| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/414) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 07 .01.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sayın Başkan, sanki bir miting alanına dönüştü toplantı salonumuz ama bu kadar büyük bir ilgi görecek başka bir madde yaratamamışsınız şimdiye kadar demek ki gördüğüm kadarıyla.
BAŞKAN - Efendim, asgari ücret için geldiler bildiğim kadarıyla.
Buyurun.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Değerli arkadaşlar, büyük dramlara sahne olan bir sektörün özellikle çalışanlarının iş güvenliği ve iş sağlığına dönük olarak düzenlemeler yapması gereken bir Parlamentoda öncelikle bu insanlara birazcık daha para verirsek belki öfkelerini dindiririz amacıyla yapılmış bir kanunun sonuçlarını konuşuyorsunuz. Bunun sonucunda da "Kamuya iş yapanlara belirli bir ödeme yapılmış, özel sektördekilere bunlar yapılmamış." diyorsunuz ve şimdi bunları karşılamaya çalışıyorsunuz. Kamuda böyle bir düzenlemenin yapılması pek örneği görülen bir olay değildir. Daha önceki uygulamalarda fiyat farkı artışlarına benzer bir şekilde buna verilmiş olması, özel sektörde de benzer bir uygulamanın bu anlamda yapılabileceği anlamına asla gelmez, gelmemelidir de zaten. Ne yapıyorsunuz, neyi koyuyorsunuz bunların içerisine?
Öncelikle, biraz önce sadece karşılıklı konuşma olmasın, polemik olmasın diye söylediğim bir konuyu bir defa daha söyleyeyim, altını çizerek söyleyeyim: Bir geçici bütçe yapacaksın, bu geçici bütçeye uygulama döneminde daha önceki dönemde olmayan hiçbir harcama kalemine ilişkin ödenek koymayacaksın, oraya koymuş olduğun yedek ödenekten "Ben bunu ödeyeceğim." diyeceksin ama teklifin içerisini bunu yazmayacaksın, "Bu destekler bakanlık bütçesine konulan ödeneklerden karşılanır." diyeceksin Doğru, bunun ancak böyle olması lazım, bu ödeneklerin de ek bütçeyle bu kuruluşlara verilmesi lazım. Olay budur bir kere, bunun tartışması falan da yoktur. Eskiden böyle bakanlık görüşleri Plan ve Bütçe Komisyonundaki sıralara sormak suretiyle alınmazdı. Devlet ciddiyeti içerisinde bu yasayı düzenleyen kuruluş kimse bunu Maliye Bakanlığına sorar, Hazinesine sorar, ilgili hangi kuruluş varsa onlara sorar, yazılı olarak yanıtlarını alır, bunları dosyasına koyar; devlet ciddiyeti budur, o zaman da herkes görür. Dolayısıyla, bunun için bakanlık bütçesine konulan ödenek -bunun bir tertibi yok- oraya konulmuş olan, geçici bütçeye konulmuş yedek ödenek daha önce açılmış olan fasıllar, vesairelerle ilgili bir olaydır oralardaki ödenek yetmediği zaman. "Düşünülmeyen harcama kısmı var." der.
Değerli arkadaşlar, şu anda yaptığınız şey nedir, düşünülmeyen bir harcama mıdır? Düşüne düşüne yapıyorsunuz, kanun çıkartıyorsunuz. Ha bunu geriye dönük olarak mı yapacaksınız, geleceğe dönük olarak mı yapacaksınız -bu konuda daha tek bir cümle yok burada- yoksa otomatik olarak 10/9/2014 tarihinden itibaren aynen diğerlerine yapıldığı gibi bir ödemeyi zaten millet kafasından tasarladı ve ödeneklerini mi belirledi? Şu anda kaç bin tane işletmeye ne kadar lira ödenecek? Bunu ortaya koyduğunuz zaman bu ödenek yeterli olacak mı, olmayacak mı? Bu olmaz.
