Bakan, diyorsunuz ki: "Kültür Bakanlığının önceliği Anadolu coğrafyasında bulunan medeniyet eserlerinin ve kültür varlıklarının korunarak gelecek nesillere aktarılmasıdır." Şimdi, Sayın Bakan, bakınız -biraz da kayıtlara geçsin diye söyleyeceğim, bu konu basında da çıktı- Başbakanın İzmir'in Urla ilçesinde yaptırdığı villalarla ilgili beşinci telefon size geliyor. Yani Erdoğan'ın villalarının yaptırılacağı hazine arazisi için kaymakamlıktan valiliğe, Şehircilik Bakanlığından Maliye Bakanlığına, Kültür Bakanlığından üniversiteye kadar pek çok devlet kurumu usulsüz izin vermeye zorlandı, bunlardan bir tanesi de sizsiniz. Tabii, ilk önce... Çok kısa kısa söyleyeceğim, tutanaklara geçsin çünkü gelecekte ülkenin nasıl yönetildiği herkes tarafından ibretle izlensin diye. Erdoğan'ın hukuku hiçe sayarak iş bitirme yöntemine ilişkin de somut bir örnek olacak bu. Devletin bürokrasiden... Söyledim onu, geçiyorum. Latif Topbaş bu şeyleri yapmak için zamanın Başbakanına, şimdiki Cumhurbaşkanına o villaların yapılmasını öneriyor. Alan birinci derece sit alanı çıkıyor, doğrudan turizmle ilgili olduğu için. Önce, kaçak başlayan izin için İzmir Valisi bir karar çıkarıyor, sen misin çıkaran, Vali Cahit Kıraç dört ay sonra görevinden uzaklaştırılıyor, başka bir yere. Arkasından gelişmeler... Vali çekilince iş hızlanıyor, sıvalar tamamlanıyor, villalar 2014 yazına hazır olacak ama bu kez de yeni atanan ve bu nedenle de konuya korkak yaklaşan Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fatih Şahinoğlu sorun yaratıyor. Uzatmayayım, Fatih Şahinoğlu da Başbakanla Topbaş'ın görüşmesinden beş ay sonra görevden alınıyor. Üçüncü telefon bilirkişiye gidiyor. Tabii, Başbakan Topbaş'ı arayıp "Niye bu kadar uzadı?" diye soruyor, "Acele edilmeliydi, vali de gitti." diyor. Neyse... Urla Kaymakamı Şeyhmus Günaydın Bakanlığın Urla'daki il müdürlüğüne gidiyor ve iki yol öneriyor: "Ya yönetmeliği değiştireceksiniz ya bilirkişi raporu getireceksiniz." Tabii, Kaymakamın hemşehrilik ilişkisi Maliye Bakanlığıyla var, o da araya giriyor ve daha sonra işler yine yoluna koyuluyor, Kaymakam ödül olarak Kastamonu Valiliğine yükseltiliyor. Tabii, telefon görüşmeleri çok uzun, bunları bir bir anlatmıyorum ama dördüncü telefon bu sefer... Onu geçiyorum, dördüncü telefonu, Maliye Bakanıyla oluyor. Beşinci telefon sizinle başlıyor Sayın Bakan.

BAŞKAN - Direkt Sayın Bakanla olan kısmını özetlerseniz iyi olur.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tabii burada da özel kalem...

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Çetin, sayfaları karıştırdınız galiba.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir dakika arkadaşlar, zamanı iyi kullanmak için...

Kastamonu Valisi yaptık onu, geçtim. Şimdi, beşinci telefon Sayın Bakanla başlıyor, Kültür Bakanı Ömer Çelik'i arıyor Topbaş, mozaiklerin oradan kaldırılmasını rica ediyor, Topbaş sonucu öğrenmek üzere Bakan Çelik'i arıyor, aralarında şu konuşma geçiyor, siz diyorsunuz ki: "Ağabey, genel müdürden bilgi aldım, sizin oradaki mozaikleri kaldırıyorlar." Topbaş "Tamam." diyor -Latif Topbaş bu- "Fakat başka bir problem var, oradaki duvarlar." diyorsunuz.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Siz telefonları dinlemişsiniz herhâlde.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bunlar basında çıktı arkadaşlar, o kadar önemli ki orası... Şimdi, mozaiklerden söz ediyorum, biraz sonra -sabrederseniz- orada duvarları, tarihî varlıkları korumakla görevli Bakan anlatıyor.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Cümlenin başlangıcında "Urla" dediniz, şimdi farklı bir şey söylüyorsunuz, Urla'yla ne alakası var bunun?

