KOMİSYON KONUŞMASI

RECAİ BERBER (Manisa) - Teşekkür ederim.

Esasında söz almayacaktım ama gecenin bu saatinde ben de sabrınızı zorlamadan bir iki hususa değinmek istiyorum Sayın Bakanım.

Tabii, "kültür ve turizm" deyince hep sanat üzerinden gidildi, sanat şöyle, sanat... Şimdi, bir zamanlar da biliyorsunuz, bir dönem de Namık Kemal'in o meşhur Hürriyet Kasidesi'ni bilmeyen yoktur. Orada çok ironik olarak der ki: "Ne efsunkâr imişsin ey didâr-ı hürriyet/ Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten..."

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - "Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet." "Ah"ı unuttunuz, olmaz.

RECAİ BERBER (Manisa) - "Sorry."

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - "Ah" da var orada.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Oradaki bütün olay "ah"ta.

RECAİ BERBER (Manisa) - "Ah" da var evet.

Şimdi, "ah" kısmına şimdi geliyorum Sayın Türeli.

Sayın Bakanım, cumhuriyet döneminden itibaren Türkiye'de hem Türk Dil Kurumu vasıtasıyla -bizim özellikle gençlik yıllarımızda filan- 1960'tan itibaren müthiş bir öz Türkçeleşme...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - "Gençlik yılı" dediğiniz, iki sene önceden bahsediyorsunuz.

RECAİ BERBER (Manisa) - Evet işte aşağı yukarı Mülkiyedeki o öğrencilik yıllarımız.

Yani 60'lı yıllarda filan müthiş bir öz Türkçeleşme süreci yaşandı. Bugün biz, bırakın işte yüzyıl önceki bir eseri okumayı, anlamayı, otuz yıl önce yazılmış bir kitabı bile maalesef anlayamaz hâle geldik.

Şimdi, 80 sonrasında da şöyle korkunç bir şey daha başladı: Toplumumuzda herkes çok iyi İngilizce bildiği için, herkes İngilizceye hayran olduğu için, bu defa da müthiş bir şekilde yabancı kelime istilasına uğruyoruz. Bu, tabii, hiçbir önlem alınmazsa ne olacak? Sonuç, Tarzanca bir dile doğru gidebilir. Mesela resmî kurumların bile yaptığı birtakım siteler, mahalleler vesaire hep yabancı isimlerle anılıyor. İsim veriliyor: "Uphill, My Life, bilmem, My Home" vesaire. Yani buraya gelen bir yabancı acaba ne diyecek? "Ben Türkiye'ye mi geldim yoksa İngiltere'de, Londra'da bir semte mi gittim?" Gerçekten mesela kültürel anlamda buna bir şey yapamaz mıyız? Biz kendi kültürümüzü koruma anlamında... Mesela ben bir şirket ismi koymaya kalktığımda yabancı isim olduğu zaman "Hop! Bunu -tabiri caizse- tescil etmeyiz." diyorlar. E şirket ismini tescil edemiyorsunuz ama koskoca bir mahalle... Yani o çocuk orada yetişecek, doğacak, büyüyecek, nerede yetişecek? My Home'da veya My Town'da yetişecek. Yani böyle dehşet bir şey bu ve beni ürkütüyor. Alışveriş merkezlerinin yüzde 99'unun ismi yabancı. En son bizim İstanbul Ümraniye'de bir isim kondu Türkçe. Tutmaz dediler. Tuttu yani. "Buyaka", "Meydan" filan, ne güzel. Bunlar varken ben şahsen buna dikkati çekmek istedim çünkü gerçekten tehlikeli bir boyuta geldi. Daha öncekinin farklı bir versiyonu gibi, sanki böyle bilinçli bir yönlendirme var gibi geliyor.

Diğer bir konu da, Sayın Bakanım, Bakanlığınız turizm açısından çok çeşitlendirmeye çalışıyor ama ben otuz yıl önce bütün Avrupa'yı aşağı yukarı karavanla gezmiş bir kardeşinizim. Fakat Türkiye'de resmî olarak bir tane karavan kamping yeri var. Bir tane de İstanbul'da vardı, şimdi yok, hiç yok. Yani Türkiye'ye gelen birisi karavanıyla... Çok lüks bu karavanlar. Demin 750 dolar filan dendi. 750 değil, aşağı yukarı 3.000 dolardan aşağı harcamıyor karavanla gelenler. Ama Türkiye'de otoparklardan başka karavanını park edecek bir güvenli yeri yok. İstanbul'da bile yok. Bir tane vardı Ataköy'de, o da kapandı, şu anda yok. Hâlbuki Avrupa'da bu, zincir hâlinde var ve yıldızları var. Milyonlarca insan bu kamping kulüplere de üye ki Avrupa'nın yerleşim şeklini de biliyoruz. Bunu, bu kamping işini acaba Anadolu'ya turizmi yaymak anlamında Bakanlığınızda bir birim oluşturmak suretiyle düzenlenebilir mi diye düşünüyorum.

Bir de geçtiğimiz dönemde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bir çalışma yapmıştı, kanun tasarısı, Fikri Bey o zaman bakan değilken. O da şu: El sanatları, başta bizim el halıcılığımız olmak üzere, müthiş bir şekilde erozyona uğruyor çünkü bu, desteklenmesi gereken bir şey; en azından engel olunmaması gereken bir şey. Şu hâliyle başta el halıcılığımız yani "Hereke" dediğimiz ipek halıcılığımız dâhil, işte bizim yöremizin, Gördes, Demirci, Uşak, Milas vesaire bu halılarımız dünya çapında değerler ama bunların korunmasına yönelik ekonomik destek yok şu anda. Mesela bunların sigortalılıkları, vesaire, atölyelerde yapılmak kaydıyla sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesi gibi birtakım önlemler alınabilir, destekler olabilir diye düşünüyorum. En azından bu el sanatlarının bütünü itibarıyla hepsini içerecek bir yasa, kanun tasarısı hazırlanmıştı bildiğim kadarıyla. Bunu Kültür Bakanlığıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız birlikte... Bu döneme yetişmeyecek artık, biliyorum, ama böyle bir hazırlık düşünceniz var mı? Bunu da belirtmek istedim.

Çok teşekkür ediyorum. Gecenin bu saatinde biraz uzattım.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bütçenizin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.