BAŞKAN - Şu anda 6.121 işçi var galiba bu ilgili şeyde.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu olmaz. Yasaların böyle bölük pörçük gelmesinin sonuçlarına bakın. Bir madde sonra da oturacaksınız asgari ücrette işçi başına 110 liraya yakın bir ödemenin Hazine tarafından karşılanmasına ilişkin şey düzenleyeceksiniz. Bu işletmelerde asgari ücret artışı 2 katı mı uygulanacak? Yani, buradaki soruların artık sırası falan yoktur, alır başını gider, uygulayamazsınız, yapamazsınız, daha sonra da yaptığınız her uygulamanın üstünde yıllarca soruşturma yapa yapa yapa da bir hâl olursunuz. Böyle kanun olmaz, böyle düzenleme olmaz. Siz burada işçi hakkını korumak üzere mi düzenleme yaptınız, işletme hakkını korumak üzere mi yaptınız? Onun yerine, bunlara bunu vermek yerine -daha önceki zamanlarda bellidir- yer altında geçen sürelerle ilgili olarak verilen vergi teşvikleriyle falan bunlar sağlanabilecek olaylardı zaten, bunlar sağlanırdı. Onlarla ilgili olarak özellikle emeklilikte geçen sürelerin misliyle uygulanmasına ilişkin düzenlemeler vardı. Eğer verilecekse buralardaki yaşam odalarına teşvik verilmek suretiyle, vergisiz olarak getirttirilmek suretiyle işletmelere de teşvik verilebilirdi. Bu şekilde yatırımlarını yapanlara başka şeyler de yapılabilirdi, kurumlar vergisi istisnaları tanınırdı. Yoksa devlet kesesinden ha babam bu şekilde dağıtma, üstelik de keyfî bir şekilde Bakanlar Kuruluna sınırları belli olmayan bir yetki veremezsiniz. Veremezsiniz, yoktur bunun bir şeyi. Maliyede de bir mantığı yoktur. Oradaki öngörülemeyen harcama düşünülerek taşınılarak kanunu çıkartılan bir harcama değildir. Pat diye deprem olur Allah korusun, başka bir şey olur, "Eyvah, bunu öngöremedik." dersiniz. Ama burada oturacaksınız günlerce konuşarak kanun çıkartacaksınız, "Bunu öngörmemiştik." diyeceksiniz. Görüyorsunuz, öngörüyorsunuz, o zaman bütçesini yapacaksınız. Eğer bütçe teorisinde bütün daha önceden bilinenlerin hepsi silindiyse, bizim buralardaki otuz-otuz beş yıllık çabalarımızın hepsinin üstüne bir kara çizgi çekildiyse diyecek bir şeyimiz yoktur ama bunun sonucu olmaz, bunun sonu gelmez. Gelmez, gelmeyeceğini de göreceksiniz. Böyle bir düzenleme yapılamaz. Böyle bir düzenlemenin yapılması kesin olarak hakkaniyete de aykırıdır, adalete de aykırıdır, zaten düzenleniş şekli itibarıyla da Anayasa'nın temeline aykırıdır. Sınırı belli değil, miktarı belli değil. "Şu kadar yetki veriyoruz." deyin, diyebiliyorsanız. Deyin, çünkü Anayasa bunu emrediyor. Şu anda burada oturmuş hiç kimse şu kanun nedeniyle devlete ne kadar yük geleceğini bilmiyor, bilmiyorsunuz. Peki, ne yetkisi veriyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, insan her defasında gerçekten "Ya, acaba niye konuşuyorum?" diye bir defa daha düşünüyor. Sonradan çekip gitmek geliyor içimden ama diyorsunuz ki: "Yahu bu ülke bizim, başka bir yer de yok." Ama bu sistemi, şu anda yürüttüğünüz ve içerisinde oturduğunuz sistemi kökünden yıkarsanız daha sonra inşa etme olanağınız da yok olur. Birazcık düşünün. Yeni bir bütçeniz geliyor, ödeneklerini koyun, başka neler yapılır bunları bir tartışın. Şu anda sadece para verme derdine düşmüş vaziyetteyiz, para verme. Yani, geçmiş bir buçuk yılı mı şimdi telafi edeceksiniz? Bu arada ayrılmış olan işçiler, kapanmış olan işletmeler, üretim yapmamış olan insanlar, bunlar ne olacak? Yani, mantığa vurduğunuz zaman aslında altından çıkılmıyor ama öyle anlaşılıyor ki bu olaylardan da pek fazla bir şey çıkmayacak. Buradan yine çıkacak bu yasalar, bir yargı süreci başlayacak, bu yargı sürecinin sonucunda her şey yeni baştan gelecek, "Anayasa Mahkemesi nasıl olsa geçmişe yürümez, biz şu arada bir ödememizi yapalım da kurtulalım." denecek ama bunu hiçbir zaman kamu vicdanında aklar hâle getiremeyeceksiniz. Bunu yapmamanızı öneririm.
Son defa olarak bu konu üzerinde konuşuyorum. Yapılan şey yanlıştır, Anayasa'ya aykırıdır, bütçe ilkelerine aykırıdır, 5018 sayılı Yasa'ya da aykırıdır. Kısacası, yapılamaz.
Teşekkür ederim.