BAŞKAN - "Urla'yla ilgili mi?" diyorlar.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tabii, tabii, Urla ilçesindeki. (Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir saniye...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Neyse... Tutanaklara geçsin. "Başka bir problem var, oradaki duvarlar birinci derece arkeolojik sit alanı, bunu sitten çıkarmanın imkânı yok." diyorsunuz, "Hı hı." "Yani orada korunması gerekiyor bunun. "Evet." "Dolayısıyla, diyorlar, orada bir proje yapılacağı zaman bunları koruyacak şekilde bir proje yapılması lazım." "Evet." "Bunlar yıkılmadan, şey olmadan diye onları... Ki niye birince derece arkeolojik site giriyormuş?" "Evet." Şimdi, neyse arkadaşlar, konuşma böyle devam ediyor.

BAŞKAN - Sonuç olarak...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sonuç olarak ince inşaat bitmiş.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Sayın Milletvekilim, "Neyse..." değil, Urla'yla ilgisi nedir?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Size vereceğim, vereceğim size.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir saniye...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - "Urla'yla ilgisi var." dedi, Urla'yla ilgisini öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - İşte, onu soracağız Sayın Bakanım.

İZZET ÇETİN (Ankara) - İnce inşaat da bitmiş, villanın önüne özel ağaçlar dikilmiş, tekneler için iskele, helikopter için pist yapılmış, erkekler havuzu tahta perdeyle, kadınlar plajı brandayla kapatılmış, villalar Cumhurbaşkanı için hazır hâle getiriliyor. "'Arkeolojik sit alanı' diyorlar, mozaikleri kaldırın dedim, kaldırıyorlar." "Ağabey, mozaikler orada mühim de o duvarlar hiç mühim değil. Yani oranın bana resimlerini getir dediler, eskiden yapılmış, dökülmüş duvarlar..." Şimdi, arkadaşlar, Urla ilçesinde yaptırdığı villaların tarihî varlıkları, tabiat varlıkları, mozaikleri korunmadan orada tam anlamıyla bir talan düzeni içerisinde yapılaşmaya izin veriliyor.

BAŞKAN - Yapıldığını iddia ediyorsunuz.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir taraftan turizm alanı, diğer taraftan kültürel varlık, alın bunu, kaç sayfa bu? Tefrika hâlinde yayınlandı, okumadınız mı arkadaşlar? (Gürültüler)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hazırlanmadan konuşmazdın sen ama...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yok arkadaşlar, bakın, ben size bunu fotokopi yapıp vereyim. Bu, kültür varlıklarımızın, tabiat varlıklarımızın, doğal varlıklarımızın ne kadar korumasız ellerde olduğunun somut bir göstergesi.

BAŞKAN - Sayın Çetin, siz iddia ettiniz, Sayın Bakan da -biliyorsunuz- bu konuda cevap verecek daha sonra.

Teşekkür ederim.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ben teşekkür ederim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Sayın Başkanım, sayın milletvekillerinin sorduğu her soruya topluca cevap vereceğim. O sebeple, Sayın Milletvekilimizin sorduğu diğer hususların hepsini not aldım, ayrıntılı cevap vereceğim ama Komisyonda asla tahammül edemeyeceğimiz şey maddi bilgi hatasıdır. Sayın Milletvekili "Urla" diye başladı, "Beş telefon görüşmesi var, beşincisi size geliyor." dedi, bahsettiği telefon görüşmesinin Urla'yla ilgisi yok; bir. Bu bir maddi bilgi hatasıdır.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Nereyle ilgisi var?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Bir dakika...

Çünkü Urla doğal sit olduğu için Kültür ve Turizm Bakanlığıyla hiçbir ilgisi yoktur. Doğal sitle kültürel sit arasındaki farkı bilelim, arkeolojik sit arasındaki farkı bilelim. Orada yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aittir, Kültür Bakanlığıyla ilgisi yoktur.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Bakan...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Bitiriyorum, soracağınız soruya da cevap vereceğim.

Bahsettiğiniz telefon görüşmesine çok temel bir siyasi okuryazarlık temelinde bakıldığı zaman talebin reddi görülür orada. Bana deniyor ki: "Şurayı şurayı halledebilir misiniz?" Ben de orada niçin halledemeyeceğimizi anlatıyorum ve sonuç itibarıyla da benim dediğim gibi olmuştur. Sayın Başkan, o bahsedilen yer Urla değildir, bahsettiği telefon görüşmesi Kemalpaşa'dır, başka bir yerdir. Netice itibarıyla da ben oranın çözülemeyeceğini söylemişimdir ve sonuçta da orada hiçbir işlem yapılamadığı için o görüşmenin neticesinde şimdi orası yeniden Bakanlığa devredilecektir, mozaikler taşınacak, duvarlar aynen korunacaktır. Telefon görüşmesi diye Sayın Milletvekilinin illegal bir telefon görüşmesini burada okumasını takdire bırakıyorum ama o telefon görüşmesi de...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bunu kabul ediyorsunuz yani.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - ...benim benden talep edileni yapmadığımı gösteren bir telefon görüşmesidir.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, çok teşekkür ederiz.