| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/414) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 07 .01.2016 |
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin malumları olduğu üzere, daha önce Sayıştay Kanunu'nda yapılan bir değişikliğin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle burada bir düzenleme yapma ihtiyacı, daha doğrusu zarureti hasıl oldu. Gerçekten de kamunun payının yüzde 50'nin altında olduğu şirketlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapılacak denetimin ne şekilde yapılacağını düzenlemek üzere bu önergeyi ben sundum.
Şimdi, burada, bu maddeyle ilgili tartışmalar yapılırken ben bunları dikkatle de izledim. Bir kere, şunu çok açık ve net bir şekilde söylememiz lazım: Sanıyorum hiçbir milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir mensubu devlete ait, dolayısıyla da toplumun geneline ait bir iktisadi değerin, bunun kullanılışının denetim dışı kalmasını asla istemez, böyle bir şeyi amaçlamaz, içinde böyle bir niyet barındırmaz. Fakat tabii, bu denetimin nasıl yapılacağı da son derece önemli. Burada da bir taraftan millet adına hareket eden, kamu adına, kamunun haklarını ve menfaatlerini koruyan, devletin iktisadi faydasını gözeten bir faaliyetin yürütüldüğünün yeterli güvence altına alınması gerekirken ama bir taraftan da hani, tıpkı maliye teorisindeki vergide ekonomiklik ilkesi gibi, yapılan işin, yapılacak denetim faaliyetinin oradan sağlanacak yararla ilintili, nispetle orantılı olması da sanıyorum ki hepimizin kabul edeceği bir husustur.
Şimdi, dikkat edileceği üzere, maddede ifade edilen denetim yöntemi, sadece payları Borsa İstanbulda işlem gören halka açık şirketlerle ilgilidir. Şimdi, müsaade ederseniz, ben inanıyorum, burada birçok değerli milletvekilimiz bu konuyla ilgili bilgi sahibidir ama bu konuya bu kadar vâkıf olmayan arkadaşlarımız için ben bir kere, Borsa İstanbulda payları işlem gören bu şirketlerin faaliyet esaslarını ve hâlihazırda tabi oldukları denetim yöntemlerini kısaca arz etmeye çalışayım. Şimdi, bildiğiniz gibi, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'na göre, payları borsada işlem gören şirketler kurumsal yönetim ilkelerine uymak mecburiyetindedir. Bu kurumsal yönetim ilkelerinin de temeli, dünyada kabul edilmiş, genel kabul görmüş, uygulamada defalarca geçmişte içine düşülen hatalardan da dersler çıkarılarak yapılandırılmış bu ilkeler, temelinde pay sahiplerinin tamamının haklarının, menfaatlerinin gözetilmesini, buraya yatırım yapacak olan herkesin şirketin faaliyetleriyle ilgili, şirketin hesaplarıyla ilgili gerçek bilgiyi tam, eksiksiz, doğru ve anlaşılabilir bir şekilde ve herhangi bir maliyete katlanmadan erişebilmesini temin etmeyi amaçlar.
Ayrıca, Borsa İstanbulda payları işlem gören şirketlerin -borsa mantığı sebebiyle- değerleri neredeyse anlık olarak piyasada ortaya çıktığı için bu şirketler çok güçlü bir rekabet ve şeffaflık baskısı altında faaliyet gösterirler. Yani halka açıklığın, payların borsada işlem görmesinin gerçekten şirketlere kattığı çok önemli değerler vardır. Burada tabii faaliyet gören şirketler yine aynı kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde, dönemsel olarak, senede bir kere değil, en az senede iki kere yine Sermaye Piyasası Kurulu tarafından lisanslanmış bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenirler ve bu raporlar kamuya da açık hâle getirilir. Aynı şekilde, biliyorsunuz, bu şirketlerin genel kurulları da çok özel birtakım hususlara tabidir. Genel kurulda paydaşların birisi bile herhangi bir konuda bir itirazda bulunursa mahkemeye gidip hakkını arama imkânı olduğu gibi, aynı zamanda açıklanması istenen her türlü bilgiyi, belgeyi de talep etme hakkına sahiptir. Yine bu şirketlerde Türk Ticaret Kanunu'nun getirdiğine ilave olarak mesela riskin önceden saptanması gibi, mesela denetim gibi, mesela kurumsal yönetim gibi konularla ilgilenmek üzere de yönetim kurullarının içerisinden özel komiteler oluşturulur ve bu komiteler, bu komitelerin üyeleri bu hususlarla ilgili bizzat ve şahsen de sorumluluk taşırlar. Yine aynı şekilde, bu şirketlerin iç kontrol ve denetim sistemleri vardır ve bu iç denetim sistemleri de yine yönetim kurulundaki denetim komitesine raporlarlar yani bu anlamda da yönetim ile denetimin bir ayrışması sağlanmış olur. Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, payları Borsa İstanbulda işlem gören bir şirket için gerçekleştirilen bağımsız denetim raporu bütün bu hususları içerir yani herhangi bir anonim şirketin bir yeminli mali müşavir tarafından denetlenmesi gibi bir denetim değildir bu. Mesela, o denetim raporunda mutlaka şirketin ve varlığının maruz kalabileceği riskler risk komitesiyle, riskin önceden saptanması komitesiyle birlikte görüşülmek suretiyle tespit edilir ve bunlar da mutlaka genel kurulda bütün paydaşların bilgisine sunulacak şekilde hazır edilir. Şimdi, Sayıştayın bu payları, borsada işlem gören ve kamu payının yüzde 50'nin altında olduğu işletmeler ve bunların doğal olarak iştirakleri ve bağlı ortaklıklarıyla ilgili yapacağı denetimde, hâlihazırda zaten bağımsız denetim şirketlerinin yaptığı denetim Sayıştay denetiminin sağlayacağı güvencenin tamamını sağlamaya yeterli bir temel teşkil eder. Bu bakımdan da, Sayıştayın, kendisine sunulacak bu bağımsız denetim raporlarını esas alarak bir rapor hazırlaması son derece makul, yeterli güvenceyi sağlayacak, herhangi bir şeyin denetim dışında kalmasına imkân vermeyecek bir kapsam ve muhtevadadır.
