KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Önemli bir maddeyi görüşüyoruz. Söyledik bunu, daha önce 2014 yılında Temmuz-Ağustos ayındaki torba kanunlarda da bunları çok detaylı bir şekilde konuştuk, müzakeresini yaptık.

Enerji Bakanlığının çok değerli bürokratlarına birkaç şeyi burada sormak istiyorum. Sayın Bakan çok yeni tabii. Enerji Bakanlığının yetkilileri acaba Mehmet Eser ismini hatırlıyorlar mı? Mehmet Şentürk'ü, Mehmet Yetim'i, Mesut Özkoç'u, Metin Uslu'yu, Muhammed Arslancan'ı, Muhammed Girgin'i, Muhsin Taş'ı, Murat Gezgin'i, Murat Gümüş'ü, Murat Kandemir'i, Musa Karaçoban'ı, Mustafa Çalı acaba hatırlıyorlar mı? Bu isimler kendilerine neyi anımsatıyor acaba? Ve devam ediyor, 301 işçi, 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma'da hayatını kaybeden arkadaşlarımızın sadece bir bölümünün ismi.

Peki, Mehmet Baha, Ömer Cansu, Recep Çiloğlu, Osman Çoksöyler, Hüseyin Çolak, Hüsnü Çolak, Tezcan Gökçe, İsa Gözbaşı, Hüseyin Gültekin, İsmail Gürses, Ali Haznedar, Kerim Haznedar, Uğur İlhan, Mehmet Özcan, Mehmet Tokat, Hasan Tuncer, Bahri Üzer, Kamil Yaman isimleri sizlere herhangi bir şey anımsatıyor mu? Sayın Bakanı ve yanındaki Bakan Yardımcısını güldürüyor sadece, tabii, başka bir şey de değil.

Şimdi, bunlar da Ermenek'te 8 Ekim 2014 tarihinde hayatını kaybeden kardeşlerimiz ama, tabii ki, önemli mi? İşçi bunlar, madenci bunlar; ölen ölür, kalan sağlar bizim. Giden olur, kalanlarla biz yolumuza devam ederiz yani. ölenlerin hiçbir kıymetiharbiyesi yok, onların geride bıraktıklarının, annelerinin babalarının, eşlerinin, çocuklarının, yetim bıraktığı insanların hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Bizim için önemli olan para, para, para, para; başka hiçbir şey yok.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunların bir bölümünün cenazelerine, bir bölümünün duruşmalarına katıldık, özellikle Soma'da hayatını kaybeden 301 kardeşimizin hem Soma'da merkezde hem de çevre il ve ilçelerde olanların cenazelerine; ve Akhisar'da şu anda devam eden duruşmalarını takip ettik. 13 Mayıs 2014 tarihinde hayatını kaybeden maden işçilerinden, Kınık Beyoba köyünde Ergun Sidal ve Tuncay Sidal -iki kardeş, birçok aile dramları var- aynı evden birkaç kardeş hayatını kaybetti, yakınlar, aynı soyadı taşıyan insanlar kaybetti. Ergun Sidal'ı Kınık'ın Beyoba köyünde toprağa verdiğimiz gün de hanımı doğum yaptı ve bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Geçtiğimiz günlerde Akhisar'da yapılan duruşmalara anne ve dede o gün doğan çocuğu duruşmalara getirdi. Gördük orada madenci ailelerinin dramlarını, orada yaşadık.

Şimdi, bununla ilgili düzenlemeleri de 2014'te Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında gerçekleştirdik ve maden çalışanlarıyla ilgili birtakım iyileştirmeler de gerçekleştirdik. Yeterli mi? Değil. Hâlâ yaşam odalarıyla ilgili, işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili birçok iyileştirme hâlâ daha hayata geçirilebilmiş değil ve gerçekten çok zor ve çok güç koşullar altında çalışmaya devam ediyorlar.

Bazı -tümü değil tabii- firmalar da fırsatçılık yaparak, ölümü gösterip işçileri sıtmaya razı ederek, "Bakın, bizim bu istediğimiz koşullarda çalışmazsanız, bu ücretleri kabul etmezseniz biz ocağı kapatacağız." deyip o bölgelerde büyük bir sendrom ve büyük bir kaos yaratarak çalışanları, işçileri mecburen tekrar o ocaklara sokmaya çalışıyorlar. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının yeteri kadar önlem aldığını veyahut da yeteri kadar denetimi sağladığını söylemek çok mümkün değil ama, aynı şekilde, Enerji Bakanlığının da gerekli önlemleri almadığını görüyoruz.

Şimdi, bütün bunları bahane eden büyük şirketler kazandıkları o paralarla -benden önce ve dün akşamki oturumda da arkadaşlarımız dile getirdiler- İstanbul'da veyahut da değişik illerde nasıl büyük gökdelenler diktiklerini ortaya koydular. Redevans sistemiyle, hizmet alım sözleşmeleriyle nasıl büyük paralar kazandıklarını ve taahhüt ettikleri kömür çıkarmanın çok çok üstüne çıkarak insan sağlığını, işçi sağlığını ve güvenliğini hiçe saydıklarını açık ve net bir şekilde görüyoruz.

Şimdi, buradan kaynaklanarak kimi küçük firmaların -büyük holdinglerin, şirketlerin değil- kimi küçük -dün akşam Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel de söylediler- firmalarımızın, orta ölçekli firmaların büyük sıkıntılar yaşaması ve bu sıkıntılar bahane edilerek onlarla ilgili birtakım iyileştirmelerin yapılması ve birtakım teşviklerin verilmesiyle ilgili bu düzenlemeyi getiriyorlar.

Bizim firmalara karşı özel bir kastımız yok. Tabii ki o firmalar ayakta kalsınlar, o ocaklar çalışsın, o ocaklarda çalışan işçi kardeşlerimiz emeğinin, alın terinin karşılığını alsınlar, bunların hiçbirisine itiraz yok ama, yani, şimdi, kamuya bu kadar büyük bir külfet yüklemenin, bu kadar büyük bir maliyet yüklemenin hiç kimseye de bir faydası yoktur. Sonuç itibarıyla, orada kömür çıkaran, linyit çıkaran, taş kömürü çıkaran firmaların da devlet bütçesine bu kadar büyük bir maliyet yüklemelerinin bir anlamını da göremiyoruz.

Yine, kanunun, getirilen teklifin sonunda "Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir." cümlesi çok daha felaket bir durum. Yani, "Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu karar verir." ucu açık, çok ucu açık bir düzenleme. Bu, birtakım keyfiyetleri de beraberinde getirecek. Özellikle on üç yıllık AKP iktidarı döneminde bu keyfiyetlerin çok büyük boyutlarda olduğunu görüyoruz ve yaşıyoruz. Nitekim -biraz önce Sayın Temizel, Sayın Kuşoğlu, ben ve diğer arkadaşlarımızın söylediği gibi- 5018'in 19'uncu maddesinin son fıkrası açık ve net, geçici bütçe görüşülürken böyle teşviklerin, böyle desteklerin olamayacağı açık ve net ama, gördüğünüz gibi, komisyon burada görüşmeye devam ediyor. O nedenle, bunun mutlaka geri çekilmesi, bu maddenin geri çekilmesi ve önümüzdeki günlerde orta vadeli program ve orta vadeli programdan sonra gelecek bütçeyle birlikte konunun görüşülerek, müzakere edilerek, bu metin daha doğru ve daha iyi bir şekilde yazılarak Komisyona gelmesini öneriyorum.

Teşekkür ediyorum.