Bunun dışında bir şeyi biz önerecek olursak, bakın, ben toplantıdan önce de ayaküstü sohbet ettiğim bazı değerli milletvekilleriyle bu durumu paylaştım. Şimdi, bakın, somut bir örnek vereyim: Bildiğiniz gibi, Ziraat Bankasının tamamı hazineye aittir. Ziraat Bankasının "Ziraat Yatırım" ismiyle iştiraki olan, bağlı ortaklığı olan bir aracı kurumu, yatırım bankacılığı faaliyetlerini yürüten bir aracı kurumu vardır. Yine bu Ziraat Bankasının "Ziraat Portföy" adında bir portföy yönetim şirketi vardır. Bu şirketler, söz gelimi Ziraat Portföy Yönetim Şirketi borsada payları işlem gören herhangi bir şirketin paylarını dilediğinde satın alabilir, satabilir, buradaki ortaklık yapısını değiştirebilir. Şimdi, şayet biz bununla ilgili böyle bir düzenleme yapmazsak muhal farz, kendisindeki bireysel emeklilik fonlarını yönetmek için ya da Ziraat Bankasının yatırım hesabı müşterilerinin kendisine yatırmış olduğu yatırımları değerlendirmek için, Ziraat Portföy, söz gelimi, Garanti Bankasından, Akbanktan, Arçelikten, herhangi birisinden belli bir miktarda hisse senedi satın aldığı zaman yatırım amacıyla, burada kamunun dolaylı pay sahipliği durumu çıkacak ortaya. Ve şayet biz buna böyle bir düzenleme çerçevesi oluşturmazsak Sayıştayın gidip orada belli bir miktarda kamu payı vardır diye Arçeliği, Garanti Bankasını, Akbankı, onun faaliyetlerini denetlemesi gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Hâlbuki yapılması gereken şudur: Sayıştay burada denetleme yaparken bu şirketlerin genel kurullarına pay sahibi sıfatıyla katılacak olan hazine ya da hazine temsilcisinin orada kullandığı oyları, oradaki tavırlarını kuşkusuz denetlemelidir, ortaklık hakları çerçevesinde denetlemelidir ve denetimi de zaten hazineye ilişkin yaptığı denetim sırasında, esnasında yerine getirmektedir. Diğerleriyle ilgili de, bu dolaylı pay sahipleriyle ilgili de şayet işletmenin payları Borsa İstanbulda işlem görüyorsa zaten halka açık bir şirket olarak, zaten kurumsal yönetim ilkelerine tabi bir şirket olarak, zaten Sermaye Piyasası Kurulunun denetimine tabi bir şirket olarak, düzenlenen uluslararası standartlardaki bağımsız denetim raporlarını esas alarak bu raporlar üzerinden, yine kuşkusuz Sayıştayın hazırlayacağı veya o raporlarda ilgisini çeken, gerçekten kamunun menfaatlerinin haleldar olduğu kanaati uyandıracak bir şey varsa, ayrıntılı denetim yapmasına tabii ki engel hiçbir şey yok. Ama bu çerçevenin ben mahzurları ortadan kaldırdığını ve ileride, gerçekten pratik uygulamada karşı karşıya...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Mahzur olarak neyi görüyordunuz?
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Mahzur olarak Bülent Bey, yani Ziraat Portföy Yönetim Şirketinin Garanti Bankasından 400 lot hisse satın alması neticesinde yüzde 100'ü hazineye ait bir ortaklığın buraya iştirak etmesi dolayısıyla, o şirketin de Sayıştay tarafından denetlenmesi gibi, diğer kamu kurumları gibi bir durum ortaya çıkar.
Dolayısıyla, ben bu önergede çizilen çerçevenin hem kamunun haklarının ve menfaatlerinin korunması bakımından hem de uygulamada karşılaşılabilecek mahzurların giderilmesi bakımından uygun ve yeterli olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla arz ederim efendim. Teşekkür ederim.